Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,6 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə114/120
tarix15.10.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#74209
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   120

Yabancılaşmış Karakterler ve Politik Eleştiri:… (220-235)
233
den bir otomat haline gelmekte ve dolayısıyla
da kendi bedenine, diğerlerine, dünyaya ya da
kısaca doğal olan her şeye yabancılaşmaktadır.
İşte bu ikircikli ve içinden çıkılmayan durumu
Weber, bir ‘demirkafes’ olarak tanımlamakta-
dır. Ancak Marx’a göre bu kafesten çıkış
mümkündür. Bu bağlamda çağdaş anlatı filmle-
ri, sanatın tanrısal gücünü onarcasına insana
onurunu geri vermekte, kapitalist üretim ilişki-
lerinin insanı otomatlaştıran ahlaki standartla-
rını Marxist bir umutla eleştirmektedir. Bunu,
tarihin belli bir yerinde varolan üretim ilişkileri
içerisinde eyleyen ancak artık bu üretim ilişki-
lerinin kendi varoluşları için bir engel olduğu-
nu düşünen yabancılaşmış karakterler sayesin-
de yapmaktadır. İşte Yavuz Turgul sinemasına
ve ‘Muhsin Bey’ filmi örneğine bu açıdan
bakan bu makale; üretim ilişkilerinin sanatsal
platformda ve sinema özelinde yapılan eleştiri-
sini örneklendirmektedir. Muhsin Bey, tutuna-
mayan ve dolayısıyla sisteme yabancılaşmış
ama tam da tutunamadığı ve yabancılaşmış
olduğu için, varolan üretim ilişkilerinin karşısı-
na çıkabilmiş bir karakterdir ve tüm koşullan-
dırmalara rağmen Marxist anlamda politik
olunabileceğinin bir örneğidir. Kendine, diğer-
lerine, dünyaya ya da doğal olan her şeye ya-
bancılaşmış Ali Nazik ya da kaybetmeye mah-
kûm benzerleri için tek çıkış noktası, gerçeği
görmek ve başkaldırmaktır. Sonuç olarak,
yönetmen çağdaş anlatı temelinde varolan
üretim ilişkilerini eleştirmektedir ve geleneksel
olana, vicdani olana ve duygusal olana işaret
etmektedir. Yönetmenin tüm diğer filmleri da
bu çerçevede ele alınabilir. Çünkü yönetmen
diğer filmlerinde de, özellikle 1980 sonrası
Türkiye’sinde kapitalizm kaynaklı yaşanan
hızlı değişim ve bu değişime paralel şekillenen
bireyci ya da çıkarcı insan ilişkilerine bir eleşti-
ri getirmektedir. Yönetmenin diğer filmlerine
de, ‘Muhsin Bey’ filmi örneğini çözümlerken
yararlanılan kuramsal yaklaşım temelinde ba-
kıldığında kısaca şunlar söylenebilir: ‘Gönül
Yarası’ (2005) filminde, yıllarca Anadolu köy-
lerinde öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul’a
dönen öğretmen Nazım’ın (Şener Şen), rekabe-
te ve bireysel çıkara dayalı toplum düzeni için-
de tercih ettiği yaşam biçimi, Weber’in kişisel
vicdanı esas alarak tanımladığı mutlak değerler
ahlakı çerçevesinde okunduğunda bir anlam
kazanır. Nazım, tüm baskılara rağmen, toplum
dışına itilmeyi göze alarak (ailesi; oğlu ve kızı
bu duruma şiddetle karşı çıkar), sürekli dayak
yediği için kocasından kaçan ve çocuğu ile
İstanbul’da sahipsiz yaşayan pavyon şarkıcısı
Dünya’nın (Meltem Cumbul) ve çocuğunun
sorumluluğunu hiçbir çıkar gözetmeden üstüne
alır. Kendisinden yaşça küçük olan bu kadına
âşık olmasına rağmen, vicdani sorumluluğu
gereği kocası ile barışmasına dahi yardımcı
olur. Yönetmen bir başka filmi ‘Eşkıya’da
(1996) da, yine kapitalizmin öngördüğü reka-
bete dayalı çıkar ilişkilerinin bir anda nasıl her
türlü değeri altüst ettiğini; dostlukları, arkadaş-
lıkları, aile ilişkilerini vb… tüm ilişkileri nasıl
parçaladığını, eşkıya Baran (Şener Şen) karak-
teri üzerinden göstermeye çalışarak eleştirir. 35
yıl önce Cudi Dağı’nda eşkıyalık yapan en
yakın arkadaşı Baran’ı ve diğer arkadaşlarını
jandarmaya ihbar ederek, biriktirilen tüm para-
yı ve Baran’ın sevdalısı Keje’yi de alıp İstan-
bul’a kaçan ve çok zengin bir iş adamı haline
gelen Berfo (Kamran Usluer) ile Baran’ın ka-
rakter karşıtlıklarına, bahsi geçen politik eleşti-
ri bağlamında bakılmalıdır. Baran, kapitalist
ilişkilerin gereklilikleri yerine ya da başka bir
deyişle sorumluluk (rasyonel) ahlakı yerine,
vicdani ahlak anlayışına göre eylemekte ve bu
yüzden de düzen açısından kaybetmekteyken;
Berfo, nedeni her ne olursa olsun (ihanetinin
nedeni olarak Keje’ye duyduğu aşkı öne sür-
mektedir), kapitalist düzenin ön gördüğü şekil-
de eylemektedir ve de düzen açısından bakıldı-
ğında kazanmaktadır. Bu bağlamda, tıpkı
‘Muhsin Bey’ filminde olduğu gibi, bu filmde
de yönetmen, iki farklı ahlak anlayışı çerçeve-
sinde yabancılaşmış karakterler yoluyla bir
düzen eleştirisi sunmaktadır. Sonuç olarak
yönetmenin 1993 yapımı ‘Gölge Oyunu’, 1990
yapımı ‘Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetme-
ni’ ve 1984 yapımı ‘Fahriye Abla’ filmleri de,
çağdaş anlatı yapısı içinde değerlendirilerek
daha ayrıntılı bir analize tabi tutulabilir.
NOTLAR
 (1) Örneğin Althusser sanatı, Marx’ın alt-
yapı/üst yapı eğretilemesini temel alarak tanım-
ladığı ‘Devletin İdeolojik Aygıtları’ başlığı
altında yer alan ‘Kültür Aygıtları’ çerçevesinde
değerlendirir (Althusser 2003: 120:169).
(2) Engels’e göre Marx yanlış yorumlanmakta-
dır. Maddi yaşam insanları birer makine haline
getirmektedir ancak Marx’a göre insan maddi
yaşamın bu koşullandırmasına karşı durabilir.
Marx’ı sadece birinci anlamıyla yorumlayanlar


Selçuk İletişim, 5, 3, 2008
234
oldukça fazladır ve Marx bu tür yorumlar geti-
ren Fransız Marxistlerini eleştirmekte; ‘bütün
bildiğim bir marxist olmadığımdır’ demektedir
(Engels 2000: 12).
(3) “Veri Toplama Teknikleri; kavramsal mo-
del göz önünde bulundurularak yapılması ka-
rarlaştırılan araştırma türüne göre saptanır.
Genel olarak, kuramsal araştırmalarda ‘yazılı
kaynaklar’, uygulamalı araştırmalarda ise
gözlem, soru kağıdı ve görüşme teknikleri ağır-
lıklı olarak kullanılır (Gökçe 1999: 88).”
(4) Yine Marx ve Engels’e göre, “Burjuvazi,
aile ilişkilerinin büründüğü duygusallık tülünü
yırttı ve bunları basit parasal ilişkiler derece-
sine indirdi (Marx ve Engels 1998: 48).
(5) Marx’a ve Engels’e göre, “Burjuvazi, ürün-
leri için gittikçe daha geniş pazarlar bulmak
ihtiyacının itişiyle, bütün dünyayı istila eder.
Onun her yere girmesi, her yere yerleşmesi,
her yerle bağlantı kurması lazımdır (Marx ve
Engels 1998: 49).”
(6) Cevat Çapan ‘Değişen Tiyatro’ adlı kita-
bında Elizabeth dönemi tiyatrosunun halk tara-
fından benimsenmesini ve büyük yapıtlar orta-
ya konmasını  şöyle açıklar: Tiyatronun bir
azınlık sanatı değil de, halk sanatı haline gel-
mesini tetikleyen şey geniş bir çeşitlilikten
beslenmesidir. Çeşitlilikten kasıt, bir yandan
hala etkili olan ortaçağ üretim ilişkilerinin
varlığı ve diğer taraftan bu varlığın geciktirdiği
ama yavaş yavaş etkili olmaya başlayan kapita-
list üretim şeklinin ortaya çıkmasıdır (Çapan
1992: 22-23). Bu kültürel bir çatışma alanı
oluşturmuş, bu çatışma tiyatroya da yansımış-
tır. Dolayısıyla, kapitalistleşmenin ilk aşama-
sında geleneksellik ile arasında bir çatışma
alanı oluşmaktadır.
KAYNAKLAR
Althusser L (2003) İdeoloji ve Devletin İdeolo-
jik Aygıtları, A Tümertekin (çev), İthaki Ya-
yınları, İstanbul.
Abisel N (1999) Popüler Sinema ve Türler,
Alan Yayıncılık, İstanbul.
Aristoteles (2006) Poetika, İsmail Tunalı (çev),
Remzi Kitapevi, İstanbul.
Brecht B (1993) Tiyatro İçin Küçük Organon,
Ahmet Cemal (çev), Mitos Boyut Yayınları,
İstanbul.
Benjamin W (2000) Brecht’i Anlamak, Haluk
Barışcan ve Güven Işısağ (çev), Metis Yayınla-
rı, İstanbul.
Büker S (1991) Sinemada Anlam Yaratma,
İmge Kitapevi, Ankara.
Camus A (1965) Sanatçı ve Çağı, Yıldırım
Keskin (çev), Bilgi Yayınevi, Ankara.
Camus A (2006), Sisifos Söyleni, Tahsin Yücel
(çev), Can Yayınları, İstanbul.
Çapan C (1992) Değişen Tiyatro, Metis Yayın-
ları, İstanbul.
Engels F (2000) Tarihsel Materyalizm Üzerine
Mektuplar 1890-94, Öner Ünalan (çev), Bilim
ve Sosyalizm Yayınları, Ankara.
Fromm E (2004) Marx’ın İnsan Anlayışı, Kaan
H. Ökten (çev), Arıtan Yayınevi, İstanbul.
Fromm E (2006) Sağlıklı Toplum, Yurdanur
Salman ve Zeynep Tanrısever (çev), Payel
Yayınları, İstanbul.
Gökçe B (1999) Toplumsal Bilimlerde Araş-
tırma, Savaş Yayınevi, Ankara.
Güçhan G (1999) Tür Sineması, Görüntü ve
İdeoloji, Anadolu Üniversitesi. İletişim Bilim-
leri Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
Hegel GWF (2004) Tinin Görüngübilimi, Aziz
Yardımlı (çev), İdea Yayınevi, İstanbul.
Hobsbawn E (1998) Sermaye Çağı. 1848-1875,
B. Sina Şener (çev), Dost Kitapevi Yayınları,
Ankara.
Kojéve A (2004) Hegel Felsefesine Giriş, Se-
lahattin Hilav (çev), Yapı Kredi Yayınları,
İstanbul.
Kundela M (2005) Roman Sanatı, Aysel Boral
(çev), Can Yayınları, İstanbul.
Löwitt K (1999) Max Weber ve Karl Marx,
Nilüfer Yılmaz (çev), Doruk Yayımcılık, An-
kara.
Lukacs G (2001) Dostoyevski, Orhan Düz
(edit), Dostoyevski: Hayatı, Eserleri Üzerine
Makaleler ve Aforizmalar, Kaknüs Yayınları,
İstanbul, ss 211-225.


Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   120




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə