Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,6 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə98/120
tarix15.10.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#74209
1   ...   94   95   96   97   98   99   100   101   ...   120

Düşünce mi, Eğlence mi? Türkiye’de Televizyon Belgesellerine… (196-204)
201
%16’sı prime time olarak adlandırılan ve insan-
ların en çok televizyon izlediği zaman dilimi
olarak kabul edilen 20.00-23.00 saatleri arasın-
da yayınlanırken, %58’i neredeyse kimsenin
televizyon izlemediği 23.00-08.00 saatleri
arasında yayına konulmaktadır.
Toplam'>Tablo 2: Belgesel programların yayın saati-
ne göre dağılımı
Zaman
Dilimi
Belgesel
Sayısı
Toplam
Belgesel Sayısı-
na Oranı (%)
08.00-20.00
32
26
20.00-23.00
21
16
23.00-08.00
73
58
Belgesel filmlerin televizyon yayınlarında
böylesine dışlanmışlığını, belgeselin ve tele-
vizyonun temelinde yatan güdülerin farklılığıy-
la açıklamak mümkündür. Ticari kaygılar taşı-
maksızın, bazı toplumsal idealler adına yapıl-
makta olan belgesel film üretim anlayışı, kar
mantığıyla işleyen televizyon sisteminin yapı-
sına uygun değildir.
Televizyon öncesinde özel izleyiciler için yapı-
lan belgesellerin aksine, televizyon belgeselleri
milyonlarca izleyiciye ulaşmaktadır. Öte yan-
dan evde, gündelik yaşam sürdürülürken ve
görece az konsantrasyonla gerçekleştirilen
televizyon izleme edimiyle, karanlık bir salon-
da, büyük bir perdenin önünde ve bilinçli ola-
rak seçilen sinemasal eseri izleme arasında
önemli farklar bulunmaktadır. Dolayısıyla
büyük kitleler için üretilen televizyon program-
larında, izleyicilerin ilgisini çekebilmek için,
sinemasal eserlere oranla daha fazla etkileyici
unsur kullanmak gerekmektedir (Wolper 1998:
285). Televizyon izlencelerine bakıldığında
izleyicinin ilgisini cezbetme yöntemlerinin
başında eğlence gelmektedir. Ancak “gerçekten
yavaş ilerleyen, izleyicinin konsantrasyonuna
ihtiyaç duyan belgesellerin ‘eğlendirici olma-
dığı’ düşünülür ve az reyting alırlar. Bu yüzden
de televizyon yöneticileri açısından bakıldığın-
da yayın akışı içerisine belgesel film koymak
gereksiz gözükebilir” (Rabiger 1998: 29).
Ticari mantıkla belgesel sinemanın gerçekten
nasıl uyuşamadığını ve özel televizyonların
belgesel sinemayı nasıl dışladıklarını, belgesel
filmlerin kanallara göze dağılımına bakarak net
bir biçimde görebiliriz. İncelenen dönemde
yayınlanan belgesellerin % 62’si (78 adet)
kamu adına yayın yapan ve büyük ölçüde ver-
gilerle varlığını sürdüren TRT’nin iki kanalın-
da, % 38’i ise (48 adet) kar mantığıyla işleyen
14 özel kanalda yer almıştır.
Günümüzün ticari televizyonculuğunda asıl
olanın; “en büyük görsel ve duygusal etki”yi
yaratarak, izleyicinin ilgisini sürekli ayakta
tutmak olduğuna dikkat çeken Aytekin’e göre,
ticari televizyonlar kendilerini izletebilmek
amacıyla, yayınlarında sürekli olarak “seks”,
“inanç”, “ölüm korkusu”, vb. dogmatik olguları
kullanmakta ve “şiddet”i de, yayınlarının adeta
itici kuvveti haline getirmektedirler. Bu çerçe-
vede, belgesel filmlerin “özünde şiddete yer
vermeyişleri, şiddeti desteklemeyişleri” ve
belgesel sinemanın doğasından gelen, sorunları
kanıksamak yerine, sorgulayıcı olma (Aytekin
2003: 17) gibi nitelikler de ticari televizyonlar-
da belgeselin dışlanmasının nedenlerindendir.
Tablo 3: Belgesel programların türlere göre
dağılımı
Belgeselin Türü
Belgesel Sayısı
Tanıtım
22
Biyografi
20
Gezi
19
Haber
15
Toplumsal İ.
14
Tarihsel
13
Doğa
9
Spor
5
Arkeolojik
5
Bilimsel
4
Toplam
126
Televizyonlarda yayınlanan belgeseller süre,
tür, içerik ve anlatım bakımından geleneksel
niteliklerinden belli ölçüde uzaklaşmış, tele-
vizyonun genel anlatısına eklemlenmişlerdir.
İncelenen belgesellerin önemli bir bölümünü,
bilgi verme ve tanıtma işlevinin ötesine geç-
meyen tanıtım, biyografi, bilim, spor belgesel-
leri oluşturmaktadır. Bu belgesellerde, belgesel
filmin olmazsa olmazı olan toplumsal eleştiri,
sorgulama, izleyiciyi düşünmeye yöneltme,
harekete geçirme gibi niteliklerin neredeyse
hiçbirine rastlanmamaktadır. Dahası aranan bu
nitelikler, sayısı zaten oldukça az olan “top-
lumsal içerikli” belgesellerin birçoğunda da
sözkonusu değildir. Gündelik yaşama, gerçek
yaşamın açmazlarını geçici bir süre için de olsa


Selçuk İletişim, 5, 3, 2008
202
unutma, gerçeklikten uzaklaşma, doğaya ya da
egzotik mekanlara vb. kaçma temalarının iş-
lendiği gezi ve doğa belgeselleri ise, magazin-
sel öğelerle de harmanlanarak bir eğlencelik
haline getirilmektedir. Özellikle, ağırlıklı ola-
rak “Anadolu’ya kaçış” temasına dayanan gezi
belgesellerinin merkezini oluşturan spontane
sunum, konuya yüzeysel bir bakışla yaklaşma,
özensiz dil kullanımı, estetikten uzak bir su-
num vb. belgeseli kendi türüne yabancılaştır-
makta, bu türü bir gösteri nesnesine dönüştür-
mektedir.
İncelediğimiz dönemde belgesel filmlere ilişkin
dikkati çeken bir başka nokta da, özellikle
TRT’de, bu türün bir dolgu malzemesi olarak
kullanılmasıdır. Yayın akışı içerisindeki beş
dakika gibi kısa boşlukları doldurmak üzere,
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çekilen ve bir
mesleği, bir müzik aletinin yapılışını vb. anla-
tan belgesel filmler hazırlanıp yayına konul-
maktadır. Sözü edilen filmleri, kuramsal bö-
lümde belgesel filmin ne olduğunu anlamaya
yönelik yapılan tartışmalar ışığında bakıldığın-
da belgesel film olarak değil, belge film olarak
değerlendirmek daha doğru olacaktır kuşkusuz.
Ancak incelenen dönemde yayınlanan belgesel-
lerin çok azı gerçek anlamda belgesel tanımına
uymaktadır ve birçoğu da belgeleme işlevinin
ötesine geçememekte, hatta belgeleme işlevini
bile gerçek anlamda yerine getirememektedir.
Kuruoğlu’nun 1998’de yaptığı çalışmada bir
kategori olarak bile belirlemediği haber belge-
sellerinin, incelediğimiz dönemde ön sıralara
yerleşen bir tür haline gelmesi de belgesel
sinemanın televizyonla olan ilişkisini anlamada
ipucu niteliğindedir. Aytekin, özellikle ticari
televizyonlarda diğer belgesellere oranla daha
fazla haber belgesellerinin yayınlanıyor olma-
sının, bu filmlerin, Dünya’nın “kaynayan”
değişik bölgelerini konu alarak, içinde şiddet
unsuru barındıran savaş, terör, açlık, göç, vb.
“sıcak görüntüler”i de zorunlu olarak kullan-
malarıyla ilişkili olabileceğine dikkat çekmek-
tedir (Aytekin 2003: 17). Haber belgesellerinin,
insanlığın kanayan yaralarını kendisine gereç
olarak seçiyor olması, elbette ki izleyicinin
gerçeklikle arasındaki bağı güçlendiren bir
tavırdır. Ancak insani dramların, ölümün, şid-
detin vb. izleyicinin kendisini, içinde var oldu-
ğu dünyayı, bu dünyaya ilişkin algılarını sorgu-
lamasını  sağlamaya,  onu  daha  iyi  bir  dünya
ideali kurmak için düşünmeye ve bu ideali
gerçekleştirmek üzere harekete geçirmeye
yönelik mi kullanıldığı, yoksa, bir çeşit heye-
can ve dolayısıyla haz nesnesi olarak mı sunul-
duğu, tam da belgesel filme anlamını kazandı-
ran sorudur. Nitekim Kutay’a göre, medyada
görüntüler öylesine dramatize ve estetize edile-
rek sunulmaktadır ki, gerçeklik bir oyuna dö-
nüşmekte ve algı evrenlerinde sadece dramatik
‘show’lara dönüşmektedir. Böylece parçalan-
mış insan görüntüleri, acı içinde çığlıklar atan
insanlar, zedelenmiş algı evrenimizde bir film-
den pasajlarmış gibi belirmekte ve gönül rahat-
lığıyla izlenebilmektedir (Kutay 2003: 124).
Yayıncılıkta giderek artan ticarileşme eğilimle-
rinin, bilgiyi, kurmacayı ve dramatik ögeleri
birleştiren yeni belgesel formlarının ortaya
çıkmasına neden olduğuna dikkat çeken Ata-
bey’e göre, izleyiciyi oyalama ve eğlendirme
işlevlerini yerine getiren bu yapımlar klasik
anlamdaki belgeselleri zayıflatmıştır. Dramatik
özellikleri ağır basan bu melez formlar taşıdık-
ları farklı yönleriyle, belgesel sinema açısın-
dan, güvenilirliğin sarsılması, toplumu etkile-
me potansiyelini yitirme, yüzeyselleşme gibi
sorunlara yol açmaktadırlar (Atabey 2005: 219-
226). İncelememizde de Atabey’in sözünü
ettiği melezleşme eğilimlerine yoğun bir şekil-
de rastlanmış hatta türler arasındaki
geçişgenliğin oldukça fazla olduğu ve türlerin
belirsizleştiği gözlenmiştir.
Bu çerçevede şu tespiti yapmak oldukça önem-
lidir: Televizyon, belgesel sinemanın bazı ge-
leneksel özelliklerini rehber olarak alırken,
kendi özel gerekliliklerini ve isteklerini de
geliştirmiş (Klugherz 1971: 455) böylece bel-
gesel filmi dönüştürerek yeniden şekillendir-
miştir. Televizyona eklemlendikçe giderek içi
boşalan, yüzeyselleşen, eğlence unsurlarıyla
donatılan, bu arada eleştirel görünümünü belli
ölçüde muhafaza etmesine karşın ideolojik
açıdan da sisteme büyük oranda entegre olan –
özellikle TRT’de yayınlanan belgesellerde
sıkça “resmi ideoloji” pekiştirilmektedir - ve
evcilleşen televizyon belgeselleri (Ocak 2008:
235), sinemasal bir dil oluşturma, belgeselin
anlatısını estetik bir yorumla bezeyerek izleye-
nin zihnine ulaşma, kaygılarını da bir yana
bırakarak estetik kurulum açısından da gerile-
me içerisindedir.


Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   94   95   96   97   98   99   100   101   ...   120




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə