Prof Dr Taha Ünal 2012



Yüklə 401 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/16
tarix01.06.2018
ölçüsü401 Kb.
#46904
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   16

 

15 


     Antijenler: Antijenler, antikor oluşmasına neden olabilen, sonra da bu antikorla reaksiyona gi-

ren yabancı veya otojen maddelerdir. Diğer bir tarif olarak, vücut kendi immun sistemiyle yabancı 

maddelere karşı savunur. Bu yabancı maddeler, antijenler olmaktadır. Antijenler genelde protein-

lerdir.  Çoğunlukla  mikroorganizmalar  veya  bunların  toksinleridir.  Tümör  hücreleri  veya  virusla 

enfekte hücreler gibi, değişmiş insan hücreleri de antijen olabilir. Organ transplantları, doku greft-

leri veya uyumsuz kan transfüzyonları olarak, insan dokusu, antijen gibi davranır. Otoimmun has-

talıklar olarak adlandırılan hastalıklarda, bireyin kendi vücut dokuları antijen olabilmektedir. Anti-

jenler genellikle yüksek molekül ağırlıklı maddelerdir. Düşük molekül ağırlıkta maddeler (hapten-

ler), eğer protein molekülleri taşırsa antijenik olabilir. Antijenler genelde proteinler, polisakkarit-

ler, polipeptidler veya nükleik asitlerdir. En yaygın antijenlere örnek; (1)bakteri yüzeyindeki poli-

sakkaritler, (2)serum proteinleri, (3)lipoproteinler, (4)besin proteinleri, (5)bitki proteinleri (polen-

ler) dir. 



     Antikorlar: Antikorlar serumda dolaşan kompleks protein molekülleridir. Dalak ve lenf nodül- 

lerinde  olduğu  kadar,  aynı  zamanda  tükrük,  ter,  idrar,  süt  gibi,  vücut  sıvılarında  da  bulunur. 

Antikorlar, immunoglobulinler olarak adlandırılan ve (Ig) ile simgelenen, gamma  globulinlerdir. 

Tüm  plazma  proteinlerinin  %20’sini  oluşturur.  Bu  spesifik  proteinler,  bir  yanıt  olarak  spesifik 

antijenlere karşı plasma hücreleri tarafından üretilir. Beş farklı temel tip antikor vardır. IgG, IgM, 

IgA,  IgE,  ve  IgD.  Bunların  hepsi  aynı  temel  yapıya  sahiptir;  fakat  farklı  şekilde  dizelenmiştir. 

Birbirinin aynı iki ağır ve hafif polipeptid zincirinden oluşan bir Y harfi şeklindedir. Bütün immu- 

noglobulinlerde  ağır  zincirin  bir  ucunda  parelel  olarak  hafif  bir  zincir  bulunur.  Immunoglobulin 

molekül tiplerine göre bu tür en az 2 ve en fazla 10 çift bulunur. Bu molekülde sabit ve değişken 

bölgeler vardır. Hafif ve ağır zincirlerin paralel olduğu bölge, değişken bölge olarak adlandırılır. 

Burası antijenin bağlandığı bölgedir ve herbir antikora özgü olmak üzere farklıdır. Sabit bölge ise, 

hücre  yüzey  reseptörlerine  ve  komplemana  bağlanan  bölgedir.  Bu  bölge  bütün  antikorlarda 

aynıdır.  

     Immunoglobulinler  içinde  IgG,  serumda  sayıca  en  fazla  olanıdır,  serum  immunoglobulinlerin 

%80’ini  oluşturur.  Sekonder  yanıtta  ilk  gelişen  ve  opsonizasyonda  söz  konusu  olan  antikor,  bu 

IgG dir. Komplemanı aktifleştiren (klasik yol) antikor, bu IgG’dir, diğeri IgM’dir. IgM, dolaşım-

daki immunoglobulinlerin hacim olarak en büyüğüdür. Antikorlar içinde ilk yanıtı veren antikor-

dur, komplemanı aktifleştirir. IgG, IgM ve IgA dolaşımdaki antikorların %95’ini oluşturur. IgA, 

mukozal immunitenin önemli bir mediyatörüdür, tükrük ve gözyaşı gibi, salgılarda en bol bulunan 

antikordur. IgE, allerjik reaksiyonların antikorudur. Serumda çok düşük, önemsenmeyecek yoğun-

luklardadır.  IgE  nin  dokulardaki  mast  hücreleriyle  ve  kandaki  bazofillerle  ilişkilidir.  IgD,  yakın 

zamanda  bulunan  ve  serumda  en  düşük  yoğunlukta  (%1)  olanıdır.  B  hücrelerinin  yüzeylerinde 

bulunur, salgılanmaz. 

     Antijenle birleşen antikorlar,  antijen- antikor kompleksi olarak da adlandırılan immun komp- 

leksleri yapar. Immun komplekslerin oluşumu, genelde antijeni inaktif hale getirir. Bir özel anti- 

korun  kandaki  seviyesi,  antikor  titer  olarak  adlandırılır  ve  laboratuvar  testleriyle  ölçülür.  Bu 

ölçüm, bazı enfeksiyöz hastalıkların tanımında yardımcı olur. 

     Kompleman Komponentleri:  Bu bölüm için, s. 20’ ye  bakınız. 

 

 



 

 

 



 

 



 

16 


     İMMUNOPATOLOJİ 

     İmmunopatoloji,  immun  reaksiyonların  neden  olduğu  hastalıkları  inceler.  “İmmunopatoloji” 

terimi, iki zıt kelimenin birleşmesinden meydana gelmiştir. “İmmunite” bir ajan veya mikroorga- 

nizmaya karşı, özel koruyucu yanıtı işaret eder. “Patoloji” ise, hastalıkları araştırma olarak tanım- 

lanır.  Bu  nedenle  immunupatoloji  kelimesi,  koruyucu  immun  yanıtın,  doku  hasarı  ve  hastalığa 

neden  olabileceğini  akla  getirir.  İmmun  yanıt,  hastalık  oluşturacak  antijenlerden  vücudu  korur; 

fakat aynı zamanda işlev bozukluklarında, kendi dokularının hasarlarına neden olabilir. İmmuno- 

patoloji, immun sistemin yanlış işlevinden dolayı ortaya çıkan hastalıkları içerir. Hipersensitivite 

reaksiyonları ile otoimmun hastalıklar, immun yanıtın neden olduğu doku hasarlarına örneklerdir.  

 

     HİPERSENSİTİVİTE  HASTALIKLARI  (AŞIRI  DUYARLIK  REAKSİYONLARI) 

     Bazı antijenlere (endojen-ekzojen) karşı gelişen aşırı immun yanıt, doku hasarlarına neden olur. 

Bu tür doku hasarları hipersensitivite (aşırı duyarlık) reaksiyonları olarak adlandırılır. Ortaya çı- 

kan immun yanıt, organizmaya yarar yerine zarar verir. Oluşan reaksiyonlarla doku hasarı meyda-

na  gelir.  Gerçi  hipersensitivite  reaksiyonları  abartılı  yanıtlardır  ve  immun  yanıtın  sonucu  olarak 

doku destrüksiyonları oluşur. Buradaki immun yanıt, mikroorganizmalarla savaşırken ve hastalığa 

karşı vücudu korurken ortaya çıkan reaksiyonlardır. Hipersensitivite reaksiyonları, meydana getir-

dikleri hastalıkların immun mekanizmalarına göre dört tipte incelenir. Bunların ilk üçü, antikorlar-

la oluşan hasarlardır ve ani yanıt olarak ortaya çıkar. Dördüncü hücreseldir ve geç tip bir yanıttır.     

 

     Tip I  Hipersensitivite  Reaksiyonu (Anafilaktik- Erken Tip Hipersensitivite) 



     Tip I hipersensitivite, daha önceden karşılaşılmış olan bir antijene (polen, lateks, penisilin gibi) 

karşı aniden (çok hızlı- dakikalar içinde) ortaya çıkan ve öldürücü olabilen şiddetli bir reaksiyon-

dur. Alerjik reaksiyonlara neden olan antijenlere, “alerjen” ler adı verilir. Bu antijenler organizma-

ya deri, solunum veya gastrointestinal yoldan girebilir. İlk karşılaşmada plasma hücreleri, antijene 

bir yanıt olarak IgE üretir. Bu olaya duyarlaşma denir. Bu süre birkaç haftadan birkaç yıla kadar 

uzayabilir.  Bu  IgE  moleküllerinin,  ikinci  veya  daha  sonraki  buna  uygun  spesifik  antijenlerle 

(alerjen)

 

karşılaşmalarında ortaya çıkan etkileşme so-nucu mast hücreleri ve basofillerden histamin 



ve seratonin içeren granüllerin salınmasına (degra-nulasyon) yol açar. Bu da eosinofil birikimine 

neden olur. Degranulasyona neden olan faktörler, anafilatoksinlerdir (C3a ve C5a). Bir uçta basit 

bir  saman  nezlesini  (lokal  anafilaksi),  diğer  uçta  ölümlere  neden  olan  anaflaktik  şoku  (sistemik 

anafilaksi) görürsünüz. 

     Bu tip sensitivite, yalnızca keyif kaçırıcı saman nezlesinden (alerjik rinit), daha ciddi olan ha-

raplayıcı bronşiyal astıma ve en son olarak da dokunun şişmesine ve bronşiollerin konstraksiyonu-

na (bronkospazm) neden olarak, bireyin soluyamaması (larengeal ödem) ile fatal (ölümcül) olabi-

len  sistemik  anafilaksiye  (alerjik  şok)  kadar  gider.  Derideki  ürtiker  (kurdeşen)  ile  egzama,  ilaç 

alerjisi ve besin alerjisi bu gruptadır.  

     Tip II  Hipersensitivite  Reaksiyonu (Sitotoksik Reaksiyon) 

     Tip II hipersensitivitede, söz konusu hedef hücreler (eritrosit, farklı hücre ve bazı dokulardaki 

hedef antijenler), (1)kompleman veya (2)fagositoz aracılığıyla lisize uğratılır.  

     Doku hücrelerinin membranlarındaki spesifik yüzey antijenlerine karşı antikorlar (IgG ve IgM) 

gelişir. Bu antikorlar antijene Fab bölümüyle bağlanırken diğer taraftan Fc bölümüyle de komple-

mana bağlanır. Kompleman sistemi devreye girer, klasik  yol ile aktivasyona uğrar (C5- 9 mem-

bran  atak  kompleksi)  ve  litik  etki  ortaya  çıkar.  Bu  olay  (1)komplemana  bağımlı  sitolitik  etkidir. 

Diğer  yol  (2)antikora  bağımlı  olarak  gelişen  hücresel  sitotoksisitedir.  Antikor  (IgG)  ve  komple-

man fragmanı (C3b) ile kaplı (opsonize) hücreler kolaylıkla fagosite edilir. Antikorun Fc bölümü 

ilgili reseptör taşıyan hedef hücreyle direkt reaksiyona girer.  




Yüklə 401 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə