13
hücre olağan işlemini yapamaz.
Tüm bu lenfositleri, morfolojik yönden birbirinden ayırma olanağı yoktur. Ancak yüzeylerinde
gelişen farklı işaretler (bunlar yüzey molekülleri, reseptörler, markır, belirteç olarak da adlandırı-
lır) yardımıyla ayırt edilir. Bu yüzey molekülleri, immunohistokimyasal yöntemler ile boyanarak,
lenfositlerin farklı alt gruplarının tanımlanmasında kullanılır. T hücreler, yüzeylerindeki fonksi-
yonlarıyla ilişkili moleküllerin özelliklerine göre sınıflanır. Bu, CD harfleriyle simgelenen bir sis-
temle yapılır ve T CD4+, T CD8+ gibi adlandırmalar yapılır.
Bir grup prekürsör lenfosit, olgunlaşacağı ve prolifere olacağı timus’a göç eder. Buradan sonra
yerleşecekleri ana kaynak olan periferal lenfoid organlar
x
(lenf düğümleri, dalak, tonsiller) ve gas-
trointestinal traktüs gibi nonlenfoid organlara gider, yerleşir ve olgunlaşır. Timus bağımlı olan bu
hücrelere T hücreler denir. Timus, göğüsün üst bölümünde lokalize bir lenfoid organdır. Çocuklar-
da oldukça büyüktür, yetişkin bireylerde giderek küçülür. Hücrelerin diğer bir grubu, insanlarda
henüz kesinleşmemiş olmakla beraber, olgunlaşma yerine (kemik iliği ve fetus karaciğeri) giden
lenfositler B hücreleri olarak bilinir. Tavuklarda bu hücrelerin maturasyon yeri, “bursa of Fabrici-
us” (Fabrikus kesesi) olduğundan B hücre adı buradan gelir. Organizmanın bir antijene karşı reak-
siyonlarında, bu her iki hücre de rol oynar. Antijenler lenfositleri uyardıklarında, zedelenen bölge-
ye göç eder.
B Lenfositler: Periferal kandaki lenfosit topluluğunun %10-20 sini B lenfositleri oluşturur.
B
lenfositerinin bir grubu, antijen uyarısı ile plasma hücrelerine dönüşür. Bu plasma hücreleri gerek-
tiğinde antijenlerle savaşacak spesifik antikorları yapar. İkinci tip B hücresi, bellek hücresi’ dir.
Bu tip B lenfositleri, daha önce karşılaştıkları antijenlerin bilgilerini belleklerinde saklar. Bu hüc-
reler aynı antijenle tekrar karşılaşıncaya kadar sessiz kalır. Aynı antijenin varlığında çok daha hızlı
ve daha güçlü bir yanıt verir. Aynı zamanda bu hücre kendini klonlar veya benzerini yapar. Bütün
bu yeni oluşan hücreler, eski karşılaştıkları antijenleri tanır. B lenfositler, sıvısal bağışıklık (humo-
ral immunite) yanıtından sorumludur.
T Lenfositler: Periferal kandaki lenfosit topluluğunun % 60-70’ini T lenfositleri oluşturur. T
lenfositlerinin farklı tipleri, farklı fonksiyonlara sahiptir. T hücreleri, yüzeyinde bulundurduğu an-
tijene özgü reseptörlerle tanınır. Yüzey CD4 antijenlerle tanımlanan (CD4 molekülü taşıyan T len-
fositi) ve CD8 antijenlerle tanımlanan (CD8 molekülü taşıyan T lenfositi) olmak üzere iki ana alt
grubu vardır.
CD4+T hücreler, yardımcı (helper) T hücrelerdir. Bu hücreler Th1 ve Th2 hücreler olmak üze-
re ikiye ayrılır. Bunlar sitokinler salgılar; immun yanıtın düzenlenmesinde yardımcı olur. B lenfo-
sitlerinin işlevini arttırır (plazma hücrelerine dönüştürme ve antikor yanıtını hızlandırma) ve mak-
rofajlara etki ederek, aktivitelerini (öldürme yeteneklerini) arttırır.
CD8+T markır (belirteç) taşıyan hücreler, sitokinler salgılar ve direkt öldürmede daha etkilidir.
Özellikle tümör hücrelerini, virusla enfekte hücreleri ve antijen taşıyan hücreleri öldürme yetene-
ğindedir. Sitotoksik (cytotoxic) T, hücreler olarak adlandırılır. T hücrelerinin % 60’ı CD4 oluştu-
rur, halbuki CD8 % 30’u oluşturmaktadır. Lenfositlerdeki CD 4+, CD 8+ oranı, sağlıklı bireyler-
de yaklaşık ikiye/ birdir. Daha önce karşılaştığı antijenle tekrar karşılaştığında süratle ve daha güç-
lü olarak yanıt vererek sitotoksik T hücrelerinin oluşumuna neden olur. Bu hücrelere, bellek (me-
mory) T hücresi denir.
x
Lenfoid organlar; (1) kemik iliği, timus, santral (primer) lenfoid organlar ve (2) dalak, lenf düğümü, lenfoid
nodüller, tonsiller, apendiks, ileum Peyer plakları, periferal (sekonder) lenfoid organlar olmak üzere iki gruba ayrılır.
Lenfositlerin nodüler birikimiyle oluşan ve lenfoid nodül adı verilen, küçük lenfoid doku birikimleri; sindirim
(tonsiller, Peyer plakları, apendiks), solunum, üriner ve üreme sistemleri mukozalarında bulunan “mukoza ilişkili
lenfoid dokuyu” (MALT) oluşturur
1
.
14
Doğal Öldürücü Hücreler: Bu hücreler yapısal olarak lenfositlerden bir derece büyük hücre-
lerdir ve granüllü hücreler olarak adlandırılır. Periferal kan lenfositlerinin % 10-15’ini bunlar oluş-
turur. Bu hücreler, çeşitli saldırılara karşı savunmanın ilk hattını oluşturan doğuştan mevcut olan
immun sistemin bir parçası olarak sınıflanır. Bu hücreler, virusla enfekte hücreler olduğu kadar
tümör hücrelerini de öldürme yeteneğine sahiptir. Doğal öldürücü hücre (natural killer cell), anti-
jeni tanımaz ve bu nedenle, hem antijen ürünlerine hem de antijen sunan hücrelere gereksinim
duymadan işlevini yapar. Bu nedenle bu hücreler çok çabuk mobilize olurlar.
Makrofajlar: Bir antijene karşı immun yanıtta makrofajlar mutlak gereklidir. Bu hücreler ilti-
habi durumlarda bağ dokusunda bulunur. İltihap ile immun yanıt arasında bir bağlantı görevi
üstlenir. Makrofajlar yabancı cisimlere karşı fagositozda aktif rol oynayan hücrelerdir. Tümör
hücrelerini doğrudan öldürme kapasiteleri vardır. Ayrıca bu makrofajlar, lenfositlere etki eden bir
madde, interlökin-1 (IL-1) salgılar. Geçikmiş tip hipersensitivite (hücresel bağışıklık) reaksiyonla-
rında rol oynar ve hatta B ve T lenfositlerin, lenfokin olarak adlandırılan sitokinler salgılamasını
sağlar. Farklı sitokinlerin farklı işlevleri vardır. Bunlar makrofajları aktifleştirebilir ve makrofajla-
rın yabancı hücreleri yok etme yeteneklerini arttırabilir. Sitokinler aynı zamanda lökositleri, fibro-
blastları ve endotel hücrelerini etkiler. Keşfedilen ilk sitokinlerden biri, interferondur. T lenfositler
ve makrofajlar tarafından (immun sistem dışındaki hücrelerce de) üretilen interferonlar, antiviral
özelliklere sahip, protein ailesindendir.
Vücuda giren istilacılar (bakteri), makrofajlar tarafından fagosite edilir, makrofajlar bu süreçte
antijenleri işler ve bu antijenleri hücreden- hücreye ilişki ile direkt olarak hem B ve hem de T
(CD4+ T) lenfositlerine sunar, tanıtır. Lenfositlere yapılan bu uyarı, bunların lenfoid dokudan
zedelenen bölgeye hareketlenmelerini ve interlökin-2 (IL-2) salgılanmasını sağlar. Fagositoza ek
olarak makrofajlar, antijen tanıtıcı hücreler olarak da işlev yapar. Aktif hale geldiklerinde, fonksi-
yonlarını daima güçlendirebilir. Lenfositlerden farklı olarak makrofajlar, daha önce karşılaştığı
antijeni tanımaz ve her karşılaşmada yeni aktifleşmeye gerek vardır. Daha fazla bilgi için, s. 6’ya
bakınız.
Antijen Sunan Hücreler: İmmun sistemde mikrobiyal antijenleri zaptedip, bunları lenfositlere
arz eden özelleşmiş bir çok hücre tipi vardır. Bunların en önde geleni, dendritik hücrelerdir.
Hüc-
resel bağışıklığın oluşması için, makrofajlar veya diğer antijen sunan (tanıtan) hücrelerin (epitel-
deki Langerhans hücreler, folliküler dendritik hücreler ve B hücreleri içeren heterojen bir hücre
popülasyonu oluşturur) varlığı mutlak gereklidir. Bu hücreler, yabancı antijeni işleyerek T hücre-
lerine sunar. T hücreleri, serbest antijenler tarafından tetiklenemez. Bu yönden B hücreler, T hüc-
relerden farklıdır.
Dendritik Hücreler: Dendritik (ince ipliksi sitoplazmik uzantılı) bir morfoloji gösteren hücre-
lere, dendritik hücre denir. Bunlar birbirleriyle anastomozlaşan uzantılara sahiptir. Farklı fonksi-
yona sahip iki tipi vardır.
1) İnterdijite Dendritik Hücreler: Bunlar nonfagositik hücrelerdir. Yaygın olarak epidermisde
bulunur. Bunlara Langerhans hücreleri denir. Dendritik hücrelerin dağılımı ve yüzey moleküler
görüntüsü, bu hücreleri antijenleri CD4+ T hücrelerine sunmaları için, en uygun hale getirir. Ben-
zer hücreler lenfoid dokularda ve kalb – akciğer gibi, pekçok nonlenfoid organın interstisyumunda
bulunur. Bu hücrelerin antijeni bulundurma, T lenfositlerine sunma ve T lenfositlerinin uyarılma-
sında çok önemli katkısı vardır.
2) Folliküler Dendritik Hücreler: Folliküler dendritik hücreler isminden de anlaşıldığı gibi,
primer olarak dalak ve lenf nodüllerindeki lenfoid folliküllerin germinal merkezlerinde lokalizedir.
Bu hücreler IgG için, Fc reseptörleri taşır. Bu reseptörler antijeni, antikora kenetler.