Namazı Terketmenin Hükmü



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə8/17
tarix19.10.2018
ölçüsü1,73 Mb.
#74965
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   17

(139) Buna yüce Allah’ın şu ayeti işaret etmektedir: “Muhakkak ki namaz; mü’minler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır.” (Nisa: 4/103)

“Namaz kılmak, her halukarda vaktinde vaciptir. taki kişi bu vakit için bütün vacip ve şart işlerini terkeder. Kişi bu vakitte abdest almaktan, kıbleye dönmekten, elbiseyi ve bedeni temizlemekten, setr-i avret emekten ya da Fatihayı okumaktan veyahut kıyamda durmaktan aciz olacak olursa ve bunlarla vakitten sonra namaz kılmaya imkaniyeti olursa o kişinin namazı bunların dışında ki vaciplerin hepsini tam kılması ile birlikte vakitten sonra namazı kılamaz. Bununla da biliniyor ki; vakit yüce Allah’ın katında bu vecibelerden daha önceliklidir. şayet sadece bu iki kısımdan birisi oluyorsa o zaman vaktinde, bu şartlar ve vecibeler sonra namaza kavuşmasına bir yol olmuş olsa, o zaman vakittensonra, şartalrın ve vecibelerinde tam bir şekilde bulunmasıyla birlikteki bu namazı, vakit içinde bu şartlar olmadan kılınan namazdan daha hayırlı ve Allah’a daha sevimli olurdu. ancak bu da nass ve icma ile batıldır.” Yine şöyle demişlerdir:

“Yüce Allah: “Yazıklar olsun o namaz kılalara ki onlar naazlarında gaflet içindedirler” ayetini buyurmakta; namazını vaktinden çıkaran kimseyi, namazı terkeden tehtdi ile tehtitte bulunmuştur. Nitekim Rasulullah’ın 5s.a.v.) ashabı bu “sehv”, namazı vaktinde tehir etmekle tefsir etmişlerdir. tıpkı Sad b. ebi Vakkas’dan -ki ondan merfu bir hadiste vardır- sabit olduğu gibi. 140 Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

3Onlardan sonra bir (topluluk) geldi. Namazlarını terkettiler ve şehvetlerine uydular, yakında da “ğayy” ile karşılacaklar.” 5Meryem: 19/59)

(140) Sayfa: 39’daki açıklamada geçmişti. Bakınız.

Nitekim bu ayeti sahabeler ve tabiin buradaki: “Zai ettileri” vaktinden kaçırmakla tefsir etmektedirler. araştırıldığına göre; namazın zai edilmesi de; hem terkedilmesine, vaktinin terkedilmesine ve de vaciplerle rükünlerin terkedilmesine delalet etmektedir. aynı zamanda kasten namazı vaktinden tehir eden kişi Allah’ın sınırlarında haddi aşmış kimsedir. tıpkı vaktinden önce kılan kimse gibi. öyleyse Allah’ın haddini 5sınırını) aştığı halde bu kimseye de ne oluyor ki; bu 5namaz buna rağmen) kabul edilir diyorda başka bir haddi tecavaz edildiği zaman kabul edilmez diyor?” şöyle demişlerdir:

“aynı zamanda deriz ki: Kaza yapmaya yeişse o zaman ona:

“Bu kazayı kılmakla emrolunduğun namazı bize haber ver. Bu, allah4ın emrettiği midir, dışında olan mıdır?” diye sorarız. eğer bize: “tıpkı kendisidir” der ise ona:

“O zaman kasten bunu terkeden asi değildir. Çünkü kendisi, bizzat Allah’ın o şeyi yapmayı emrettiği bir şeyi işlemiş demektir. Dolayısıyla ona ne günah ve ne de kınama ilhak olur.3 manasına gelir ki bu da kesinlikle batıldır.” şayet dese ki:

3Bu, bizzat Allah4ın emrettiği değildir” ozaman da ona:

3İşte bunun emrolunmayan bir konu olduğu sana belirdiği vakit, bu bizim sana aynı zamanda en büyük (cevap vereceğimiz) delillerdendir” deriz. Sonra da yine şöyle deriz:

“Vakti çıkana dek kasten namazı geciktiren kişi, sonrada bunu anlarsa; bunun namazının taat mi yoksa masiyet mi olacağı hakkınnda ne derler?” şayet onlar:

3Namazı taattir. Bunu kılmakla O’na itaatlıdır” delerse işte bu icmaya Kur’an’a, ve sabit olan sünnetlere muhaliftir. şayet onlar:

3Bu masiyettir” derlerse, o zaman onlara:

3öyleyse günahla, masiyetle Allah’a nasıl yaklaşılır? Masiyetin yerine nasıl taati koyarız?” denilir. şayet sizler:

3Kıldığı için itaatkar, tehir ettiği için de asidir. Çünkü o da itaat olan fiil ile yaklaşmaktadır yoksa masiyet olan geciktirme eylemi ile değil” derseniz. onlara:

3Nitekim itaat emredildiği gibi emre uygunluk, ve imtisal demektir. Dolayısı ile amazı vaktinde çıkardığı halde geciktirmeye kastenniyet eden kişi, allah4ın ve Rasulü’nün emrine nasıl uymakta ve böylece de itaatkar olduğu(?) denildiği halde! öyleyse bu sabit olmuş olsa, bu mesele hakkında tartışma için bir fasılda bulunurdu” denilir. şöyle de demişlerdir:

“Aynı zamanda vakti olmayan bir vakitte bir ibadetin yapılması da (vaktinde olmadığı için kabul olumaz. Nitekim gece oruç tutulmayacağı, hacc ayının dışında hacc olmayacağı, cuma vaktinin dışında cuma kılınmayacağı gibi. öyleyse: “Ben gündüz iftar eder, gece oruç tutarım” ya da: 3Ben çok sıcak günlerde Ramazan orucumu bozar, onun yerine baharın bir ayda tutarım” ya da: 3Ben haccımı muharrem ayına ertelerim” ya da: 3Ben cuma namazını son yatsı namazımda kılarım, iki bayram namazımı ayın ortasında kılarım” diyen ile: 3Ben gündüz namazın geceye, gece namazını da gündüze ertelerim” diyenin sözlerinin arasını ayırmaya kimin gücünün yetmesi mümkündür acaba?” şöyle de demişlerdir:

3Muhakkak ki Allah; ibadetler için 5belirli) imkaniyetler, zamanlar ve sıfatlar kılmıştır. Yüce Allah’ın kılmış olduğu bir mekanın da yerine başka bir mekanı, başka bir mikat yerini getirmek olmaz. arafat, Müzdelife, Mina, taş atma yerleri, Mubit, Safa ve Merve vs. gibi. aynı zamanda Allah’ın kıldığı bir sıfatın yerine başka bir sıfatı getirmekte olmaz. Dolayısı ile Allah’ın belirli bir zamannda kılınmasını vacip kıldığı bir (amazı) zamanının dışında da kılmayı nasıl yerine getirebilir?” şöyle de demişlerdir:

“şüphesiz ki nass ve icma; namazı kasten vaktinden tehir eden kimsenin o namazını kaçırdığına delalet etmektedir. tıpkı Rasulullah’ın (s.a.v.) buyurduğu gibi:

“Her kim ikindi namazını kaçırmışsa, sanki o ehlini ve malını kaybetmiş gibidir.”141

(141) Sayfa: 60’da geçti.

Nitekim kaçırılanın tedarik edilmesi de elbette olanaksızdır. şayet bu mümkün olsaydı kaçırılmış diye isimlenmezdi. İşte bu, gramer ve örfde böylecedir. şeriatte de işte böylecedir.

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Hacc, arafat gününden fecir doluncaya dek kaçar (geçer).”142

(142) Muvatta: 1/390’da ibni ömer’den mevkuf olarak ve sahih senedli bir biçimde gelmiştir. Beyhaki, Süneninde: 5/175; Taberani “Kebir” ve “Evsat” da ibni abbas’tan merfu olarak rivayet etmiştir. Heysemi “Mecma”: 3/255 şöyle demiştir: 3Hadiste ömer b. Kays Et-Mekki vardir ki kendisi de zayıf olup terkedilmiştir.” ibni ebi şeybe: “Musannaf” adlı eserinde Zeylai’den: 3/93, naklederek rivayette bulunmuştur şöyle demiştir: “Bu mürsel ve zayıf bir hadistir. Hadiste Muhammed b. abdurrahman b. ebi Leyla vardır.”

Görmez misin ki? Yüce Allah bugünden sonra diğer gününe tedarik edilemeyecek, belirli bir vakitle (Haccı) kılmış ve vaktinin çıkması ile haccın (bittiğini) kılmıştır. ancak bu, namazından uyuyan ve unutan kişilerin tersinedir. Çünkü kişi uyuyup ya da unutarak namazı kılamamışsa bu namaz geçmiş bir namaz olarak isimlendirilmez. Bu yüzden de Rasulullah’ın (s.a.v.):

“İkindi namazını kaçıran sanki ehlini ve malını kaçırmış gibidir.”

hadisinin kapsamına girmektedir.” şöyle demişlerdir:

“Ümmet, namazı kasten vaktinden çıkaranın, o namazı kaçırdığında icma etmiştir. Eğer o kişiden bu kabul edilse, vakn sonra da sahih olmuş olsa o zaman bu namazın “geçmiş, lağu edilmiş ve batıl olmuş” diye isimlendirilmesi mümkün olmuş olurdu. öyleyse kaçırılan bir şey nasıl tedarik edilecek (kazası olacak)?” Dediler ki:

3Aynı zamanda geçmiş bir vakitin tedarik edilmesine yol bulmak ebedi mümkün olmaz? aynı zamanda farzına ve vasfını da tedarik etmeye yol olmaz.” şöyle demişlerdir:

“İşte bu, Ahmed ve başkalarının Rasulullah’tan (s.a.v.) rivayet ettikleri şu hadisin manasıdır:

“Her kim özürsüz Ramazan4dan bir günden iftar edecek olursa, senenin orucu o kişiden bunu kaza etmez.”143

(143) ahmed: 2/386, 442, 458, 470; İbni Mace: 1672; Daremi: 2/10; Tirmizi: 723, oruç bölümünde: Kasten orucu bozmak ile ilgili babda; ebu Davud: 2396, Oruçta kasten orucu bozan hakkında ağır tehditler babında; Bu zayıftır. Bunu Buhari: 3/32, Oruçta: Ramazan’da cima ederse babında talik etmiştr. ebu Davud ve Tirmizi de bunu bu rivayetle vasl etmiştir. Ancak zayıftır.

Dolayısı ile “hangi aydan olursa olsun bir gün orucu kaza eder” sözleriniz de nereden gelmektedir?” şöyle de demişlerdir:

3aynı zamanda yüce Allah müslümanlara 5düşmanları ile savaştıkları vakit) korku namazını -müslümanların düşmanlarına müvacehesi halinde- kılmalarını emretmiştir.144 Bu namazlarında rükünlerinden kıssaltmış ve bu namazda daha çok fiiller işlemiş, burada kıbleye arkalarını dönmüş ve imandan önce selam vermişlerdir. Bilakis yürüyerek ve binekler üzerinde bile namazlarını kılmışlardır. Hatta bu bile mümkün olmasa imaları ile kılarlardı. Vaktinde olmak üzere kıbleye dönmeden binekler üzerinde de bu namazlarını kılmışlardır bile! şayet vaktin dışında kılsalar ve bu sahih olsaydı o zaman daha emniyetli bir vakite ve daha (güzel) kılmak için imkan bulunan bir vakte tehir etmek caiz olurdu. Bu da vakti çıktıktan sonra namazın kılınmasının -bu yolda onlara isabet edenin ve düşmanlarıyla savaşmanın özür olması ile beraber- caiz ve makbul olmadığına delalet etmektedir.

(144) Korku namazı ile ilgili hadisleri rivayet edenler: Buhari: 2/357, Korku namazının bablarında ve Meğazi bölümünde: Ratu Rika savaşının hakkında bab; Müslim: 841, Misafirlerin namazı hakkında: Korku namazı babında; Muvatta: 1/183, Korku namazı bölümünün başında; Tirmizi: 565, Namaz bölümünde: Korku namazı babında; ebu Davud: 1237, 1238, 1239, Namaz bölümünde: Korku namazı babında; Nesai: 3/170, 171, Korku namazı bölümünde rivayet etmişlerdir.

Öyleyse nasıl olur da; mukim olan ve hasta olmayan bir kimseden -özrü de bulunmadığı halde- elbette sahih ve kabul olunur. Nitekim kendisi de açık olarak Allah’ın davetçisini işitmiş olduğu halde, vaktinden de namazı çıkartmakla sonra da başka bir vakitte kılabilmektedir! aynı şeklide hasta olan kimsenin de tehir etmesine izin verilmemiştir. Bilakis ona, -eğer aciz ise- yan yatarak, ayakta durmadan, rükü ve secde etmeden kılması emredilir.145 aynı zamanda bu vaktin dışında da sahih ve kabul olunsaydı o zaman sıhhatli olduğu vakit tehir etmesi caiz olurdu.

(145) Buhari: 2/483, Namazın taksiri hakkında: Oturarak kılmaya gücü yetmiyorsa yan yatarak kılar babında; ebu Davud: 951, 952, Namaz bölümünde: Oturanın namazı hakkında bab; tirmizi: 372, Namaz bölümünde: Oturanın namazının ayakta kılandan yarım 5sevabı) olduğu babında rivayet etmiştir.

Öyleyse bize; kitabın, sünnetin ya da sahabe eserinin hangisinde -yüce Allah’ın belirlediği vakitte namaz kılınması gerekli olduğu halde- namazı kasten ileri vakite tehir edenin, bu namazını Allah’ın -vakit çıktığı halde- kabul edeceğini, sahih olacağını, bundan zimmeti beri olacağını ve farzı işlemiş gibi bunu eda etmiş gibi sevap olacağını kim haber verebilir? işte bunda vallahi, kıyamete kadar sizin için bir çıkar yol bulunmamaktadır. şüphesiz bizler görüşlerimizin tıpkısını Allah4ın Rasulü’nün ashabından almaktayız. Dediklerimiz onların dedikleri gibi olup, sizin sözlerinizin tersinedir.”

Fasıla

çbir kimsenin bile inkar etmediği ebu Bekir es-Sıddık’ın (r.a.) kavli hakkındadır bu fasıla.



Abdullah b. Mübarek dedi ki: “Bizlere İsmail b. Ebi Halid ona da Zeyd haber vermiştir.” şöyle dedi: “Muhakkak ki Ebu Bekir, ömer b. Hattab’a şöyle demiştir:

“Eğer ezberleyecek olursan sana bir nasihatı vasiyet edeceğim: Muhakkak ki gündüz olan bir 5ibadeti) gece ve gece olan bir (ibadeti) gündüz vakti (yapanın ibadetini) Allah’ın kabul etmeyeceği kendisi üzerine bir haktır. aynı zamanda Allah (c.c.) farz kılınmadannafileyi de kabul etmez. Kıyamet gününde mizanı ağır gelecek olanlarda ancak hakka tabi olanlar olup, mizan onlara ağır gelecektir. Mizana da sadece (ağır olması için) hakkın koyulması mizan için birer haktır. Kıyamet gününde mizanı hafif gelecek olanlar batıla tabi olanlar olup, mizan onlara hafif kalıverir. Mizanın da, hafif olması batılın koyulmasından dolayı, izana birer haktır bu. Muhakkak ki Allah (c.c.), cennet ehlini ve orada amellerinden dolayı salih olanları zikretmiş, günahlarını da bağışlamıştır. şüphesiz ben onları zikredecek olursam onlardan olamam diye korkuyorum. cehennem ehlini ve amellerini de zikretmiştir. onları da zikrettiğim vakit: “Onlardan olurum diye korktum.” dedim. Rahmet ve azap ayetlerini de, mü’min korksun ve takvalı olsun diye zikretmiştir. Allah’ı haktan başkası ile temenni de bulunmayın. elinizle de kendinizi tehlikeye atmayın! Dolayısıyla sözümden korktun ise, o zaman gaibte olan, sana ölümden daha sevimli olmaz. şüphesiz ki bu sana gerekir. şayet vasiyyetimi zai edersen gaib olan, sana ölümden daha çok buğzeden olmaz. Onu acze düşüremezsin.”146

(146) ibni Mübarek “Zühd” adlı eserde 914 rakamlı, sayfa: 319’da rivayet etmiştir. isnadında İsmail b. Ebi Halid vardır. ibni Hibban’dan başkası ona güvenmemiştir.

Hinad b. Süra dedi ki: “abda bize hadisi anlattı. O da İsmail b. ebi Halid’den, o da Zeyd elyami’den, şöyle demiştir:

3Ben Ebu Bekir’in vefatına (yakın) hazır olduğumda bunu zikretmişti.” Demişlerdir ki:

“İşte ebu Bekir (r.a.):

“Yüce Allah (c.c.) gündüz amelini geceleyin, gece amelini de gündüzleyin kabul etmemektedir” demiştir. Kim bu meselede muhaliflik yapacaktır? Nitekim onlar açık olarak buna muhalif şeyler söylemektedirler. Son yatsı namazının hacir vaktinde ve ikindi namazının da gündüzün ortasında kabul edeceğini (söylemişlerdir).” şöyle demişlerdir:

“İşte bu Ebu Bekir’in, amr’ın oğlu abdullah’ın, Sad b. ebi Vakkas’ın, Selman el-Farisi’nin, abdullah b. Mes’ud’un, Kasım b. Muhammed b. ebi Bekr4in, Huzeyl el-Ukeyli, Muhammed b. şirin, Mutarraf b. Abdillah, ömer b. abdilaziz’in (Allah hepsinden razı olsun ve dışındakilerden de razıolsun) görüşleridir. şube şöyle demiştir: “Ya’la b. ata’dan, o da Abdullah b. Hurras’dan, dedi ki: “ibni ömer bir sahifeyi okuyan bir adamı gördü ve ona: “Ey okuyucu, bu ne?:

“şüphesiz, vaktinde namazı kılmayanın namazı yoktur. Dolayısı ile namaz kıl sonra da o (sayfadaki) şeyleri başlar okursun” dedi.”147

(147) abdullah b. Hurras’ın zayıflığından ötürü isnadı zayıftır.

şöyle demişlerdir:

3Sizin bu: 3Kamil olarak namaz yoktur” konunuzdaki teviliniz bazı yönlerden dolayı sahih değildir:

1- şüphesiz nefy (edati), isimlendirilenin hakiki nefyini içermektedir. Buradaki isimlenndirmede de tertib’tir. Hakikatı ise muntefi’dir. işte bu da lafzın hakikatı olmaktadır. Öyleyse bundan çıkmanın gereksinimi nedir?

2- Sizler kemal olan bir şeyin nefy ile müstehap olan bir kemalliği istiyorsanız işte bu batıldır. Çünkü şeri hakikat, bunda müstehap olan nefy’den dolayı nefy etmez. Bu ancak rükünlerinden bir rüknün nefyinden dolayı nefy etmektedir ve cüzlerinden bir cüzün nefyinden dolayı nefy etmektedir. işte böylece her nefy, şeri hakikat üzere varid olmaktadır. şu hadislerde buyurulduğu gibi:

“Eminliği olmayanın imanı yoktur.”148 ve:

“Abdesti olanın namazı yoktur.”149 ve:

“Niyyeti olmayanın ameli yoktur.”150 ve:

“Geceden oruç için uyumayanın orucu yoktur.”151 ve:

“Fatihatul Kitabı okumayanın namazı yoktur.”152

(148) ahmed: 3/135, 154, 210, 251; Beyhaki: 6/288; Ziya: “Ehadis Muhtara”: 234/2’de iki yolla enes’den rivayet etmiştir. Hadis sahihtir.

(149) ebu Davud: 101; taharet’de: abdestde besmele babında; ibni Mace: 399 Taharet bölümünde: abdestde besmele babında; ahmed: 2/418, 4/80, 5/382, 6/382’de rivayet etmişlerdir.

(150) Bunun manası sahih bir hadistir. Buhari: 1/7, 15, Vahyin başlaması bölümünde: şüphesiz amellerin niyetlerle olduğu hakkında bab ve başka bablarda; Müslim: 1907, imare bölümünde: Rasulullah’ın (s.a.v.) buyruğu: “Ameller ancak niyetlerledir.3 ebu Davud: 2201, Talak’da: Talakı ve niyetleri kastetmesi babında; tirmizi: 1647 Cihadın faziletinde: Dünya ve Riya için savaşan babı; Nesai: 1/59, 60, Teharette: abdeste niyet etmek babında rivayet etmişlerdir.

(151) Bu hadisin manasındaki rivayet için bak: ebu Davud: 2454, Oruç’ta: Oruçla niyet etmek babında; Tirmizi: 730, Oruç’ta: Geceleyin oruca azmetmeyenin orucunun olmadığı babında; Nesai: 4/196 ve 197’de Oruç bölümünde oruçta niyet etmek babında; Darimi: 2/6 Oruç’ta: Geceleyin orucunu toplamayan 5birleştirmeyenin) hakkında babda rivayetedilmiştir. isnadı da sahihtir.

(152) Buhari: 2/199 ve 200, Namazın sıfatı hakkındaki bölümde: İmama ve uyanlara kıraatin vacibliliği babında; Müslim: 394, Namaz bölümünde: Her rekatta Fatiha’nın okunmasının gerekliliği babında; ebu Davud: 822, Namaz’da kim kıraatinde Fatiha4yı terkederse babında; Tirmizi: 247, Namaz’da: Namazında kim kıraatinde Fatiha’yı terkederse babında; Tirmizi: 247, Namaz’da: Fatih4sız namaz olmaz hakkında babda; Nesai: 2/137, 138, İftitah bölümünde: Namaz’da Fatiha4yı okumak babında rivayet etmişlerdir.

şayet bazı müstehaplarını nefy etmedendolayı hakikat nefy olacak olsa, o zaman bunda Allah4a, cinsinden daha yüksekte olan bir ibadet olmuş olur. Nitekim bizlere açıkladığınız üzere vakitte namazın vaciplerindendir. şayet namazın bir vacibi nefy olacak olsa o zaman namaz ne sahih ve nede kabul olur.”

3- şüphesiz ki müsammanın hakiki nefyi olmayacak olsa, o zaman sıhhatini ve itidadını nefy konusu, müstehap olarak kemalliğini nefy etmekten daha yakın olur.

Muhammed b. Müsenna dedi ki: “Abdul Ala bize hadisi anlattı. Onlara da Said b. Ebi Urvebe anlatmıştır. o da Katade4den dedi ki: “Bize abdullah b. mes’ud’un:

3şüphesiz namazda, tıpkı haccın vaktinin bulunuşu gibi vakiti vardır.153 Öyleyse namazı vakitlerinde kılın” dediği zikrolunmuştur.” İşte abdullah; kendisi bizlere, haccın vakti gibi namazında vaktinin bulunduğunu açıkça söylemiştir. öyleki hacc vaktinin dışında yapılamıyorsa o zaman namaz nasıl vaktinin dışında olabilmektedir? abdurrezzak şöyle demiştir: “Mamer’den, o da Bedil el-Akili4den şöyle dedi:

(153) abdurrezzak’ın Musannıfında geçirmektedir. 3747.

“Bana: 3Kul vaktinde namazı kılınca semadaki bir nurun fışkırması ile yükseliverir ve namaz: “Beni muhafaza ettiğin için allah’da seni muhafaza etsin” der. şayet vaktinin dışında namazı kılmışsa, yumuşak bir elbise gibi dürülür ve bununla yüzüne vurulur” sözü anlatılmıştır.”

(154) abdurrezzak’ın Musannıfı: 2234; Bu munkati bir rivayettir.

Namazın Kaza Olacağını Kabul Edenlerin Delilleri Faslı

Namazı vaktinden çıkarıp, bununla da zimmetin beride olacağını belirtenlerin görüşlerine gelecek olunursa, lafız ebu ömer ibni abdilberr4in4dir. Çünkü kendisi bu meseleyi en güzel vetam yöüyle belirtip yardımcı olmuştur. Bizlerde onun sözünün tıpkı aynısını zikredeceğiz. Kendisi: “İstizkar” adlı eserinde “uyuyup namazı kılamama babında” şöyle demiştir: “Ben abdulvaris’den, Kasım4ın kendilerine şöyle hadis anlattığını kendisinden okudum. Onlara da ahmed b. Züheyr, onlara da ibni isbahani, onlara da Ubeyde b. Hamid, hadisi anlattı. o da Yezid b. Ziyad’dan, o da Temim b. Seleme’den, o da YMesruk4tan, o da İbni abbas’dan şöyle demiştir:

3Rasulullah (s.a.v.) bir seferlerinde iken gecenin son vaktinde uyumak için konaklayıverdiler. Güneş doğuncaya dek de uykularından uyanamadılar. Sonra da Bilal4e emretti ve ezan okudu. Sonra da iki rekat namaz kıldı.” ibni abbas’da:

3Beni ne dünya ve ne de içindekiler bu ruhsat kadar sevindirmemiştir.” demiştir.”155

(155) ahmed: 1/259, Yezid b. Ebi Ziyad4dan o da birisinden o da ibni abbas’dan rivayette bulunmuştur. “Mecma” adlı eserde: 1/321; Heysemi, ebu Ya’la’ya, Bezzar’a, Taberaniye, Yezid b. ebi Ziyah, o da Temim b. Seleme o da mesruk o da ibni abbas’tan olmak üzere nisbette bulunmuştur. Ebu Ya’la’nın ricali ise güvenilirdirler.

Ebu ömer şöyle demiştir:

3Bu bana göre -Allahualem-; Yüce allah4ın namazda iken kullarına bu muradı -vakitlenmiş de olsa- namazı kim vaktinde kılamazsa, unutmuş, uyumuş, ya da kasten terketmişse, hatırladığı zaman bunu kaza yapacağını mutlak olarak gösteren (bir delil olup); bu ashaba ve diğer ümmetine Rasulullah’ın (s.a.v.) öğretme sebebidir.”

İbni Sihab, o da Said b. Müseyyeb’den bu babda gelen Malik hadisine bakmaz mısın? Nitekim Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim namazı unutmuşsa, hatırladığı vakit onu kılsın.”156

(156) Muvatta: 1/14; Hadis mürsel’dir. Müslim: 309’da bunu mesacid bölümünde: Geçen namazın kazası ve kazasının erken yapılmasının müstehaplığı babında vasl etmiştir.

Unutmak olayı arab lisanında, kasten terketmek ya da hatırlamamak manalarına gelmektedir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Onlar Allah’ı unuttular, Allah’da onları unutuverdi.”

Yani: Allah’a itaat etmeyi ve Rasulullah’ın (s.a.v.) getirdikleri şeylere iman etmeyi terkettiler. Bundan dolayı da Allah (c.c.) rahmetinden onları terkediverdi. işte bunda bir ihtilaf bulunmaz. Bunu nitekim, Kur’an’ın tevilini azıcık da olsa bilen, anlamazlık etmez.” şayet:

3Kim uyuyup ya da unutup namazı kılamamışsa, hatırladığı zaman kılsın”157

(157) Sayfa: 67’de hadisin tahrici geçmişti.

hadisi niçin sırf bu hadiste gelmiştirde başka hadislerde yoktur? denilecek olursa; şöyle denilir:

3Uyku ve unutmadan dolayı bu kimseden günahın kalktığı hakkında yazının kalktığı için, kişide de bu hasletlerden dolayı kötü zannı ve vehimi ortadan kalksın diye uyuyan ve unutan kişi has olarak gelmiştir. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) ta, bu iki hasletlerden dolayı kişiden günahın düşmesi ile farzın gerekliliğinin düşmediğini de açıklamaktadır. Çünkü hatırlandığı zaman namazı yerine getirmek farzdır. Her iki haslettendolayı -hatırlayınca- vaktin çıkışından sonra bunları kaza eder, hadiste bu iki hasletin yanında kasten terkeden de delil getirilmemiştir. Çünkü uyuyan ve unutan da vehim edilen illet bunda yoktur. Farzın terkedilmesi hususunda (kasten terkedene) bir zöür olamaz. Hatırlıyorsa amazı kılması vaciptir.

şüphesiz ki yüce Allah, her ikisinin hükmünün arası ile, vakitlenmiş namaz ve Ramazan ayında vakitlenmiş orucun arasını Rasulü4nün dili üzerine eşit kılmıştır. Bilakis her ikisinden birinde bile vaktinin çıkışından sonra kaza etmektedirler. Dolayısıyla namazını uyku ve unutmadan dolayı kılamayan nasıl nass edilmişse -bizim vasf ettiğimiz gibi- aynı zamanda oruç hakkında hasta ve misafirin durumu da nass edilmiştir.158 Ümmette bunda icma etmiştir.

(158) Muvatta: 1/304’de Malik4in rivayet ettiği gibidir. abdullah b. Ömer şöyle diyordu: “Yolculuk ya da hastalıktan dolayı iftar eden peşpeşe olmak üzere Ramazan kaza orucu tutar.3 isnadı sahihtir.

Nitekim “el-Kaffe” adlı eserde nakledildiğine göre; Her kim -Ramazan orucunun farz olduğunu bildiği halde- kasten orucu terkedecek olursa -nitekim bunu yapmakla çok şerli bir iş ve büyüklenme göstermiş olur- sonra da bunlardan dol tevbe ederse o kişiye bunları kaza yapmak düşer. Namazı kasten terkeden de işte böylecedir. Nitekim namazını unutan ve yada kasten kılmayan, namazı kaza etme hususunda ve orucu kaza etme hususunda eşittirler. Her ne kadar günah hususunda (şiddetleri) farklı da olsa. Malları kasten telef edip cinayetlik yapan ile unutarak yapan gibi. Bu ikisi eşittirler ancak günah hususunda farklıdırlar. Nitekim bu türdeki hüküme haccdaki cemrelerin atılması -ki ne kasten ve ne de unutan bunu vaktinin dışında yerine getiremez, nitekim yerine kanın akıtılması gerekir- buna hilaftır. aynı zamanda kurban kesmede bu hükmün tersinedir. Çünkü kurban kesmek farzın gereksinimlerinden değildir. Namaz, oruç her ikisi de farzdır, vaciptir. Devamlı verilecek, ödenecek, bir borçtur. şayet hem oruç ve hem de namaz için belirlenmiş vakitleri çıkmış olsa da (kazaları yapılır). Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

“Allah’ın borcu ifa edilmeye (yerine getirilmeye) en layık olandır.”159

(159) Buhari: 4/169, 170, oruç’da: Kim orucu borcu olarak ölürse babında; Müslim: 1148, oruç’da: ölümün yerine orucu kaza etme babında; ebu Davud: 3310, Yeminler ve adaklar’da: “Kişi ölürse ve oruç kazası varsa yerine velisi tutar” babında; tirmizi: 716, Oruç’da: ölümün yerine oruç tutma babında rivayet etmişlerdir.

Namazı unutarak ya da uyuyarak kılmayan kişiler vaktinden sonra kılmak için mahzurlu olduklarına göre, kasten terkeden de, terkettiği için onda günah hasıl olmuş olur. kendisi kılmasa yine de ondan namazın farzı düşmez. Ona namazı yerine getirmesi istenilir. Çünkü, namazı kasten kılmayışındaki isyanından dolayı tevbe etmesi, vaktinde kılamadığı, terkettiği namazlardan dolayı pişmanlığı, o namazı eda ve ikamet etmiş olduğunu göstermektedir.”

nitekim bazı zahir ehli kimseler çok şaz görüşler ile, müslümanların yollarından ve müslüman alimlerin cumhurun hilafına görüşleri ileri sürüp şöyle demektedirler:


Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə