32
inandığı, uğrunda acı çekmeyi, sakat kalmayı ve hatta ölmeyi göze aldığı “davayı” sabır,
sükûnet ve teslimiyetle kabul eder. Acısını
içine atar, asla isyan etmez.
Sanat tarihinde, İsa’ya yakın olan ve onun hayatıyla bütünleşen iki kadın vardır; bir
annesi Meryem, diğeri de Mecdelli Meryem’dir (Maria Magdalena). Bu iki kadın, ona
gösterilen sadakat, sevgi ve bağlılığın en güçlü imgelerini temsil ederler. Mecdelli
Meryem hakkında, çeşitli kaynaklarda farklı yorumlar bulunmaktadır. Bu kaynakların
bazılarına göre, Mecdelli Meryem İsa’nın havarisi, bazılarına göre karısı ya da
sevgilisidir. En yaygın görüşe göre de Mecdelli Meryem, bir “günahkârdır”. Meryem,
taşlanarak
recm edilmek üzereyken, İsa halkı durdurur ve ‘İlk taşı içinizde en günahsız
olan atsın’ der (Kitabı Mukaddes 1981: BAP 8-7). Bu söz üzerine halk geri çekilir ve
Meryem kurtulur. Rıdvan’ın hikâyesine baktığımızda da, onu sadakatle seven iki kadın
görürüz; biri annesi, diğeri ise çocukluk aşkı Elif’tir. Rıdvan’ın hayatının sevgi ve bağlılık
sembolü olan Elif, söz verdiği gibi,
öldüğü güne kadar, ikisine ait fotoğrafı göğsünde
taşımış, Rıdvan’ın sevgisine hep sadık kalmıştır. Rıdvan’ı intihar etmeye sürükleyen
en temel neden de, Elif’i öldürmek suretiyle, kendi elleriyle yok ettiği bu “sadakat”
imgesidir.
Çarmıh, İsa’nın hikâyesinin en güçlü sembolik öğesidir. Ancak, çarmıh,
her ne kadar
İsa’yla bütünleşip Hıristiyanlığın sembolü olmuş olsa da, sonuçta bir işkence aletidir ve
bedensel acı çekerek ölmeyi temsil eder. Takma bacak da bedensel acıyı temsil eder.
“Gazi” olmak eksilmektir, Rıdvan da eksilmiştir. Takma bacağı onu eksiksiz ve bütün
kılmaz. Aksine, “yarım insan” oluşunu ona her an daha derinden hatırlatır. Gazi olmanın
gündelik hayatta beklendiği gibi “itibarlı” bir karşılığı da yoktur. Rıdvan’a
bakanlar,
onun Vatan için verdiği mücadeleyi değil, sadece eksilen bedenini görürler. Rıdvan,
takma bacağını, onu öldürecek olan bir işkence aleti gibi taşımaktadır.
Takma bacağını çarmıhı gibi taşıyan Rıdvan, kasabaya girdiği ilk andan itibaren,
yadırgayan, sorgulayan, aşağılayan bakışlara ve sözlere maruz kalır. Onun ruhsal eziyet
gören bu hali, Giotto’nun “İsa’nın Kamçılanması”
4
resmini anımsatır. Rıdvan, kendi
kasabasındaki en yakınları ve komşuları tarafından kamçılanır. Buradaki kamçılanma,
Giotto’nun resimlerindeki gibi fiziksel bir kamçılanma değil, sözeldir. Arkasından yapılan
dedikodular, Rıdvan’ın bir yalancı olduğu yönündedir. Onun bir çatışma sırasında değil,
kaçakçılık yaparken ya da mıntıka temizliği yaparken mayına basıp bacağını kaybettiğini
konuşmaktadır kasabalılar. Fiziksel kamçılanmanın ya da sözle kamçılanmanın acısı
aynılaşır bu noktada. Nişanlısının, el sıkışırken elini hızla çekmesi, takma bacağı için
sorduğu ‘Bunun altına başka ayakkabı giyiliyor mu?’ sorusu ve en yakın dostu Sencer’in
4
“İsa, yakalanmasının sabahında bağlanmış olarak vali Pilatus’a teslim edilir. Vali İsa’yı
affetmekten yanadır, ancak halk İsa’nın çarmıha gerilmesini ister.
Bunun üzerine Pilatus, su alıp
halkın önünde elerini yıkar ve “Bu doğru adamın kanında suçum yok benim. Gerisini siz düşünün!”
der. Oradakiler ise “Onun kanı bizim ve çocuklarımızın üstüne düşsün.” diye yanıtlarlar. Pilatus,
İsa’yı önce kamçılatır ve sonra da askerlere teslim eder. (CÖMERT, Bedrettin (1977: 128). Gitto’nun
Sanatı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları: Ankara).
33
SANAT YAZILARI
22
Rıdvan’ın ruhsal çöküntüsünü görmezden gelerek “delikanlılığına” küfretmesi, sözlü
kamçılanmanın en derin yaralarını açar.
Sencer’in, Firuz’un ve dedikodu yapan diğer kasabalıların Şeytan Rıdvan’a duydukları
inançsızlık, Caravaggio’nun “Kuşkucu Thomas” resmindeki inançsızlığı anımsatır.
İsa’nın göğsündeki yaranın görünen gerçekliğinden şüphe duyan Azizler, yaranın içine
parmaklarını sokarak ikna olmayı beklerler. İsa, Thomas’ın elini tutar ve yarasının içine
götürür. Kendisinden şüphe duyulması, yarasından daha çok acı verir gibidir. Rıdvan
da aynı acıyı hissediyordur. Meyhanede, Sencer’e ve Firuz’a, sakat kalmasına neden
olan olayı anlatırken, bacağını
kaybetmekten çok, arkadaşlarının ve kasabalının ona
duydukları inancı kaybetmiş olmanın acısını çekiyor gibidir. Sevdiği kadını öldürdüğünü
anlatmak istemediği, yüzleşmek ve hatırlamak istemediği halde anlatır. “İtibarını” geri
kazanmak için acısını gösterir. Dostlarının elini tutar ve “yarasının” içine sokar.
Rıdvan, Sencer ve Firuz’un meyhanedeki buluşması, bir “Son Akşam Yemeği”dir (Resim
2). Kısmet Meyhanesi’nde yenilen bu yemek, Rıdvan’ın, Sencer’e sitemini, Firuz’a
saygısını gösterdiği ve kendisi adına da itiraf ve tövbelerde bulunduğu bir gecedir.
Resim 2: Caravaggio, “Emmaus’da Son Akşam Yemeği”, Tuval Üzerine Yağlıboya, 1601 (Kaynak:
http://www.nationalgallery.org.uk) // Yazı Tura Filmi, VCD A, Dakika: 00: 42: 03.
“Son Akşam Yemeği”, İsa ve on iki havarisinin birlikte yedikleri son yemektir. Matta
İncili’nde bu yemek şöyle anlatılır;
“…Hamursuzun
birinci gününde, öğrencileri İsa’ya gelip, Fısıh
sofrasını nerede hazırlayacaklarını sordular. İsa yemek yiyeceği
evi söyledi. Akşam olunca, İsa ve oniki havarisi sofraya oturdular.
Hepsi sofradayken, İsa, ‘Gerçekten size diyorum ki,
içinizden biri
bana ihanet edecek’. Çok üzülen öğrencilerinden her biri, ‘Ben
miyim yoksa ey Rab? diye sormaya başladı. İsa’nın yanıtı şu oldu:
‘Benimle birlikte sahana banan biri bana ihanet edecek’. O zaman
Yahuda İskariot, ‘Ben miyim yoksa?’ diye sorunca, İsa, ‘Ağzınla
söyledin’ dedi…” (Matta, 26: 17-25).
İsa’nın kehaneti gerçek olur. Yahuda onu ele vermek için Başkâhinlerle anlaşır ve
bu ihanetin karşılığında onlardan otuz gümüş alır. İsa, Zeytin dağında öğrencileriyle
birlikte dua etmektedir. İsa’yı
ele verecek olan Yahuda, ‘Kimi öpersem, İsa O’dur,