T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   51

düşüncenin temsilcisi ve somut hali olarak gösteriliyordu
272
. Gerçi; Kratos, Eupolis 
ve Ameipsias gibi komedi şairleri de tıpkı Aristofanes gibi Sokrates’i alaya 
almışlardı. Fakat Sokrates, kendisine en büyük zararı
273
-meşhur davasında tanrı 
tanımzalıkla suçlanınca- Aristofanes’in verdiğine inanıyordu
274
.  
Aslında, Sokrates ne ateistti ne de Yunan tanrılarını tanımazdan gelmişti. Dava 
hakkındaki gerçeklere daha sonra değineceğiz. Ancak belirtilmesi gereken bir nokta 
var: Sokrates’ e göre insanoğlu, dünyanın geri kalanını insanlara hizmet etmek için 
yaratmış olan üstün yetenekli ve zeki bir zanaatkârın eseridir. Düşünür, tanrının ya 
da en yüksek “iyi”nin insanoğluna  ışık, su, ateş ve hava sağlamak için nasıl özen 
gösterdiğine değinir
275
. Böyle düşünmüş olsa bile; Sokrates tanrılardan çoğul kipte 
söz etmiş, tanrı ya da tanrılar konusuna pek ilgi göstermemiştir
276

Düşünür, birçok şeyi bildiklerini ve öğretebileceklerini iddia eden sofistlerin 
aksine kendini cahil görür. Yalnız tartışmacı tekniğinde
277
-tümevarımcı 
uslamlamaları dile getirip evrensel tanımlara ulaşmaya çalışırken diyalektik biçimi 
kullanırdı
278
- ve kendi bilincinde olma konularında üstün olduğunu vurgular. 
İnsanları kendilerinden hoşnut oldukları fikrinden caydırmak için onları dürten bir at 
sineği olduğunu söyler
279

Temelde bir ahlakçı olan Sokrates; gençliğinden itibaren kendi gizemli ses, 
işaret ya da “daimon” undan yasaklayıcı iletiler ya da uyarılar aldığını söylüyordu.  
                                                 
272
 Aristophanes 1960, 262-263 
273
 Colaiaco 2001, 39 
274
 Colaiaco a.g.e., 39 
275
 Novack 1979, 203 
276
 Copleston 1997a, 103 
277
 Boardman, Griffin, Murray 1997, 231 
278
 Copleston 1997a, 98 
279
 Boardman, Griffin, Murray 1997, 231  
 
75


Sokrates’e göre bilgi ve erdem birdir. Bilge insan, neyin doğru olduğunu bilen 
kişi doğru olanı yapacaktır
280
. O, insanın eylemde bulunmadan önce sahip olduğu 
kararlılığı inançla bağdaştırarak, bireyin son ahlaki kararını vermeye yetenekli 
olduğunu düşünmüştür. Bunu yaparken, ülkeye ve toplumsal ahlaka karşı durmuş 
olsa da. Sokrates’in prensibi devlete karşı devrimsel bir görünüş teşkil eder. Çünkü 
bu devlet toplumsal ahlak prensibine göre biçim almıştır
281

Sokrates’in anlıksalcı töre anlayışı, onun Atina’da yürürlükte olan demokrasi 
biçimine yandaş olmasını mümkün kılamazdı.  İ.Ö 400–399’da yeni kurulan 
demokrasinin önderleri, Sokrates’i devletin tapındığı tanrılara tapınmamakla ve yeni 
ve tanıdık olmayan dinsel kılgılar getirmekle ve dahası gençleri yozlaştırmakla
282
  
suçlandığında gerçekte Sokrates’in bireyselci düşüncesini yargılamak 
arzusundaydılar. Başka bir ifadeyle; Hegel’ in, Peloponnes savaşı başında öznellik 
unsurunu –düşüncenin kesin bağımsızlığını, özgürce dışavurumunu– kendinde 
gösterdiğini belirttiği Sokrates’in infazı
283
, büyüyen bireyselciliğe karşı yaşlı düzenin 
ruhunu gösterdiği bir tepkiydi. 
Atina’da “ agon tes dikes” yani “hakkın mücadelesi” olarak adlandırılan davası 
sırasında Sokrates, Delfi rahibesinin -Apollon’un-, en bilge kişinin Sokrates 
olduğunu söylediğini ve kendisinin de bu gerçeği sorgulamak için Atina’da sahip 
oldukları akıllarıyla saygı gören üç gruba gittiğini anlatır. Zanaatçılara da gitmiştir. 
Hem yalnız marangoz, ayakkabıcı ve inşaatçılara değil heykeltraşlara ve sanatçılara 
da gitmiştir. Tıpkı politikacılar ve şairler gibi onlar da sanatları konusunda gerçek 
                                                 
280
 Copleston 1997a, 90 
281
 Colaiaco 2001, 143 
282
 Copleston 1997a, 103-105  
283
 Colaiaco 2001, 143 
 
76


bilgiye sahiptir. Bu açıdan ondan daha akıllıdırlar. Fakat tıpkı  şairler gibi, önemli 
konularda da bilgi sahibi olduklarını büyük bir yanılgıyla öne sürmüşlerdir
284
.   
Sokrates’in olaylara ve olgulara her zaman eleştirel ve etik bir tavırla 
yaklaştığını biliyoruz. Onun, sanata yaklaşımında da benzer bir tutum sergilediğini, 
Ksenofon’un (İ.Ö 428-354)
285
 “Memorabilia”sında; düşünür hakkında anlatılan 
öykülerden öğrenmek mümkün oluyor.  
Ksenofon’un aktardığına göre; Sokrates bir gün ressam Parrhasios’un 
atölyesine gelir. Sohbet esnasında ona; ressamların yaptığının, renkleri karıştırarak, 
görünen şeyleri tasvir etmek olduğunu söyler. Sokrates’e göre; güzelliği resmetmek 
için bütün özellikleriyle güzel bir şeyi bulmak zordur ve bu yüzden ressam da farklı 
farklı  şeylerden değişik güzel nitelikleri alıp, tek bir bütünde gösteriyor olmalıdır. 
Sokrates; ressama, ruhun karakterini de resmedip etmediğini sorar. Şekli olmayan bir 
şeyi resmetmenin mümkün olmadığı cevabını alınca, bu kez, kişinin görünümüyle 
ruh halini yansıtıp yansıtmadığını sorar. Evet; cevabını alınca, bunu gözlerde 
yansıtmanın mümkün olduğunu söyler. İnsanların, arkadaşlarının üzüntülerine ya da 
sevinçlerine ortak olup olmadıklarının, yüz ifadelerinden anlaşılabileceğini de 
belirtir. Öyleyse der, bu görünümleri de resmetmek mümkündür. Asalet, saygınlık, 
anlayışlılık, küçük düşmüşlük, küstahlık ya da bayağılık da yüzde ya da vücudun 
hareketlerinde yansır. Yani bunlar da taklit edilebilir. Ressama; güzel, iyi ve 
sevilebilir niteliklere sahip bir görünümün mü yoksa çirkin ve ahlak yoksunu bir 
                                                 
284
 Colaicao 2001, 60 
285
 Speake 1994, 679 
 
77


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə