9
bir yapı gösterir. Bu nedenle, epitele benzer (epiteloid) olarak adlandırılır. Bu granulomanın diğer
özelliği, Langhans dev hücreleri ve yabancı cisim dev hücrelerinin bulunmasıdır. Bunlar epiteloid
hücrelerin birleşmesi, kaynaşması veya çok nadiren de internal nükleer bölünme ile oluşabilir.
Tüberküloz hastalığındaki granulom’a, tüberkül adı verilir. Bir tüberkülde, tüberkül basili gibi,
belli bazı mikroorganizmalara karşı oluşan hipoksi ve serbest radikal zedelenmesi, merkezde bir
nekroz alanı oluşturur. Buna kazeöz nekroz denir.
İLTİHABIN SİSTEMİK ETKİLERİ
Şiddetli boğaz ağrısı veya solunum yolu enfeksiyonundan yakınan her bireyin kişisel deneyi-
miyle öğrendiği iltihabın sistemik belirtileri vardır. Çok sık görebildiğimiz bir örnek olarak strep-
tokokal tonsillit veya farenjit, ateş yanında boğaz ağrısı, halsizlik ve iştah kaybı şeklinde sistemik
bulgular gösterir. IL-1 (interlökin-1), IL-6 ve TNF (tümör nekroz faktör) gibi, sitokinler akut faz
reaksiyonlar için, çok önemli medyatörlerdir ve bunlar iltihap yanısıra immun ve toksik zedelen-
melere karşı oluşan yanıtlarda da, lökosit ve makrofajlarca salgılanır. IL-6, (hepatosit stimüle eden
faktör) karaciğerde protein sentezini arttırır.
Ateş, iltihabın en belirgin sistemik belirtilerinden birisidir. Savunma mekanizması olarak orta-
ya çıkar. Özellikle mikroorganizmaların kanda yayılımıyla birlikte bulunur. Bakteriyemi genellik-
le ateşe neden olur. Ilımlı yüksek ateşin pekçok mikroorganizmayı öldürmesi nedeniyle, organiz-
maya yararı vardır; fakat vücut, yüksek ateşi uzun zaman tolere edemez, öldürücü olabilir. Çoğun-
lukla ateşli hastalıklarda şiddetli titreme nöbetleri görülmektedir. Beyaz kan hücreleri (lökositler)
ve patojenik mikroorganizmalar, pirojenler (ateş oluşturan) olarak bilinir. Vücut ısısının 37
o
C dan
yüksek olması, “ateş” olarak yorumlanır. Ateş patogenezinde rol alan sitokinler; IL-1, IL-6 ve
TNF dür. Bu sitokinler, direkt etki ile ve ayrıca prostaglandin yapımını arttırarak, hipotalamusun
termoregülatör merkezini uyararak ateş yükselmesine neden olur. Prostaglandinler sempatik
sinirleri uyararak da, derideki damarlarda daralma nedeniyle, ısı dağılımının azalması sonucunda
ateş meydana gelir.
Ağrı’nın açıklanmasına gelince, eksudasyonun duyu sinir uçlarına bası yapması şeklinde basit
olarak düşünülebilir. Her ne kadar bu açıklama geçerli ise de, iltihabi ağrının diğer önemli nedeni
de akut iltihapta salınan-açığa çıkan, prostaglandin ve bradikinin gibi, kimyasal medyatörlerdir.
İltihaplı bölgede toplanan eksuda, duyu sinir uçlarında basınç yaratır. Tırnak yatağı ve dental
pulpa gibi, çevresi kapalı bölgelerde sinir uçlarına olan basınç etkisi, dokularda olduğundan çok
daha fazladır.
Lökositozis (nötrofili), iltihabi reaksiyonlarda, özellikle bakteriyel enfeksiyonların neden oldu-
ğu iltihaplarda olağan bir bulgudur. Dolaşımdaki lökosit sayısının artışını belirtir. Normalde kanda
8000-10000 olan lökosit sayısı 1mm
3
de 15000 veya 20000 hücreye tırmanır. Bazen olağan dışı
durumlarda lökosit sayısı 40000-100000 gibi, çok yüksek seviyelere çıkabilir. Bu tür yükselme-
lere, lösemilerde karşılaşılan değerlere yaklaşıldığından “lökemoid reaksiyon” olarak adlandırılır.
Lökositozis başlangıçta kemik iliğinden postmitotik rezerv havuzdan (IL-1 ve TNF nin sebep
olduğu) hücrelerin hızlanmış çıkışıyla meydana gelir. Ayrıca bir grup hastalıkta bronşiyal astım,
saman nezesi gibi, allerjik iltihabi reaksiyonlarda ve parazitik enfeksiyonlarda eosinofili sayısında
artım vardır (eosinofili). Bunun ötesinde belli bazı sistemik hastalıklarda, dolaşımdaki kanda löko-
sit sayısı düşer. Tifoda, virusların neden olduğu enfeksiyonlarda, riketsiyal ve protozoal enfeksi-
yonlarda “lökopeni” görülür. Lökopeni aynı zamanda, ileri safhada kanser ve tüberküloz hastala-
rında görülür. Bakteriyel enfeksiyonlar genelde lökositozis’e neden olur; fakat enfeksiyöz mono-
nükleozis, boğmaca, kabakulak ve kızamık gibi, virütik hastalıklarda “lenfositozis” görülür.
10
İltihapta Lenfatikler ve Lenf Düğümleri
İnsan vücudunda kan damarları dışında endotel ile döşeli ince kanallardan oluşan bir sistem
daha vardır. Buna “lenfatik vasküler sistem” denir. Bu lenf damar sistemi, hücre dışı sıvının top-
lanması ve yeniden kan damarlarına verilmesinde yardımcı olur. Toplanan ve taşınan bu sıvıya
“lenf sıvısı” adı verilir. Lenf akımı kan akımının tersine, yalnızca kalbe doğru olmak üzere tek
yönde hareket eder. Lenfatik kapillerler çeşitli dokularda ince ve kör uçlu damarlar şeklinde baş-
lar. Bunlar yalnız tek tabaka endotelyumdan ve bazal laminadan oluşmuştur. Lenf damarları ile
venös kan akımı arasında direkt bağlantılar vardır. Başlıca bağlantı torasik kanal ve sağ lenfatik
kanal ile vena subclaviaya geçerek vena cava süperior’dan genel dolaşıma katılır. Genelde inanılır
ki, bu başlıca bağlantıdır; fakat tek bağlantı değildir. Lenf damarları; beyin, kıkırdak ve kemik iliği
gibi, organlar dışında vücudun her tarafında bulunur.
Lenf yollarına giren bakteriler, en yakın lenf düğümüne gelir ve burada destrüksiyona uğrar.
Enfeksiyonun neden olduğu lenf nodüllerindeki iltihap, ağrılı bir şişme ile karakterizedir ve lenfa-
denitis adı verilir. Kan akımı artışı, makrofaj ve lenfosit aktivasyonu ile hücre sayılarında artma
sonucu lenf düğümü şişer. Lenfadenopati, herhangi bir nedenle (iltihap/tümör) büyümüş ve palpe
edilebilen lenf nodüllerine verilen genel bir addır. Yüzeyel lenf düğümleri etkilenmiş ise, bunlar
dokunma ile kolaylıkla hissedilebilir (palpe edilebilir). Lezyonlu dişlerin bulunduğu bölgede, çene
altı lenf düğümlerinin iltihap nedeniyle şiştiği bilinir. Lenf düğümlerindeki bu büyüme, hem bir
kitle şeklinde ele gelmesi, hem de hassas olması ile dikkati çeker. Lenf düğümleri, enfeksiyonlara
karşı sağlam bir barajdır. Fagositoz nedeni ile koruyucu bir fonksiyonu vardır. Lenf düğümündeki
bu savunma hattı çoğu zaman, enfeksiyona karşı başarılı olmaktadır. Gerçi bazı durumlarda, bu
hat aşılır ve enfeksiyon elemanları büyük lenf yollarına, oradan da kan damarlarına yayılır ve
bakteriyemi ile sonuçlanabilir. Enfeksiyonun yalnızca lenf yollarına lokalize olanları, lenfanjitis
olarak adlandırılır. Lenf yolları ayrıca, malign tümörlerin özellikle karsinomaların metastaz yolla-
rıdır. Palpe edilebilen ve ağrısız lenf nodülü büyümelerinde, lenfoid dokunun malign tümörleri
yönünden uyanık olmak gerekir.