Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,6 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə112/120
tarix15.10.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#74209
1   ...   108   109   110   111   112   113   114   115   ...   120

Yabancılaşmış Karakterler ve Politik Eleştiri:… (220-235)
229
biçimine ait her şeyle, sanat biçimleri ile bile
dalga geçen yazar Oğuz Atay’ın dönemi yo-
rumlama biçiminin temsilidir. Yusuf Atılgan’ın
romanları ise, insanı üreten bir makine haline
getiren ve kendi fiziğini yine kendi emeği ile
ürettiği ama elde edemediği nesnelere ulaşmak
için bir araçmış gibi algılayan insanı yaratan
kapitalist düzene doğrudan değil ama dolaylı
bir eleştiri getirmektedir. C. ya da Zebercet,
iletişimsizliğin ve toplumdan koparak ayrılışın
en önemli örnekleridir. Ancak, yabancılaşmış
bu karakterlerin ortaya çıkmasının ana nedeni,
sömürü ilişkilerinin ya da başka bir deyişle
kapitalist yaşam biçiminin ve dolayısıyla anla-
yışsızlığın, acımasızlığın, şiddetin ve ahlaksız-
lığın yaygın olduğu toplum düzenidir (Moran
2003: 292-312). Bu toplum düzenine yönelik
eleştiriler, sadece roman ile sınırlı değildir.
1980 sonrası Türk sineması genelinde bazı özel
örnekler, kapitalist üretim ilişkileri çerçevesin-
de değişen toplumsal yaşantıyı iyi bir gözlem
ile tasvir etmektedir. İşte ‘Muhsin Bey’ filmi,
bu açıdan dikkatle incelenmelidir. Film, 1980
sonrası Türkiye’sindeki kapitalist üretim ilişki-
lerine dayanan hâkim ahlak anlayışının yarattı-
ğı açmazları, karakterler ve öyküleri aracılığıy-
la dile getirmekte ve bu açmazlara, ana karak-
terler yoluyla politik bir eleştiri getirmektedir.
 ‘Muhsin Bey’ Örneği ve Politik Eleştiri
Filmi ayrıntılı bir şekilde incelemeden önce
filmin künyesini vermek ve filmi kısaca özet-
lemek gerekmektedir.
Filmin Künyesi
Yönetmen: Yavuz Turgul
Yapımcı: Abdurrahman Keskiner
Senaryo Yazarı: Yavuz Turgul
Oyuncular:  Şener Şen (Muhsin Bey), Uğur
Yücel (Ali Nazik), Şermin Hürmeriç (Sevda
Hanım), Osman Cavcı, Erdoğan Sıcak
Film Müzikleri: Atilla Özdemiroğlu
Yapım Yılı, Ülkesi: 1987, Türkiye
Yapım şirketi: Umut Film
Süre: 145 dakika
Filmin Öyküsü
Muhsin Bey İstanbul’da organizatörlük yap-
maktadır. Ali Nazik, Urfa’dan İstanbul’a gel-
miş, emmisi bitli Salman’ın askerlik arkadaşı
Muhsin Bey’den şarkıcı olmak için yardım
istemektedir. Muhsin Bey, önceleri bunu ya-
pamayacağını düşünerek, yardım edemeyece-
ğini söylese de işleri de kötü gittiği için ve
yardımcısı Osman’ın da ısrarı ile acıdığı Ali
Nazik’e yardım etmeye karar verir. Birçok yol
denenir ancak kaset yapacak para bulunamaz.
Gerekli para için bir şarkı yarışması düzenlenir.
Muhsin Bey, birçok insanın zengin ve ünlü
olmak için umut bağlayarak son paraları ile
başvurduğu şarkı yarışmasını yapamaz ve ya-
rışma için toplanan parayı Ali Nazik’in Türkü
kaseti için kullanır. Bu davranışının vicdan
azabına dayanamaz ve cezasını çekmek için
hemen polise teslim olur. Muhsin Bey cezae-
vindeyken, Ali Nazik, Muhsin Bey’in yardım-
cısı Osman ve sevdiği kadın Sevda Hanım,
Şakir denilen bir başka organizatör ile anlaşır.
Şakir, Muhsin Bey’i kendine rakip gören ve
onun işlerini bozmak için her fırsatı kullanan
ve Muhsin Bey gibi organizatörlük ile uğraşan
bir adamdır. Muhsin Bey ile Ali Nazik’e bir
Türkü kaseti yapılıp yapılamayacağı üzerine
girdiği iddiayı kaybetmesine rağmen, o hapis-
teyken Ali Nazik’i, Osman’ı ve Sevda Hanım’ı
kendi himayesine alır. Ali Nazik ise artık Muh-
sin Bey’in sevdiği kadın Sevda Hanım (Sevda
Hanım da Muhsin Bey’i sevmektedir ama ha-
yat şartları onu rasyonel davranmaya zorlar) ile
birliktedir ve Muhsin Bey’in istememesine
rağmen pavyonda çalışmakta ve arabesk söy-
lemektedir. Muhsin Bey, cezaevinden çıkar.
Kendini aldatanların karşısına dikilir. Sözünü
söyler ve Sevda Hanım yanına alarak yeni bir
hayat kurmak üzere yola çıkarlar.
Değerlendirme
Filmde iki farklı karakter, iki farklı ahlak anla-
yışı ve iki farklı öykü vardır. Bunlardan birin-
cisi Muhsin Bey ve temsil ettiği ahlak anlayışı
(mutlak değerler ahlakı); ikincisi ise, Ali Nazik
ve temsil ettiği ahlak anlayışıdır (sorumluluk
ahlakı/rasyonel ahlak). Bu karakterler ve temsil
ettikleri ahlak anlayışlarının mücadele ya da
çatışma alanı ise kapitalist üretim ilişkilerinin
hâkim olduğu bir kent merkezi, Türkiye’nin en
önemli sanayi ve ticaret şehri olan İstanbul’dur.


Selçuk İletişim, 5, 3, 2008
230
Filmde yer alan iki karakterin temsil ettikleri
ahlak anlayışlarının çatışma alanı olarak göste-
rilebilecek İstanbul’un buradaki önemi, kentle-
rin kapitalistleşmenin; dolayısıyla akılcılaştır-
manın en üst düzeyde yaşandığı merkezler
olmasından ileri gelir. Kentler modern-
kapitalist zamanların, geleneksel ilişkilerin ve
üretim şeklinin artık işe yaramadığı ve kazanç
getirmediği köy ve benzeri ‘geri kalmış’ bölge-
lerden iş, refah ve zenginlik umudu ile göç alan
(Hobsbawn 1998: 220); bir başka yönüyle de
belirsizliği içeren geleneksel ilişkilere ya da
duygusal eylemlere yer vermeyen merkezler
olarak tarif edilebilir (Weber 2003: 85). İstan-
bul da bir sanayi ve ticaret merkezidir ve yoğun
bir şekilde göç almaktadır. Dolayısıyla tıpkı
Elizabeth dönemi (6) İngiltere’sinde olduğu
gibi bir yandan geleneksel ilişkiler ağır basar-
ken diğer yandan kapitalistleşme yoğun bir
şekilde kendini göstermekte ve kentler İstanbul
örneğinde olduğu gibi büyük bir çatışma alanı
haline gelmektedir. Ahlaki yozlaşmanın esas
nedeni de, kapitalistleşmenin yarattığı ikircikli
ahlak anlayışı ve bu nedenle bir türlü nasıl
eyleyeceğini bilemeyen insanlardır. İşte, Muh-
sin Bey ve Ali Nazik arasındaki çatışmanın
kaynağı, kapitalist kent yaşamı ve uyulması
zorunlu ilişki biçimlerinin yarattığı ikircikli
ahlaki ortamdır. Bu ahlaki farklılıkları ve fark-
lılıkların çatışma ortamını, karakterler ve öykü-
leri üzerinden tek tek anlatmak, konuyu somut-
laştırmak açısından faydalı olacaktır.
Muhsin Bey bir İstanbulludur. Vicdani muha-
kemelerini esas alarak ve duygusal motivelerle
eyleyen; Weberyan bakış açısıyla ‘mutlak
değerler ahlakını’ esas alarak hareket eden ve
‘tutunamayan’ bir insandır. Bu anlamda
varolan kapitalist üretim ilişkilerine adapte
olamadığı için ekonomik ve dolayısıyla top-
lumsal ortama yabancılaşmıştır ve başarısızdır.
Yeni ortam kendine ait yozlaşmış bir eğlence
anlayışını (arabesk) beraberinde getirmiş, bu
ortamda ‘eğlence’ işi ile uğraşan ve organiza-
törlük yapan Muhsin Bey’in para kazanma
olasılığı azalmıştır. Çünkü Muhsin Bey, Türk
Sanat Müziği hayranıdır ve menajerliğini yap-
tığı  şarkıcıların çoğu da bu sanat dalını icra
eden sanatçılardır ve artık sanat zevkinden
yoksun ve görselliği esas alan yeni eğlence
anlayışında onlara yer yoktur. Muhsin Bey, göç
ederken kendine ait kültürel kodları beraberin-
de getiren ve bunları hayatta kalabilmek, iş
bulabilmek; daha da fazlası zengin ve mutlu
olabilmek için kapitalist düzenin kullanıma
veren göçmenlerin yarattığı eğlence anlayışına
ve ortamına, dolayısıyla arabesk müziğe karşı-
dır. Bu ortam aynı zamanda kapitalistleşmeye
doğru evrilen yani sorumluluk ahlakı yönünde
değişen ikircikli ahlak anlayışının çarpışma
alanıdır. Kapitalizm akılcılaştırma ile gelenek-
sel olan kültürel biçimlerin hepsini, sistem
dışına atmak yerine dönüştürerek metalaştır-
makta, başka bir deyişle geleneksel olanı akıl-
cılaştırarak kullanıma sokmaktadır. Sonuçta
göçmenlerin kentlerde ya da İstanbul’da aradı-
ğı şey, kapitalist ekonomik modelin bürokratik
kazanımlarına sahip olmaktır. Bu istek kapita-
list sistemin işlerliği ile uyuşmakta, ‘sen de
yapabilirsin’ güdüsü ile insanlar, kapitalist
düzenin birer görevlisi olmaktadır. Bu görevli-
ler için asıl olan terfi, zenginlik ve mutluluktur.
Dolayısıyla tüm bunların elde edilmesi uğruna
her şeyi göze alan insan, kendi kültürel değer-
lerinin de metalaşmasına göz yummaktadır.
İşte Muhsin Bey’in karşı olduğu şey,  toplumda
egemen hale gelen bu ahlak anlayışıdır. Yar-
dımcısı Osman ve Ali Nazik ile kahvede otu-
rurken yaptığı bir konuşma bu tespiti doğrula-
maktadır:
Osman: Muhsin ağabey işler gittikçe bozulu-
yor, kahveye kadar düştük. Bara, pavyona
girmek istemiyorsun ama başka yerde para
yok. Bizdeki… sanatçıların hepsi moloz.
Muhsin Bey: Bak! Osman Cavit. Baban kolla-
rımda öldü. Ölürken de seni bana emanet etti.
Artık eşek kadar oldun. Bana bile akıl öğreti-
yorsun ama aklın hep hinliye çalışıyor. Niye
dürüst olmayı denemiyorsun hiç. Sanatçıları-
mıza moloz diyorsun. Peki, o zaman hadi git.
Mesela Şakir ile çalış, iyi anlaşırsınız.
Ali Nazik (karşı masadan): Yok be ağam, onu
söylemek istemedi.
Muhsin Bey: Gel buraya senin adın ne?
Ali Nazik (gelir): Ali Nazik.
Muhsin Bey: Bak! Dün burada otuz yıllık bir
müzisyen öldü. Pavyonlarda çalışırdı. Cebin-
den kefen parası bile çıkmadı. Senin gibi bin-
lercesi geliyor hergün, sonra da pisliğin içinde
yok oluyorlar, ‘puşt’ oluyorlar, ‘ibne’ oluyor-
lar, hepsi de aynı şeyi istiyor, senin gibi. Geri
dön.


Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   108   109   110   111   112   113   114   115   ...   120




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə