Niyazi berkes tüRKİYE'de çAĞDAŞLAŞMA



Yüklə 5,75 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/283
tarix04.11.2017
ölçüsü5,75 Mb.
#8492
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   283

TÜRK

İ

YE'DE ÇA



Ğ

DA

Ş



LA

Ş

MA



 

voyvodasına emir verilmiştir. 16. yüzyılda İstanbul’da kağıt yapılıyor idiyse de bu 

yalnız hattatlara yetecek kadardı. Belki de yapılan kâğıt, basıma elverişli olmayan 

cinstendi. Onun için dışarıdan kâğıt ithalinden tasarruf edilmesi düşüncesiyle 

İbrahim Müteferrika kâğıt sanayiinin kurulmasını teklif etmiş, 1744'te Hotin'den 

Aslan adlı bir Yahudi Polonya'ya gönderilerek oradan üç kâğıt ustası getirtilmişti. 

Ustalarla yapılan mukavele gereğince tezgâhı kurmak için gereken araçları ve 

malzemeyi mirî hazine sağlayacak, yapılan kâğıtlar mirîye ait olacak, ustaların yol 

ve geçim harcamaları ödenecek, bir yıl sonra yerli ustalar yetiştirip kendilerine 

3.000 kuruş (tahminime göre 1.500 altın) mükâfat verilerek yurtlarına 

yollanacaktı.  İbrahim, kurulacak tezgâhta yılda 1.000 top kâğıt yapılabileceğini 

bildiriyordu.

 

1742'de İbrahim Müteferrika orduda bir göreve atandığından matbaanın ça-



lışması durdu. Pek muhtemel olarak henüz yeterli kâğıt üretimi de olmadığından, 

onun ölümünden sonra matbaa bir süre çalışmadı. Ancak ölümünden iki yıl sonra, 

1747'de Müteferrika'nın yetiştirdiği eski Rumeli kadısı  İbrahim ile eski Anadolu 

kadısı Ahmet'e matbaa imtiyazı "müşterek malikâne" olarak verildi.

42

 Matbaayı 



yürütecek bu kişilerin de ulemâdan olduğunu görüyoruz.

 

1749'da ustalar kâğıt yapımına başladılar. Ancak 1755'te, yani sekiz yıllık 



bir durgunluktan sonra, önce 1.000 nüsha olarak basılan Vankulu sözlüğü'nün 

yeni baskısı yapıldı. Fakat ondan sonra da dokuz yıl, yani 1764'e kadar yine ba-

sım yapılmadı. Bu tarihte, ileride adına rastlayacağımız Fransız elçisi Choiseul-

Gouffıer'nin Fransız Elçiliği'nde matbaa kurma teşebbüsü esnasında bu matbaayı 

alması tehlikesi çıkınca, tarih yazan Raşit ve Vasıf Efendiler'e yeni bir matbaacılık 

imtiyazı verildi. Bunlar ancak Sami-Şakir-Subhî tarihi ile İzzî tarihini ve Arapça 

üzerine bir kitap basabildiler. Matbaa, tâ III. Selim zamanına kadar bundan başka 

yayın yapamadı.

 

Müteferrika zamanında 14 yıl içinde toplamı 23 cilt tutan 17 eser basılmıştır. 



Bunların 11 tanesi tarih, 3 tanesi dil, 3 tanesi faydalı bilimler (coğrafya, mıknatıs, 

askerlik) üzerinedir. Watson'un hesaplamasına göre toplam baskı adedi 

13.200'dür. Kitapların bazıları 1.200, bazdan 1.000, bazıları 500 nüsha basılmıştır. 

Bu hesaba göre yılda ortalama 1,2 eser ya da 1,5 cilt ve 850 nüsha basılmıştır.

43

 

Önemli noktalardan biri de fiyat sorunudur. Vankulu sözlüğü'ne 35 kuruş fi-



yat konmuştu. Tahminimiz doğru ise, 35 kuruşun o zamanki altın rayici 10 altına 

karşılıktır. 1768'den sonra kuruşun altın rayici daha da düşmüştür. Bundan, ba-

sılı kitabın ne denli pahalı bir nesne olduğunu görüyoruz. Fakat sözü edilen fiyat-

landırmadan maksadın medrese öğrencilerine ucuz kitap sağlamak olduğu söy-

lendiğine göre, yazma kitapların o zaman bundan da pahalı olduğu anlaşılıyor, 

iki ciltlik Vankulu sözlüğünün hepsi satılmıştı. Sözlük ve tarih kitaplarından baş-

 

62

 



İ

LK A


Ş

AMA


 

kalarını  öğrencilerin aldığından şüphe edilebilir. Bunları herhalde zamanın bü-

yükleri almıştı. Tahminlerimiz doğru ise, matbaa yükseköğretim öğrencilerinin ki-

tap ihtiyacını karşılamaktan uzak kalmıştır. Din bilimleri üzerine yazılmış kitaplar 

ise tümüyle hattatlara bırakılmıştı. Bu dönemde yazılan kitaplarla yapılan çeviriler 

de yazma olarak kalmıştır.

44

 

Kitap pahalılığının ve kıtlığının cahilliğin genişlemesine ne denli etkisi oldu-



ğunu tahmin etmek güç değildir. Ulemâ ocağından matbaaya karşı bir tepki gel-

memekle birlikte, bol ve ucuz kitap ihtiyacını hissetmekten gelen bir baskı da ol-

mamıştır. Lâle Devrinde başlamış olan geniş bir edebiyat ve bilim yazarlığının, 

Batı bilim eserleri çevrilmesinin çağdaş ve güçlü bir fikir hayatı yaratmakta etkisiz 

kalışının nedenlerini bu teknik ve ekonomik darlıklarda aramak gerekir.

 

5. Askerlik



 

Çağdaş yöntem ve örgütleri benimseme işinde, basım ve bilim hayatı alanında 

gördüğümüz yavaşlığı, kesintileri, verimsizliği, askerî yenilikler alanındaki uy-

gulamalarda da görürüz.

 

1730 yeniçeri ayaklanmasına değin geçen yıllarda yapılan biricik iş, Haydar-



paşa sahrasında Avrupa yöntemli tâlimlere başlanması olmuştur. Bu ilk yenilik 

hakkındaki bilgilerimizin kıtlığı, yapılan işin ne kadar önemsiz, ne kadar geçici ol-

duğunu gösterir. Bildiğimiz, bostancı ocağından seçilen askerlerden bir birlik ku-

rularak tâlimlere başlandığıdır. Bu kararın ya da fikrin kimden geldiğini, tâlimleri 

kimlerin yaptırdığını bilmiyoruz.

 

Yalnız seçilen 300 gencin bostancı ocağından alınması ilginçtir. Bu ocak, ye-



niçeri ocağının dışında padişaha ve saraya en yakın ocaktır. Geleneksel olarak bu 

ocağa Bosnalı devşirmeler alınırdı. Bu en seçkin, yakışıklı, güçlü askerler padişa-

ha en sadık kullardı; sarayın ve padişahın, bugünkü deyimle "muhafız alayı" idi-

ler. Yalnız sarayın değil, İstanbul çevresinin ve Boğaz'ın inzibatından da bunlar 

sorumlu idiler. Komutanları sarayın önemli adamlarındandı; dış hizmete çıktıkları 

zaman yüksek mevkilere atanırlardı. Demek ki ilk yenilik girişimi böyle güvenilen 

bir ocaktan alınan kişilerle başlatılmıştır.

45

 75-80 yıl kadar önce Rusya'da Petro 



zamanında mevcut askerî örgütleri yenileme girişiminde olduğu gibi, Osmanlılarda 

da yenileme işine saraya yakın bostancılarla başlanmış olmasının 1730 yeniçeri 

ayaklanmasında rolü bulunduğunu tahmin ediyoruz. Bu ayaklanma üzerine bu 

tâlimlere son verilmiştir. Bu ayaklanma bastırıldıktan sonra, ihtimal ki, yine 

yeniçerilere karşı bir düşünceyle 1732'de tımarlı ordusunun düzenlenmesine çalı-

 

63



 


Yüklə 5,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə