TÜRK
İ
YE'DE ÇA
Ğ
DA
Ş
LA
Ş
MA
İbrahim'in yeni coğrafya buluşlarıyla Avrupa ticaretinin dünya ölçüsünde
genişlemekte olduğunu, Amerika kıtasının bulunuşunun önemini bildiği de görü-
lüyor. Bundan ötürü, fizik ve astronomi gibi bilimlerle bugünkü jeopolitik anla-
mındaki coğrafya bilgisinin devlet yönetimindeki önemi üzerinde durur. Bu bilgi-
lerin gelişmediği bir ülkede güçlü bir devlet olamayacağını anlatır. Dünyadaki de-
ğişikliklerin farkında olmayan, coğrafya bilgisinden yoksun olan adamların elinde
devlet yönetmek pusulasız gemi yürütmek gibi bir şeydir. Avrupalıların yeni kıta-
daki ve eski kıtayı çevreleyen denizlerdeki gelişmelerine karşılık (Risâle-i İslâmi-
ye'sinde, Papalık'a karşı kurtarıcı bir güç olarak bel bağladığı) Osmanlılığın ve bütün
İslâm dünyasının derin bir cehalet içinde kalmasının tehlikelerini anlatır. Böyle
kişilerin yönetiminde İslâm ülkelerinin bir gün Avrupa devletlerinin egemenliği
altına gireceğini haber verir. Avrupa'dan ders alan, oradaki gelişmelerin en yararlı
olanlarını seçmesini bilen Petro'nun nasıl başarı kazandığına işaret eder. Os-
manlı devleti de aynı şeyi yapmazsa ileride Osmanlı ülkelerinin Rusya karşısında
güçsüz ve yoksul kalacağını da haber verir.
Bu vesileyle İbrahim, ilk defa olarak Avrupa'da yeni askerlik kuruluşlarını
(nizamlarını,
ordorınance'larının), bu kuruluşların gerektirdiği silâh
değişikliklerini, taktik ve strateji yeniliklerini anlatırken "nizam-ı cedit" terimini
kullanır. Bu terimi ilk kez kullanan odur. "Nizam" terimi eski bir Osmanlı
terimidir; "dünyanın değişmemesi gereken geleneksel düzeni" demektir. İbrahim
geleneksel düzen anlayışı yerine
çağdaş düzen kavramını ilk getiren adamdır.
İbrahim'in "nizam-ı cedit" dediği modern Avrupa ordu kuruluşları ve savaş
yöntemleri hakkındaki fikirleri kitabın üçüncü bölümünde biraz ayrıntılara gider.
Avrupalıların tertip ve tanzim esaslarını toplayan kanunlarını ve kitaplarını
Latince eserlerden incelediğini söylediğine göre, daha sonra Osmanlılar arasında
çevirisi ile tanınmış olan Raimondo Montecuccoli'nin Commentarii bellici adlı
eserini okumuş olması çok muhtemeldir. Basılmamış olarak kalmış olmakla
birlikte Osmanlıca'ya çevrilmiş olan bu yapıtı çevirenin İbrahim Müteferrika
olduğunu tahmin edenler de vardır.
25
Montecuccoli'nin savaş kuramının getirdiği yeni görüşler şöyle özetlenebilir:
Yeni genel savaş kavramına göre savaşı yürüten başlıca ilkeler savaş amacının
belirlenmesi, ordunun hareketliliği, şaşırtmanın önemi, taşıtların ve yolların öne-
mi, yedek güçlerin bulundurulması, daimi ordu beslenmesi ve bunu destekleye-
cek malî kaynakların sağlanmasıdır. Bu açılardan Osmanlı ordu sistemini de ince-
ler. Onun hem örnek olacak yanlarını, hem kendi zamanındaki geri kalmış yanla-
rını belirtir. Paralı asker orduları yerine, toplumun sivil nüfusundan devşirilerek
toplumdan ayrı tutulan kapalı bir kurum olarak eğitilmiş daimi ordu kavramının
54
İ
LK A
Ş
AMA
en iyi örneğini Osmanlıların geliştirdiğini anlatır. Bu ordunun kendi zamanındaki
kusurlarının başında, Osmanlı silâhlarının çağdaş ilerlemenin gerisinde kaldığını
gösterir. Toplan gösterişli ve korkutucudur,- fakat hareketli ordular karşısında işe
yaramazlar; battal ve ağırdırlar. Ordunun saf nizamları da çağdaş nizamların geri-
sinde kalmıştır. Bir orman sıklığını andıran bu ordu, kişisel cesarette üstün olmakla
birlikte yeni savaş yöntemleri kullanan, ateş gücü üstün, yeni silâhlarla dona-
tılmış olan bir ordu karşısında disiplinini yitirir, panik başlar. Komuta birliği yok-
luğundan ötürü paniğin arkasından askerin kaçmaya, önüne geleni yağmalama-
ya koyulması gelir.
26
Kitabın üçüncü bölümünde İbrahim de Montecuccoli gibi Osmanlıların eski-
miş savaş yöntemlerini uzun uzadıya eleştirdikten sonra, Osmanlı ordularının ye-
nilmesinin bu eskimiş yöntemlerin uygulanması yüzünden olduğu sonucuna va-
rır. Başlıca kusuru, Batı dünyasındaki askerlik yöntemlerini, yeni ordu örgütlerini,
askerlik eğitimini öğrenmemekte, Batı dünyasından habersiz kalmakta bulur.
Coğrafya bilgisine ve askerlikte haberalmaya fazla önem vermesi de bununla ilgi-
lidir. Bir bölümde yeni askerî üniformanın önemini (s. 35), askerî disiplinin anla-
mını (s. 36), alayların [regiment, Batı dillerinde Latince "nizam" sözcüğünden
gelen bir sözcüktür. Onun için İbrahim yeni yöntem alay ya da regiment sözcü-
ğünü "nizam" sözcüğü ile çevirmiştir) tertip ve nizamından, savaş sırasındaki dü-
zenlenişlerinden (s. 37) söz eder ve ilk kez "infantri" (piyade), "baylonta" (sün-
gü), "grandiz", "dragun" (karabina ile silâhlı bindirilmiş piyade), "kavalerya"
(ateşli silâhlı süvari), "karaol" (piyadenin tek saf halinde fakat zikzaklı olarak dü-
zenlenerek ateş gücünün artırılması yöntemi), "parola" terimlerini kullanır (s. 39-
41). Avrupalıların "ihdas eyledikleri nizam-ı cedid-i ceyşiyye ve hud'a-i harbiyye
ve hîyel-i askeriyyelerini" öğrenmenin ve uygulamanın kaçınılamaz olduğunu
anlatır. Bizim açımızdan en önemli yanı, İbrahim Müteferrika'nın Osmanlı askerî
gücünün çökmesinin en önemli nedeninin asker ile sivilin birbirine karışmış olu-
şu üzerine parmak basmasıdır (s. 23). Bu noktanın önemini ileride yeniçeri soru-
nunu tartıştığımız zaman daha iyi kavrayacağız.
4. Basımcılık
İbrahim Müteferrika'nın Türk çağdaşlaşma tarihinde daha çok tanınmış olan
yanı, yani ilk Türkçe matbaanın kurucusu oluşu da onun eski vatanındaki çevre-
sinin koşullan altında özel anlam taşır. Erdel ve Macaristan, Orta Avrupa'da mat-
baacılığın çabuk yerleştiği yerler olmuştu. Bunun, yukarıda anlattığımız din tar-
55