Namazı Terketmenin Hükmü



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə5/17
tarix19.10.2018
ölçüsü1,73 Mb.
#74965
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

Sahabenin icmasında gelecek olursak; İbni Zenceveyh dedi ki: Bize Ömer b. Rabi, onlara da Yahya b. Eyyub hadisi anlattı. O da Yunus’dan, o da İbni şihab’dan dedi ki:

“Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe bana hidisi anlattı. Abdullah b. Abbas, Ömer b. Hattab’a kendisi mescitte iken taunlu olduğu bir sırada geldiğini haber vermiştir. Kendisi: “Ben ve (gelen) topluluk cünüp olduk” dedi. Nitekim kendilerini evine sokuncaya dek mescitte benimle beraber idiler. İnsanlara namaz kıldırması için, Abdurrahman b. Avf’a emretti. Dedi ki:

“Ömer’in evine girdiğimiz vakit alimin kavuşup kaplayacağından (korkuya kapıldı) hava da sarıya çalana dek bu korku ondan gitmedi. Nihayet ufuk belirdi ve:

“İnsanlar namaz kıldılar mı?”

dedi. Bizler de: “Evet” dedik. Bunun üzerine o:

“Namazı terkedenin İslam’ı yoktur.”

Başka siyakında ise:

“Namazı terkedinin İslam’da nasibi yoktur.”79

demiştir.

(79) Sayfa: 21’de geçmişti.

Sonra da abdest suyu istetti. Abdest aldı ve namaz kıldı. Bu kıssayı da zikretti ve:

“Bu sahabelerin yanında söyleyen bir söz idi. Nitekim bu söze hiç birisi karşı çıkmamıştır.” Bu hadisin bir benzeri önceden geçen Muaz b. Cebel, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Hureyre’den gelmişti. Bunda, sahabelerden ihtilaf içinde olanını bilmemekteyiz.

Hafız Abdulhak El-Eşbili “Namaz” kitabında şöyle demiştir: şüphesiz sahabenin çoğunluğu ve sonrası, bütün vakti çıkana dek kasten namazı terkedenin kafir olacağına dair hüküm vermişlerdir. Ömer b. Hattab, Muaz b. Cebel, Abdullah b. Mesud, İbni Abbas, Cabir, Ebu Derda, vs. bunlardandır. Aynı zamanda konu ile ilgili (görüşü) Ali b. Ebi Talib’den de rivayet mevcuttur. Bunların hepsi sahabedendirler. Sahabeden (olmayıp kafir olur diyenler) ise şunlardır: Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahaveyh, Abdullah b. Mübarek, İbrahim en-Nehai, Hakem b. Uyeyne, Eyyub Es-Sehteyani Ebu Davud Et-Tayalisi, Ebu Bekr b. Ebi şeybe ve Ebu Hayseme Zuheyr b. Harb’tırlar.

Tekfir Etmeyenler Bu Nassları Nasıl Te’vil Etmektedirler?*******************************

Tekfir olunmasından alıkoyanlar şöyle demiştir:

“şüphesiz bu hadisleri ve biçimlerini inkari küfür olarak değil de, nimete küfür (nankörlük) olarak haml edilmesi gerekir. Rasulullah’ın (s.a.v.) buyurdukları gibi:

“Her kim atıcılığı öğrenmiş ise ve sonra da bunu terkederse işte bu o nimete küfr etmek demektir.”80

(80) Ebu Davud: 2513, Cihad bölümünde: atıcılık babında; Nesai: 6/222-223, Atlar bölümünde: Kişinin atını eğitmesi babında; Hakim: “İsnadı sahihtir, hadis hasen’dir” demiştir.

Bir hadiste de:

3Babalarınızdan yüç çevirmeyin. şüphesiz bu sizin için bir küfür olur.”81

(81) Buhari: 12/47, Faraiz bölümünde: Babasından başkasına baba diye iddia da bulunmak babı; Müslim: 62, İman bölümünde: Kim babasından yüz çevirirse karısına beyanı babında rivayet etmişlerdir.

buyurulmuştur. Başka bir hadiste:

“Nesebi arınık kılın (inkar etmeyin). şayet küçük görülüp ( inkar edilirse) bu imandan sonra küfür olur.”82

diye buyurulmuştur.

(82) ibni Mace: 2744, Feraiz bölümünde: Veledini inkar eden hakkında bab; Darimi: 2/242; Ahmed: 2/215, Zevaid adlı eserde şöyle denmiştir: “İsnadı sahih olup hadis te sahihtir.”

Hadiste yine şöyle buyurulmuştur:

“müslümana sövmek fısk, onu öldürmek ise küfürdür.”83

(83) Buhari: 1/103, İman’da: Mü’minin bilmediği halde amellerinin döklüleceğinden korkması babında ve Edeb bölümünde: Sövme ve lanet etmeden nehy edilenler babında; Fitne bölümünde: Rasulullah’ın (s.a.v.): “Benden sonra kafir olarak birbirinizin boyunlarını vuranlar olarak ölmeyin” sözü hakkındaki babda; Müslim: 64, İman’da: Rasulullah’ın (s.a.v.): “Müslümana sövmek....” ile ilgili hadisin beyanı babında; Tirmizi: 1984, Birr bölümünde: 52. babda ve 2636’da ve İman’da: Müslümana sövmek hakkındaki babda; İbni Mace: 69, Mukaddime’de ve 34, 3939 ve 3941’de rivayet etmişlerdir.

Başka bir hadiste ise:

3Kim karısına dübüründen yaparsa şüphesiz o Muhammed’e indirilene küfr etmiş olur.”84

diye buyurulur.

(84) Ahmed: 2/408-476; Tirmizi: 135, Taharet bölümünde: Hayızlıya yaklaşmak hakkındaki kraher babı; Ebu Davud: 2162’de; ibni Mace: 639, Teharette: Hayızlıya yaklaşmanın keraheti babında; Darimi: 1/259’da rivayet etmişlerdir. Bu sahih bir hadistir.

Başka bir hadiste de:

“Kim Allah’tan başkasına yemin ederse kafir olur.”85

diye buyurulmuştur.

(85) Tirmizi: 1535, Yeminler ve adak’da: Allah’tan başkasına yemin etmenin keraheti babında; Hadisi Tirmizi hasen’lemiştir; Ebu Davud: 3251, Yeminlerde ve Adak’da: Babalara yemin etmenin keraheti babında; Hakim: 1/18 ve 4/297 sahihlemiştir. Zehebi de onaylamıştır. Ahmed de Ömer’in Müsned’inde 229 onay vermiştir. Aynı zamanda 4904, 5375’de İbni Ömer müsnedi ile de İbni Hibban sahihlemiştir. 1/77.

Bunu Hakim “sahihin”de bu lafız ile rivayet etmiştir.

Rasulullah (s.a.v.) bir hadisinde ise şöyle buyurmuşlardır:

“Ümmetimde iki şey vardır ki bunlar onlara küfürdür. Birincisi, nesebleri inkar. ikincisi, ölünün arkasından yapılan niyaha (cahiliyye ağıt, etek, baş, kıl saç yolmak ve vurmak vs.).”86

(86) Müslim: 67, İman’da; Nesebi inkar ve niyaha da kişiye küfür isminin kullanılımı babında.

Nitekim konu ile ilgili deliller çokçadır. Kendileri devamla şöyle demişlerdir:

“Rasulullah (s.a.v.) zina eden, hırsızlık yapan ve içki içenden87 ve müntesibten iman ismini nefy etmiştir. ancak bir ismin gitmesini onlardan gerekli kılmamıştır. onları ebedi cehennem ve inkari küfür olarak saymamıştır. işte namazı terkeden kişi de böylecedir. Bunun bu fiili cuhud küfrü (apaçık, bile bile küfür) değildir. Aynı zamanda ebedi ateşte de bırakan bir fiil değildir. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Emanetinde durmayanın imanı yoktur.”88

(87) Buhari: 5/86, Mezalim bölümünde: Sahabenin izni olmadan nehy babında; İçeceklerde başındaki bölümünü, Haddler bölümünde: Zina, içki içmek... babında; Müslim: 57 ve 102’de; Ahmed: 7316’da rivayet etmişlerdir.

(88) Ahmed: 3/135-154-210-251’de; Beyhaki Sünen’de: 6/288; Ziya: El-Ehadis El-Muttana adlı eserinde 2/234; Enes’den gelen iki yolla rivayet etmiştir. Ceyyid bir hadistir. iki isnadından biri hasen’dir. şahitleri de bulunmaktadır.

Burada o kişiden imanı nefy etmiştir. ancak emaneti koruyamayanın, eda edemeyenin, İslam dininden çıkaran bir küfür işlediği icab etmemekte ve bu manaya gelmemektedir.

ibni abbas, yüce Allah’ın:

“Her kim allah’ın indirdikleri ile hükmetmezseişte onlar kafirlerin ta kendileridir.3 (Maide: 5/44)

ayeti hakkında: “kendisine gittikleri küfr değildir bu” demiştir. Tavus ise: “İbni abbas’a bu ayetten soruldu. O da: “Bu küfürdür. ancak kişinin Allah’ı, meleklerini, kitaplarını ve Rasullerini vb. küfrettiği gibi küfr değildir” dediğini bildirmiştir.

Yine ibni abbas şöyle demiştir:

“Dinden çıkarmayan bir küfürdür.”89

(89) Hakim: Müstedrek adlı eserinde 2/313; ibni abbas’dan Tavus’un yolu ile rivayet etmiştir. Kendisi hadisi sahihlemiştir. Zehebi de onaylamıştır.

Süfyan ibni Cüreyc’ten o da Ata’dan şöyle demiştir:

“Bu, küfrün dışında bir küfürdür, zulmün dışında bir zulm, fıskın dışında bir fısktır.”

İki Fırka Arasındaki Hüküm Faslı Hakkında Fasıla

Bu meselede doğruyu bilmek; imanın ve küfrün hakikatını bilme üzerine bina edilmiştir. Nitekim bunlardan sonra nefy etmek ve ispat etmek gerçekleşir. Küfürde imanda birbirlerine zıt olup, birisi gidecek olursa öbürü yeri işgal eder. Nitekim imanın kendisine asıl olarak birçok şubeleri bulunmaktadır.90

(90) Müellif Rasulullah’ın (s.a.v.): “İman altmış kadar şubedir” hadisine işarette bulunmuştur. (Baki) Buhari: 1/48, İman bölümünde: imanın işleri babında şu lafızla: “İman altmış kadar şube’dir. Haya ise iman’dan bir şubedir.”; Müslim: 35, iman’da: iman’ın şubelerinin adetlerini beyan babında rivayet etmişlerdir.

Her bununla olan şubede iman diye isim alır. Dolayısı ile namaz iman’dandır. Zekat, oruç, hacc, batıni ameller; haya, tevekkül, Allah korkusu ve O’na yakınlaşma vs. hepsi de böylece (iman’dan) olup, yoldan eziyet verecek bir şeyi kaldırmaya dek hepsi bu imanın şubelerinin kapsamında’dırlar. Nitekim eza verecek bir şeyi yoldan kıldırmak bile imanın şubelerinden birer şubedir. işte bu şubenin zail olup gitmesi ile iman gitmez, şehadet şubesi gibi. Dolayısı ile bunlareyin zail olması ile iman mefhumu (tamamı) ile gitmez. Yoldan eziyet verecek bir şeyi kaldırmamak gibi.

aynı zamanda bu iman şubelerinde büyük tefavutlar içeren (aralarında yakınlaşmalar bulunan) şubeler de söz konusudur. Bazı şubeler vardır ki şehadet kelimesi -ki en yüksek şubedir- ona ilhak olmada, böylece de ona yakın olmuş olur. Bazen de yoldan bir eziyet veren şeyi kaldırmaya ilhak olur, böylecede ona yakın olmuş olur.

İşte küfür konusu da böylece olup onunda asıl olarak şubeleri mevcuttur. Nitekim her iman şubesi iman ve her küfür şebesi küfür olarak (adlanır). Haya imandan bir şube olurken, az haya (hayasızlık) ise küfrün şubelerinden olmaktadır. Sadaka vermek iman şubelerinden iken, yalanda küfrün şubelerinden olmaktadır. Namaz, zekat, hac, oruç iman şubelerinden iken, bunları terketmek küfrün şubelerinden iken, bunları terketmek küfrün şebelerinden olmaktadır. Allah’ın indirdikleriyle (kanunları ile) hükmetmek imanın şubelerinden iken, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmemek ise küfrün şubelerinden olmaktadır. Bütün masiyetler küfrün şubelerinden olurken, bütün (allah’a ve Rasulüne) taatlerde imanın şubelerinden olmaktadır.

imanın şubeleri iki kısımdır. Kavli ve fiili. aynı zamanda küfründe kavili ve fiili olmak üzere kısımları ikidir.

Kavli olan iman şubelerinde; imanın zeval bulması ile bu şubenin zevali de gerekmektedir. aynı zamanda imanın zevalini icab ettirecek fiili şubede bu böylecedir. (İman bulunduğu taktirde şubeleri de bulunmakta, şubede imanın olması demek kulda iman vardır demektir). aynı zamanda kavli ve fiili küfür şubeleri de böylecedir. Kişi ihtiyarı ile kelime-i küfür söylediği vakit bu küfür şubelerinden bir (kavli) küfür şubesi olmakta, puta taptığı, mushafla alay ettiğinde bu fiili küfür şubelerinden olmaktadır. işte bu asıldır.

İşte burada başka bir asıl daha vardır ki; o da imanın hakikati kavl ve amelden mürekkeptir. Kavl 5söz) ise iki kısımdır:

a) Kalbin sözü -ki bu itikattir-,

b) Dilin sözü: Bu da İslam kelimesini söylemektir.

Amel de iki kısımdır:

a) Kalbin ameli: Bu da niyyeti ve ihlasıdır.

b) Oganların amelidir.

şayet bu dört şey gidecek olursa iman tamamı ile gidiverir. Kalbin tasdiki gidecek olursa diğer parçaların bir fonksiyonu kalmaz. Çünkü kalbin tasdik etmesi, itikad ve oluşmasında faydalı olması için şarttır. Kalbin ameli de doğru bir itikat ile beraber zail olacak olursa, işte bu mürcie mezhebi ile Ehli Sünnetin aralarındaki savaştır. Nitekim Ehli Sünnet imanında yok olabileceğine icma etmişlerdir. Kalbin amelinin sönmesi ile beraber tasdik etmenin fayda vermeyeceğinde de icma etmişlerdir. iman’da kulun muhabbeti ve teslimiyetidir. Nitekim bu; iblis’e, Firavun’a ve kavmine, yahudilere ve Rasulullah’ın (s.a.v.) doğruluğuna inanan, hatta gizli ve açık olarak bunu ikrar edip: “O yalancı değildir” diyen “ancak biz tabi olmayız, sana iman etmeyiz” diyen müşriklere bile fayda vermemiştir. Dolayısı ile iman, kalbin amelinin gitmesi ile gidiyorsa, o zaman organların amellerinin en büyüğünün yok olması ile yok olduğu inkar edilmeyecek bir gerçektir. Özellikle de kalbin sevgi ve inkiyadına zorunlu değilse -ki önce de takriri geçtiği gibi kesin olan bir tasdikin olmayışında bu gerekli bir konudur- o zaman kalbin itaat etmeyişi, organların itaat etmeyişini gerekli kılar. öyleki kalp eğer itaat edip teslim olsa organlarda itaat ederler ve teslim olurlar. Taatinin ve tesilimiyetinin olmayışı, itaatı gerektiren tasdikin olmayışını gerekli kılar. Nitekim o da imanın hakikatıdır. Çünkü iman sadece tasdik etmekten ibaret değildir. az önce açıklamasında geçtiği gibi. İman şüphesiz itaatı ve teslimiyeti ( ameli vs.) yi icab ettiren bir tasdiktir. Hidayet de böylecedir. Hidayet sadece hakkın bilinmesi ve beyan olunması demek değildir. Bilakis hidayeti bilmek ittibasına uymayı ve (yaşamayı) gerekli de kılar. Gereği gibi de amel etmeyi de gerekli kılar. şayet ilk olarak olan hidayet diye isimlendirilecek olsa, işte bu “hidayet bulma” manasındaki bu içerii tam icab ettiren hidayet olmamış olur. Tıpkı itikadın sadece tasdik olduğunda olduğu gibi. Tasdik olarak isilense de... Lakin bu imanı gerekli kılan tasdik olmamıştır. Dolayısı ile sen bu konunun aslına tüm gözlemlerle bir müracaat et!91

(91) Sözünün özü; şüphesiz ki iman demek; her tasdik edilen şey olmayıp, tam anlamıyla teslimiyet gösterilip, boyun bükülen bir teslimiyetteki tasdiktir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: “Kalpleri ona inandığı halde zulüm ile büyüklenmeleri sebebi ile onları inkar ettiler.” Dolayısı ile, imanın zıddı olan cahd (bilerek inkar)da hem kesin inanmaları ve hem de bunu tasdik etmeleri bir arada bulunmuştur.

İtikadi Küfür ve Ameli Küfür Hakkında Fasıla

Burada işte başka bir asıl konu daha vardır! Bu da küfrün iki tür olduğu konusu: ameli küfür ve içinde cuhud ve inad bulunan küfür.

Cuhud küfrü (bilerek inkar etmek) şudur: Rasulullah’ın (s.a.v.) allah’ın katından getirdikleri şeyleri bilerek inkar, Allah’ın isimlerine, sıfatlarına, fiillerine ve ahkamlarına da inat etmektir. işte bu küfür her yönü ile imana zıtlık arz eder.

Ameli küfre gelince; bu da imanı götüren ve götürmeyen olarak ayrılmaktadır.

Mesela: Puta tapmak, Kur’anla dalga geçmek, Rasulullah’ı (s.a.v.) öldürmek. Ona sövmek imanı götürür.

Mesela: Allah’ın indirdiklerinin dışındakilerle hüküm etmek, namazı terketmek ise kesinlikle ameli küfürden sayılmaktadırlar. Bu kişiden küfürismini allah’ın ve Rasulü’nün itlak etmesinden sonra nefy etmek mümkün değildir.

Allah’ın indirdiklerinin dışındakilerle hükmeden kafir olur. aynı zamanda namazı terkeden de Rasulullah’ın (s.a.v.) nassı ile kafir olur.92 Lakin bu ameli küfür olup itikadi küfür değildir.

(92) Sayfa: 46’da geçen hadise işaret etmiştir.

Nitekim, yüce Allah, kendi kanunları ile hükmetmeyenin kafir olduğunu, Rasulullah (s.a.v.) ta namazı terkedenin kafir olduğunu isimlendirdikleri halde bunları işleyene küfür ismi itlak edilemez demek mümteni bir konudur. Muhakkak kiRasulullah (s.a.v.) zina işleyen, içki içen ve hırsızlık yapan kimseden iman ismini nefy etmiştir.93 aynı zamanda komşusu kendisinden emin olmayandan da iman ismini nefy etmiştir. Nitekim kenidisinden iman ismi nefy olunca işte o zaman bu amel bakımından kafir olmuş olur. Kendisinden cuhud ve itikad küfrü nefy olmuş (bulunmamış) olur.

(93) Sayfa: 52’de geçmişti.

aynı zamanda Rasulullah’ın 5s.a.v.):

“Benden sora kafirler olarak dönüpte birbirinizin başlarını vurmayınız.”94 hadisi de yine böylece olup, ameli bir küfürdür. Yine hadiste geçen:

“Her kim kahine giderse onu doğrularsa ya da dübüründen hanımını yaparsa şüphesiz Muhammed’e indirilene küfr etmiş olur.”95

kavli de böylecedir. Hadiste şöyle de buyurulmuştur:

“Bir kimse kardeşine: “ey kafir!” der ise kisinden birisine döner.”96

(94) Bu veda hutbesinde Rasulullah’ın (s.a.v.) uzun hutbelerinden alınan bir parçasıdır. Buhari: 3/458-459, Hacc bölümünde: Mina günlerinde hutbe babında ve fitne bölümünde: Benden sonra kafirler olarak dönüpte birbirinizin başlarını vurmayınız babında rivayet etmiştir. Başkaları da rivayette bulunmuştur. Müslim: 1679, Kasame bölümünde: Kanların haram olduğu babında; Ebu Davud: 1/1947, Hacc bölümünde: Haram aylar babında rivayet etmişlerdir.

(95) Bak. Sayfa: 51’de geçen adisin tahricine.

(96) Suhari: 10/428, Edeb bölümünde: Kim tevilsiz kardeşini tekfir ederse dediği gibi olur babında; Müslim: 60, iman bölümünde: Kardeşine; ey kafir diyen bir kimsenin hali babında. Muvatta: 2/984, Kelam’da: kelam’da (sözde) mekruh olanlar babında rivayet etmişlerdir.

şüphesiz Allahu Teala, kitabından, bazısı ile amel eden ve bazısını da terkeden hakkında, amel ettikleriyle mü4min, etmedikleri ile de kafir ismini kullanmıştır. ayette buyurduğu şöyledir:

“Hani sizden, birbirinizin kanını dökmeyin ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın.”

diye söz almıştık. Sonra kabul ettiniz. Hala da şahitlik etmektesiniz.

(Bu sözünüzden) sonra işte sizler yine birbirinizi öldürüyor, içinizden bir kısmı yurtlarından çıkarıyor ve onlara karşı günah ve düşmanlıkla birleşip yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esir olarak gelirlerse fidye verip onları kurtarınız. Halbuki onların çıkarılması size haram kılınmıştır. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıyorsunuzda bir kısmını da inkar mı ediyorsunuz? içinizden böyle yapanların cezası, dünyada horlanmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise azabın en şiddetlisine döndürülürler. allah (c.c.) yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara: 2/84-95)

Bu ayetle yüce Allah; onların emr olundukları misaki (sözü) ikrar ettiklerini ve buna sarıldıklarını haber vermiştironların bunu tasdik etiklerine delalet etmektedir. aynı zamanda birbirlerini öldürmeyeceklerine, kimisi kimisini yurtlarından da kovmayacaklarına dadelalet etmektedir. daha sonra da Allah’ın emrine karşı geldiklerini, onlardan bir grubun başka bir grubu öldürdüğünü ve onlardan kimisini yurtlarından kovduklarını haber vermiştir. işte bu da kitaptan onlara karşı aldığı küfürlerini agöstermektedir. Sonra da bu fırkadan esirler geldiği zaman da onlara karşı fidye verdiklerini haber veriyor. işte bu da kitaptan onlara alınan bir iman’dır. Nitekim misakta (ahitte) amel ettikleri kadarı ile mü4minler olmaktadırlar. Terkettikleri (ahit)ten dolayı da kafirler olmaktadırlar. Nitekim ameli iman ameli küfre zıtlık arz eder. itikadi iman’da itikadi küfre zıtlık arz eder.

Rasulullah (s.a.v.) bizim ayet hakkında söylediklerimizi sahih hadiste şöyle ilan etmiştir:

3Müslümana sövmek fasıklık, öldürmek ise küfür’dür.”97

(97) Sayfa: 51’deki hadisin tahricine bak.

Hadiste, öldürülmesi ile sövülmesini ayırt etmiştir. iki hasletten birisini fısk birisini de küfr diye belirtmiştir. şüphe yok ki burada kastettiği ameli olan küfür olduğudur. itikadi küfür olduğu değil. Nitekim ameli küfür kişiyi islam dairesinden çıkarmaz ve İslam dininden tam anlamı ile götürmez. Tıpkı zinakar, hırsız, içki içen, İslam’dan çıkmadıkları gibi. Buna binaen iman ismi de bundan zail olmuştur ama!

İşte bu tafsilatlı açıklamalar, kitabullahi, gereksinimleri ile İslam4ı ve küfrü çok iyi bilen sahabelerin sözleridir. Bu meseleler de ancak onların telakkileri sonucu gelmiştir. Çünkü sonradan gelen -müteahhirler- onların maksatlarını anlamamışlardır ve iki gruba ayrılmışlardır:

Bir grup: Büyük günahları işleyenleri dinden çıkarmış ve ebedi cehennemde olacaklarını söylemiştir.

Bir grup da: Onları imanları kamil mü4minler olarak görmektedirler.

işte bu iki grupta aşırıya kaçmış ve sakatlık yapmışlardır. Yüce allah Ehli Sünneti bu eşsiz yola ulaştırmış dinler arasında İslam nasıl ise mezhepler arasında da vasat görüşlü olarak yine ehli sünneti kılmıştı. İşte buradaki, küfrün dışında bir küfür, nifakın dışında bir nifak, şirkin dışında bir şirk, fıskın dışında bir fısk ve zulmün dışında bir zulümdür.

Süfyan b. Uyeyne, o da Hişam b. Cuheyr, o da Tavus’dan, o da ibni abbas’dan:

“Her kim Allah’ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide: 5/44)

kavli hakkında şöyle demiştir:

“Buradaki kendisine gittikleri küfür değildir.”98

(98) Sayfa: 51’de geçmişti.

Abdurrezzak dedi ki:

“Bizlere Mamer haber verdi. O da Tavus, o da babasından şöyle demiştir: ibni abbas’a, yüce Allah’ın:

“Her kim allah’ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.3 (Maide: 5/44)

ayeti hakkında soruldu. Kendisi de:

“Bu onlara küfürdür. ancak Allah4a, meleklerine, kitaplarına, Rasullerine küfreden gibi küfür değildir” demiştir. Başka bir rivayette de şöyle demiştir:

“Dinden çıkarmayan bir küfürdür.” Tavus ise:

“Bu İslam’dan çıkarmayan bir küfürdür” der iken, Veki, o da Süfyan’dan o da ibni Cüreyc’den ve o da ata’dan: Küfrün dışında bir küfürdür, zulmün dışında bir zulümdür, fıskın dışında bir fısktır” demiştir.

Nitekim ata’nın söylemiş olduğu bu söz -anlayan kimse için- Kur’an’da da açıklanmıştır. Çünkü yüce Allah, indirdikleri ile hükmetmeye ne kafir ismini vermiştir. Rasulüne indirdiklerini bilerek inkar edeni de kafir diye isimlendirmiştir. Kafirler aynı seviyede olmamaktadırlar. Kafir zalilarak da isimlenir. şu ayette olduğu gibi:

“Kafirler zalimlerdir.” (Bakara: 2/254)

Yüce Allah nikah, talak, rica, hali konularında Allah’ın sınırlarını aşanlara da zalim demiştir. şu ayette olduğu gibi:

“Her kim Allah’ın sınırlarını aşarsa nefsine zulmetmiş olur.” (Talak: 65/1)

Allah’ın nebisi Yunus (a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim muhakkak ki ben zalimlerden oldum.” (Enbiya: 21/78)

Allah’ın saf kulu Adem (a.s.) şöyle demiştir:

“Rabbimiz! Biz nefislerimize zulmettik.” (A’raf: 7/23)

Allah’ın kelimesi olan Musa (a.s.) da şöyle demiştir:

3Rabbim! Ben nefsime zulmettim. Beni bağışla!” (Kasas: 28/16)

İşte buradaki zulümler (hakiki) manadaki gerçek zulümler değildir.

Kafir aynı zamanda fasık olarak da isimlenir. ayette buyurulduğu gibi:

“O, bununla fasıklardan başkasını saptırmaz. onlar ki Allah’ın ahdini sağlamlaştırdıktan sonra bozarlar.” (Bakara: 2/26-27)

Bir ayette ise:

“Muhakkak ki biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunlara fasıklardan başkası küfretmez.” (Bakara: 2/99)

buyurmuştur. işte böylece ayetler Kur’an4da çokca bulunmaktadır.

Yüce allah mü4mine de fasık ismi verdiği mevcuttur.

ette buyurulduğu gibi:

3ey iman edenler! Eğer bir fasık size haber getirirse (bilgisizce bir kavme sataşıp da sonra da pişman olmamak için) iyice araştırın.” (Hucurat: 49/6)

Bu ayet ibni ebil as’ın hükmü hakkında nazil olmuştur. Kendisi (sakat manadaki) fasık gibi fasık birisi değildir. allala şöyle buyurmuştur:

“Muhsan (iffetli kadınlara) iftira atanlar dört tane şahit getiremezlerse, onlara seksen celde vurunuz. Ebediyyete dek de onların şahitliklerini kabul etmeyiniz. Nitekim onlarda fasık kimselerdir.” (nur: 24/4)

İblis hakkında:

“Rabbinin emrinden fasıklaştı 5çıktı).” (kehf: 18/5)

buyurdu.


“Her kim bu aylarda haccı (kendisine) farz kılarsa, kötü söz söylemesin ve fısk işlemesin.” (bakara: 2/197)

ayetindeki (sakat manasındaki) fısk değildir.

Küfür iki çeşittir, zulüm iki çeşittir, fısk iki çeşittir. aynı şeklide cehalet de iki çeşittir.

1- küfri olan cehalet: allah bu konu hakknıda şöyle buyurmuştur:

“Af et, iyilikle emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’raf: 7/199)

2- Küfrü olmayan cehalet: Allah bunun hakkında ise şöyle buyurmuştur:

“Allah4ın tevbelerini kabul edeceği kimseler kötülüğü ancak bilmeden yapanların, sonra da çarçabuk tevbe eden kimselerinkidir.” (Nisa: 4/17)

şirk ve Nifak iki Kısımdır

şirk de böylece olup iki kısımdır. Dinden çıkaran şirk -ki bu da aynı zamanda büyük şirktir- öbürüde dinden çıkarmayan şirk. Bu da küçük şirktir. Bu aynı zamanda ameli şirk de olmaktadır. Riya gibi.

Allahu Teala büyük şirk hakknıda şöyle buyurmuştur:

“Her kim Allah4a ortak (şirk) koşacak olursa, allah ona cenneti haram kılar ve yeri de ateştir.” (Maide: 5/72)

Bir ayette de şöyle buyurmuştur:

3Kim allah4a ortak koşarsa o, sanki semadan düşüp kuşların kaptığı yahut rüzgarın kendisini uzak bir yere attığı kimseye benzer.” (Hac: 22/31)

Riya şirki hakknıda ise şöyle buyurmuştur:

“Her kim Rabbi ile kavuşmayı arzuluyorsa salih amel işlesin ve ibadetinde Rabbine kimseyi ortaklaşmasın.3 (Kehf: 18/11)

Küçük şirk hakkında bir hadis ise şöyledir:

“Her kim Allah’tan başkasına yemin ederse ortak koşmuş olur.”99

(99) Ebu Davud: 3251; Tirmizi: 1535; Ahmed ve Hakim rivayet etmişlerdir. Hakim de sahihlemiştir.

Ebu Davud ve başkaları rivayet etmiştir. Bilindiği gibi, allah’tan başkasına yemin etmek kişiyi dinden çıkarmaz. kişiyi kafirlerin hükmü pozisyonuna getirmez.


Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə