Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,6 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə113/120
tarix15.10.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#74209
1   ...   109   110   111   112   113   114   115   116   ...   120

Yabancılaşmış Karakterler ve Politik Eleştiri:… (220-235)
231
Ali Nazik (gülümseyerek): Dönmem, emmim
beni sana yolladı…
Tüm bu yaşananlara rağmen Muhsin Bey,
geleneksel ilişkilerin, dolayısıyla duygusallığın
hala hâkim olduğu mahallesinde komşuları ile
yaşamakta, akşamları Türk Sanat Müziği din-
lemekte (Müzeyyen Senar ve Safiye Ayla din-
ler), yine geleneksel ilişkilerin hâkim olduğu
kahvede arkadaşları ile buluşmakta, eski bir
sanatkârı aksatmadan elinde çiçekler ile kaldığı
huzur evinde ziyaret etmekte ve ısrarla dürüst
ve namuslu yaşanabileceğini söylemekte olan
bir insandır. Örneğin, dükkânlarından kovul-
malarına rağmen, 6 aylık kira parasını at yarı-
şına yatıran yardımcısı Osman’ı affetmektedir.
Araları hiç iyi olmamasına rağmen kendine her
fırsatta kazık atan meslektaşı  Şakir’e kendi
anlayışına ters olduğu için kabul etmediği ve
para kazandıracak işleri göndermektedir. Kom-
şusu, şarkıcı Sevda Hanım’a aşkını utandığı
için itiraf edememektedir. Kahvede ölen mü-
zisyen dostu için üzülmekte ve onun için topla-
nan yardıma gönülden katkıda bulunmaktadır.
Kendini gece yarısı sırtında dişçiye götüren Ali
Nazik’e güvenip, yardım etmeye karar vermek-
tedir. Sırf, Ali Nazik’e verdiği yardım sözü
nedeniyle ona bir Türkü kaseti çıkarabilmek
için, sonradan cezasını gönüllü bir şekilde
çekse de düzmece bir işe girmeyi bile göze
almaktadır. Sözünde durmakta, kaseti çıkar-
makta ve cezasını çekmek üzere teslim olmak-
tadır. Ancak, kapitalist üretim ilişkileri ve ah-
lak anlayışı için kendi vicdani kıstaslarına göre
eyleyen bu adamın hiçbir önemi yoktur. Bu
ilişkiler için asıl olan başkasının artı değerinin
aşırımı ya da başka bir değişle sermaye artırı-
mıdır  ve  Muhsin  Bey,  işi  kuralına  göre  oyna-
mamakta dolayısıyla hem yardım etmek hem
de namusluca iş yapılabileceğini göstermek
için girdiği mücadele sonunda kendine göre
başarılı olsa da ‘kaybetmektedir’. Daha somut
söylenecek olursa, kasetin çıkarılamayacağı
üzerine iddiaya girdiği meslektaşı Şakir, iddia-
yı kaybetse de, kendisi hapisteyken yardımcısı
Osman’ı işe almakta ve Ali Nazik ile Sevda
Hanım’ı transfer etmektedir. Bu noktada Ali
Nazik’in temsil ettiği ahlak anlayışı ve öyküsü
de dile getirilmelidir. Ali Nazik, diğer organi-
zatör  Şakir’in  ve  Muhsin  Bey’in  yardımcısı
Osman’ın ahlaki anlayışlarını da somutlaştıran
bir örnektir.
Ali Nazik Urfa’dan gelen bir göçmendir. Muh-
sin Bey’in söylediği gibi İstanbul’a gelen bin-
lerce göçmenden biridir. İbrahim Tatlıses gibi
olmak; başka bir deyişle, zengin olmak, yük-
selmek ve refah içinde yaşamak istemektedir.
Bu anlamda niceleri için olduğu gibi İbrahim
Tatlıses onun için de bir rol modeldir. Tıpkı
onun gibi yükselmek için her şeyi yapabilir.
Ama  bu  Muhsin  Bey’in  de  söylediği  gibi  çok
da mümkün değildir. Kapitalizm bu gibi rol
modeller yardımıyla, insanları sisteme adapte
edebilmek için sürekli ‘siz de yapabilirsiniz’
mesajı yollarken, insanlar tüm yetkelerini bu
vaat için sisteme gönüllü bir şekilde devret-
mektedir. Bu anlamda, Ali Nazik sistemin
kuralları çerçevesinde eylemeyi tercih eden,
yükselmek için ‘sorumluluk ahlakı’nı temel
alan bir kişidir. Sistemin kuralları yani kapita-
list üretim ilişkileri otomatlaşan ve kendine
yabancılaşan Ali Nazik gibi insanları vaat edi-
lenleri ele geçirmek için bencil bireyler haline
getirmektedir. Fromm, artan ihtiyaçlar ve istek-
lerin, insanları, para hırsı ile kurnaz, doğallık-
tan uzak, içten pazarlıkçı ve başkalarını ezip
geçmeyi göze alan ve yalancı köleler haline
getirdiğini söyleyerek, kapitalizmin insanları
kendine bir kısırdöngü ile bağımlı hale getir-
mesini şu benzetme ile tarif etmektedir: “Bu
tıpkı hadım bir harem ağasının bağlı olduğu
despota yağcılık etmesine benzer. Böyle birisi,
kendi kesesini doldurmak ve güdükleşmiş arzu-
larını yerine getirmek için hiçbir aşağılık yolu
kullanmaktan kaçınmaz (Fromm 2004: 92-
93).” Ali Nazik de böyle bir ahlak anlayışının
temsilidir. Örnek vermek gerekirse; kendisine
acıyarak yardım edeceğini düşündüğü Muhsin
Bey’in kapısının önünde yağmurda beklemek-
tedir. Sürekli Muhsin Bey’in bir türlü hatırla-
yamadığı emmisi bitli Salman’dan bahsederek,
onu etkilemeye çalışmaktadır. Muhsin Bey,
sürekli kovsa da peşinden ayrılmamaktadır.
Kasetinin çıkması için kendini sürekli acındır-
maktadır. Masum gibi gözükse de içten pazar-
lıklıdır. Muhsin Bey hapse girer girmez kendini
kurtarmak için, Şakir ile anlaşmakta ve bir
pavyonda arabesk söylemeyi kabul etmektedir.
Sevda Hanım ile birlikte olmaya başlamakta,
hatta son sahnede ona hakaret edip, para ka-
zanması için konsomatrisliğe zorlamaktadır.
Ali Nazik ve Sevda Hanım arasında geçen şu
konuşma, onun ahlaki yozlaşmışlığını kanıtla-
maktadır:


Selçuk İletişim, 5, 3, 2008
232
Sevda Hanım: Benim için bir şey dediler mi?
Ali Nazik: Beklesin dediler, yeni programda.
Sevda Hanım: … Şakir, aldattı beni.
Ali Nazik:  İşin doğrusu konsomatrosyona
çıkmazsan, sahne yok.
Sevda Hanım: Beni konsomatrosyona çıkara-
mazsın.
Ali Nazik:  O  karga  gibi  sesinle  başka  ne  iş
yaparsın ki.
Sevda Hanım (Bağırır): Hayvan herif, şimdi
karga mı olduk?
Ali Nazik (Kolundan tutup, küfrederek fırlatır)
Sonuç olarak, Muhsin Bey ve Ali Nazik yaban-
cılaşmış karakterlerdir. Muhsin Bey, mutlak
değerler ahlakına göre davranmakta, vicdani
değerlendirmelerine göre hareket etmekte;
başka bir deyişle kapitalist piyasa sürecinin
hiçbir kuralına uymamakta, bu sistemin edilgen
bir memuru olmayı reddetmektedir. Bunun
sonunda da sistem tarafından cezalandırılmak-
ta, tutunamamakta; yani sistemin değerlerine
göre görünürde kaybetmektedir. Bu anlamda
işleyen kapitalist kurallara ve ilişkilere yaban-
cılaşmış bir insandır. Ali Nazik ise, sorumluluk
ahlakına göre davranmakta, vicdani değerlen-
dirmelerden çok kapitalist sistemin kurallarını
kendine esas almakta, toplumsal hiyerarşide
yükselebilmek adına her şeyi göze almaktadır.
Bu anlamda bürokratik kapitalist düzenin ku-
rallarına  uyan  ve  ona  göre  davranan  bir  me-
murdur, yani kendi bedenine, emeğine, diğerle-
rine ve doğal olana yabancılaşmış bir otomattır.
Tüm bu anlatılanlar ışığında yönetmen politik
tercihini Muhsin Bey lehine kullanmaktadır.
Kısaca, yönetmene göre, kapitalist sistemin
zorunlulukları karşısında kendi vicdani kıstas-
larına göre davranan Muhsin Bey kazanan
taraftır. Sistemin otomatlaştıramadığı ve
Marxist bağlamda emeğine yabancılaşmamış,
ürettiğini tanrısallaştırmamış, insani değerlerini
kaybetmemiş, onuru ile yaşamayı başarmış ve
dolayısıyla sisteme başkaldırmış bir insandır.
Hapisten çıktığında, işi, evi ve sevdikleri artık
yoktur ama o yine de dimdik, hiçbir pişmanlık
duymadan kendini aldatanların karşısında durur
ve Sevda Hanım’a kavuşur. Sonuç olarak in-
sanlık onuru kazanmış olur. Ali Nazik ise
Muhsin Bey’in söylediği gibi kaybetmeye
mahkûmdur. İbrahim gibi olma umudu yoktur.
(Sondan İkinci Sahne)
Ali Nazik: Ağam çıktın mı? Hoş geldin, buyur.
Muhsin Bey: Seni dinlemeye geldim?
Ali Nazik: Nasılım beğendin mi?
Muhsin Bey: Arabeske başlamışsın.
Ali Nazik: He, istiyorlar, Türkü, arabesk karı-
şık.
Muhsin Bey: İbrahim gibi?
Ali Nazik: He, ağzını öpeyim. İbrahim gibi.
Muhsin Bey: Nota ne oldu, solfej?
Ali Nazik: Boş verdik, böyle idare ediyoruz be
hacı ağabey. Viski içer misin?
Muhsin Bey: … herif. Bir daha bu kadına
dokunma gelir seni öldürürüm.(Çocuğa döner)
Bu çocuğa yazık değil mi Sevda Hanım?
Ali Nazik: Ağam kusura bakma, kendimi kur-
tarmam lazımdı.
Muhsin Bey (gülümser): Kurtardın mı bari?”
(Ali Nazik, pavyonda üçüncü sınıf bir şarkıcı-
dır)
SONUÇ
Kapitalizm evrensellik idealini gerçekleştire-
bilmek adına dünyanın hemen hemen her böl-
gesine nüfuz etme çabasındadır. Nüfuz etmeye
başladığı her yerde ikircikli bir ahlaki çatışma
ortamı yaratmaktadır. Kapitalistleşmeye doğru
evrilen herhangi bir yerde, geleneksel, yerel,
vicdani ve duygusal tüm kültürel formlar ve
ilişki biçimleri akıl dışı ilan edilmekte ve ya
akılcılaştırılıp metalaştırılarak paraya çevril-
mekte ya da sistem dışına itilmektedir. Dolayı-
sıyla bu tür kültürel formlar ve ilişki biçimleri-
ni öncelleyen ahlaki standartları referans alarak
eyleyen herkes akıldışı olarak nitelendirildiği
için sistem içinde tutunamamakta ve bir tür
ötekileştirilerek yabancılaştırılmaktadır. Gele-
neksel, yerel, vicdani ve duygusal olmayan her
şey ise akılcı olana işaret etmekte ve akıllıca
davranmak, sisteme adapte olmak ve dolayısıy-
la terfi etmek ya da ödüllendirilmek anlamına
gelmektedir. Ancak bu kez de, sistemin terfi ya
da ödüllerine kavuşmak üzere vicdani ve duy-
gusal olan her şeyi bir kenara iterek eyleyen
insan, sistemin ahlaki standartlarına göre hare-
ket eden ve tüm yetkelerini de o sisteme devre-


Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   109   110   111   112   113   114   115   116   ...   120




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə