XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 4,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə38/187
tarix12.10.2018
ölçüsü4,61 Mb.
#73678
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   187

83 

 

author H. R. Romer wrote that Turkish tribes who came from Middle Asia began to migrate 



to the West direction from the beginning of XI century. But H. R. Romer did not mention 

about  the  Turkish  culture  which  roots  concern  to  ancient  times  definitely  in  Azerbaijani 

territory. The researcher includes Oghuz and Seljuk tribes to Turkish tribes. He wrote: “Two 

of  these  tribes  considered  to  be  more  substantial  for  their  close  relations  with  Ottomans. 

These are Qaragoyunlu and  tribe unions, probably, before they were one tribe, but then they 

seperated”.  Although  Romer  mentioned  that  Qaragoyunlu  and  Aggoyunlu  beonged  to 

Turkish origin, he called the state formed by these tribes Iranian, and thus made a historical 

mistake.  



Keywords: tribe, migration, origin,Qaragoyunlu and Aggoyunlu 

 

 

 

 


84 

 

KİMLİK VE KÜLTÜR DEĞİŞİMİ BAĞLAMINDA TANZİMAT DÖNEMİ 



(1839-1876) 

Erol Çiydem  

 

1.

 

Araştırmanın Konusu ve Problemi 

Türk  modernleşme  tarihinin  milat  noktası  olarak  gösterilen  Tanzimat  Dö-

nemi’nde  Osmanlı  toplumundaki  kimlik  ve  kültürel  yapının  değişimi  çalışmanın 

konusunu oluşturmaktadır. Tanzimat dönemi hakkında şimdiye kadar birçok tartış-

ma yapılmış ve birtakım çalışmalar ortaya konmuştur (Karpat, 2005; Akyıldız, 1993; 

Berkes,  1981;  Davison,  1963/2005;  Engelhardt,  2010;  İnalcık  ve  Seyitdanlıoğlu 

(Ed.), 2011; Kaynar, 1985; Kurdakul, 1997; Komisyon, 1999; 2000 Okumuş, 1999; 

Shaw S. J. ve Shaw E. K., 1976/2010 vb.). Ancak bu çalışmaların birçoğunda, sadece 

Tanzimat dönemine yoğunlaşılmadığı gibi, Tanzimat dönemindeki kimlik ve kültür 

değişimi üzerine yönelik bulgulara da yeterince yer verilmiş değildir. Tanzimat dö-

neminde kültür ve kimlik yapılarında meydana gelen değişim, Cumhuriyete giden 

yolu ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki toplumsal yapıyı analiz etmemizde temel ola-

caktır.  

2.

 

Çalışmanın Amacı 

Tanzimat döneminin Osmanlı toplumunun kimlik ve kültürel yapısı üzerin-

deki etkilerini ortaya koymaktır. Bu amaç altında; 

1-Osmanlı  toplumundaki  kimlik  yapısının  dönüşümü  açısından  Tanzimat 

Fermanı’nın önemi nedir? 

2-Osmanlı  toplumundaki  kültürel  yapının  dönüşümü  açısından  Tanzimat 

Fermanı’nın önemi nedir? 

sorularına da cevap aranmıştır.  



3.

 

Yöntem 

  Araştırma tarama modelinde olup nitel araştırma yöntemlerinden doküman 

incelemesi ile birlikte analitik yöntem kullanılmıştır.  

4.

 

 “Kimlik” Yapısının Dönüşümü Açısından Tanzimat Dönemi 

Modern devletin en önemli özelliklerinden birisi egemenliği altındaki toprak 

parçası  üzerinde  bulunan  vatandaşlarının  ortak  kimliğini  tanımlamasıdır.  Bu  ta-

nımlama  bir  zorunluluktur.  Milliyetçilik  akımının  etkisi  devletleri  böyle  bir  yola 

sevk etmiştir. Modern dönem ulus-devletlerin çağıdır. Eisenstadt (2007) “Modern-

leşme Başkaldırı ve Değişim” adlı eserinde, bütün toplumlarda var olan farklı grup-

lar ve toplumsal sınıflar arasındaki çıkar çatışmalarının bütün toplumlarda olduğunu 

dile  getirmiştir.  Ancak  bu  çatışmaların  merkezileştirilme,  potansiyel  olarak  karşıt 

olan gruplaşmaları birleştirme, bunların tüm topluma yayılmış olan organizasyon-

larından, toplumsal ve siyasi kimlik sembollerinden faydalanmanın sadece modern 

toplumlara özgü olduğunu eklemiştir (42).  

Herhangi bir bilimsel tanımı olmamasına rağmen, XIX. yüzyılda Milliyetçilik 

denen  kuram  hızla  yayılmaya  başlamıştır.  1789  Fransız  İhtilali  sonrası  Napolyon 

savaşları milliyetçilik denen şeyin tüm Avrupa’ya yayılmasına sebep olmuştur. An-

cak milliyetçilik iki yönlü işlev  görmeye başlamıştır. Bir taraftan feodal yapılara, 



85 

 

birleşip bir ulus olma fırsatı sunarken, diğer taraftan İmparatorluk yapıları için büyük 



bir tehdit halini almıştır. Milletler inanç, dil, ırk ayrımına tabi tutulmaya başlanılmış-

tır. Ancak coğrafya olarak böyle bir ayrım XIX. yüzyıl başlarında henüz tam mana-

sıyla yoktur. Zaten sorun da bu noktada başlamıştır. Etnik olarak çok farklı yapıları 

içlerinde  barındıran  İmparatorluklar,  milliyetçilik  dalgası  karşısında  kendilerini 

isyanların içinde bulmuşlardır. Sonraki süreçte İmparatorluklar için en önemli uğraş 

milliyetçiliğe karşı tedbir aramak olmuştur.  

Osmanlı İmparatorluğu da milliyetçilik dalgasının etkileri ile yüzleşmek zo-

runda  kalmıştır.  Zaten  içyapısı  bozulmaya  başlamış  olan  devlet  içten  parçalanma 

tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak her şeye rağmen XIX. yüzyılda bir impa-

ratorluktur. İçerisinde farklı etnik kökenlere sahip halkları barındırmaktadır. Sosyo-

ekonomik  yapının  bozulması  ve  Rusya  başta  olmak  üzere  dışarıdan  gelen  müda-

haleler  imparatorluk  içindeki  etnisitelerin  devlete  karşı  tavır  almalarına  sebep  ol-

muştur.  Özellikle  Avrupa  kıtasındaki  topraklarında  daha  XIX.  yüzyıl  başlarında 

isyanların başladığını görmekteyiz.  

Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın başlarında, bir yandan asi valisi Mehmet Ali 

Paşa, diğer taraftan ise bağımsızlık talepli isyanlarla karşı karşıya kalmıştır. Sırplar 

başlattıkları  ayaklanmalardan  sonra(1804-1815),  bazı  imtiyazlar  koparmışlardır. 

Sonrasında Yunanlılar büyük bir isyan çıkarmışlardır(1821-1829). Bu isyan Osmanlı 

Devleti’ni bütün Avrupa ile ihtilafa sürüklemiştir. Aslında Küçük Kaynarca Antlaş-

masından sonra ortaya çıkmış olan “Şark Meselesi” tabiri de Avrupalılar tarafından 

ilk kez bu dönemde kullanılmıştır (İnalcık, 2011, 48). Devlet o zamana kadar kar-

şılaşmadığı bu olaylar arasında sıkışmış, hatta ilk defa kendi valisi tarafından tehdit 

altına alınmıştır. Mısır valisi Mehmed Ali Paşa’nın bu tehdidi mülkün bekası konu-

sunda ortaya çıkmış olan endişeleri daha da artırmıştır. Devleti parçalanma sürecine 

doğru sürükleyen bu gelişmeler, devletin ne denli güçten yoksun ve tehlikelere açık 

olduğunu ortaya koymuştur. Bunun farkında olan devlet adamları da bu kötü gidişatı 

önlemek amacıyla bütün çabalarını devleti güçlendirme faaliyetlerine harcamışlar-

dır. Devletin içinde bulunduğu bu durum ve değişen dünya şartları devleti yeniden 

yapılanmaya itmiştir. Bu yapılanmaya gidilmesindeki en önemli sebep “Devlet nasıl 

kurtulur?” sorusuna cevap arayışıdır. Arayışın sonuçları olarak Osmanlı imparator-

luğunda XVII. yüzyılda itibaren yapılan ıslahat da olduğu gibi yine stratejik amaç-

larla  ilan  edilmiş  olan  Tanzimat  Fermanı  (3  Kasım  1839)  modernleşme  sürecinin 

başlangıcını oluşturur.  

Osmanlı İmparatorluğu’nda devlet adamları devletin iç dinamiklerinin impa-

ratorluğun geleceği için ne denli önemli olduğunu anlamışlardır. O yıllarda devletin 

içerisinde çeşitli  tahminlere göre %40 azınlık  nüfus

  yaşamaktaydı  ki,  bunları  bir 



                                                        

Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği yıllarda (1844 nüfus sayımına göre) toplam olarak 35. 350. 000 



olan  Osmanlı  nüfusunun  etnik  dağılım  bakımından  12.  800.  000’ini  Türkler;  2.  000.  000’unu 

Rumlar; 2.400.000’ini Ermeniler; 170. 000’ini Yahudiler; 7. 200. 000’ini Slavlar; 4. 000.000’ unu 

Rumenler; 1. 500. 000’ini Arnavutlar; 230. 000’ini Tatarlar; 4. 700. 000’ini Araplar; 235. 000’ini 

Süryani ve Keldaniler; 25. 000’ini dürzîler; 1. 000. 000. ’unu Kürtler; 90. 000’ini Türkmenler;; 

dinî dağılım bakımından ise 20. 000. 000’unu Müslümanlar; 13. 730. 000’unu Rum-Ortodokslar; 

900. 000’ini Katolikler; 170. 000’ini Musevîler teşkil etmektedir. Bkz. Ubicini, H. A. Osmanlı’da 

Modernleşme Sancısı, çev: Cemal Aydın, Timaş Yay. İstanbul, 1998, s. 35-36 



Yüklə 4,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   187




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə