11
IMMUN SİSTEM (BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ)
İnsan vücudu, kendi doku ve organlarını hasara uğratacak tüm mikroorganizma ve toksinlere
karşı direnç gösterme yeteneğine sahiptir. Bu özelliğe immunite (bağışıklık)denir. Mikroplara kar-
şı vücut savunması, iki tip reaksiyonla oluşur. İmmunitenin bir bölümünü, (1)doğal (innate, do-
ğuştan, nonspesifik, natural, tabii) diğer geniş bir bölümünü ise, (2)adaptif (kazanılmış, akkiz,
spesifik, edinsel), immunite oluşturur. Adaptif immunite çok güçlü korunma sağlar ve bu bölümün
konusudur. Vücut, bakteriler veya toksinlerle karşılaşıncaya kadar, adaptif immuniteye sahip de-
ğildir.
Doğal (Doğuştan) İmmunite: Bunlar vücudumuzda doğuştan var olan doğal savunma bariyerle-
ridir. Organ ve dokulara özgün olan başlıca komponentleri şu şekilde özetleyebiliriz. İstilacı mik-
roorganizmalara karşı, deri ve mukozalar (gastrointestinal ve solunum yolu) gibi, anatomik ve fiz-
yolojik bariyerler. Yutulan mikroorganizmaların, midenin asit sekresyonlarıyla ve sindirim enzim-
leriyle haraplanması. Gözyaşı ve tükrük salgılığında bol miktarda bulunan enzim (lizozim) etkisi.
Solunum yollarında silier aktivite söz konusudur. Eğer mikrop bu bariyerleri bir nedenle geçerse,
fagositik elemanlar (nötrofil lökositler ve makrofajlar) ve doğal öldürücü hücreler (NK) ve dola-
şımdaki pek çok plasma proteinleri ki, en önemlileri kompleman sistem proteinleridir. Ayrıca ateş
ve akut faz reaksiyonları sayılabilir.
Doğal immun yanıt, pek çok enfeksiyondan korunmada ve bunların konturolunda etkilidir.
Gerçi bir çok patojenik mikrop, bu setleri aşabilir. Bundan sonra bu enfeksiyonlardan korunmak
için, daha güçlü mekanizmalar söz konusu olur. Bu da adaptif immunite ile olur.
Adaptif (Kazanılmış) İmmunite: (1)Pasif ve (2)aktif olmak üzere iki tip altında incelenir.
Pasif İmmunite: Bu immunite türü, doğal olarak oluşabildiği gibi, sonradan kazanılmış (ak-
kiz) olarak da edinilebilir. Bulaşıcı bir hastalığa karşı koruyucu amaçlı, bir başkasının ürettiği anti-
korların kullanılması pasif immunitedir. Annede üretilen antikorlar, doğal pasif immunite ye
örnektir. Doğal olarak anneden, plasenta yoluyla gelişmekte olan fetusa antikor geçişiyle olur. Bu
antikorlar yeni doğmuş bir bebeği, bağışıklık sistemi olgunlaşıncaya kadar ki zaman içinde korur.
Kazanılmış pasif immunite:
Bu tip immunite, bir mikroorganizmaya karşı daha önceden antikor
üretmemiş bir insana, yapay olarak antikor enjeksiyonuyla edinilebilir. Bir mikroorganizmanın
oluşturduğu hastalığa karşı acil korunma sağlama amacıyla yapılır. Daha önce aynı mikroorganiz-
manın yol açtığı hastalığa yakalanıp, bu mikroorganizmalara karşı antikor üreten bireylerden alı-
nan antikorların ilgili kişiye verilmesiyle sağlanır (veya söz konusu antijene karşı aktif olarak
immunize edilmiş hayvandan alınan antikorlar da kullanılır). Pasif immunitenin bu tipinde korun-
ma kısa süreli (2-3 hafta), fakat etki çok çabuktur. Bunun kullanılma sebebi hazır olmayan immun
sistemin antikor üretinceye kadar ki zamanda, hastalığın gelişebilecek olmasıdır. Bu nedenle acil
hazır antikor verilir. Kazanılmış pasif immunite için, hepatitis B immunoglobulin (HBIg) örnek
verilir. Riskli grupta olan dişhekimliği personeline, iğne kazaları veya diğer kazalardan sonra,
kişinin hepatitis B ye karşı immunitesi yoksa, koruyucu olarak yapılır.
Aktif İmmunite: Aktif immunite de doğal olarak oluşabilir veya sonradan yapay olarak edini-
lebilir (kazanılmış). Bir mikroorganizma hastalığa yol açtığında ortaya çıkan immunite doğal
olarak oluşmuştur. Eğer vücut hastalığı atlatırsa, bu mikroorganizmanın ilerideki ataklarına karşı
korunma sağlar. Aktif immunite elde etmenin az riskli yolu, kazanılmış yolla (yani yapay) olabilir.
Bir kişiye patojenitesi zayıflatılmış; hastalığa neden olamayacak, fakat immuniteyi uyaracak anti-
jen özelliğini koruyan ölü/ canlı mikroorganizmalar veya ürünleri yedirilir veya enjekte edilirse,
buna aşı, yapılan işleme de aşılama denir. Aşılamadan sonra karşılaşılan patojenik mikroorganiz-
maya karşı immun sistem yanıtı, daha güçlü, daha hızlıdır ve hastalığın ilerlemesini önler. Aktif
kazanılmış (akkiz) immunitenin bu şekline, immunizasyon (bağışık kılma, bağışıklık kazandırma)
denir. Bu bağışıklık geliştirme, antijenlerin hastalık oluşturma riskini düşürür; çünki immun sis-
12
temi hastalık kaynağı olan, mikroorganizmanın ataklarına karşı koyacak bir biçimde hazırlar. Bazı
durumlarda yeterli korunma için, antijenle birden fazla karşılaşılması gerekmektedir. Aşılama yo-
luyla bağışıklık geliştirme, çocukları ve yetişkinleri pek çok hastalıktan korur. Örneğin dişhekim-
liği personeli, mesleki risk olarak karşılaşmaları olası olan hepatit B virusuna karşı aşılanmalıdır.
İmmun sistem, bir deyim olan “iki tarafı keskin kılıç” a benzetilir. Bir yandan mutlak intakt
(sağlıklı) immuniteye bağımlıyız. İmmun yetmezlik olarak yorumlanan durumlarda, ortaya çıkan
immun savunmadaki defektler, vücudu enfeksiyonlara ve tümörlere karşı zayıf duruma getirir.
Diğer yandan immun sistem, transplante dokulardaki reddin asıl sorumlusudur. Hiperaktif immu-
nite (allerji) veya kişinin kendi dokularına karşı immunite (otoimmunite) gibi durumlarda, direnç
zayıflığına ve hatta fatal (ölümcül) hastalığa neden olabilir.
İmmun Yanıtın Temel Tipleri:
Bir antijene karşı gelişen immun yanıt, iki şekilde ortaya çıkabilir: (1)Humoral (sıvısal) yanıt
ve (2)hücresel (hücre bağlantılı, hücrenin yönettiği) yanıt. Humoral yanıt, antikor üretimine daya-
nır. B lenfositler humoral yanıtın baş aktörüdür. Antikorları üreten plasmasitleri oluşturur. İmmun
sistemin diğer ana mekanizmasını oluşturan hücresel immun yanıt ise, T lenfositlerin yalnız çalış-
ması veya makrofajlar tarafından desteklenmesini kapsar. İmmun sistemin hücresel bölümü, her
iki ana yanıtı da ayarlar. Bu nedenle humoral ve hücresel yanıtlar birbiriyle ilişkilidir.
Bellek ve İmmunite: Bellek, immun sistemin önemli bir işlevidir. İltihap yanıtında bellek yok-
tur. İmmunitenin, iltihabi yanıttan farkı budur. Belli lenfositler ilk karşılaşmadan sonra, antijen
bilgisini hafızalarında tutar. Bu nedenle, antijenin ikinci defa vücuda girmesinde oluşacak immun
yanıt, daha hızlı ve daha güçlü olacaktır. Bellekteki eski bilgiye dayanarak bu antijene karşı veri-
len bu artmış yanıta, immunite denir.
İMMUN REAKSİYONLAR
İltihabi reaksiyonlar; herhangi bir tip iritana, etkilenen dokularda yanıt olarak meydana gelen
nonspesifik savunma reaksiyonları veya hastalık oluşturan reaksiyonlardır. Öte yandan, immun
reaksiyonlar; bir yabancı molekülün antijen olarak dokuya girmesiyle oluşan, spesifik savunma
yanıtları veya hastalık oluşturan yanıtlardır. Genelde bu reaksiyonlar, yabancı moleküllerin zararlı
etkilerini nötralize etmek üzere, spesifik anti-moleküllerin (antikorlar) oluşumuyla karakterlidir.
İmmun yanıt; iltihabi yanıt gibi, vücudu zedelenmelere karşı, özellikle mikroorganizmalar gibi,
yabancı maddelere karşı savunur. İmmun yanıt, iltihabi yanıttan farklıdır. Vücuda ikinci kez giren
yabancı maddeyi hatırlama kapasitesine sahiptir ve bu özelliğinden dolayı daha hızlı bir şekilde
savunmaya geçer. Söz konusu molekülü ve hücrelerin natürü, strüktürü ve karakteristiklerini ince-
lemek, immun reaksiyonlardaki mekanizmaları aydınlatacaktır. Bu nedenle lenfositler, immun sis-
temle ilgili diğer hücreler, antijenler, antikorlar ve kompleman sistemi açıklamaya çalışalım. İlk
önce immun yanıta katılan hücreler olarak lenfositleri, (B ve T lenfositler, doğal öldürücü hücre-
ler), makrofajları ve dendritik hücreleri (antijeni sunan hücreler) görelim.
Lenfositler: İmmun yanıta ilk katılan beyaz kan hücresi, lenfositlerdir (immunosit). Bu hücre-
ler antijeni tanıma ve yanıt verme yeteneğinde olan hücrelerdir. Lenfositler diğer beyaz kan hücre-
leri gibi, kemik iliğindeki kök hücreleri (stem cells) olarak adlandırılan prekürsörlerinden türer.
Lenfositler beyaz kan hücre topluluğunun %20-25 ini oluşturur. Bunlar antijene duyarlı (antijeni
tanıyan), uzun yaşam süreleri olan gezici hücrelerdir. Farklı tipte lenfositler, farklı fonksiyonlara
sahiptir. Bunlar üç tiptir. B lenfositler (B hücreler) ve T lenfositler (T hücreler) olmak üzere iki
ana hücre topluluğu vardır. Üçüncü tip lenfosit, doğal öldürücü (katil) hücre olarak adlandırılır. Bu
tip lenfosit, vücudun doğuştan gelen bağışıklığın bir parçasıdır. Doğal öldürücü hücreler, yabancı
olarak gördükleri hücreleri spesifik antijenler olmadan da parçalama yeteneğine sahiptir. AIDS
gibi, birçok immun defektli hastalıklarda doğal öldürücü hücrelerde fonksiyon bozuklukları vardır,