Soğuk savaş DÖnemi


Truman yardımının basına yansıması 13 Mart 1947



Yüklə 368,7 Kb.
səhifə2/6
tarix15.03.2018
ölçüsü368,7 Kb.
#32016
1   2   3   4   5   6

Truman yardımının basına yansıması 13 Mart 1947
● Truman Doktrini savaş sonrası Amerikan dış politikasında, sonuçları günümüze kadar ulaşan, Amerika’nın Monroe Doktrini’ni terk ederek, SSCB’ye karşı aktif bir dış politika izlemesini sağlamıştır.
b) Marshall Doktrini ( Planı)

Haziran 1947

Haziran 1947'de Harward Üniversitesinde bir konuşma yapan ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için çok geniş kapsamlı bir program önerdi.


● İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, ABD tarafından Avrupa ülkelerine yardımda bulunmak ve bu ülkeleri kısa zamanda geliştirip güçlenmelerini sağlamak amacıyla hazırlanan bir programdır.


● Marshall Programı'nın başlıca iki amacı vardı. Birisi, sağlanacak dış yardımlarla Avrupa ülkelerinin yıkılan ekonomilerinin onarımına ve kalkınmalarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak, diğeri de Komünizmin Batı Avrupa'daki yayılışına engel olmaktı.


General George C. Marshall
● SSCB’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’ya karşı tehditlerinin artması üzerine ABD Dışişleri Bakanı George C. Marshall, Avrupa'ya programlı yardım yapılması önerisinde bulundu. Bunun üzerine bir Avrupa Onarım Programı (European Recovery Program) hazırlandı.
● Marshall Programı, 1948 yılında Başkan Truman tarafından imzalanan bir kanun ile kabul edildi. Program dört yıllık bir süreyi kapsamaktaydı.
● Avrupa ülkeleri aralarında gerekli işbirliğini gerçekleştirmek ve Marshall yardımlarını dağıtmak üzere Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC)'nü kuruldu.
● 17 Batı Avrupa ülkesinden her biri, 1948–1951 dönemini kapsayan bir plan hazırlayacak, ekonomisini toparlayacak, üretimini artıracak ve dış açığı azaltacak önlemler alacaktı.



Marshall Planı ile ilgili olarak 1949’da Avusturya’da bastırılmış afiş
● Marshall Planı savaş sonrası dönem dünyada "Soğuk Savaş”ın başlangıç dönemidir. Dolayısıyla ABD, ne pahasına olursa olsun Komünizmin yayılışına set çekmek istiyordu.
● Avrupa Onarım Programı'nın uygulandığı dört yıllık süre içerisinde ABD, Avrupa'ya 11,4 milyar $ yardım yaptı, bunun %90'i doğrudan hibe şeklinde idi. En fazla yardım alan ülkeler İngiltere (%24), Fransa (%20), Federal Almanya (%11) ve İtalya (%10) idi.


c) Batı Avrupa Birliği

● 1948’de Komünistlerin Çekoslovakya’da iktidarı ele geçirmeleri, SSCB’nin yayılmacı siyasetini ve tehditlerini ortaya koyması bakımından Batılı devletler için bir alarm oldu.


● Bu şartlar içinde, İngiltere ve Fransa ile Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında, 4 Mart 1948 de Brüksel’de başlayan toplantı, 17 Mart 1948 de Batı Avrupa Birliği’ni kuran bir antlaşmanın imzası ile sona erdi.
● Bu antlaşmaya göre beş devlet, aralarındaki her türlü işbirliğinden başka, taraflardan biri Avrupa’da bir silahlı saldırıya uğradığı takdirde, diğerleri her türlü vasıtalarla onun yardımına gideceklerdi.
● Batı Avrupa Birliğine başlangıçta, İskandinav Ülkeleri de dâhil edilmek istenmişse de, bu ülkeler, Sovyetler Birliği ile komşulukları dolayısıyla, bu devleti kışkırtmak istememişler ve bu ittifaka dâhil olmaktan kaçınmışlardır.
● Batı Avrupa Birliği Avrupa’daki Sovyet tehdit ve yayılmasına karşı alınmış ilk askeri tedbir olmuştur. Fakat Amerika’nın bu ittifak içinde olmayışı, Batı Avrupa Birliğini Sovyetler karşısında bir denge unsuru olmaktan yoksun bırakmıştır. Muhtemeldir ki, İskandinav ülkeleri de bunun için bu ittifaka katılmamışlardı. Lakin 1948 yılının gelişmeleri, Batılıları ve Amerika’yı, daha geniş bir ittifak sistemi kurmaya sevk edecek ve NATO ortaya çıkacaktır.
d) NATO

● Marshall Planı ve Truman Doktrini, Sovyetlerin Orta Doğu ve Avrupa'da girişmiş oldukları yayılma faaliyetlerine karşı Birleşik Amerika'nın almış olduğu ilk tedbirlerdi. Fakat 1948 Berlin Buhranı’yla Sovyetlerle işbirliği yapma imkânı kalmadığı anlaşıldı. Çünkü şimdi Sovyetler, bir barış düzeninin kurulmasından ziyade, mümkün olduğu kadar geniş alanları komünist kontrolü altına sokmanın çabası içindeydi. İşte bu netice, Amerika’yı, Sovyetlere karşı Durdurma (containment) politikası takibine götürmüştür. Yani, Amerika bundan sonra Sovyet yayılmasını durdurmak için gerekli tedbirleri alacaktır ki, bu tedbirlerin en etkilisi 4 Nisan 1949 da kurulan NATO veya Kuzey Atlantik İttifakı olacaktır.


● SSCB’ye karşı kurulan Batı Avrupa Birliği’nin bu devlete karşı tek başına yeterli olmayacağının görülmesi ABD’yi Monroe Doktrini politikasından döndürdü.
● Senatör Vandenberg Nisan ayında Senatoya sunduğu bir karar tasarısında, Amerika Cumhurbaşkanına, Amerika'nın güvenliğini ilgilendiren ve karşılıklı yardıma dayanan "bölgesel ve diğer ortak anlaşmalara" katılma yetkisinin verilmesini istedi. Vandenberg'in bu teklifi 11 Haziran 1948 de Amerikan Kongresi tarafından kabul edildi ve bu karara bundan böyle Vandenberg Kararı denildi. Vandenberg Kararı, Amerika'nın 1823'ten beri tatbik etmekte olduğu Monroe Doktrinini terk ettiğini gösteriyordu.
● Amerika, dış politikasında bu esaslı değişikliği yaptıktan sonra, Batı Avrupa Birliğini daha müessir ve geniş bir ittifak sistemi haline getirmek için Kanada ve Batı Avrupa ülkeleri ile temasa geçti ve bu temaslar ve müzakereler sonunda 4 Nisan 1949 da 12 Batılı ülke arasında, kısa adı ile NATO (North Atlantic Treaty Organization) denen Kuzey Atlantik İttifakı kuruldu. Antlaşmanın başında, bu ülkelerin, milletlerin, demokrasi ilkeleri ile kişi hürriyetleri ve hukuk üstünlüğüne dayanan hürriyetlerini ve ortak savunmaları ile barış ve güvenliklerini korumak için birleşmiş oldukları belirtiliyordu. İçlerinden birine yapılmış bir saldırı hepsine yapılmış sayılacaktı.
● NATO'nun kuruluşu ile Sovyetlerin Avrupa'daki yayılması, o günden bugüne, durdurulmuştur. Lakin 1949'a gelinceye kadar da Avrupa'nın mühim bir kısmını sınırları içine katmışlar veya kontrolleri altına almışlardır. Sovyet Rusya, 1940–1945 yılları arasında Avrupa'da 450.000 Km. toprağı ve 24 milyon kadar nüfusu sınırları içine katmıştır.

1945–1948 yılları arasında ise, 1Milyon Km. toprak ile 92 milyon nüfusu da kontrolleri altına almışlardır.


● Türkiye ve Yunanistan'ın 1952 de, Batı Almanya'nın 1955’de ve İspanya'nın da 1982 yılında NATO'ya katılması ile NATO üyelerinin sayısı 16'ya yükselmiştir. 1997 Madrid Zirvesi ile birlikte de Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya örgüte üye olmuşlar, böylece üye sayısı on dokuza ulaşmıştır.
Günümüzde NATO’nun üye sayısı 26’dır. Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, İngiltere, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa Hollanda, İspanya, İzlanda, İtalya, Kanada, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Yunanistan)
e) Avrupa Konseyi

● 5 Mayıs 1949′da, Avrupalı 10 devletin katılımıyla kurulan birliktir. Bunlar: Belçika, İngiltere, Danimarka, Fransa, Hollanda, İrlanda, İsveç, İtalya, Lüksemburg ve Norveç’tir. Birliğin amacı, üye ülkelerin ortak mallarını ve ilkelerini koruma ve yayma; iktisadi gelişimlerini sağlamak amacıyla, aralarında daha sıkı bir işbirliği oluşturmaktır.


● Konsey, esas olarak, üye ülkelerin hükümet temsilcileriyle, parlamento üyelerinden oluşmuştur. Buna ek olarak, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Avrupa İnsan Hakları Divanı da kuruldu. Bu iki komisyon da, Konsey’in merkezi olan Strazburg’ta çalışmaya başlamıştır. Türkiye, Avrupa Konseyi’ne 1949 yılında katıldı. Avrupa Konseyi’nin üye sayısı, kuruluşundan yirmi yıl sonra 18′e yükseldi.
● Konsey'in çalışma alanları insan hakları, medya, hukuki işbirliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim, kültür, spor, gençlik, yerel demokrasiler, sınır ötesi işbirliği, çevre ve bölgesel planlamadır.
f) Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Schuman Planı

(9 Mayıs 1950)

● 9 Mayıs 1950'de Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman'ın Batı Almanya ve Fransa'da çelik ve kömür üretimini denetleyecek tek bir organ oluşturması ve bu ortaklığın diğer Avrupa ülkelerinin üyeliğine ve Birleşmiş Milletlerin işbirliğine de açık tutulması konusunda önerdiği plandır. Bu plan 18 Nisan 1951’de Batı Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya Dışişleri Bakanlarının katıldığı Paris konferansında kabul edilmiş ve Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur.




Schuman bildirgesi açıklanırken



Robert Schuman
● Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu 1958 Roma Antlaşmasıyla, "Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu"na (EURATOM) dönüştü.
g) Avrupa Ekonomik Topluluğu

● Batı Avrupa Devletleri, 1948 yılında Avrupa Ekonomik İş Birliği Teşkilatı’nı kurdular. Bu teşkilatın ABD’nin Marshall Yardım Planı’nı düzenlemek, üyeler arasında serbest ticaret ortamı oluşturmak gibi görevleri vardır.

● Avrupa devletleri bu bütünleşmeyle hem kendi ekonomik potansiyellerini birleştirerek bir Avrupa pazarı oluşturmak hem de Sovyetler Birliği'nin Batı'ya doğru yayılmasının engellenmesi yönünde önemli bir adım atmak istemişlerdi.

● Birliğin asıl temeli ise 9 Mayıs 1950 tarihinde Fransız Dış İşleri Bakanı Schuman'ın yayımladığı bir bildiri ile atılmıştır. Ortak Pazar adı ile anılan AET’in kuruluşundan sonraki ilk on yıla geçiş dönemi adı verilmiştir. 1965 yılında “Füzyon Antlaşması” ile AET, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’yla birleşerek Avrupa Topluluğu, Maastrich Antlaşması (1991) ile Avrupa Birliği adını almıştır.


● 1 Ocak 1958'de yürürlüğe giren Roma Antlaşması, üye ülkeler arasında önce gümrük birliğini, yani malların gümrük vergisi ödenmeksizin üye ülkeler arasında serbestçe alınıp satılmasını öngörmüştü. Ancak Roma Antlaşması'nda nihai hedefi sadece ekonomik değil ortak tarım, ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak politikalar oluşturulması, ekonomik politikaların yakınlaştırılması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika ve güvenlik politikası oluşturulmasıdır.
● Bu amaca ulaşmak için AET Antlaşması, yürürlük tarihinden (1 Ocak 1958) itibaren 12 yıllık bir geçiş dönemi içinde malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımının sağlanmasını ve sosyal Avrupa’nın kurulmasını öngörmüştür. Geçiş döneminde ortak tarım ve ulaştırma politikaları saptanacak, üye devletlerin ekonomi politikaları ve gerekli ulusal mevzuatları yakınlaştırılacak ve rekabetin bozulmamasına ilişkin önlemler alınacaktır.




Roma Antlaşması imza töreni
Roma Antlaşması 1957

a) Üye ülkeler arasındaki gümrük haklarının ve ticaret eşyalarının giriş ve çıkışına karşı kısıtlamalarının kaldırılması

b) Diğer ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesinin ve ticaret politikasının belirlenmesi

c) Üye ülkeler Arassında insanların, hizmetlerin ve sermayenin özgür geçişinin karşısındaki engellerin kaldırılması

d) Tarım alanında ortak bir politikanın belirlenmesi

e) Ulaşım alanında ortak bir politikanın düzenlenmesi

f) Ortak Pazarda rekabeti koruyan ve garantileyen bir rejimin kurulması

g) Üye ülkelerin ekonomik politikalarını koordine etmeyi ve ödemelerdeki eşitsizliğe çare bulmayı sağlayan usullerin uygulanması

h) Ortak Pazarın ilerleyişi için gerekli olan tedbirlerde ulusal yasaların yakınlaşması

ı) İşçilerin iş imkânlarının arttırılması ve yaşam seviyelerinin yükselmesine yardımcı olmak amacıyla bir Avrupa Sosyal Fonunun oluşturulması

i) Yeni kaynaklarının oluşturulmasıyla topluluğun iktisadi ilerlemesini kolaylaştırmaya yönelik bir Avrupa Yatırım Bankasının kurulması

j) Ticari muameleleri arttırmak, sosyal ve ekonomik gelişme için ortak çabaları takip etmek amacıyla deniz ötesi toprakların ve ülkelerin ortaklığı

C) ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELER


a) Süveyş Krizi

● 23 Temmuz 1952’de Hür Subaylar Komitesi’nin yaptığı askeri darbeyle Yarbay Cemal Abdünnasır Mısır’ın yönetimini ele geçirmiştir.


● Abdünnasır iktidara geldikten sonra Arap ülkeleri arasında bir kolektif güvenlik paktının, yani bir askeri ittifakın kurulması bir yandan da "İslam Kongresi" adı altında bir birlik kurulması için çalışmaktaydı. Bu gelişmelerle Nasır'ın gerçekleştirmek istediği şey, Doğu ve Batı blokları arasında bir "Üçüncü Blok" idi. Şüphesiz bu Blok'un başında Mısır ve Nasır bulunacaktı. Ancak Bağdat Paktı’nın kurulması Nasır’ın planlarını bozmuştu.
● İsrail’le Gazze’de başlayan çatışmaları üzerine Mısır ABD ve İngiltere’den silah satın almak istemiş ancak bu reddedilince Çekoslovakya üzerinden SSCB’den silah satın alma yoluna gitmiştir.




● Bu durum Amerika, İngiltere ve Fransa tarafından tepkiyle karşılandı. Bu arada Mısır için çok önemli bir proje olan Asvan Barajı için ABD ve Dünya Bankasından istenen kredi teklifinin Amerikan Senatosu tarafından engellenmesi Süveyş Buhranı’nı başlattı.

● 1956 yılında Nasır, yıllık 100 milyon dolar geliri olan İngiliz - Fransız ortaklığındaki Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini ilan etti.

● Bunun üzerine olaya Macaristan İhtilalleri’nden yüzünden SSCB’nin çok fazla müdahil olmadığını gören ABD, İngiltere ve Fransa, Süveyş’in Mısır’ın kontrolünden çıkarılması için birçok girişimde bulundu ancak başarılı olamadı.
● Nasır’ın Süveyş’in milletlerarası kontrole bırakılması teklifini reddetmesi üzerine İngiltere, Fransa ve İsrail bir araya gelerek Süveyş’i ele geçirmek için bir plan hazırladı. Bu plana göre İsrail Mısır’a savaş açacak, İngiltere ve Fransa ise taraflar arasındaki savaşa son vermek için bölgeye asker çıkaracak ve kanalı ele geçireceklerdi.
● Bu plan gereğince İsrail, 29 Ekim 1956 günü birdenbire Mısıra karşı saldırıya geçti. İngiltere ve Fransa taraflara verdikleri çatışmanın sona erdirilmesi ültimatomunun ardından Akdeniz üzerinden bölgeye asker çıkarmaya başladı.
● İngiltere ve Fransa’nın amacı kanalı ele geçirmek ve Nasır’ı iktidardan indirmekti. Bu arada Polonya ve Macaristan Ayaklanmalarını bastırmaya başlayan SSCB İngiltere, Fransa ve İsrail’e savaşın hemen durdurulmasını isteyen mesajlar gönderdi.
● SSCB Başbakanı Bulganin aynı gün Amerika Cumhurbaşkanı Eisenhower'a da bir mesaj göndererek, Amerika ve Sovyet Rusya’nın Mısıra ortak bir kuvvet göndererek savaşı durdurmalarını istiyor ve bu savaş durdurulmadığı takdirde bunun Üçüncü Dünya Savaşına gidebileceğini söylüyordu. Amerika ortak kuvvet teklifine şiddetle karşı geldi ve Sovyetler Mısıra asker gönderdiği takdirde Amerika’nın gereken tedbirleri alacağını bildirdi.
● Amerikan hükümeti ve kamuoyu İngiltere ve Fransa’nın giriştiği bu saldırıyı tasvip etmemişti. Zaten bu devletler saldırı planlarını hazırlarken, Amerika’ya bir şey hissettirmemeye bilhassa dikkat etmişlerdi. Bu sebepten Amerika’nın tepkisi sert oldu. Fransa ve İsrail’e sert bir ihtarda bulunarak Mısır topraklarından çekilmelerini istedi. İki taraftan gelen bu ağır baskılar karşısında bu devletler daha ileriye gidemediler ve Mısırdan çekilmek zorunda kaldılar. Süveyş Kanalı da temizlenerek 1957 Martında dünya deniz trafiğine yeniden açıldı.
● 1956 Süveyş buhranının en mühim neticesi, şüphesiz, Sovyet Rusya’nın Orta Doğudaki prestijini ve tesirini yok edilmek istenirken daha da artmış olmasıydı.
b) Suriye Bunalımı (1957)

● II. Dünya Savaşı öncesinde Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Suriye’de 1950’li yıllarda art arda hükümet darbeleri yaşanmıştır. Ancak 1955’ten sonra iktidara gelen Mısır lideri Cemal Abdün Nasır’la beraber SSCB’yle yakınlaşması komşularını rahatsız etmiştir.


● Suriye’nin 1956 yılında SSCB ile yardım antlaşması imzalaması üzerine Türkiye, Irak, Ürdün, İsrail ve Lübnan tarafından tepkiyle karşılanmıştır.

● Bu ülkelerin inancı Sovyetlerin şimdi Suriye'de bir "köprübaşı" kurdukları ve Suriye'nin bir "Moskova uydusu" haline geldiğiydi.


● Bunun üzerine Amerikan Başbakanı Eisenhower ise, Başbakan Menderes'e gönderdiği mesajda, Suriye'nin bir saldırısı karşısında Türkiye Irak ve Ürdün'ün bu ülkeye karşı askeri bir harekâta girişmek zorunda kalması halinde, Amerika'nın kendilerine derhal silah yardımı yapacağını bildirdi.
● Bu gelişmeler üzerine Türkiye’nin Suriye sınırına yığınak yaparak askeri tatbikatlar yapması Türkiye – Suriye ilişkilerini daha da gerginleştirdi.
● SSCB’nin karşı baskılarını artırdığı dönemde ABD’nin Türkiye’ye büyük bir destek vermesi, Suudi Arabistan’ın Türkiye ile Suriye arasında arabuluculuk yapması, Ürdün kralı Hüseyin’in Suriye’ye karşı tavrını yumuşatması üzerine kriz çözüme kavuşmuştur.


  • Buhranın sona ermesinde rol oynayan bir başka sebep de, 14 Eylül 1957 de Suriye ile Mısır'ın imza ettikleri bir anlaşma ile 1 Şubat 1958'den itibaren Birleşik Arap Cumhuriyeti adı ile bir birlik kurmaya karar vermeleriydi.

  • Ancak iki devlet arasındaki bu birliktelik: Mısır’ın Suriye’yi kendine bağlı bir eyalet gibi görmesi, iki devletin sosyalizm anlayışının farklı olması üzerine zayıflamış, 1961 yılında muhafazakâr askerlerin Suriye’de yaptığı bir hükümet darbesiyle sonlanmıştır.


c) Lübnan Bunalımı ( 1958)

● 1957 Haziranında Lübnan'da yapılan genel seçimlere Cumhurbaşkanı Camile Chamoun’un hile karıştırarak kendisinin görev süresini 4 yıl daha uzatacak bir parlamento seçtirmesi ve Amerika’nın yayınladığı Eisenhower Doktrini’ni desteklemesi siyasal bir krize sebep olmuştur.


● Hâlbuki yarısı Hıristiyan, yarısı Müslüman olan Lübnan halkının Müslüman-Arap kesimi esas itibariyle Nasır taraftarı idi ve Eisenhower Doktrinine aleyhtardı.
● Lübnan halkının ikiye bölünmesinden sonra muhalif bir gazetecinin öldürülmesiyle olaylar Beyrut ve Trablus’ta (Tripoli) grevlere dönüştü.
● Cumhurbaşkanı Chamoun, 13 Mayısta Amerika, İngiltere ve Fransa’ya başvurarak, bütün bu yapılanların bir yabancı (bilhassa Suriye'nin) müdahalesinin eseri olduğunu bildirdi ve bu sebeple Lübnan'a yardım yapılmasın istedi.
● Bu arada Irak’ta monarşinin yıkılması ve Bağdat Paktı’nın zarar görmesi müdahale yanlısı olmayan ABD’nin fikrini değiştirdi. ABD yaklaşık 15.000 askeri Lübnan’a çıkardı.



Etnik ve dini çatışmalar Orta Doğuda yaşamı zorlaştırmaktadır.
● ABD’nin baskıları üzerine Chamoun cumhurbaşkanlığının süresini uzatmamayı kabul etti. Genel Kurmay Başkanı Şahab’ın Lübnan parlamentosu tarafından cumhurbaşkanı seçilmesiyle buhran yatışmıştır.
d) Bağdat Paktı (Şubat 1955)

● Fransa ve İngiltere’nin Ortadoğu’daki etkinliğini azalınca Sovyet Rusya'nın Orta Doğu'ya sızmasını önlemek maksadıyla Orta Doğu ülkeleri arasında bir ittifak kurma fikri, esasında Amerika'dan gelmiş, fakat fikir Türkiye tarafından gerçekleştirilerek, 1955 Şubatında Türkiye ile Irak arasında Bağdat'ta bir ittifak antlaşması imzalanmıştır. Nisan 1955'te İngiltere, Eylül 1955'te Pakistan ve Kasım 1955'te İran Bağdat Paktına katılarak, ittifak genişletilmiştir.


● Ancak Irak dışındaki Arap ülkelerinin pakta katılmaması ve buna karşı Ortadoğu’nun; pakta katılanlar (Irak, İran ve Pakistan), karşı çıkanlar (Mısır, Suriye, Suudi Arabistan ve Yemen) ve tarafsız kalan (Ürdün ve Lübnan) ülkeler olmak üzere gruplaşması SSCB’nin işini kolaylaştırmış, paktın amacına ulaşmasını engellemiştir.
● Amerika, Arap devletlerinin tepkisini fazla çekmemek için pakta resmen üye olmadı, ama üye devletlere askeri teknik ve ekonomik yardımda bulunacağını belirterek paktın güçlenmesine çalıştı. Sovyetler Birliği'nin tehdidine ve yayılmasına karşı, NATO ile SEATO'yu birleştiren Bağdat Paktı'nın kurulması Türk-Sovyet ilişkilerini daha da gerginleştirdi. Ayrıca, Irak hariç Arap devletleri ile Türkiye arasındaki münasebetler olumsuz bir seyir takip etmeye başladı.



  • Bu paktın kurulması Ortadoğu’nun liderliğinin Türkiye’ye geçmesi Arap dünyasını kendi çatısı altında toplamak isteyen Mısır lideri Nasır’ı endişelendirmiştir.

  • Nasır, paktın kurulmasından sonra batı aleyhtarlığını artırmış, SSCB ile ilişkilerini sıkılaştırmıştır. Buda Süveyş Krizine ortam hazırlamıştır.


e) CENTO

● Irak’ta yapılan askeri darbenin ardından monarşinin yıkılması üzerine 24 Mart 1959'da da Irak, Bağdat Paktı'ndan çekildiğini resmen açıkladı. Irak'ın ayrılmasından sonra Pakt'ın merkezi Ankara oldu. 18 Ağustos 1959'da da Bağdat Paktı'nın adı 'Merkezi Antlaşma Örgütü" yani "CENTO" olarak değiştirildi.


● CENTO'nun ilk toplantısı, 7–9 Ekim 1959'da

Washington'da yapıldı. Örgüt, aslında savunma amacıyla kurulmuş olmasına rağmen; faaliyetlerini, üyeler arasında ekonomik, kültürel ve teknik işbirliği konularına yöneltti. ABD, örgüte daha fazla destek vermeye başladı. Bu şekliyle 20 yıl devam eden örgüt, 12 Mart 1979'da Pakistan'ın ve İran'ın ayrılması ile dağılma noktasına geldi. Türkiye, 13 Mart 1979'da, bu devletlerin CENTO'dan ayrılması kararlarını saygıyla karşıladığını ve bu durumda CENTO'nun bölgedeki işlevini fiilen kaybettiğini, örgütün ilgili anlaşma hükümleri gereğince sona erdirilmesi için gerekli işlemlerin yapılacağını açıkladı. Böylece, Bağdat Paktı'nın bir devamı şeklinde olan CENTO, hukuken olmasa bile fiilen sona ermiş oldu.


f) Eisenhower Doktrini

(5 Ocak 1957)

● ABD özellikle 1956 yılında ortaya çıkan Süveyş krizinden sonra Arap Dünyasında Batılı devletlerin imajının zedelendiğini bunun yerine SSCB’nin prestijinin arttığını anlamıştır.


● Bu durumu düzeltmek için Başkan Eisenhower 5 Ocak 1957 de Amerikan Kongresine gönderdiği mesajda Süveyş Krizinden sonra SSCB’NİN Süveyş Kanalına ve Batı'nın Orta Doğu'daki petrol kaynaklarına hâkim olarak, bölgeyi siyasi kontrolleri altına almaya ve Batı Bloğuna bu sayede büyük bir darbe vurmaya yakın olduğunu belirtmiştir.
● Bu şartlarda yapılacak iki şey vardı: Biri, bölge ülkelerinin ekonomik sıkıntılarının giderilmesine yardımcı olmak; diğeri de, ister ikili, ister toplu münasebetler yoluyla, bu ülkelere, komünizm hegemonyasının neler getirebileceğini anlatmak ve bunların komünizme karşı koymalarına yardım etmekti


ABD Başkanı Eisenhower
● Bu gerekçelerle başkan Eisenhower 5 Ocak 1957 de Kongreye gönderdiği ve Eisenhower Doktrini adını alan mesajda bütün bu hususları açıkladıktan sonra, Kongre'den kendisine aşağıdaki yetkilerin verilmesini istiyordu:
1) Bağımsızlığını korumak için ekonomik kalkınma çabası içine giren Orta Doğu ülkelerine ekonomik yardım yapmak.

2) Bunlardan isteyen ülkelere askeri yardım yapmak.

3) Bu ülkelerin istemeleri şartıyla, "milletlerarası komünizmin kontrolü altında bulunan bir ülkeden gelecek açık silahlı saldırılar karşısında, Amerikan silahlı kuvvetlerinin kullanılması
● Eisenhower Doktrini iki bakımdan Amerikan dış politikası için mühim bir gelişmeyi ifade etmekteydi. Birincisi, Amerika'nın Orta Doğu ile bağlantı alanını bir hayli genişletmesidir. Her ne kadar Amerika Orta Doğu ile ilgisini ilk defa Truman Doktrini ile göstermiş ise de, Truman Doktrini sadece Türkiye ve Yunanistan'a ve yine sadece askeri yardım yapılmasını öngörmekteydi. Hâlbuki Eisenhower Doktrini, bütün bir Orta Doğu bölgesini içine alıyor ve Amerikan askerinin kullanılması suretiyle, bölgedeki ülkelerin komünizme karşı savunulmasını da üzerine alıyordu.




Yüklə 368,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə