Namazı Terketmenin Hükmü



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə11/17
tarix19.10.2018
ölçüsü1,73 Mb.
#74965
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   17

“şüphesiz ki vakit, cümlede iki namaz arasnıda müşterektir. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) Medine’de hiçbir korku, ve hastalık bulunmadığı halde namazı cem etmiştir. şüphesiz ki bunda bir ihtilaf yoktur. Lakin Rasulullah (s.a.v.), uyku ve unutma olmadan, kuşluk vaktinde sabah namazını kılmayı caiz görmüş müdür?”

Sizin: “Ebu Katade, Rasulullah’ın (s.a.v.) sabah namazını kılamayıp uyuyankimse hakkında sorulan hadis rivayitinde, Rasulullah (s.a.v.):

“şayet yarın olunca onu vaktinde kılsın” diye buyurmuştur.194

(194) Müslim: 681’de geçmektedir. Nitekim bu sayfa: 87’de geçmişti.

Nitekim bu hadis hatıradığı zaman ve hatırladıktan sonra, tefritçi kişinin namazı eda edeceğini gösteren apaçık delildir. Bu hadis aynı zamanda isnadı sahih olanbir hadistir” ile ilgili sözlerinize gelecek olursak; Ya Rabbim! Bu ne kadar da acayip bir yorum! Bu hadis, delalet yönlerinden hangi yönü ile, nassda, zahirinde ya da imasında olsun, namazı vaktinden çıkararak, Allah’ın haddlerini aşan isyankar kişinin, vakitten sonra namazı (kılması) ile sahih olacağını, zimmetinin beri olacağını, ondan bunun kabul olunduğunu göstermektedir? Ve sanki sizler: “Eğer yarın olursa namazı vaktinde kılsın”kavlini yarına tehir etmesi olarak anladınız ki bu (açıklamanız) kesinlikle batıldır. (Yarına tehir edilmesi) rasulullah’tan (s.a.v.) varid olmayıp, hadisten bunun batıl olduğu açıktır. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) kişiye, uykusndan uyandığı ya da hatırladığı zaman namazı kılmasını emretmiştir. Sonra hadisin tamamında:

“Eğer yarın olursa namazı vaktinde kılsın”

ibaresi ziyade gelmiştir. Nitekim insanlar da bu ziyadenin manası ve sıhhati hakkında ihtilafa girmişlerdir. Bazı hadis hafızlar şöyle demiştir:

3Bu ziyade; Abdullah b. Rebah’tan -ki kendisi de ebu Katade’den ya da ravilerdenbirisinden rivayet etmiştir- olan bir vehimdir.”

Buhari’den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

3Namazı hatırladığı zaman kılsın, yarından olan vaktinde (kılsın)” ile ilgili kavile uyulmaz.”

İmam-ı Ahmed’in “Müsned”inde imran b. Husay’dan gelen bir rivayette şöyle demiştir:

3Ben Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte bir gece yürüyordum. Gecenin sonu olduğu vakit konaklayıverdik. Güneş üzerimize doğana dek de uykudan uyanamadık. O arada bir adam hızlıca abdest almaya koştu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) sakin olmalarını emretti. Sonra da yolculuğa devam edildi. Güneş tepeye gelinceye dek yürüdük. (Sonra da) Rasulullah (s.a.v.) abdest aldı ve Bilal’e emretti. Bilal’de ezan okudu. Sonra da Fecr’den önce iki rekat namaz kıldı. Daha sonra kamet getirdi ve namaz kıldık. Bizler:

3Ya Rasulallah! Bunu vaktinde yarın iade etmeyecek miyiz?” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

“Rabbiniz sizleri Riba’dan (faiz’den) nehyedip ve sizden bunu kabul eder mi ki hiç?” diye buyurdu.195

(195) Sayfa: 87’de geçmişti. Hadis ahmed4in Müsnedinde geçmektedir: 4/441.

Hafız ebu abdillah Muhammed b. abdulvahid el Makdisi şöyle demiştir:

“İşte bu hadis de Buhari’nin söylediklerine delil vardır. Çünkü imran b. Husayn (r.a.) seferi değildi. Ebu Katade’den abdullah b. Rebah’ın söylediklerini ise zikretmemiştir. Bana göre ise: Her iki hadisin arasınnda bir çelişki bulunmamaktadır. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) yarından sonra iade edilmesini emretmemiştir. Kendileri bizzat ikinci fiili vaktinde emretmiştir. Çünkü vakit uyku ve unutmak ile düşmez. Bilakis kendisinin durumuna geri döner. Allahu alem.”

“Abdurrahman b. Alkame es-Sekafi’den rivayet olunduğuna göre şöyle demiştir:

“Sakif’den bir grup Rasulullah’ın 5s.a.v.) yanına geldiler. Ona soru sormaya başladılar. Rasulullah (s.a.v.) ta o zamana kadar öğleyi ikindi ile beraber (ikindinin) sonuna doğru kılmaktaydı.”196

ile ilgili kavle gelince; bunun ve benzerinin cevabı ile ilgili açıklamalar defalarca geçmişti. Çünkü buradaki tehir (ertelem) Allah’a bir itaat ve yakınlaşmaktan dolayı idi. Bunun gayesi ise şudur: Rasulullah (s.a.v.) iki namaz müslümanların işlerinden olan mühim bir işden dolayı iki namazı cem ettiğidir. Dolayısı ile namazı (keyfen) tehir edip, Allah’ın haddlerini tecavüz eden bir kimsenin namazı nasılda sahih olabilir ki? aynı bu mesele gibi şu meselede de aciz kalmış ve verilen cevap bunlara da yeterli gelmiştir:

3Kasten namazı vaktinden çıkarıp terkeden kimseyi, cumhur ulema büyük günahlardan zikretmemiştir” kavli. Ya Rabbi! Ne kadar da şaşılacak bir açıklama! Hiç bumeselede ihtilaf olabilir mi ki? Namazı terketmek, büyük günahların en büyüklerinden hiç olmaz olur mu?

(196) Sekif topluluğu ile ilgili hadis sayfa: 88’de geçmişti.

şüphesiz Rasulullah (s.a.v.) ikindi namazını kaçıranı amellerinin dökülmesi ile kılmıştır. öyleyse -namaz hariç- büyük günahlardan hangisi aynı zamanda amelleri dökme kadar tesiri olabilmiştir.*

(*) Büyük günahlardan sayılan şirk konusu hariç. Çünkü bu da amelleri yok eder. (Mütercim)

Ömer b. Hattab’dan (r.a.), kendisi şöyle demiştir:

“Özürsüz olarak iki namazı cem etmek büyük günahlardandır.” Bu sözüne sahabeden hiçbir kimse muhalefet etmemiştir. Bilakis sahabeden gelen bütün eserler (nakiller) buna muvafıktırlar. işte o ve iki namazı cem eden kişi bu iki namazı vakitte, özürden dolayı kılmıştır. Öyleyse (cem ile alakası olmayan) sabah namazını kuşluk vaktinde kasten ve düşmanlıkla kılmayana ya da ikindiyi özürsüz olarak gecenin yarısında kılana nediyeceğiz o zaman?

ebu Bekir (r.a.): Yüce Allah’ın bu namazı kabul etmediğini açıkça bildirmiştir. Hiçbir sahabe Ebu Bekir’e (r.a.) karşı çıkmamıştır da. Nitekim yüce olan Allah, namazı sehv eden ya da zai edip kılmayan kimselere veyl ve ğayyi de* tehditle vaad etmiştir.

(*) Veyl: Yazıklar olsun manasına da gelen bu kelime cehennemde bir yerinde ismidir. ⁄ayy: cehennemde biri nehirin ismidir. (Mütercim).

Sahabeler -ki kendileri bu ümmetle tefsiri en iyi bilenlerdir- şöyle demişlerdir:

“Önceden de hikayesi geçtiği gibi bu, vaktinden namazı tehir etmektir.”

Ya Allah’ım! Ne kadar da şaşılacak bir durum! Amelleri dökenden daha büyük büyük bir günah mı olur. öyleki bu (namaz kılmama) konumu kişiyi ailesiz ve alsız bir konuma sürüklemektedir? özürsüz olarak gündüz namazını gece vaktine, gece namazını da gündüz vaktine tehir etmek büyük günahlardan olmazsa o zaman özürsüz olarak Ramazan orucunu bozmak, şevval ile bedel orucu tutmak büyük günahlardan olmazdı.

Biz diyoruz ki:

“Bilakis bu, allah’a ortak koşmaktan sonra gelen en büyük günahtır. Çünkü kul, bütün günahları ile -şirk hariç- Allah’la karşılaşması, o kişiye, gündüz namazını geceye, gece namazını da gündüze düşmanca, kasten ve özürsüz olarak tehir etmesiden daha hayırlıdır.

Hişam b. Urve, o da babasından, o da Süleyman b. Yessar, oda Musevvir b. Mahreme’den rivayete göre; Kendisi ibni abbas ile beraber Taun hastalığına yakalandığı sıra ömer’e gittiler. ibni abbas:

3Ey mü4minlerin emiri namaz” dedi. Ömer:

“Tabii ki kılacağım. şüphesiz namazı zai edenin İslam’da hiçbir nasibi yoktur.” dedi.”197

(197) Sayfa: 21’de geçti.

İsmail b. Aliyye, o da Muhammed b. Sirin’den şöyle dedi:

3Bana, ebu Bekir ve ömer’in insanlara İslam’ı öğretip: Allah’a kulluk etmen, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, vakitlerinde Allah’ın farz kıldığı namazları kılmanı bunların tefritlerinde helakın olduğunu söyledikleri” haber verilmiştir.”

Muhammed b. Nasr Mervezi dedi ki:

3Ben ishak’ın: “Rasulullah’tan sahih olarak gelen bir rivayette şöyle buyurduklarını ondan duydum:

3Namazı terkeden kafirdir.”198

Aynı şekilde Rasulullah’ın (s.a.v.) yanında yetişen ilim ehli kimselerden günümüze dek hepsi de namazı özür olmadan, kasten, vaktı çıkana dek terkedecek olursa kafir olacağını söylemişlerdir. vaktin çıkması (gitmesi); öğleyi güneş batıncaya, akşamı gecrin doğuşuna dek tehir etmektir. Nitekim namaz vakitleri zikrettiğimiz gibi kılınmıştır. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) yolculukta iken Arafatta ve Müzdelife de iki namazı cem etmiştir.199

(198) Bu konu hakkında hadisler vardır. Bunlardan bazıları şylecedir: Müslim: 82’de geçen Cabir b. abdullah hadisi. Dedi ki: “Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim: “şüphesiz kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terki vardır.” tirmizi: 2623; Nesai: 1/231, 232; ibni Mace: 1079, Bunu ibni Hibban’da siahihlemiştir. 255, “Mevarid” adlı eserde; Hakim: 1/7, bunu Zehebi4de bureyde (r.a.) hadisi ile onaylamıştır. Rasulullah’tan (s.a.v.) şöyl buyurmuştur: “Bizimle onlar arasındaki ahit namazdır. Kim onu terkederse kafir olur.”; tirmizi: 2624; Hakim: 1/7, abdullah b. şakik’den şöyle dedi: “şüphesiz Muhammed’in (s.a.v.) ashabı namaz hariç hiçbir amelin terkini küfür saymazlardı.”

(199) Buhari: 3/415, Hacc’da: Arafat arası nüzül ve cem edilmesi babında ve her ikisini kılıp nafile kılmazsa babında; Müslim: 703, 1288, Hacc bölümünde: Müzdelife’ye Arafat’dan ifade (tavafı) babında ve Müzdelife’de akşam ile yatsı namazlarının cem edilmesinin müstehaplığı babında; Muvatta: 1/400, Hacc bölümünde: Müzdelife’de namaz babında; Ebu Davud: 1926, 1933, Menasik bölümünde: Namazı cem ederek kılma babında rivayet etmiştir.

Bu iki namazdan birisini diğerinin vaktinde kılmıştır. Rasulullah (s.a.v.) iki namazdan ilkini öbürü için o halde bir bir vakit kılması ve öbürünü de ilki için o halde bir bir vakit kılması ile, özür halinde ikisinin vaktinide tek vakit olarak kılmış oluyor. Tıpkı hayızlı kadına -temizlendiği zaman- güneş batmadan önce öğle ve ikindiyi kılmasını, gecenin sonunda da akşamla yatsıyı kılmasını emrettiği gibi.

Güneşin, şeytanın iki boynuzunun arasına gelmesine dek tehir edilen kinidi namazı bizzat Rasulullah’ın (s.a.v.) nassı ile bir münafıkın namazıdır.200

(200) Müslim: 622; Mesacid: İkindiyi erken kılmanın müstehaplığı babında; Ebu Davud: 413, Namaz bölümünde: ikindinin vakti babında; Tirmizi: 160, Namaz bölümünde: ikindinin acele kılınması ile ilgili babda; Nesai: 1/254, Mevakit’de: İkindinin tehir edilmesindeki tehtitler babında rivayet etmişlerdir.

Dolayısıyla yatsı vaktine dek ikindiyi (özürsüz) tehir eden kimseye, annemi ve babamı feda ettiim Peygamber neler söylemektedir, görüyorsunuz.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Sizi yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin (küçük) günahlarınızı örteriz.” (Nisa: 4/31)

Dolayısıyla kişi nehy edildiği büyük günahlardan kaçınacak olursa, sabahı da kuşluk vaktinde, ikindiyi de yatsıdan sonra kılmaya dadevam ederse, sizin sözünüze göre elbette mağfiret olunmuş ve günahsız olacaktır. Ancak bunu huç kimse söylemez. Bu zahiri mezhebinden olan bu şahısa da şaşılır yani! Nasılda asıl olanı nakzetmiş! Nitekim kendisi: “İcma ile vacip olan bir şey sadece vacip olan bir şeyle düşer” demektedir. Buna şöylece denilir:

“Bunun gayesi şudur: Bir defa sizin tartışmanızda zıtlık mevcuttur. Zıtlığın sizin sözlerinizi düzelteceği (sahih kılacağı) bir şeyi yoktur. Her ne kadar sizler bunu istishabla delil getirmeyi kastetmiş iseniz de. şüphesiz namaz icma ile onun zimmetindedir. Ancak icma ile düşmektedir. Nitekim bu da kaybolmuştur.” Sizlere şöyle denilir:

3Kimmiş namazı tehir etmekle bunun zimmetinden düşeceğini ve beri olacağını söyleyen? Kim bu şekilde söylerse işte onun sözü, alehine delile ihtiyaç duymamızdan batıllık olarak daha açık (olarak batıldır).”

şüphesiz tartıştıklarınız size şöyle seylemektedirler:

“Bir defa bu, sadece kendi ayni vaktine dönmesi hariç, bunu eda etmeye ve tedarik etmeye giden bir yolu olmayan bir yönle zimmetinde istikrar bulmaktadır. Bu daimkansızdır. Sonra bu icmaya kendi misli gibi ya da ondan daha güçlü birisi ile arıza teşkil etmekteyiz ve şöyle deriz:

“Namazın vaktini zai etmesi ile o kişinin ifratçı, asi, ve haddi aşan bir kimse olduğu hakkında müslümanlaricma etmişlerdir. Bu icmada ancak kendi mislince bir icma ile yükselir. Vakitten sonra namazı ifa etmesi ile ondan günahın ve düşmanlığın kalkacağı hakkında icma etmemişlerdir. Bilakis bunu her halde kimse söylememiştir.

İşte iki taraftan da gelen delillerin açıklama bağlantıları. Bizim iki tarafında görüşlerini vermekten başka güttüğümüz bir şey yoktur. şüphesiz kitap, sünnet ve selefin görüşlerine bu konuda da daha çok uyarı ve doğru hareketi işlemiş olanıda belirttik.”

Ancak Allah’a sığınılır.

Fasıla

şayet: “Rasulullah (s.a.v.), Ramazan da gündüz vakti kasten orucu bozana kaza etmesini şu iki konumda olmak üzere etmiştir:



1- Cima etmede.

2- Kusma’da.

“Sünen”de ebu Hureyre’den (r.a.) gelen hadiste şöyle demiştir:

“Bir adam Rasulullah’ın (s.a.v.) yanına geldi. Kendisi Ramazanda (gündüz vakti) ehli ile cima etmişti.” Hadisin hepsinizikretti ve:

“İçinde 15 sa’ kadar hurma bulunan bir sepeti getirdi” dedi. Rasulullah (s.a.v.):

“Bunun hepsi senin ve evindeki ehlinindir. Bir gün oruç tut ve Allah’tan mağfiret dile”

diye buyurdular.”201 İbni Mace’de ise:

“Yerine bir gün oruç tut” geçmektedir.202

(201) Sayfa: 73’de geçti.

(202) İbni Mace: 1671, Oruç’ta: Ramazan da bir gün oruç bozanın kefareti hakkında babda rivayet etmiştir. Busiri “Zevaid” adlı eserde şöyle demiştir: “Bu ziyade yani, bir gün yine tut” ibaresini İbni Mace tek olarak rivayette bulunmuştur. Hadisin isnadında Abdulcabbar b. Ömer vardır. Kendisi zayıftır. Bu Müslim’in dışında olup bunu Ebu Davud: 2393’de rivayet etmiştir. Bak. 73’deki hadise, burada bu ziyadenin asıl olduğunu bulacaksın.

“Sünen”de ve “Müsned”de, Ebu Hureyre’den (r.a.) gelen bir hadiste, Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

3Kim bilmeden kusarsa ve oruçlu ise kaza etmez. Her kimde kusmak 5isterde) kusarsa kaza gerekir.”203

denilecek olursa şöyle cevap verilir: Bir defa bu iki hadis illetli hadisler olup sabit değildirler. Ramazanda cima yapanlar ile ilgili bu kıssayı ashabı “Sahih”204 rivayet etmiştir. onlardan hiç kimse bu ziyadeyi zikretmemiştir. Nitekim zikrettiği bu ziyade delil olamaz.

(203) Ahmed: 2/498; Tirmizi: 720, Oruç’ta: Kasten kusan kimse hakkında bab; ebu Davud: 2380; ibni Mace: 1676; İbni Hibban 907’de sahihlemiş; Hakim: 1/427’de sahihlemiştir. Bunu Darekutni “Sünen” adlı eserinde sayfa: 240 rivayet etmiş ve: “Bütün ricali güvenilirdir” demiştir. Darimi: 2/14, Hadis sahihtir. Bunun tahrici için şeyh Nusruddin El-Bani’nin “İrvaul-⁄alil” adlı esere müracaat ediniz.

(204) Buhari: 11/516, Yeminlerin kefareti hakkındaki bölümde: Zengin ve fakire ne zaman kefaret vacip olur babında; Oruç bölümünde: Ramazanda kişi cima etse tasadduk edeceği, vereceği bir şeyde yoksa kendiside tasadduk ederse kefaret olur babında ve başka bablarda; Müslim: 1111, Oruç bölümünde: Oruç tutanın güdüz vakti Ramazanda cima etmesinin haramlılığı ile ilgili tehditler babında rivayet etmişlerdir.

Çünkü bu Abdulcabbar b. Ömer El-Eyli’nin rivayeti olup, imamlar onu zayıf saymışlardır. Yahya b. Main:

“O bir şey değildir bile. Onun hadisi yazılmazda” der iken bir defasında da: “O zayıftır” demiştir. Ebu Zur’a, Sadiy, Nesai de bunun aynısnı söylemişlerdir.

Buhari’de: “Münker kişilerin hadisleri bile onun yanında kavvetli olamamışlardır” demiştir.

İbni Adiyy:

“Rivayet ettiklerinin genelinde muhaliflik söz konusudur. Nitekim zayıflık onun rivayetlerinde ortaya çıkmaktadır” demiştir. Aynı zamanda bunu İbni şihab’ın ashabındanda imamlar da ondan rivayet etmiştir. imam-ı Malik ve başkaları gibi.205 Onlar:

3Yerine bir gün oruç tut” lafızını zikretmemişlerdir. ebu Mervan El-Osmani, o da ibrahim b. Sad’dan, o da Leys4den, o da ibni şihab’dan, o da Humeyd’den, o da ebu Hureyre’den, rivayete göre Rasululah (s.a.v.) bu kıssada ona şöyle demiştir:

“Yerine bir gün kaza et.”

(205) Malik “Muvatta” adlı eserinde: 1/296, tahriç etmiştir.

Bu ayna zamanda Daraverdi’den de o da ibrahim b. Sad, o da Leys’den olmak üzere rivayet edilmiştir.

Beyhaki şöyle demiştir:

“İbrahim ona göre Zühri’den bu kelime olmadan hadisi mevcuttur.”206

(206) Bak. Beyhaki: 4/226, Çünkü onda bu nakil mevcuttur.

Bunu Haccac b. Ertad, o da ibrahim b. amir’den,207 o da ibni Müseyyeb’den, o da Zühri’den, o da Humeyd’den, o da Ebu Hureyre4den rivayet etmişlerdir. Bunu Haccac, o da amr b. şuayb’dan o da babasından, o da dedesinden rivayet etmiştir. amr’da bu hadiste:

3Rasulullah (s.a.v.) ona yerine bir günü kaza etmesini emretti” demiştir.208

(207) Asıl olan Ali olduğudur. Tashih Beyhaki’nin süneninden yapılmıştır.

(208) Beyhaki: 4/226.

Bunu Hişam b. Sad, o da Zühri4den, o da Ebu Seleme’den, o da ebu Hureyre’den, rivayet edilen hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

3Yerine bir gün oruç tut ve Allah’tan istiğfarda bulun.”209

rivayetinnde insanlara muhalefete bulunmuştur. Hadis de Hümeyd’den o da, ebu Hureyre’den rivayet edilen hadistir.

ibsni ebu Uveys’de rivayet edip şöyle demiştir:

3Bana babam ibni şihab’a Humeyd’den haber verdiğini belirtmiştir. O da ebu Hureyre’den o da Rasulullah’tan (s.a.v.) rivayete göre, O’nun: Ramazan’da iftar eden kişinin o günün yerine bir gün tutmasını emrettiğini tahdis etmiştir.”210

(209) Beyhaki: 4/227.

(210) Beyhaki: 4/226.

Lakin bu ibni şihab’ın ashabının rivayetine muhaliftir. Çünkü onlar bu ziyadeyi zikretmemişlerdir.

şafii şöyle demiştir:

“Bizlere Malik, ona da Ata el-Horasani, ona da ibni Müseyyeb haber vermiştir. Dedi ki: “Bir Bedevi Rasulullah’ın (s.a.v.) yanına, geldi ve hadisi zikretti hadisin sonunda da:

“İsabet ettiğin günün yerine bir gün oruç tut.”210

diye buyurdular. İşte bu mürseldir. Ancak ibni Müseyyeb’in mürsellerindendir.

(210) Muvatta: 1/297.

Bunu Davud b. ebi Hind o da Ata’dan rivayet etmiş ve “Yerine bir gün oruç tut” ibaresini zikretmemiştir. Ata’yı ibni Müseyyeb yalanlamaktadır. ibni Hibban dedi ki:

“Hıfzı az olup, hata yapabilen, ilimden yoksun da olan bir kimsedir. Aynı zamanda kendisi ile delil getirmede batıl olmaktadır.”

Kasten kusan ile ilgili hadise gelecek olursak; Bu Ebu Hureyre’nin (r.a.) Rasululah’tan (s.a.v.) gelen şu hadisidir:

3Kim bilmeden kusarsa ve oruçlu ise kaza etmez. Her kimde kusmak (isterde) kusarsa kaza gerekir.”211

(211) Hadisin tahrici için geçen sayfaya bakınız.

Tirmizi:


“Bu hadis hasen gariptir” demiştir. Muhammed -yani Buhari- de şöyle demiştir:

3Ben onu mahfuz (korunmuş) olarak görmüyorum.” Ebu Davud dedi ki:

3Ahmed b. Hanbel’in:

“O hiçbir şey olamaz” dediğini işittim.”

Tirmizi “İlel” adlı kitapta şöyledemiştir:

“Ali b. Hucr bize hadisi anlattı. Onlara da İsa b. Yunus, onlara da Hişam b. Hassan, onlara da ibni Sirin, ona da Ebu Hureyre (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurduğunutahdis etmiştir:

“Her kim bilmeden kusarsa ona bir kaza yoktur. Kimde kasten kusacak olursa kaza gerekir.”

Tirmizi dedi ki:

3Ben ebu abdullah Muhammed b. İsmail El-Buhari’ye bu hadis hakkında sordum. Kendisi de bunu sadece İsa b. Yunus’un, o da Hişam b. Hassan, o da İbni Sirin’den, o da ebu Hureyre’den gelen hadisten bilmektedir. Kendisi:

3Ben bunu mahfuz görmüyorum” demiştir. şöyle de demiştir:

3Yahya b. Ebi Kesir, o da ömer b. Hakem’den rivayet etmiş ve Ebu Hureyre’nin (r.a.), oruçlu kişinin kusması ile orucunun bozulmayacağını öngördüğünü belirtmiştir.”

Hadisin sıhhatinintakdiri ile bunda bir delil yoktur. Öyleki bundan maksad, kendisinin kusmasını caiz görenmazeretli kimse ya da kusmaya ihtiyacı olan ve kusan hasadır. Çünkü normalde kusmak özür sahibi kimse için meydana gelen bir olaydır. aksi takdirde ihtiyacı olmadığı haldehiçbir akıl sahibi kusmayı istemez. Böylelikle kusan kimse kusması ile tedavi olmaktadır. Tıpkı ilaç içmesi ile tedavi olması gibi. İşte bundan kaza kabul olunur ya da ittifakla ona bu emredilir.

Fakihler gündüz vakti Ramazanda cima yapan kişi hakkında, eğer kefaret verirse iftar ettiği gün için (o günün yerine) oruç tutar mı? konusu hakkında ihtilafa girmişlerdir. Bunun hakkında üç görüş vardır. Bu şafii’de böylecedir:

1- Vaciptir.

2- Vacip değildir.

3- şayet köle azad etse ya da yemek yedirirse oruç tutması vaciptir. şayet orula kefaret getirirse o günün yerine oruç tutması vacip değildir.

Cemaatle Namaz Kılmanın Hükmü Hakkında Fasıla

Altıncı meseleye gelecek olursak; bu da tek başına namaz kıın namazı -kendisi cemaatle kılmaya gücü yetiği halde- sahih olurmu olmaz mı? sorusudur. İşte bu mesele iki asıl şey üzere bina edilmiştir:

1- Cemaatle namaz kılmak farz mıdır yoksa sünnet midir? şayet biz: “Bu farzdır” desek.

2- Öyleyse bu namazın sıhhatinin şartı mıdır yoksa terkedenin isyanı ile beraber bunun olmayışı ile sahih olur mu? İşte asıl bu iki mesele hakkındadır.

İlk meseleye gelince; Fakihler bunun hakkında ihtilafa girmişlerdir. Bunun cemaatle namazın vacip olduğunu söyleyenler: Ata b. Ebi Rbah, Hasan El-Basri, ebu ömer, Evzai, Ebu Sevr, mezhebinin zahirine göre Ahmed’dir. Aynı zamanda “Muhtasar El-Muzni” eserinde İmam-ı şafii de bunu belirtmiş ve:

“Cemaatla namaza gelince; ben özür olmadığı sürece bunu terketmeye ruhsat vermiyorum” demiştir.

ibni Münzir “Evsat” adlı kitapda şöyle demiştir:

“Evleri mescide uzak da olsa, körlerin cemaatle namaz kılmak için orada hazır bulunmaları zikrolunmuştur. İşte bu da cemaatle namaz kılmanın farz olduğuna mendup olmadığına delalet etmektedir.” Sonra da İbni Ümmü Mektum’un hadisini zikretmiştir. Nitekim kendisi:

3Ya Rasulallah! şüphesiz benimle mescit arasında ağaçlıklar ve hurmalıklar vardır. Evde namaz kılmama bu imkan verir mi?” deyince Rasulullah (s.a.v.):

“Kameti işitiyor musun?”

diye sordular. O da:

“Evet” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

“Öyleyse (mescide) gel.” diye buyurdular.212

(212) Ahmed: 3/423; Heysemi: “Mecma” adlı eserinde: “Ricali sahih ricaldır” demiştir.

İbni Münzir şöyle demiştir:

“Yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmayanın nifakındanğu da zikrolunmuştur.” Sonra da devamla bu konu hakkında:

“Özürsüz olarak cemaatle namaz kılmanın farzlığına zikrettiğim deliller delalet etmektedir. aynı zamanda ibni Ümmü Mektum’un kavli de buna delalet etmektedir. Kendisi de kör olduğu halde ona:

“Senin için bir ruhsat bilmiyorum.” buyurmuştur.213

(213) Ebu Davud: 552, Namaz’da: Cemaatle namazı terkeden hakkında tehditler babında; ibni Mace: 792, Mesacid’de: Cemaattan geri durmak hakkında ağır tehditler babında rivayet etmişlerdir. İsnadı hasen’dir.

Dolayısı ile köre bile bunda ruhsat yok iken, gören bir kimsenin ruhsatının olmayışı daha önceliklidir.”

İbni Münzir Rasulullah’ın (s.a.v.) cemaatle namaz kılmyanların evlerine gidip onları orada yakması ile ilgili214 sözünün ihtimamı hakkında da, işte bu cemaatle namaz kılmanın farzlığını gösteren en açık delildir. Öyleki eğer cemaatle namaz kılmak farz olmasaydı ya da mendub olsaydı, Rasulullah’ın (s.a.v.) hiddetlenmesi söz konusu olmazdı” demiştir.

(214) Buhari: 8/108, Cemaatle namaz kılma bölümünde: Cemaatle namazın ve başkasının vacibliği babında; Müslim: 651, Mesacid’de: Cemaatle namazın fazileti babında; Muvatta: 1/129, 130, cemaatle namaz bölümünde: Cemaatle namazı tek başına namazdan daha faziletli olduğu babında; Tirmizi: 217, Namaz’da: Nidayı işittiği halde icabet etmeyenin hakkındaki babda; Nesai: 2/107, imamet bölümünde: Cemaatten geridurmak hakkında ağır tehtitler babında rivayet etmişlerdir.

şöyle de demiştir: Ebu Hureyre’nin hadisi de bunu desteklemektedir:

“Müezzin ezan okuduktan sonra mescitten ayrılan bir adam hakkında Rasulullah (s.a.v.):

“şüphesiz ki o adam Ebu Kasıma isyan etmiştir” buyurmuştur.215

(215) Müslim: 655, Mesacid’de: ezandan sonra mescitten çıkmanın nehyi babında; Ebu Davud: 536, Namaz bölümünde: ezandan sonra mescitten çıkmanın keraheti hakkındaki babda; Nesai: 2/29; ibni Mace: 733; ahmed: 2/506, 537 rivayet tmişlerdir. işte burada hadisin Rasulullah’a 5s.a.v.) raf edilmesiyle ilgili tasrih (açıklam) bulunmaktadır. Çünkü sahabenin: 3Kim böyle yaparsa Rasule isyan etmiştir vs. gibi sözlerinde ve tercihe şayen görüş bunun merfu olduğudur. Bak. Tedribur Ravi, sayfa: 64.

Dolayısı ile kişi cemaatle namaz kılmak ve terketmek hususunda muhayyer olmuş olsaydı, o zaman hazır olması vacip olmayandan geri de kalması (kılmaması)ndan dolayı isyan etmiş sayılmazdı. Yüce Allah korku halinde iken de cemaatle namaz kılmayı emretmiş iken, işte bu da emniyet ortamı bulunan bir halde cemaatle kılmanın daha gerekli olduğunu göstermektedir. özürlüler için cemaatla namaz kılmama ruhsatının babları hakkında zikredilen haberler, özürü bulunmayan kişiye cemaatle kılmasının farz olduğuna delalet etmektedir. şayet özür hali ile özür olmama hali eşit olsaydı o zaman cemaatle namaz kılmamadaki ruhsatın özür konularında bir manası kalmazdı. Nitekim cmeatle namaz kılmanın farziyetine Rasulullah’ın (s.a.v.):

“Kim nidayı (ezanı) işitirse ve icabetle bulunmazsa onun namazı yoktur.”216

hadisi desteklemektedir.” Devamla da bununla ilgili hadisi belirtmiş ve şöyle demiştir:

“şafii der ki:

“Yüce Allah ezanı namaz ile zikretmiştir ve:

“Namaza çağrıldığınız zaman...” (Maide: 5/58)

ve:

“Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman Allah’ı zikretmeye koşun.” (Cuma: 62/9)



diye buyurmuştur.

(216) İbni Mace: 793, şu lafızla: “Kim nidayı işittiği halde gitmezse -özür hariç- onun namazı yoktur.3 Bunun isnadı sahihtir. Bunu yakın rivayetle ebu Davud: 551, Namaz’da: Cemaati terkedenin hakkında tehtil babında rivayet etmiştir. Senedde Yahya b. Ebi Hayya vardır, çok tetlisi olduğundan onu zayıf saymışlardır; Hakim: 1/425, “şeyhay’nın şartlarına göre sahihtir” demiştir. Zehebi de onaylamıştır; Darekutni: 161.

Rasulullah (s.a.v.) ta farz namazlar için ezanı sünnet kılmıştır. Bunu da; cemaatsiz olarak ne mukim olanlar ve ne de misafir olanlar kalsın diye, onlar cemaatle de namaz kılsınlar diye, bütün farz namazların sadece cemaat ile kılınması tahakkuk etsin diye bununla vasfı en uygundur. şüphesiz ki ben özrü olmadığı halde cemaatle namaz kılmayı terkederse hiçbir ruhsat vermiyorum. Dolayısı ile birisi tek başına kılsa ve cemaatten ayrılsa ona bunu iade etmesi gerekmez. Cuma namazı hariç imamdan önce ya da sonra kılar. Her kim o namazı öğleleyin imamınnamazından önce kılacak olursa bunu iade etmesi lazım. Çünkü yerine getirmesi farzdır.” Bu lafızların hepsi İbni Münzir’in idi.

Hanefiler ve Malikiler şöyle demişlerdir:

“Cemaatle namaz kılmak müekked bir sünnettir. Lakin müekked sünnetleri terketmekle insanlar günahkar olmaktadırlar. Bunun dışında namazı sahih yaparlar. Bunlarla: “Bu vaciptir” diyenler arasındaki ihtilaf sadece lafızi bir ihtilaftır. Aynı şekilde bazıları da vacip olduğunu belirtmiştir.

Vacip diyenler şöyle demiştir:

“Yüce Allah:

“Sende aralarında bulunup onlara namaz kıldırdığında, bir kısmı seninle birlikte namaza dusun ve silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (diğerleri) arkanızda bulunsunlar. Namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber (bir rekat) namaz kılsınlar.” 5Nisa: 4/102)

Bu ayette delil getirme konusu şu yönlerle olmaktadır:

Birinci Delil: Yüce Allah onlara cemaatta namazı kılmalarını emretmiştir. Sonra da yüce Allah bu emri ikinci defa olarak ikinci taife hakkında döndermiş ve şöyle buyurmuştur:

“Namaz kılmamış olan diğer taifede gelsin, seninle beraber (bir rekat) namaz kılsınlar.” işte bu ayetle de anlaşılıyor ki cemaatle namaz kılmak farzı ayındır. öyleki Allahu Azze ve Celle bunu ikinci taifeden ilk (birinci) taifenin fiili ile düşürmemiştir. şayet cemaat sünnet olsaydı ilk özürlüler bunun düşmesi ile korku özrü olurdu. şayet farzı kifaye olsaydı ilk taifenin fiili ile düşerdi. İşte bu ayetten bu cemaatle kılmanın farzı ayın olduu anlaşılmaktadır. işte bununda üç yönü bulunmaktadır: İlk önce bununla emretmiştir, sonra da ikinci taifeye bunu emretmiştir. Ve yüce Allah onlara korku anında bunu terketmeye ruhsat vermemiştir.

İkinci Delil: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Baldırın açılacağı o günde onlar secde etmeye davet edilecekler de, edemeyecekler. Gözleri önlerine eğilmiş, kendilerini de bir zillet kaplamış olarak. Halbuki onlar sapasağlam iken secdeye çağırılıyorlardı.” (Kalem: 68/42-43)

Yüce Allah onları dünyada secde etmeye davet ettirdiği zaman onlar ile secde arasına bir engel kılıverdi. Böylelikle de onlar davetçiye uymaktan yüzçevirdiler. Nitekim bu da sabit olduğu vakit işte davetçiye icabet etmek, mescide gidip cemaate iştirak etmek demek olur bu. Yoksa evde tek başına (farz) namazı kılmak demek değildir. işte tıpkı bu şekilde Rasulullah (s.a.v.) icabeti de tefsir etmiştir.

Müslim’in “sahih”inde ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen bir hadiste şöyle demiştir:

“Kör bir adam Rasulullah’a (s.a.v.) geldi ve:

“Ya Rasulallah! Beni mescide götürecek bir götürenim yoktur” dedi. Kendisi bu konuda Rasululah4tan (s.a.v.) ruhsat istiyordu. Rasulullah (s.a.v.) ta ona ruhsat verdi. O adam dönüp gittiğinde kendisin çağırtıp:

“Nidayı işitiyor musun?”

diye sordu. Adam da:

“Evet” deyince, Rasulullah (s.a.v.):

“O zaman icabet et” diye buyurdular.217

(217) Müslim: 653, Mesacid’de: Nidayı işiten kimsenin mescide gitmesi vaciptir babında; Nesai: 21, 109, imame bölümünde: Namazlara çağrıldığı vakit namazları muhafaza etmek ile ilgili babda rivayet etmişlerdir.

Nidayı işittiği zaman, evinde o adamı Rasulullah (s.a.v.), namazında icabet eden kılmamıştır. İşte bu da emredilen icabetin cemaatle namaz klmak için mescide gitmek olduğunu gösteriyor. ibni Ümmü Mektum’un da hadisi buna delalet etmektedir. Kendisi:

“Ya Rasulallah! şüphesiz ki Medine’de çokça çöllük arazi ve yırtıcı hayvanlar mevcuttur” deyince Rasulullah (s.a.v.):

3Sen Hayyales-Salah ve Hayyalel Felah-ı” duyuyor musun?” diye buyurdu. o da:

“Evet” dedi. Rasulullah (s.a.v.):

“Haydi öyleyse (mescide) git.”218

(218) Ahmed: 3/423; ebu Davud: 553, Namaz’da: Cemaatı terketmenin tehtilleri hakkıdaki babda; Nesai: 2/110, imame’de: Namazlara çağrıldığı vakit onları muhafaza etme hakkındaki babda rivayet etmişlerdir. Hadisin isnadı sahihtir.

Bunu Ebu Davud ve İmam-ı ahmed rivayet etmiştir. Hadiste geçen “Hayhele” isim olup emri fiil’dir. Manası ise: “(Mescide) git, icabet et” demektir. Bu da açıkça gösteriyor ki; bu işe (emre) icabet tmek cemaatle namaz kılmaya hazır olmakla mümkündür. Nitekim cemaatle kılmayıp tek kılan kimse buna icabet etmemektedir.

Seleften başkaları da yüce Allah’ın:

“Onlar sapasağlam oldukları halde secdeye çağrılıyorlardı” ayeti hakkında şöyle demiştir: Bu müezzinin: “Haydi namaza, haydi felaha” deiş olduğu kavlidir.3 İşte bu delil iki mukaddime üzerine bina edilmektedir:

- Bu icabetin vacip oluşu.

- İcabet ancak cemaatle namaz kılmak ile hasıl olmaktadır. İşte icabeti, bu ümmetin en bilgilisi ve en fakihleri olan sahabeler böyece anlamışlardır. allah hepsinden razı olsun.

İbni Münzir “Evsat” adlı kitapta şöyle demiştir:

“Bzlere İbni Mesud’dan ve Ebu Musa’dan rivayet olunduğuna göre ikisi şöyle demiştir:

3Her kim nidayı işitir sonra da icabet etmezse (özür olması hariç) namazı o kimsenin başından yükselmez.”219

(219) Bunu Heysemi, Mecma: 2/42 adlı kitapta Taberani’nin 3Kebir” adlı eserine nisbetle bulunmuştur. şöyle demiştir: “Hadisin senedinde kays b. Rabi’ vardır. şube ve Süfyan ona güvenirken, cemaatte onu zayıf görmüştür.

şöyle demiştir:

“Aişe’den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

“Kim nidayı işitirde icabet etmezse, hayırı istememiş ve ona ulaşmamış olur.”220

(220) Beyhaki: 3/57, rivayet etmiştir.

Ebu Hureyre’den şöyle demiştir:

“şüphesiz bir Ademoğlunun iki kulağının içine eritilmiş kurşun akıtılması onun nida edeni (ezanı) işitip te sonra da icabet etmeyenden daha hayırlıdır.”221

(221) Ben bunu elinin altında bulunan kaynaklarda göremedim.

Bu ve başka hadislerde sahabeye göre icabetin; cemaata katılmak olduğunu, gitmeyenin de icabet etmeyen olduğunu ve dolayısı ilede asil olduğunu göstermektedir.

Üçüncü Delil: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Namazı kılınız, zekatı veriniz ve rükü edenlerle beraber rükü ediniz.” (Bakara: 2/43)

Bu ayette delil getirme yönü ise şöyledir: Yüce Allah hiç şüphesiz onlara rükü etmelerini emretmiştir. Bu da namazdır. Namaz rükü olarak tabir edilmiştir. Çünkü namazın rükünlerinden birisidir. Namaz rükünleri ve vacibatları ile kendisinden tabir edilmiştir. tıpkı yüce Alah’ın namazı, sucüd, Kur’an ve tesbih olarak isimlendirdiği gibi. Aynı zamanda (rükü edenlerle beraber...) kavlinde başka bir faydalı konu daha söz konusudur. Bu da namazın sadece namaz kılanlarla beraber cemaat olduğunu göstermektedir. Buradaki “maiyye” (beraberlik) kelimesi bunu ifade etmektedir nitekim.

Durum böyle olunca, sıfata ya da hale mukayyet olan bir emir, ancak bu sıfat ya da hale uygun olarak yerine getirme (cemaatle kılma) ile, emrolunan kişi imtisal sahibi olmaktadır.

şayet: “Bu, yüce Allah’ın:

“Ey Meryem! Rabbin için kunut yap, secde et ve rükü edenlerle beraber rükü et.” (Al-i imran: 3/43)

ayeti ile çelişmektedir. Çünkü kadının cemaatle beraber olması vacip değildir” denilse buna şöylece cevap verilir:

“Buayet, böylece bunun bütün kadınlara da şamil olduğunu göstermemektedir. Bilakis Meryem özel olarak bunda emredilmiştir. şu ayetin hilafına olarak:

“Namazı kılınız, zekatı veriniz ve rükü edenlerle beraber rükü ediniz.” 5Bakara: 2/43)

Meryem (r.a.) de olupta diğer kadınlarda olmayan özellikleri mevcuttur. şüphesiz onun annesi onu, Allah (c.c.) için hürasını, ona kulluk etmesi ile beraber mescitte de devamlıca kalmasına dair adakta bulunmuştu. Nitekim kendisi mescidden de hiç ayrılmamıştır. ehli ile birlikte rükü etmesi ile emrolunmuştur. Allahu Teala kendisini seçince ve bütün alemlerdeki kadınlardan onu tahir kılınca, ona itaatinden, diğer kadınların üzerine onu has kıldığı emriyle emretmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Hani melekler: “Ey Meryem! şüphesiz ki allah seni seçti. Seni arındırdı ve seni alemlerin kadınlarından üstün tuttu” demişlerdi. ey Meryem! Rabbine itaat et, secdeye kapan, rükü edenlerle beraber rükü et.” (Al-i İmran: 3/42-43)

şayet:

“Onların rükü edenler ile birlikte rükü etmeleriyle memur olmaları, onlarla -rükü haline- rükü etmenin vücubuyetini göstermemektedir. Bilakis şu ayette geldiği gibi yaptıklarının aynı misli iyerine getirmeyedelalet etmektedir:



“Ey iman edenler! Allah’tan korku ve doğru söyleyenlerle beraber oluuz.” (Tevbe: 9/119)

Nitekim birliktelik fiilde de ortaklığı icap ettirmektedir. Bunda yakınlığı istilzam etmez” denilecek olursa şöyle cevap verilir:

3Bir defa birliktelik kelimesinin hakikatı, hem öncesi ve hem de sonrasına uygunluk (arkadaşlık) ettiğidir. İşte bu dostluk, arkadaşlık ortaklığa zaid bir takdiri ifade etmektedir. Özellikle de namazda. Öyleyse: “Cemaatle namaz kıldı” denildiğinde ya da: “Cemaatla namaz kıldın mı?” denilecek olursa bununla sadece namazda birliktelik, cemaat anlaşılmaktadır.”

Dördüncü Delil: “Sahihayn”da sabit olduğuna göre, lafzıda Ebu Hureyre rivayeti ile Buhari de geçen hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

3Nefsim elinde olana yemin olsun ki; Ben bir odun alıp onu rmayı, sonra da namazı emretmeyi, ezanın okunması ile beraber, bir kimseyi insanlara imam olsun diye (yerime geçirmeyi) emredip, sonra da (namazı cemaatle) kılmayanlara yönelmeyi, evlerini üzerlerine (o tutuşturduğum odunla) yakmayı içimden geçirdim. Nefsim elinde olana yemin olsun ki; Eğer sizler semiz bir hayvanı (koyun vs.) ya da güzel etlerle dolu bir (kuzu vs.) alacağınızı bir bilseydiniz yatsı namazına gelip (cemaatle) şahit olurdunuz.”222

(222) Buhari: 2/104, Cemaatle namaz kılma bölümünde: Cemaatle namazın vacibliği babında ve Husumat bölümünde: Bildikten sonra asilen ve hüsumluları evlerinden çıkarma babında; Müslim: 651, Mesacid: Cemaatle namazın fazileti babında; Muvatta: 1/129, 130’da rivayet etmişlerdir.

Ebu Hureyre’den gelen bir rivayette Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“şüphesiz münafığa en ağır gelen namaz yatsı ve sabah namazlarıdır. şayet bunlardaki (fazileti vs.) bilselerdi hemen gelirlerdi, kılmış olsalarda. şüphesiz ben namazla emredip, ikame edilmesini sonra da insanlara namaz kıldırmak için birisini (seçip) emretsem, sonra da yanıma iplerle odunlar bağlı kişileri alıp namaz kılmayanlara gitmeyi, onların evlerini ateşle yakıvermeyi içimden istedim.”223

(223) Buhari: 2/118, Cemaat ile ilgili namaz bölümünde: Cemaatle yatsı namazının faziletine dair babda; Müslim: 651, Mesacid’de: Cemaatle namazın faziletine dair babda.

Hadisin sıhhati hususunda ittifak edilmiş olup, lafız müslim’indir.

İmam-ı ahmed’in rivayetinde Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“şayet evlerde kadınlar ve zürriyyetler (çocuklar vs.) bulunmasaydı yatsı namazını ikame eder, hizmetçilerime evlerde olanlarıateşle yakmalarını emrederdim.”224

(224) Ahmed: 2/367, İsnadı zayıftır.

Cemaatle namaz kılmanın vacipliğini iskat edenler (düşürenler) şöyle demiştir:

“Bunlar cemaatle namaz kılmanın vacipliğine delalet etmemektedir. şu yönlerden dolayı:

1- Bir defa bunlar hakkındaki tehdit cuma namazına gitmeyenler hakkındadır. “Sahih” adlı kitabında Müslim’in abdullah b. Mes’ud hadisinden rivayeti buna delildir. Rasulullah (s.a.v.) cuma namazından geri durup (kılmayanlar) hakkınnda şöyle demiştir:

“Keşke insanlara namaz kıldırması için bir kişiye emretsemde sonra cumayı kılmayan kişilerin başına evlerini yakıversem.”225

(225) Müslim: 652, Mesacid bölümünde: Namazı cemaatle kılmanın fazileti babında rivayet etmiştir.

2- Eğer bu caiz ise o zaman mali ukubetlerde caiz olmazdı. Sonra da mali ukubet’in neshedilmesi ile nesh olmuştur.

3- Rasulullah (s.a.v.) sadece içinden geçirmiştir. Ancak bunu yapmamıştır. şayet ateşle yakmak caiz olsaydı o zaman vacip olurdu. Çünkü ceza iki taraf için mustevi olmaz. Bilakis ya vacip ya da haram olmuş olur. Dolayısıyla Rasulullah (s.a.v.) ta bunu yapmadığına göre bu bunun caiz olmadığını gösterir.

Demişlerdir ki:

3Hadis cemaatla kılmanın farzlığını düşermeye delalet etmektedir. Çünkü bundan geri durmayı içinden geçirmişti. Bu da vacibin terki için önem olmaz.”

şöyle de demişlerdir:

“aynı zamanda Rasulullah (s.a.v.) onların nifaklarından dolayı evlerini ateşle üzerlerine geçirmeyi içinden istemiştir. Cemaatten geri durduklarından dolayı değil.”

Vacip diyenler ise şöyle demişlerdir:

“Bir defa sizin zikrettiklerinizde hadisin delaletini düşürecek bir şey yoktur.. Sizin:

“şüphesiz ki tehdit sadece cumayı terkeden hakkındadır” diye demiş olduğunuz sözü gelecek olursak; evet bu hem cumayı terkeden kimsenin ve hem de cemaatla namazı terkeden kimsenin hakkındadır. Nitekim ebu Hureyre’nin (r.a.) hadisi de apaçık olarak bunun cemaati terkedenin hakkında olduğunu gösteriyor. Bu hadisin başında ve sonunda da açıklanmıştır üstelik. aynı zamanda ibni Mesud’un hadisinde de bunun cumayı terkeden için olduğu da açıktır. ancak her iki hadis de birbirine ters olmamaktadır.

Sizin: “şüphesiz ki bu mesuhtur” diye sözünüze gelecek olursak; bu davet, ne kadar da zor ve ne kadarda ispatı zor birkonu. Öyleyse sonra çıkacak mukavemette muarız olan bir şeyin varlığındaki nesih’in şartları nerede? Nitekim sizler ve hiçbir yeryüzü ehli bunu ispat etmeye bir yol bulamayacaksınız. Ancak bu davetin arınması ile bulursunuz.

Muhakkak ki, insanların çoğu davetin neshi ve icma ile, Rasululah’tan (s.a.v.) gelen birçok sabit olan sünneti iptal etme yoluna girmişlerdir. İşte bu doğru değildir. Rasulullah’ın (s.a.v.) sahih sünnetlerini icma ve nasih davetler ancak, açık, sahih olan ve imamlarla hafızlar tarafından (kontrol edilip), muteahhir nakillerle meydana gelen nasihler ile terkedebilir. Öyleki ümetin, ezberlemesi gerekli olan nesh edeni zai etmesi ve amel edilmesi batıl olan mesuh’u da ezberlemesi imkansızdır. Dinden bir şey kalmamış olur. Nitekim (fikirleri) yeni doğmuş mutaassıb kimselerin çoğu, kendi mezheplerine ters gelen bir hadisi gördükleri vakit onu hemen tevile sokarlar ve hadisin zahiri manasının tersini alıp böylece bir yol izlerler. Kendilerine galip gelecek bir hadis onlara geldiği zamanda hilafına olmak üzere icma (manasına) koşarlar. ihtilaftan da icma daveti ile beraber kendilerine imkan vermeyecek bir şeyi görseler bu seferde bunun mesuh olduğunu söyleyiverirler. İşte bu gidişat İslam’da yürüyen imamların gidişatı asla değildir. Bilakis İslam’da yürüyen imamların hepsi bunun tersine hareket etmektedirler. Onlar ki Rasulullah’tan (s.a.v.) açık sahih bir sünneti görseler onu asla tevil ile batıl kılmazlar, icmaya ve neshe de yöneltmezler. şüphesiz şafii ve ahmed bu olayı inkar edenlerin en büyük şahsiyetlerindendirler. Muvaffakiyet Allah’tandır.

Muhakkak ki Rasulullah (s.a.v.), kendisini men ettiğinihaber verdiği bir manici için, içinden geçirdiği şeyi yapmaz. Bu da evlerde insanlara şamil olan kadınlara, çocuklara vs.’ne cemaatle namazın vacip olmadığı kimselerdir. şayet onların üzerlerine evleri yakmış olsaydı o zaman akıbet kendilerine vacip olmayana da olurdu. Bu da şüphesiz caiz değildir. Tıpkı hamile bir kadına vacip olan bir had olayında -kadındaki yavruya zarar gelmemesi için- doğurmasından sonra o kadına had vurulur. şüphesiz ki Rasulullah (s.a.v.) hiçbir zaman yapması caiz olmayan bir şeyi içinden geçirmemiştir bile. Nitekim bazı ilim ehli O’ndan şunları da başka bir cevapla icabette bulunmuşlardır:

3Muhakkak ki o kavim Rasulullah (s.a.v.) için -kendisinin bu makaleyi söylediğini onların işitmeleri- daha korkutucu idi. Sonrada cemaatten geri durup gitmemekte daha ısrarlı olacaklardır.”

Sizin: “Muhakkak ki bu hadis, kendileri (s.a.v.) bu fiili (ceaatle kılmayı) terketmeyi içinden geçirdiğinden dolayı, cemaatle kılmanın vacip olmadığına delalet etmektedir” ile ilgili sözlerinize gelecek olursak bu soru gerçekten hiç iltifat edilmeyecek türdendir. Bunu söyleyen kişi, Rasulullah’ın (s.a.v.), müslümanlardan bir taifeyi ve evlerini ateşle yakması onların sünneti terkettiklerinden dolayı -ki (onlara göre) Allah ve Rasulü bunu vacip de kılmamışlardır- olduğunu hiç zannedebilir mi? Nitekim Rasulullah’tan (s.a.v.) kendisinin tek başına farz kıldığı rivayet edilmemiştir. Bilakis Rasulullah (s.a.v.) cemaatle kılardı. Aynı zamanda evlerine kendileriyle birlikte gidenler de cemaatle kılarlardı. aynı şekilde; eğer tek başına kılsaydı o zaman iki tane vacip olmuş olurdu burada! Cemaatin vacibi, ve asilerin akıbeti ve onlara karşı çıkmadaki vacip. Nitekim iki vacipten en düşüğünü büyüğünün yerine en düşüğünü terketmek korku namazındaki durum gibidir.”

Sizin: “şüphesiz Rasulullah (s.a.v.) onlara akıbeti onlarda bulunan nifaktan dolayı düşünmüştür. Yoksa onlar cematten geridurdukları için değil” ile ilgili sözlerinize gelince; işte bu iki mahzurlu konuyu gerektirmektedir:

1- Rasulullah’a (s.a.v.) itibar olunmanın ilgası. Kendileri cemaatten geri durup (kılmama) hakkında hükmü bizzat belirtmiştir.

2- Rasulullah (s.a.v.) ilga ettiği şeyin itibarı. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) münafıklara nifaklarından dolayı cezalandırmamıştır. Bilakis onların açık işlediklerini kabul ediyor, gizlediklerini de Allah4a havale ediyordu.”

Beşinci Delil: “Sahih” adlı eserinde Müslim şunu rivayet etmiştir:

“Bir kör adam:

“ey allah’ın Rasulü! Beni mescide götürecek bir götürenim yoktur” demiş ve Rasulullah’tan 5s.a.v.) kendisine bunda ruhsat vermesini istemiştir. Kendisi gittiği vakit Rasulullah (s.a.v.) onu çağırtıp:

“Nidayı işitiyor musun?” diye sordu. O da:

“Evet” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

“Öyleyse icabet et.” diye buyurdular.”226

(226) Sayfa: 112’de geçti.

Bu gelen adam ibni Mektum idi. Kendisinin ismi hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazıları: abdullah, bazıları da: amr’dır demişlerdir.

Ahmed’in “Müsned”inde ve Ebu Davud’un “Sünen”inde amr b. Ümmü Mektum’dan gelen bir hadiste kendisi:

“Ya Rasulallah! Ben gözleri görmeyen ve evi (mescide) uzak olan birisiyim. Benim bir götürenim var. ancak bana mülaim değildir. Evde kılmam için bana bir ruhsat verebilirmisin?” dedi. Rasulullah (s.a.v.) ta:

“Nidayı işitiyor musun?” diye buyurdular. O da: “Evet” dedi. Rasulullah (s.a.v.): “Senin için bir ruhsat bilmiyorum” diye cevap verdi.”227

(227) ahmed: 3/423, Sayfa: 110’da geçmişti.

(Cemaatle namazın) vacip olmadığını söyleyenler şöyle demiştir:

“Buradaki emir müstehaplık belirten bir emir türü olup vaciplik manasında değildir. Hadisteki:

3Senin için bir ruhsat bilmiyorum” kavli de “Eğer sen faziletli bir cemaat istiyorsan” manasındadır.” aynı zamanda: “Bu mesuh’tur” da demişlerdir. Vacip kılanlar ise şöyle demiştir:

“Mutlak olan bir emir vacipliği gösterir. öyleyse nasıl şeriat sahibi açık olarak; kör olan ve evi (mescide) uzak olan, üstelik götüreni de mülaim olmayan bir kişiye bile cemaate gitmemesi hususunda ruhsat vermemiştir. Dolayısı ile kul şayet tek başına kılması ya da cemaatle kılması hususunda muhayyer olmuş olsaydı o zaman bu konuda ilk öncelikli bu kör olan sahabe olurdu.”

ebu Bekir b. Münzir’in:

“Evleri mescide uzak da olsa kör olanlara da cemate gitmeleri zikr olunmuştur” ile ilgili sözü işte sözü buna yani cemaatla namaz kılmanın farz olduğuna, mendub olmadığına delalet etmektedir. Rasulullah (s.a.v.) Ümmü Mektum’a kendisi kör olduğu halde: “Senin için bir ruhsat bilmiyorum” demesi, elbetteki gözleri gören birisi için asla ruhsatın olmayacağını göstermektedir.”

Altıncı Delil: Ebu Davud’un, ebu Hatim’in ve “Sahih” adlı eserinde ibni Hibban’ın ibni abbas’tan rivayet ettiklerine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Her kim nidayı (ezanı) işitirse, o kimseyi özür hariç hiçbirşey oraya gitmekten engellemez.”

Sahabeler:

“özür nedir?” dediler. Rasulullah (s.a.v.):

“Korku ya da hastalık kılmış olduğu namaz ondan kabul edilmez” dedi.228

(228) Ebu Davud: 551, Namaz’da: Cemaatle namazı terketmek hakkındaki tehtitler babında; ibni Hibban: 426, Cemaatle namaz hakkındaki babda; Darekutni: 161’de rivayet etmişlerdir.

Vacip değildir diyenler şöyle demişlerdir:

3Bu hadisin iki tane illeti bulunmaktadır:

1- Bir defa bu hadis meğra b. Abdiy’in rivayetinden gelmiştir. o da onlara göre zayıf birisidir.

2- ibni Abbas’tan ancak mevkuf (hadis) olarak bilinmektedir. Vaciptir diyenler şöyle demiştir: Kasım b. Esba’ kitabında şöyle demiştir:

“Bizlere İsmail b. İshak hadisi tahdis etti. ona da Süleyman b. Harb, ona da şu’be, o da Hubeyb b. Sabit’den, o da Said b. Cübeyr’den, o da ibni abbas’tan rivayet ettiklerine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim nidayı (ezanı) işitirse ve icabet etmezse, özür hariç o kimsenin namazı yoktur.”229

(229) Hafız şöyle demiştir: “Kasım b. Esba bunu müsnedinde mevkuf ve merfu olarak rivayet etmiştir. Beyhaki: 3/57, rivayet etmiştir. Hadisin isnadı sahihtir.

Sıhhat açısından bu hadisin isnadı sana yeter! Yine İmam-ı Münzir (r.a.), rivayet etmiştir:

“Bizlere Ali b. Abdilaziz hadisi anlattı. Onlara da amr b. Avf, onlara da Hüseyin, o da şu’be4den, o da Adiy b. Sabit’den, o da Said b. Cübeyr’den, o da ibni abbas’tan merfu olarak230 hadisi rivayet etmişlerdir.

(230) İsnadı sahihtir. Bunu Darekutni: 161; ibni Mace: 793, Mesacid bölümünde: Cemaatten geri durmanın tehlikesi hakknıdaki babda rivayet etmişlerdir. Bu hadisi İbni Hibban’da sahihlemiştir.

şöyle demişlerdir:

“Mağra abdiy’den Ebu ishak Es-Sebii celaletinden dolayı rivayet almıştır. şayet onun sahih olmayan bir kişi olduğu takdir edilmiş olsaydı onu merfu kılardı. şüphesiz bu ibni abbas’tan sahih olarak gelmiştir. Bu aynı zamanda sahabinin kavli olup ona bir sahabi muhalefet etmemiştir.”

Yedinci Delil: “Sahih” adlı kitabında Müslim’in abdullah b. Mesud’dan rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir:

3Kim müslüman olarak Allah (c.c.) ile yarın karşılaşmayı istiyorsa işte münadi (müezzin) çağırdığı vakit (beş vakit farz) namazlarını muhafaza etsin. Çünkü bunlar hidayetin sünnetlerindendirler. şüphesiz ki Allah (c.c.) Peygamberine hayetin sünnetlerini vermiştir. şayet siz bu (cemaate) gitmeyin evinde kılar gibi evde namazları kılacak olursanız o zaman Peygamberinizin sünnetini terketmiş olursunuz. Dolayısı ile sizde Peygamberinizin sünnetini terkedecek olursanız saparsınız. Muhakkak ki kişi temizlenir ve güzelce abdest alır sonra da mescitlerden bir mescide gider de yüce Allah atmış olduğu her adımı için o kimseye muhakkak ki haseneler verir, derecesini yükseltir ve onunla da bir günahı döker. Ben bizi görüyorum da, şüphesiz ki cemaatle namaz kılmaktan geri duran bir kimse nifakı bilinen bir münafıktır. Bu kişide safda ikame edene dek iki adam arasına ağırdan ağıra gidiverir.”231

(231) Müslim: 654, 257, Mescid bölümünde: Cemaatle namaz kılmak hidayetin sünnetlerindendir babında; ebu Davud: 550, Namaz bölümünde: Ceaatle namazı kılmamak hakknıdaki tehtitler hakkında babda; Nesai: 2/107, 109; İmamet: Nida edildiği zaman namazları muhafaza etmenin hakkındaki babda rivayet etmişlerdir.

Başka bir lafızda ise şöyle demiştir:

“şüphesiz ki Rasulullah (s.a.v.) bizlere hidayet sünnetlerini öğretmiş ve bunlardan birisinin de içinde ezan okunan bir mescitte namazın olduğunu belirtmiştir.”232

(232) Müslim: 654, Mesacid bölümünde: Cemaatle namaz kılmanın hidayetin sünnetlerinden olduğu hakknıdaki babda rivayet etmişlerdir.

Delalet yönüne gelecek olursak; kendisi cemaatten geri durmayı bilinen nifakları ile münafıkların alametlerinden olduğuna belirtmiştir. Münafıkların alemetleri de müstehap olan bir şeyi terketme sonucu ya kerih görülen (mekruh) bir işi işlemekten dolayı olmamaktadır. Her kim sünette ifak alametlerini okuyacak olursa bunu farzları terkeden ya da haram olan şeyleri işleyen kimselerde bulur. şüphesiz bunu (ibni Mesud) şu kavlindeki:

“Küslüman olarak Allah (c.c.) ile yarın karşılaşmayı isterse işte münadi çağırdığı vakit, namazlarını muhafaza etsin.”

ibaresi ile bu manayla desteklemiştir. aynı zamanda terkedeni; evinde namaz kılan ve cematten geri duran Rasulullah4ın (s.a.v.) yolu olan ve ümmetine şeriat kıldığı (metod) olan sünneti de terkeden olarak isimlendirmiştir. Buradaki sünnetten maksat dilerse yapar dilerse terkeder, terkettiği vakit sapık olmaz manasındaki sünnet değildir ve kuşluk namazını, gece namazını, Pazartesi ve Perşembe oruçlarını terketme gibi nifak alametlerinden de değildir.

Sekiinci Delil: “Sahih”inde Müslim’in Ebu Said El-Hudri’den rivayet ettiği hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“(Namaz kılmak için) üç kişi oldukları zaman onlardan birisun ve imamete en layık olan da kıraati olandır.”223

(233) Müslim: 672, Mesacid: imamete kim en hak sahibi babında; Nesai: 2/77, imamette: Bu kavim toplansa bunlardan hepside (imamlık) konusunda eşit olurlarsa babında rivayet etmişlerdir.

İşte bununla deil getirme yönü şudur: Rasulullah (s.a.v.) cemaatle namaz kılmayı emretmekte ve şüphesiz Rasulullah’ın (s.a.v.) emri vaciptir.

Dokuzuncu Delil: Rasulullah (s.a.v.) safın arkasında tek başına kılan kimsenin namazını iade etmesini emretmiştir.

Vabısa b. Ma’bed’in rivayetine göre; Rasulullah (s.a.v.) tek başına safın arkasında namaz kılan bir adamı gördü. Ona namazını baştan kılmasını emretti.234

(234) ahmed: 4/228; ebu Davud: 682, Namaz’da: kişi safın arkasında tek başına kılarsa babında; tirmizi: 231, Namaz’da: Namazı safın arkasında tek olarak kılmak hakkındaki babda; ibni Hibban: 403’de rivayet etmişlerdir. Bu sahih bir hadistir.

Ahmed, ehli Sünen, ebu Hatim rivayet etmiş, ibni Hibban “Sahih”inde zikretmiş, Tirmizi de hadisi hasenlemiştir. ali b. şeyban’dan şöyle demiştir:

“Biz (evimizden yola) çıkmıştık ve Rasulullah’ın (s.a.v.) yanına geldik. Ona biat ettik ve arkasında da namaz kıldık...” Devamla şöyle dedi:

“Sonra da arkasında başka bir namaz kıldık ve namaz bitince safın arkasınnda tek başına durup (cemaate uymuş) bir kimseyi gördü. O gidene dek onu gözetledi ve:

“Namazına yönel (kıl). şüphesiz safın arkasında (tek) duranın namazı yoktur” diye buyurdu.”235

(235) ibni Hibban, Sahihinde: 401; Ahmed: 4/23; Beyhaki: 3/105 rivayet etmişlerdir. Hadis sahihtir.

İmam-ı ahmed’in rivayetine göre hadis söyledi:

3Ben Rasulullah’ın (s.a.v.) arkasında namaz kıldım. Kendileri safın arkasında tek başına duran kimseyi gördü. Bunun üzerine Allah’ın Peygamberi o adam gidene dek bekleyip durdu ve:

“Namazına yönel. şüphesiz ki safın arkasınnda tek başına kılanın namazı yoktur.”236

(236) ahmed: 4/23. Hadis sahihtir.

İbni Münzir: “Bu hadis ahmed ve İshak’ta sabittir” demiştir.

Bunun delalet yönü şudur:

“Rasulullah (s.a.v.) tek başına saffın arkasınnda namaz kılan kimsenin namazını iptal saymıştır. Kendisi de cemaatle bulunduğu halde, Ona namazını -özel bir mekanda tek olması hariç- iade etmesini de emretmiştir. Cemaatten ve mekandan münferit olanın namazı batıl olmaya en evveliyatlı olmaktadır.

Konu şöylece açıklanabilir:

“Bu tekliğin bulunmasının gayesi münferid olduu içindir. şayet münferid olanın namazı sahih de olsa Rasulullah (s.a.v.) nefyine hükmetmezdi. aynı zamanda bunu yapanın namazını da iade etmesini emretmiştir.”

(Cemaatle namaz kılmak) vacip değildir diyenler şöyle demişlerdir:

“Bu hadis ile delil getirmeniz ancak safın arkasındna tek bir kişinin namazının batıl olduğunu ispat ettikten sonra mümkün olur. Bu şaz bir görüş olup ilim ehlinin cumhuruna göre muhaliftir. Nitekim bunun sıhhatine, safın arkasında tek başına kadının namazının sahihliği hususunda insanların (bu konudaki) icmaları delalet etmektedir. aynı zamanda Rasulullah (s.a.v.) Cibril’in (a.s.) arkasında namaz kılmşıtır.

Cabir b. abdillah’tan rivayete göre şöyle demiştir:

“Rasulullah’ın (s.a.v.) yanına Cibril, namazın vakitlerini öğretmek için geldi. Cibril sonra öne geçti. Rasulullah (s.a.v.sına durdu. İnsanlarda Rasulullah’ın (s.a.v.) arkasına durdular. Güneş zail oluncaya dek öğle namazınıkıldı. Gölge (uzunluğu) şahsının misli gibi oluncaya dek (Cibril) geldi ve yaptığı şeyin aynısını yaptı. Cibril yine öne geçti. Rasulullah (s.a.v.) arkasına durdu. İnsanlarda Rasulullah’ın (s.a.v.) arkasına durdular.”237

(237) Nesai: 1/251, 252, Mevakit: ikindinin ilk vakti babında ve ikindinin sonunun vakti babında, akşamın son vakti babında ve yatsının ilk vakti babında rivayet etmişlerdir.

Nesai’nin rivayetine göre; Rasulullah (s.a.v.) Cibril önde olduğu halde arkasnıda namaz kılmıştır.” Demişlerdir ki:

“ebu Bekre safın arkasında ek olarak ihram (tekbiri) aldı. Sonra da safa bitişinceye dek yürüdü. Rasulullah (s.a.v.) ta ona iade etmesini emretmedi.”238

(238) Buhari: 2/222, Namazın sıfatı hakkında: Safın dışında rükü ederse babında; Nesai: 2/118, imamet: Rüküsuz saf durma babında; ebu Davud: 683, Namaz’da: Kişi safda durmadan rükü ederse babında rivayet etmişlerdir.

Aynı zamanda şunu da demişlerdir:

3şüphesiz ki ibni abbas, Rasulullah’ın (s.a.v.) solunda geçmiş bulunurken ihram tekbiri almıştı. Rasulullah (s.a.v.) ta eliyle onu tutup sağına doğru çekmiştir.”239

(239) Buhari: 2/161, Cemaatle namaz bölümünde: iman kıldırmaya niyet etmezse sonra da bir topluluk gelse ve onlara imam olsa babında ve başka bablarda; Müslim: 763, 187, Misafirlerin namazı bölümünde: Gece namazı ve kıyamındaki namaz babında; ebu Davud: 610, Namaz bölümünde: iki kişiden birisi diğerine iman olursa nasıl ikame ederler babında; Tirmizi: 232, Namaz bölümünde: Bir kişi namaz kılmakta iken yanında da birisi bulunuyorsa babında; Nesai: 104, imamet bölümünde: Bir cemaat iki kişi olursa konusu hakknındaki babda rivayet etmişlerdir.

Rasulullah (s.a.v.) ona namaza yönelmeyi (yeniden kılmayı) emretmemiştir. Bilakis tek olarak namaz ihramla başlaması sahih olmuştur.İşte bu nafile namazda idi. Cabir hadisindeki ise farz namaz da idi. Rasulullah’ın (s.a.v.) solunda durmakta idi ve Rasulullah (s.a.v.) onu eliyle tutup sağına doğru ikame ettirmiştir.”240

(240) Müslim: 3010, Zühd ve Rikak: uzun Cibril hadisindeki babda; ebu Davud: 634, Namaz bölümünde: Eğer elbise dar ise babında rivayet etmişlerdir.

Vacip diyenlere gelince, şöyle demişlerdir:

3Bu hadisleri de apaçık sahih hadislere ıt olarak görmek (muarız görmek) ne kadarda acayip bir konu! Çünkü bunlar hiçbir yönle bu hadislere zıtlık teşkil etmemektedir. Bununla beraber Rasulullah’ın (s.a.v.) apaçık ve sahih sünnetleri vardır. şayet bunları birisi eğer terkedecek olursa, terkedenin üzerine gizli olmasından dolayı sünnetleri terketmek ya da terkedilmelerine götürecek bir tevil türü için başksı hakkında atmaz. öyleyse terkedenin terki nasıl olurda bu sünnet için aleyhine takdim edilir? şüphesiz bu sünneti söyleyenler tabii’nin büyüklerinden olan bir cemaattir. Said b. Cübeyr, Tavus, ibrahim b. Nehai ve bunlardan başka: Hakem, Hammad, ibni Ebi Leyla, Hasan b. Salib bunlardandır. aynı zamanda Evzai de bunu söylemiş, Tahavi ondan hikaye etmiş, İshak b. Rahaveyh, imam-ı Ahmed, Ebu Bekr b. Münzir, Muhammed b. İshak b. Huzeyme de bu görüştedirler. Dolayısıyla şazlar nerede? işte bunu diyenler ve işte sünnet.

Sizin kadının konumu ile ilgili konumunuz, hiç şüphesiz tersliklerin en bozuk olanlarındandır. Çünkü bu kendisi için meşru kılınmış kadının konumudur. Hatta kadın erkeğin aynı saffında bulunacak olursa, safta bulunanların namazı ebu Hanife’ye ve ahmed’in mezhebinin iki görüşünden birine göre fasit olur.

: “kadınların safının arkasında tek olarak duracak olursa (kadın) o zaman namazı sahih olur öyleyse” denilecek olursa, şöyle denilir:

“Böylece değildir. Bilakis kadında kadınlar safından ayrı olarak tek kalacak olursa erkekler gibi namazı sahih olmaz. Bunu kadı ebu Ya’la “Talik” adlı eserinde belirtmiştir. Rasulullah’ın (s.a.v.) şu hadisinin umumiyetinden dolayı:

“Safın arkasınnda tek başına duranın namazı yoktur.”241

(241) Sayfa: 121’de geçti.

Nitekim bu hadisten erkeklerin arkasında tek başına kadın durduğu vakit konusu çıkmaktadır. Bu da hadisin sahih olmasından dolayı idi. Bunun dışındakilerde usi umumiyet olayı baki kalır. Rasulullah’ın (s.a.v.) tek olarak Cibril’in (a.s.) arkasında, sahabelerin de Rasulullah’ın (s.a.v.) arkasında namaz kılmak için durmaları ile ilgili kıssaya gelecek olursak; buna şöylece cevap verilir: Bir defa bu namazın vakitlerini öğretme konusu işin ilk yıllarınd vaki olmuştur. Rasulullah’ın (s.a.v.) safın arkasında tek olarak kılan kimsenin namazını iade etmesini emretmesi konusu da bundan sonra olmuştur. İşte bu doğru bir cevaptır. Bana göre bunun başka bir cevabı daha vardır; o da şudur:

“Muhakkak ki Rasulullah (s.a.v.) müslümanların imamı idi. Onların önlerinde bulunuyordu. Cebrail4e de tek olarak uymuş idi. Cibril’in (a.s.) takaddüm etmesi, talimin husule gelmesi için yanında bulunmasından daha beliğdir. Tıpkı Rasulullah’ın (s.a.v.) minberde iken, onlara namazını öğretmek ve kendisine uymalarını sağlamak için namaz kıldırdığı gibi.242 Nitekim bu öğretmekten dolayı idi. Aynı şekilde kişinin cemaate imam olduğu zaman yüksek bir yere çıkması, Rasulullah’ın (s.a.v.) nehyinin kapsamında değildik.243

(242) Buhari: 1/409, Namaz’da: Satıhlarda, minberlerde ve odunlar üzerinde namaz babında ve Mesacid bölümünde: Minberin ağaçları hakkında marangoz ve istakarlardan yardım isteme babında; Müslim: 544, 545, Mesacid bölümünde: Namazda bir ve iki adım atmanın cevazı hakkındaki babda rivayet etmişlerdir.

(243) ebu Davud: 597, 598, Namaz’da: imam kavmin (cemaatin) konumundan da yüksek bir makamda durur babında; şafii: 1/137, 138 rivayet etmişlerdir. isnadı sahihtir. ibni Hibban: 373’de sahihlemiştir. Hakim: 1/210’da sahih saymıştır.

Ebu Bekre kıssasına gelecek olursak; burada; safa girmeden önce, rüküdan başını kaldırma olayı yoktur. şayet bu sabit ise ancak buna temessük etmek mümkün olur. ama buna bir yol yoktur. Nitekim imam-ı ahmed’den:

“Safsız olarak rükü eden sonra da, daha imam rüküdan başını kaldırmadan, rükü eder vaziyette safa gidecek olursa” ile ilgili rivayeti ihtilaf etmiştir. Kendisinden bu konu ile ilgili üç rivayeti vardır:

1- Mutlak olarak sahihtir. Bu rivayetin delili: şüphesiz ki Rasulullah (s.a.v.) ebu Bekre’ye namazını iade etmesini emretmemiştir. aynı zamanda ona rüküdan başını kaldırmadan önce kavuşup kavuşmadığını da durdurup sormamıştır. şayet durum farklı olsaydı durdurup ona sorardı.

Said b. Mensur’un “Sünen” adlı eserindeki rivayetine göre; Zeyd b. Sabit’ten gelen rivayette onun safa girmeden önce rükü ettiğini sonra da rükü eder vaziyette yerinden ayrılırdı ve safa ulaşırdı yada namazı kılmazdı (sonra kılardı).”244

(244) Muvatta: 1/165; Beyhaki: 2/90 ve 3/106, isnadı sahihtir.

2- Bu sahih değildir. Buna; ibrahim b. Haris, ve Muhammed b. Hakem’in rivayeti ile delil getirmiştir. Nitekim onunla ve safa rükü ile yetişenin arasını ayırmıştır. Çünkü safa yetişmeyen bununla rekata da yetişmemiş olur. Dolayısıyla bunu; “şayet yetişecek olursa secde ederdi” konusu ile benzetmiştir. İşte bu sahabelerin çoğuna göre en sahih olanrivayettir.

3- şayet nehyi bilseydi o zaman namazı sahih olmazdı. Aksi takdirde ebu Bekre kıssasında ve Rasulullah’ın (s.a.v.) ona: “İade etme” demesi sahih oluverirdi. Nitekim nehy ifsadı icap ettirmektedir. Ancak bunu bilmeyenden terkedilmiştir. Öyleki kendisine iade etmesi eredilmemiştir. işte bu da Ebu Bekre’nin hali olmuş olur. İbni abbas’ın ve Cabir’in kendileri tek olarak tekbir almışlar iken, namazın başında emirlerinin terkedilmeleri hakkındaki kıssaya gelecek olursak; bir defa bunun öncelikle (cevabı) şudur:

3Kendileri namaza bir defa o halde namaza başlamamışlardı. Kendileri Rasulullah’ın (s.a.v.) sol tarafında bulunmakta idiler. Onları ilk durdukları yerden öbür tarafa (sağa) çevirmiştir. şayet onların böyece ihram tekbiri aldıkları takdir edilecek olursa, öyleyse tek olarak ihram tekbiri olanın namaz için ihram (iftitah) tekbiri olması ve namaza girmesi sahihtir. İtibar olunan ancak tek olarak rükü etme konusudur. aksi halde kim biisi ile beraber olarak rüküdan önce duracak olursa (tek olarak) namazı sahih olur. şayet tüm (imama) uyanların hepsinin ihram aldığını itibar da etsek. Hiçbir kimsenin -namazın başından sonuna kadar (başında) tekbir alması hususunda kendisinin ve yanında olanın ittifak edinceye dek- tahrimi akd olmaz. Nitekim bu da meşakkatın ve zorluğun en büyüğüdür. Bundan dolayı aslen buna kimse itibar etmez.

Allah (c.c.) en iyisinibilir.

Onuncu Delil: ebu Davud’un “Sünen”inde, İmam-ı ahmed”in “Müsned”inde ebu Derda hadisindeki rivayetlerinde Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Herhangi bir köyde üç kişi bulunup ta, ezan okunmasa ve onlarda namazı ikame etmeseler, şüphesiz şeytan o kimseleri kaplamıştır. Cemaate sımsıkı sarıl! Muhakkak ki kurt ancak tek kalmış (koyunu) yer.”245

(245) Ahmed: 5/196; ebu Davud: 547, Namaz’da: Cemaatle namazı terketmek hakkındaki tehditler babında; Nesai: 2/106, 107, imamet bölümünde: Cemaatı terketmek hakknıdaki tehtitler babında rivayet etmişlerdir. isnadı hasen’dir. Bunu İbni Huzeyme’de sahihlemiştir. ibni Hibban: 425; Hakim: 1/236, rivayet etmişler Zehebi de onaylamıştır.

Bu hadisle delil getirme yönü şöyledir:

3Rasulullah (s.a.v.) şiarı ezan ve namaza durmak olan cemaatle namazı terkedenlere şeytanın musallat olacağını haber vermiştir. şayet cemaatle namaz kılmak mendub olsaydı, -kişi yapıp yapmamak hususunda muhayyer olsaydı- o zaman şeytan, cemaatle namazı ve şiarlarını terkeden kimseye musallat olmazdı.”

Onbirinci Delil: “Sahih”inde Müslim’in ebu şa’sa el-Muharibi’den rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir:

3Bizler mescitte oturuyorduk. O sırada müezzin ezanı okudu ve bir adam kalktı gitti. ebu Hureyre (r.a.) de o kişiyi -mescitten çıkana dek- gözüyle izledi ve ebu Hureyre:

3şüphesiz bu kimse ebu Kasım’a* isyan etmiştir” dedi.”246 Başka bir rivayette ise:

“Ben dışarıya çıkan bir kimseyi gördü ve onun hakkında:

3Muhakkak ki bu ebu Kasım’a asi olmuştur” dedi” buyrulmuştur.”247

(*) Ebu Kasım: Rasulullah’ın (s.a.v.) künyesi’dir. 5Mütercim).

(246) Müslim: 655, Mesacid: ezan okunduğu vakit mescitten çıkmaktan nehy babında rivayet edilmiştir. Bu konu sayfa: 110’da geçmiştir.

(247) Müslim: 655, 659, Kitab bölümünde: Babda geçen bablarda idi.

Bu hadisle delil getirme yönü şöyledir:

“Cemaatle namazı terkedip ezandan sonra mescidden ayrılan kimseyi, Rasulullah’a (s.a.v.) asi olmakla kılmıştır. Kim “cemaatle kılmak mendub’tur” derse, işte bunu diyen: “Ezandan sonra (mescidden) çıkan ve tek başına kılan kimseye: “O allah’a ve Rasulüne isyan etmemiştir” demektedir.”

Nitekim ibni Münzir bu hadisi cematle namaz kılmanın vacipliğine delil getirmiştir ve:

“şayet kişi cemaatle kılmak ve kılmamak hususunda eğer muhayler ise, o zaman hazır olması kendisine vacip olmayanın cemaatten geri durmasında bir asiliğin olmaması gerek. aynı zamanda “cemaatle namaz kılmak mendub’tur, dilerse kılar dilerse terkeder” diyen kişi, öyleyse mescitten çıkmasına da caiz diyecektir. Nmaz için ikamet getiren müezzinde alınır, hatta oturması bile caiz olmaktadır. imam ve cematle de namazı kılmaz. Namaz kıldıkları zaman müezzin ayağı kalkar ve tek başına namaz kılar o zaman! şayet Rasulullah (s.a.v.) ve ashabı bunu böyece yapan kimseyi görselerdi son derece bunu inkar ederlerdi. Bilakis bundan daha düşük dereceli olanı bile inkar ederdi. Bu da kendi bineğinde namazı kılmakla yetinip cemaatle namazı terkeden kimse hakkındaki durumdur. Rasulullah (s.a.v.) o kimseye:

“Sana ne oluyor ki bizimle beraber namaz kılmıyorsun? Sen müslüman değil misin?” demiştir.248

(248) Geçmişti. ahmed: 4/34; Nesai: 2/112, imamet bölümünde: Cemaatle namazı iade babında; Muvatta: 1/132, Bunu ibni Hibban’da sahihlemiştir: 433; Hakim: 1/244, rivayet etmişlerdir.

Aynı zamanda namaz kılıp sonrada mescide giden kimse hakkında da cemaatle namaz kılmayı emretmiş ve:

“Evlerinizde vs. namaz kıldığınız vakit onunla beraber farzı kılınız. Çünkü bu sizin için nafiledir” demiştir.249

(249) ahmed: 4/160, 161; ebu Davud: 575, Namaz’da: Evinde namazı kılan sonra da cemaate yetişse ve onlarla namaz kılarsa babında; Nesai: 2/112, 113, imamet bölümünde: Tek başına kılanın cemaatle beraber sabahı iade etmesi babında; Tirmizi: 219, Namaz’da: Tek başına namaz kılan sonra da cemaate yetişen kimsenin hakkındaki babda; Hadisin isnadı sahihtir. Tirmizi: “Hasen, sahihtir” demiştir.

Onikinci Delil: Sahabelerin icması, (Allah hepsinden razı olsun). Biz onlardan gelen görüşleri zikredelim: Az önce de geçtiği gibi ibni Mesud (r.a.):

“Bizi şüphesiz ki gördüm de. Cemaatle namazdan ancak nifakı bilinen münafık geride kalır (kılmaz).” buyurmuştur. imam-ı ahmed şöyle dedi:

3Bizlere Veki hadisi tahdis etti. onlara Süleyman b. Mugire, o da ibni Musa Hilali, o da ibni Mesud’dan rivayet etmiştir. Kendileri şöyle demişlerdir:

3Her kim ezanı işitir ve özür olmadığı halde icabet etmezse, onun namazı yoktur.”

hmed yine şöyle demiştir:

“Bizlere Veki hadisi tahdis etti. Ona da Mesar hadisi tahdis etmiştir. o da ibni Husayn, o da ebi Berde, o da ebu Musa el-Eş’ari’den rivayet etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle demiştir:

3Kim münadiyi işitir de özürsüz olarak icabet etmezse, onun namazı yoktur.”

ahmed dedi ki:

3Bize Veki hadisi tahdis etti. O da Süfyan, o da ebu Hayyan et-Teymiy oda babasından o da ali4den rivayet etmişlerdir. Kendileri şöyle demiştir:

3Mescide komşu olanın anamazı ancak mescidde (kabul olur).” Bunun üzerine:

3kim mescide komşudur ki?” diye sorulunca;

“Kim nidayı (ezanı) duyarsa o” diye cevap vermiştir.”250

(250) Sayfa: 89’da tahriç geçmişti.

Said b. Mansur dedi ki:

“Huseym bize hadisi tahdis etti. Onlara da mensur haber vermiştir. O da Hasan b. ali4den rivayet etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle demiştir:

“Kim nidayı işitirse ve gitmezse namazı (özür hariç) başının üstünden yükselmez.”

abdurrazzak dedi ki:

“Enes’den o da Ebu ishak’tan, o da Haris’ten, o da ali4den rivayetü etmiştir. şöyle demiştir:

“Her kim mescidin etrafından nidayı işitirse ve kendisinin özrüde olmayın sağlıklı da bulunsa, o kimsenin namazı yoktur.”

Vaki dedi ki: Abdurrahman b. Husayn4dan, o da ebu Nuseyb el-Mekki’den, o da ebu Hureyre4den rivayetle kendileri şöyle demiştir:

3şüphesiz bir insanoğlunun iki kulağına eritilmiş kurşun akıtılması, onun nida edeni (müezzini) işitip sonra da icabet etmeyenden daha hayırlıdır.”

İmam-ı ahmed dedi ki:

3Bizlere Veki hadisi tahdis etti. O da Süfyan’dan, o da Mansur’dan, o da Adiy b. Sabit’ten, o da mü’minlerin annesi olan Aişe’den (r.a.) rivayet etmiştir. Rasulullah 5s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

3Kim münadiyi (müezzini) işitirse ve özür olmadığı halde icabet etmezse hayırı bulamaz ve hayır ona gelmezde.”

Veki dedi ki:

3Bize şu’be hadisi anlattı. o da Adiy b. Sabit’ten, o da Said b. Cübeyr4den, o da İbni abbas’tan rivayetle, şöyle demiştir:

3Kim nidayı işitirse sonra da özürü bulunmadığı halde icabette bulunmazsa, onun namazı yoktur.”251

(251) İsnadı sahihtir. Bu Darekutni: 161; ibni Mace: 793’de rivayetledir. Bunu İbni Hibban: 426’da sahihlemiştir.

Abdurrazzak, Leys’den o da mücahid’den rivayetle şöyle demiştir:

“Bir adam ibni abbas’a: “adamın birisi göndüzleri oruç tutuyor, geceleri namaz kılıyor ancak cumaya gitmiyor ve cemaatla da kılmıyor?” diye sordu. Bunun üzerine ibni abbas:

“O ateşte’dir”dedi. Bir gün sonra yine ondan sorunca o yine:

“O ateştedir” dedi. Dedi ki:

“Bir aya yakın bir zaman sonra (o konuyu unutunca) yine ondan sorunca yine ibni abbas:

“O ateştedir” dedi.”252

(252) Tirmizi: 218 rivayet etmiştir. Hadisin senedinde Leys b. ebi Süleym bulunmaktadır.

(*) Yanı namazın sahih olması için cemaatle kılınmayı şart koşanlar. (Mütercim).

(253) Sayfa: 118, 119’da geçmişti.

(254) Tirmizi: 36, Namaz bölümünde: Bir kişi bir kavime iman olsa onlarda imamı kerih görseler babında rivayet etmiştir. Hadisin isnadı hasen’dir.

(255) Tirmizi: 1863, Eşribe bölümünde: İçki için kimse hakkındaki babda; ibni Mace: 3377, eşribe bölümünde: Kim içki içerse babında; ebu Davud: 368, Eşribe bölümünde: Sarhoşluktan nehy babında ibni abbas hadisinden rivayet etmişlerdir. Hadis sahihtir.

(256) Buhari: 2/110, Cemaat bölümünde: Cemaatle namazın fazileti hakkındaki babda; Cemaatle sabahı kılmanın fazileti hakkındaki babda; Müslim: 650, Mesacid ve namazın konumları bölümünde: Cemaatle namazın fazileti babında; Muvatta: 1/129, Cemaatle namaz hakknıdaki bölümnde: Cemaatle kılınan namazın tek başına kılınandan daha faziletli olduğu babında rivayet etmişlerdir.

(257) Buhari: 2/113, 114; Müslim: 649’da rivayet etmişlerdir.

(258) Müslim: 656, Mesacid: Yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılma babında rivayet etmişlerdir.

(259) ebu Davud: 575, 576, Namaz’da: Evinde namaz kılan sonrada cemaatı yetişip onlarla namaz kılarsa babında; tirmizi: 219, Namaz’da: Tek başına namaz kılanın sonradan cemaate yetişip kılması babında; Nesai: 2/112, 113, imamet’de: Tek başına sabahı kılanın cemaatle beraber iade etmesi hakkındaki babda rivayet etmişlerdir. isnadı sahihtir.

(260) Geçen hadis tahricine bakınız.

(261) Sayfa: 50’de geçti.

(262) Bilat: Medine’nin yakınlarında bilinen bir yerin ismidir.

(263) ebu Davud: 579, Namaz’da: Namaz kılarsa kişi sonrada cemaate yetişse iade etmez babında; Nesai: 2/114, İmamet bölümünde: Mescidde cemaatle imala birlikte namaz kılan kimseden namazının düşeceği hakkındaki babda; ahmed: 2/19, 41’de rivayet etmişlerdir. isnadı hasen’dir.

(264) Ebu Davud: 796, Namaz’da: Namazın nakışlığı hakkındaki babda; ahmed, Müsned; ibni Hibban: “Sahihinde” ve başkaları ammar b. Yasir’in rivayet ettikleri hadisten rivayet etmişlerdir: “Muhakkak ki kişi namazı bitince ona namazının (ecri) hakknıda onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri ve yarısı kadar yazılır.” Hadis sahihtir.

(265) önce geçen hadis bu sözün manasında bulunmaktadır.

(266) Buhari: 4/481, Kısaltmanın babları bölümünde: Oturanın namazı babında ve ima ile oturarak kılan babında; Tirmizi: 371, Namaz’da: Oturarak namaz kılanın ayakta kılanınkinin yarı sevabı olduğu ile ilgili babda; ebu Davud: 951, Namaz’da: Oturarak namaz kılmanın hakkında babda; Nesai: 3/223, 224, Gece namazı, güdüz de nafileler hakkındaki bölümde: Kendisi yan yatan olduğu halde oturanın ayakta olana fazileti babında rivayet etmişlerdir.

(267) Buhari: 2/483, Namaz’da kasr hakkında: Oturmaya gücü yetmiyorsa yan yatarak kılar babında; Tirmizi: 372, Namaz bölümünde: Oturarak kılanın ayakta kılanın namazının yarı ecri aldığı babda; ebu Davud: 952, Namaz’da: Oturarak namaz hakkındaki babda rivayet etmişlerdir.

(268) Müslim: 656; Muvatta: 1/132; ebu Davud: 555; Tirmizi: 221.

(269) Müslim: 1164, Oruç’da: Sevval’da altı gün oruç tutmanın müstehap olduğu babında; Tirmizi: 759, Oruç’da: şevval ayında altı gün oruç tutmak ile ilgili babda; ibni Mace: 1716, Oruç’da: şevval ayında altı gün oruç tutma hakkındaki babda; ebu Davud: 2433, Oruç’da: şevval ayında altı gün oruç hakkındaki babda rivayet ettiler.

(270) Muvatta: 1/144, Namazın kasr edilmesi bölümünde: Hazır ve seferde iken iki namazın cem edilmesi babında; Müslim: 705, 49, Misafirlerin namazı bölümünde: Mukim iken iki namazın arasını cem etme babında; ebu Davud: 1210’da rivayet etmişlerdir.

(271)-(272)-(273) Bunların tahriçleri için sayfa: 130’a bakınız.

(274) Buhari: 2/121, Cemaatle namaz hakkındaki babda, imam kendisine uyulması için kılınmıştır babında; Müslim: 411, Namaz bölümünde: Cemaatın imama uyması babında; Tirmizi: 361, Namaz bölümünde: imam oturarak kılarsa onlarda oturarak kılarlar babında; şafii “Risale” adlı eserde ‘rak’ 696, rivayet etmişlerdir.

(276) Buhari: 6/290, 292, Enbiya bölümünde: Yüce Allah’ın: “Yüce allah ibrahimi halil edindi” ayetinin babında; Müslim: 520, Mesacid bölümünde: Mescitler ve namazın yerleri babında; Nesai: 2/32, Mesacid bölümünde: Hangi mescit daha önce bina edilmiştir hadisi ile ilgili babda rivayet etmişlerdir.

(277) Nesai: 2/56, Mesacid bölümünde: Develerin sulama yerlerinde namaz kılmanın ruhsatı hakkındaki babda rivayet etmiştir. isnadı sahihtir.

(278) Bu hadisin tahrici sayfa: 110’da geçmişti.

(279) Sayfa: 79’da geçmişti.

(280) Buhari: 2/200, 202, Namazın sıfatı bölümünde: İmam ve uyanlara kıraatin vacibliği babında ve “Namazında rüküyu tam yapmayana Rasulullah’ın (s.a.v.) iade etmesini emretmesi babında; Müslim: 397, 46, Namazda her rekatta Fatiha4nın vücubiyeti babında; ebu Davud: 809, Namaz’da: Rüku ve secdesinde sırtını dik tutmayanın hakkındaki babda; Tirmizi: 303, Namaz’da: Namazın aqvasfı babında; Nesai: 2/124, iftilah bölümünde: Namazın tamamlanması babında rivayet etmişlerdir.

(281) Müslim: 395, Namaz’da: Her rekatta Fatiha’nın okunmasının vacip olduğu babda; Muvatta: 1/84, Namaz’da: imam sesli okumadığı zaman kıraatın imamın arkasında okuma babında rivayet etmişlerdir. Hadiste geçen “Hidac” ın manası: Noksanlık, eksiklik demektir. Deve hidac doğurdu denilince yavrusunu önceden doğurması (eksik doğurması) manasına gelmektedir.

(282) Buhari: 2/200, 202, Namazın sıfatı bölümünde: Kıraatın vacipliği babında; Müslim: 394, Namaz’da: Her rekatta Fatiha4yı okumanın vacipliği babında; ebu Davud: 822, Namazda; Tirmizi: 247, Namaz bölümünde; ibni Mace: 837; Nesai: 2/137, 138’de rivayet etmişlerdir.

(*) Tesmi: “Semi Allahu limen hamideh” demektir. 5Mütecim).

(283) Ebu Davud: 869, Namaz’da: Rükü ve secdesinde kişi ne der babında; ibni Mace: 887, Namazın ikamesi hakkındaki bölümde: Rükü ve secdede tesbih babında; Darimi: 1/299, Rüküda neler denilir babında rivayet ettiler. İsnadı hasen4liğe uymaktadır. Ukbe’den gelen ravi hariç öbürleri sika (güvenilir) dirler. O da iyas b. amir’dir. Aclu dedi ki: “Bunda bir beis yoktur. ibni Hibban onu “sikalar” adlı eserinde zikretmiştir. Hafız dedi ki: ibni Huzeyme de onu sahihlemiştir.” Hakim: 2/477’de de onu sahihlemiş, Zehebi de onaylamıştır.

(284) Buhari: 2/200, Namazın sıfatı babında; amin demenin babında; Muvatta: 1/88, Namaz4da: imamın arkasında amin demek hakkındaki babda rivayet ettiler.

(285) Buhari: 1/278, abdest’de: Rasulullah (s.a.v.) ve insanların Bedevi’yi terketmeleri sonucu onun mescide işemesi babında; Müslim: 284, 285, abdest bölümünde: Mescitlerde bevl vs. gibi necasetler bulunduğu zaman orasının yıkanılmasının vacibliği babında; ahmed: 2/239; Tirmizi: 147, Taharet’de yere isabet eden sidik hakkındaki babda; ebu Davud: 380, Taharette yere isabet eden sidik hakkındaki babda rivayet ettiler.

(286) Tirmizi: 302, Namaz bölümünde: Namazın vasfı hakkındaki babda; ebu Davud: 857, 858, 859, 860, 861, Namaz’da: Rükü ve secdesinde sırtını dümdüz yapmayan hakkındaki babda; Nesai: 2/193, İftitah bölümünde: Rüküda zikretmenin terki hakkındaki ruhsat babında; ahmed: 4/340; şafii “Um” adlı eserde: 1/88; Darimi: 1/305, 306, rivayet etmişlerdir. ibni Hibban: 484, sahihlemiştir. Hadis ise sahih bir hadistir.

(287) Müslim: 218, Hacc bölümünde: Rasulullah (s.a.v.) hacc babında; ebu Davud: 1905, Hacc’da: Rasulullah’ın (s.a.v.) hoca hakkındaki babda; Tirmizi: 862, Hacc’da: Merve’den önce Safa’da başlanılması gerekenler ile ilgili babda rivayet etmişlerdir.

(288) ahmed: 1/123, 129; şafii: 1/69; ebu Davud: 61, Taharet bölümünde: abdestin farzı babında; Tirmizi: 3; ibni Mace: 275, rivayet etmişlerdir. İsnadı da hasen’dir.

(289) Ahmed: 4/122; Ebu Davud: 855, Namaz’da: Rükü ve secdesinde sırtını tam yapmayanın namazı babında; Tirmizi: 265, Namaz’da: Sırtını rükü ve secdesinde tam yapmayanın namazı hakknıdaki babda; ibni Mace: 870, Namazın ikameti babında; Namazdaki rükü hakkındaki babda rivayet etmişlerdir. isandı sahihtir. ibni Hibban’da 501’de sahihlemiştir.

(290) ahmed: 4/23; ibni Mace: 971. Hadis sahihtir.

(291) Ahmed: 4/428, 444; ebu Davud: 862, Namaz’da: Sırtını dümdüz yapmayanın namazı hakkındaki babda; Nesai: 2/214, Namaz’da: Kargalar gibi hızlı hareket etmenin nehyi babında; ibni Mace: 1429, Namazın ikameti bölümünde: Namaz kıldığı mescitte bir mekana konması hakkındaki babda rivayet etmiştir. isnadı sahihtir.

(292) Bu lafızla rivayet bulamadım. Ancak bu hadisin manasında çeşitli hadisler vardır.

(293) Müslim: 622, Mesacid’de: ikindi namazını erkene almanın faziletliliği babında; Tirmizi: 160, Namaz’da: ikindi namazında acele etmenin hakkındaki babda; Nesai: 1/254, Mevakit bölümünde: ikindiye ertelemedeki tehtitler babıda rivayet etmişlerdir.

(294) Sayfa: 119’da geçti.

(295) İbni Huzeyme, Sahihinde: 665; İsandı Hasen’dir. Heysemi “Mecma” adlı eserinde şöyle dedi: “Bunu Taberani “Kebir” adlı eserinde ve Ebu Ya’la rivayet etmişlerdir. isnadı hasen’dir. 2/121.

(296) Buhari: 2/227, Namazın sıfatı da: Rüküyu tam yapmazsa babında ve secdeyi tam yapmazsa babında; Nesai: 3/57, 59, Namazın eksiltilmesi babında rivayet etmişlerdir.

(297) ahmed: 5/310, Bunu Hakim sahihlemiştir. Zehebi de onaylamıştır. Hadiste bu ikisinin dediği gibidir; muvatta: 1/167, Hadis mürsel olup, Numan b. Murra’dan sahihtir.

(298) Ben bunu “müsned”de bulamadım. Bunu şüphesiz abdurrezzak Selman’ın sözünden mevkuf olarak rivayet etmiştir. 3750; Bu “Namaz” kitabında olup, senedsiz olarak imamı Ahmed’e nisbet edilmiştir.

(299) Bendeki kaynaklarda bulamadım.

(300) Buhari: 2/11; Namazı vakitleri bölümünde: Namazı vaktinden zai etme babında rivayet etmişlerdir.

(301) Buhari: 2/11, Namazın vakitleri bölümünde: Namazı vaktinden zai etme babında rivayet etmiştir.

(302) Buhari: 706, Ezan bölümünde: Namazın icaz edilmesi ve tam kılınması babında; Müslim: 469, Namaz’da: Tamamlamak hususunda imanlara namazı hafif kıldırmaları hakkındaki babda; Tirmizi: 237, Namaz bölümünde: Kişi imam olduğu vakit insanlara namazı hafif tutması hakkındaki babda; Nesai: 2/94, imamet bölümünde: imamın hafif tutması hakkındaki babda rivayet etmişlerdir.

(303) Buhari: 2/169, Cemaatle namaz bölümünde: Çocuğun ağlaması sırasında namazı hafif tutan babında; Müslim: 469, 192, Namaz’da: Tamamlamak hususunda imamların namazları hafif tutmaları babında; tirmizi: 376, Namazda; Nesai: 2/95, İmamet bölümünde: imamın hafif tutması ile ilgili babda rivayet etmişlerdir.

(304) ebu Davud: 888, Namaz’da: Rükü ve sücud miktarı babında; Ahmed: 3/162, 163; Nesai: 2/224, 225, İftitah’da, secde de tesbihat adetlerinin babında rivayet ettiler. Senedinde: Vehb b. Manus vardır. ibni Hibban hariç ona güvenen olmamıştır. ibni Kattan da: “Hali meçhuldür” demiştir.

(305) Buhari: 2/248, Namazın sıfatı bölümünde: İki secde arasında bekleme babında; Müslim: 472, Namaz’da: i’tidalli olmak namazın rükünlerindendir ve tamam etmek hakkında namazı hafifletmek babında rivayet etmişlerdir.

(306) ebu Davud: 853, Namaz’da: Rükü da kıyamı uzatmak ve iki secde arasınnda (beklemeyi uzatmak) babında rivayet etmiştir. Hadis sahihtir.

(307) Buhari: 2/239, Namazın sıfatı bölümünde: Rüküdan başı kıldırınca mutmain olma babında; Müslim: 471, Namaz’da: itidalli olmak namazın rükünlerindendir. Tam olarak da hafifletme babında; ebu Davud: 854, Namaz’da: Rükü’dan ayağı kalkınca uzatma ve iki secde arasını da (uzatma) ile ilgili babda rivayet ettiler.

(308) Buhari: 2/239, Namazın sıfatında: Rüküdan başı kıldırınca mutmain olma babında; Müslim: 471, 194, Namaz’da: İtidalli olmak namazın rükünlerindendir. Tam olarak da hafifletme babında; ebu Davud: 852, Namaz’da: Rüküdan ayağı kılkınca uzatma babında; Tirmizi: 279, Namaz’da: Rüküdan başı kaldırdığı zaman sırtın dümdüz kılınmasının hakkındaki babda rivayet ettiler.

(309) Buhari: 2/228, Namazın sıfatı bölümünde: Rüküda sırtın dümdüz edilişi babında rivayet etmiştir.

(314) Buhari: 2/209, Namazın sıfatı bölümünde: Sabah namazındaki kıraat babında; Müslim: 647, Mesacid’de: Sabah namazında tekbirin mestehaplığı babında; Nesai: 2/157, İftilah bölümünde: Sabah namazında altmış ile yüz ayet okuma babında rivayet etmişlerdir.

(315) Müslim: 455, Namaz’da: Sabah namazında kıraat hakknındaki babda; ebu Davud: 648, 649, Namaz’da: ayakkabı ile namaz babında; Nesai: 2/176, İftitah bölümünde: Bazı sureler babında rivayet ettiler. Buhari’de “Ezan” bölümünde: 3Bir rekatta iki sureyi cem etmek babı” diye talikte bulunmuştur.

(316) ayetin manası: “Ve tomurcukları üstüste binmiş büyük ve yüksek hurma ağaçlarında” (Kaf Suresi: 10) (Mütercim)

(317) Müslim: 457, Namaz’da: Sabah namazındaki kıraat babında; Tirmizi: 306, Namaz’da: Sabah namazı hakkındaki kıraat babında; Nesai: 2/157, İftitah’da: Sabah namazında “Kaf” suresi ile başlama babında rivayet ettiler.

(318) Müslim: 458, Namaz’da: Sabah namazında kıraat babında rivayet etti.

(319) Müslim: 409, Namaz’da: Sabahın kıraati babında; ebu Davud: 806, Namaz’da: Öğle ve ikindi namazında kıraatın kadri babında; Nesai: 4/166, iftitah’da: ilk rekattaki kıraat babında rivayet ettiler.

(320) Müslim: 458, 169, Namaz’da: Sabah namazındaki bab hakkında rivayet etmiştir.

(321) Buhari: 2/210, Namazın sıfatında: Sabah namazında kıraati sesli okumanın babında rivayet etti.

(322) Buhari: 2/203, Namazın sıfatı bölümünde: akşam namazındaki kıraat baında; Müslim: 462, Namaz’da: Sabah namazındaki kıraat babında; Muvatta: 1/78, Namaz’da: akşam ve yatsı kıraati hakkındaki bablarda rivayet ettiler.

(323) Buhari: 3/205, Namazın sıfatı bölümünde: akşam namazının kıraati babında; ebu Davud: 812, Namaz’da: akşam namazının kıraatinin kadri babında; Nesai: 169, 170, iftilah’da: akşam namazında “Elif lam mim sad” ile başlayıp okuma babında rivayet etmiştir.

(324) Nesai: 2/170, İftitah’da: akşam namazında “Elif lam mim sad” ile okuma babında rivayet etmiştir. Hadis hasen’dir.

(325) Nesai: 2/169, İftitah’da: akşam namazında “Ha mim Ed-Duhan”ı okuma babında rivayet etti. Hadisin mesnedinde Muaviye b. abdillah b. Cafer b. ebi Talib vardır. Ona ibni Hibban ve Aclu hariç güvenen olmamıştır. Diğer ricali ise güvenilirdirler.

(326) Buhari: 2/206, Namazın sıfatı bölümünde: akşamda cehren okuma babında ve tefsir bölümünde, tur suresi babında; Müslim: 463, Namazda: Sabah namazında kıraat babında rivayet ettiler.

(327) Buhari: 2/208, Namazın sıfatında: Yatsıda cehren okuma babında ve yatsıda kıraat babında; Müslim: 464, Namaz’da: Yatsıda kıraat babında; Muvatta: 1/79, 80, Namaz’da: akşamla yatsının kıraati babında; ebu Davud: 1221, Namazda: Seferde namazın kıraatinin kasrı babında; Tirmizi: 310, Namazda: Yatsı namazının kıraati babında; Nesai: 2/173, iftitah’da: Bunda “Vettini vezzeytuni” ile okuma babında rivayet etmişlerdir.

(328) Buhari: 2/208, Namazın sıfatında: Yatsıda cehren okuma babında ve yatsıda okuma ve secde etme babında; Müslim: 578, Mesacid: Tilavet secdesi babında rivayet ettiler.

(329) ahmed: 5/355; tirmizi: 309, Namaz’da: Yatsı namazının kıraati hakknıda gelenler babında rivayet ettiler. Tirmizi hasenlemiştir. Hadiste ikisinin (Ahmed-Tirmizi) dedikleri gibidir. Tirmizi: 2/173, iftitah’da: Yatsının son vaktinde “Ve şemsi ve duha-ha” ile okuma babında rivayet ettiler.

(330) Buhari: 2/164; İmam namazı uzattığında, kişinin de bir ihtiyacı olduğu vakit çıkar ve namaz kılar babında; Müslim: 465, 179, Namaz’da: Yatsı namazının kıraati babında rivayet ettiler. Lafız da onundur.

(331) Müslim: 454, Namaz’da: Öğle ve ikindinin namazlarının kıraatleri hakkındaki babda rivayet ettiler.

(332) Buhari: 2/216, Namazın sıfatında: Sen iki rekatla Fatiha’ları okur babında ve ikindi namazının kıraati babında; Müslim: 451, Namaz’da: Öğle ve ikindi namazının kıraati babında; ebu Davud: 708, Namaz’da: Öğle namazının kıraati babında; Nesai: 2/164, 165, İftitah bölümünde: Öğle namazının ilk rekatında kıyamın uzatılması babında rivayet etmişlerdir.

(333) Ebu Davud: 800, Namaz’da: Öğle namazının kıraati babınnda rivayet ettiler. Hadis sahih bir hadistir.

(334) ahmed: 4/356. isnadında ise meçhul bir ravi bulunmaktadır.

(335) Buhari: 2/217, Namazın sıfatı bölümünde: ilk rekatta uzatır babında ve öğlenin kıraati babında; Müslim: 453, Namaz’da: Öğle ve ikindinin kıraati babında; ebu Davud: 803, Namaz’da: Sen iki rekatın hafif tutulması babında rivayet ettiler.

(336) Müslim: 452, Namaz’da: Öğle ve ikindinin kıraati babında; ebu Davud: 804, Namaz’da: Son iki rekatın hafif tutulması babında rivayet edilmiştir.

(337) Müslim: 452, 157, Namaz’da: Öğle ve ikindi namazlarının kıraati babında rivayet ettiler.

(338) Müslim: 459, Namaz’da: Sabah namazının kıraati babında; Ebu Davud: 806, Namaz’da: Öğle ve ikindi namazlarının kıraatleri hakkındaki miktar babında; Nesai: 2/166, İftitah’da: ikindi namazının ilk iki rekatının kıraati babında rivayet ettiler.

(339) Müslim: 460, Namaz’da: Sabah namazının kıraati babında rivayet etmiştir.

(340) Ahmed: 5/103; ebu Davud: 805, Namaz’da: Öğle ve ikindi namazlarının kıraatleri hakkında miktar babında; Tirmizi: 307, Namaz’da: Öğle ve ikindinin kıraati babında; Nesai: 2/166, iftitah bölümünde: ikindi namazındaki ilk iki rekatın kıraatın babında rivayet etmiştir. Hadis sahih bir hadistir. Tirmizi ve başkaları da bunu sahih görmüştür.

(341) Nesai: 2/163, iftitah’da: Öğlenin kıraati babında rivayet etti.

(342) ebu Davud: 807, Namaz’da: Öğle ve ikindi namazının kıraatinin miktarı babında rivayet etti. Senedinde Umeyye vardır. Kendisi meçhul bir ravi’dir.

(343) 2/163, 164, İftitah bölümünde: Sabah namazında kıraat babında rivayet etti. İsnadı da Ebu Bekr b. Nadr b. enes vardır. Meçhul birisidir. Lakin hadisin buna benzer şahitleri vardır. Bazıları bunu güçlendirmektedir.

(344) Muvatta: 1/82, Namaz’da: Sabah namazının kıraati babında; İsnadı kopuktur. Bunu abdurrezzak da “Musannaf” adlı eserinde rivayet etmiştir. Hafız bunu “el-Feth” adlı eserinde sahihlemiştir. Aynı zamanda şöyle demiştir: “Darekutni kuvvetli bir senetle ibni abbas’dan, onun her rekatta Fatiha suresini ve Bakara’dan bir ayeti okuduğunu rivayet etmiştir.”

(345) Muvatta: 1/82, Namaz’da: Sabah namazının kıraati babında rivayet etmiştir. Lafzı da şöyledir: “.... o namazda da Yusuf, Hacc surelerini yavaş olarak okudu.” isnadı sahihtir.

(346) buhari: 2/168, Cemaatle namazda: uzattığı zaman kim imamı şikayet ederse, imamın kıyamda rükü ve secdeyi de tam yapmanın hafif tutulması ile ilgili babda ve İlim bölümünde: Öğüt ve öğretme de kızkınlık babında; Müslim: 466, Namaz’da: Tamam yapmak hususunda imamlara namazları hafif tutmaları ile ilgili babda rivayet ettiler.

(347) Buhari: 2/168, Cemaatle Namaz’da: Tek başına kişi namaz kıldığında istediği kadar uzatır babında; Müslim: 467, Namaz’da: Tamamlama hususunda imamlara hafif tutma emri hakkındaki babda; Muvatta: 1/134, Cemaatla namaz bölümünde: cemaatle namazda amel babında; ebu Davud: 794, 795, Namaz’da: Namazın tahfifi babında; Nesai: 2/94, İmamet’de: imamın tahfifi ile ilgili ne gerekir babında; Tirmizi: 236, Namaz’da: imam olunca insanlara hafif tutması ile ilgili gelenler babında.

(348) Müslim: 468, Namaz’da: Namazın hafif tutulması ile ilgili imamlara emir babında rivayet ettiler.

(349) Müslim: 468, 187, Namaz’da: imamlara namazı hafif tutmaları ile ilgili emir babında rivayet etmiştir.

(350) Sayfa: 147’de geçmişti.

(351) Sayfa: 147’de geçmişti.

(352) Ahmed: 4/217; ebu Davud: 531, Namaz’da: Müezzinlikten ecir (ücret) alma babında; Nesai: 2/23, ezan’da: ezanından ücret almayan müezzinin edinilmesi babında rivayet etmiştir. İsnadı sahihtir.

(353) Ebu Davud: 885, Namaz’da: Rükü ve secde miktarı; Ahmed: 5/6’da rivayet ettiler. Hadisin isnadında meçhul bir ravi vardır.

(354) Ebu Davud: 4904, edeb bölümünde: Hased babında rivayet etti. İsnadında: ibni Ebel Amya vardır. Meçhul bir ravi’dir.

(355) Sayfa: 142’de tahrici geçmişti.

(356) Nesai: 2/166, İftitah: Kıyamın ve kıraatın hafif tutulması ile ilgili babda rivayet ettiler. İsnadı da hasen’dir.

(357) Buhari: 2/250, Namazın sıfatında: Kendisi secdeden indiği sıra tekbir alması ve rüküda tekbiri tamam söylemesi babında; Müslim: 393, Namaz’da: Her inişte tekbiri getirme babında rivayet etmişlerdir

(358) Buhari: 2/162, 164, Cemaatle namaz’da: İmam uzattığı zaman.... ve imam uzattığı zaman şikayet etme babında; Müslim: 465, Namaz’da: Yatsının kıraati babında rivayet ettiler.

(359) ebu Davud: 816, Namaz’da: Kişi iki rekatta da aynı sureyi tekrar edip (okursa) babında rivayet etmiştir. İsnadı da sahihtir.

(360) Sahihi Müslim’de amr b. Haris’den “Velleyli iza yağsa “ ibaresi yoktur. Bilakis onda hadisin kendisi mevcuttur. Lakin “Velleyli iza asase” vardır. Rakamı ise: 457, Namaz’da: Sabah namazının kıraati babında; ebu Davud: 817, Namaz’da: Sabah namazının kıraati babında rivayet ettiler.

(361) Ebu Davud: 1462, Namaz’da: Muavizeteyn hakkındaki babda; Nesai: 8/252, 253, İstiaze’de başlangıcında rivayet ettiler.

(362) ahmed: 4/144, 150; Ebu Davud: 1462’de rivayet ettiler.

(363) Ey Allahım! Gab senin ilmindedir. Mahlukatına da kadirsin. şayet yaşamam hakkımda hayırlı ise beni yaşat. Ölüm benim için hayırlı ise beni öldür. Hem gayb ve hem de şahitde (açıklıkta) senin haşyetini istiyorum. Hakk kelimesini de kızgınlık ve rıza da diliyorum. Fakirlik ve zenginlikte de maksadı... Yüzüne de nazırı lezzeti .... Seninle de karşılaşmayı şevkle istiyorum. Zarar veren bir darlıktan ve sapıtan bir fitneden de sana sığınırım. ey Allahım! Bizleri iman süsü ile süsle. Hidayete ermiş olanlara da hidayetçiler (önderler) kıl.” Ahmed: 4/264; Nesai: 3/54, Sehu bölümünde: Zikirden sonra dua babında rivayet ettiler. Bunu ibni Hibban 509’da iyi bir senedle sahihlemiştir.

(264) Sayfa: 159’da geçmişti.

(265) Buhari: 4/86, Kur’an’ın faziletleri hakkında: Kur’an-ı okuması ile riya yapanın günahı babında...., ve 361’de Menakıb bölümünde: islam’da nübüvvet alametleri babında; Müslim: 1064, 148, Zekat’da: Hariciler ve sıfatları babında rivayet ettiler.

(266) Buhari: 1/77, 88, 11/254, 255; Nesai: 8/121, 122’de rivayet ettiler.

(267) Ahmed: 3/199.

(268) Sayfa: 162’de geçti.

(269) Bunun tahrici sayfa: 159’da geçti.

(270) Sayfa: 162’de geçti.

(271) Sayfa: 155’de geçti.

(272) Sayfa: 163’de geçti.

(273) İbni Mace: 833, Namazın ikametin’de: akşam kıraati babında rivayet etti. “Feth” adlı eserde Hafız şöyle dedi: Bu (illetli) olması ile beraber isnadı sahihtir. Darekutni dedi ki: Bazı ravileri hata yapmıştır.

(274) Sayfa: 159’da geçti.

(275) Sayfa: 154’de geçti.

(276) Bu geçti: Sahihi Müslim: 454, Namaz’da: öğle ve ikindi namazlarındaki kıraat hakkındaki babda rivayet etti.

(277) Sayfa: 148’de geçti.

(278) Sayfa: 148’de geçti.

(279) enes besmelenin terkini Buhari4de rivayet etmiştir: 2/118, Namazın sıfatında: Tekbirden sonra ne denilir babında; Müslim: 399, Namaz’da: Bismillahirrahmanirrahim sesli söylenmez, diyenin delili babında; Muvatta: 1/81; ebu Davud: 282, Namaz’da: Bismillahirrahmanirrahim demeyi sesli yapılmaz diyenler babında; Tirmizi: 246, Namaz’da: Namazdaki kıraati “Elhamdülillahi Rabbil alemin” demekle başlamak babında; Nesai: 2/133, 135, İftitah bölümünnde rivayet ettiler.

(280) Sayfa: 149’da Berra’nın hadisi geçmiş idi.

(281) Sayfa: 162’de tahrici geçti.

(282) Nesai: 2/95, imamet kitabında: uzatma hakkında imama ruhsat babında; Ahmed: 2/26, 40’da. isnadı da sahihtir.




Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə