Aristoteles’e göre; üç tür retorik vardır: Politik, adli ve epideiktik (törensel gösteri
söylevi)
446
.
Birinci kitapta düşünür diyor ki: “...Onur, bir insanın iyi şeyler yaptığı için ünlü
olduğunun işaretidir. En çok ve en uygun olarak, hâlihazırda iyilik yapmış olanlara,
ama gelecekte iyilik yapabileceklere de verilir. İyi şeyler yapmakla, ya yaşamın ve
yaşam araçlarının koruması ya da zenginlik veya her zaman ya da belli bir zaman ve
yerde elde edilmesi güç bazı başka iyi şeyler kastediliyor. Çünkü birçok kimse,
küçük görünen şeylerden dolayı onur kazanır ama bunun zamanı ve durumudur onun
değerini yapan. Onuru oluşturan şeyler şunlardır: Özveriler, şiir ya da düzyazıda
anılmalar, devlet gömme töreni, heykeller, kamu yardımları, yabancılar arasında,
sayılma, yer verilme ve çeşitli insan toplulukları arasında onur göstergesi olarak
kabul edilen armağanlar”
447
…
Yine birinci kitapta; Aristoteles, “zevk”i tanımlarken; hoş olanın, bu durumu
yaratmaya yönelik olacağını söyler: “...Birşeyler öğrenmek, birşeylere şaşmak kural
olarak hoştur. Şaşmak, öğrenme arzusunu gösterir. O zaman şaşma nesnesi, bir
öğrenme nesnesidir... Öğrenme ve şaşma hoş şeyler olduğuna göre, taklit eylemleri
gibi şeylerin hoş olması gerektiği sonucu çıkar bundan -örneğin resim, heykel, şiir-
ve ustaca taklit ürünü olan herşeyin”
448
…
Aristoteles’in bütünüyle sanatı incelediği çalışması; “Poetika”dır. Ancak bu
kitap, yalnızca edebiyat sanatı ve dil sorunlarını inceler
449
. Bu yüzden ondan,
bütünüyle tutarlı bir estetik kuramı çıkarılamaz. Yine de, estetik yargıları ahlâksal
446
Aristoteles 2000, 20
447
Aristoteles a.g.e., 50
448
Aristoteles a.g.e., 77
449
Aristoteles 1995, 9
131
yargılarla karıştırma eğilimi ve sanatı gerçekliğin kopya edicisi olarak düşünme
eğiliminden kurtuşulun başlangıcına işaret ettiğinden
450
önem taşır.
Aristoteles kitabının birinci bölümünde diyor ki: “İster bir sanatçı yetisi, isterse
alışkanlığa dayanan bir ustalıkla olsun, bazı sanatlar renkler ve figürler aracılığıyla
taklit eder”
451
.
Dördüncü bölümde ise şu ifadeleri yer alıyor: “Şiir sanatı, genel olarak
varlığını, insan doğasında temellenen iki temel nedene borçlu gibi görünüyor.
Bunlardan birisi taklit içtepisi olup, insanlarda doğuştan vardır. İnsanlar, bütün öteki
yaratıklardan özellikle taklit etmeye olağanüstü yetili olmalarıyla ayrılır ve ilk
bilgilerini de taklit yoluyla elde ederler. İkincisi, bütün taklit ürünleri karşısında
duyulan hoşlanmadır ki bu; insan için karakteristiktir. Sanat yapıtları karşısındaki
yaşantılarımız bunu kanıtlar. Çünkü gerçeklikte hoşlanmayarak baktığımız bir nesne,
özellikle tamamlanmış bir resim haline geldiğinde bu kez ona hoşlanarak bakarız” …
Aristoteles’e göre bunun nedeni, bir yandan “öğrenmenin verdiği derin
hoşlanma”dır
452
ancak diğer yandan onun, “tragedyanın ödevi, ruhta uyandırdığı
acıma duygularıyla izleyende neden olduğu arınmadır (katharsis)” ifadesinde
belirtildiği gibi, sanat eserinin, onu temaşa edende yarattığı rahatlama hissidir.
“Poetika”nın yedinci bölümünde; düşünür, “güzel”den söz ediyor. Ona göre;
“güzel, ister bir canlı varlık isterse belli parçalardan oluşmuş bir nesne olsun, sadece
içine aldığı parçaların uygun düzenini göstermez. Aynı zamanda onun gelişigüzel
olmayan bir büyüklüğü de vardır. Çünkü güzel, düzene ve büyüklüğe dayanır...
450
Ross 2002, 334
451
Aristoteles 1995, 11
452
Aristoteles a.g.e., 16
132
Güzel olabilmek için nasıl maddi nesnelerin ve canlı varlıkların, gözün onları
kolayca kavrayabileceği bir büyüklükte olması gerekiyorsa aynı şekilde öykünün de
(mythos), anımsama gücünün kolayca saklayabileceği belli bir uzunluğu
olmalıdır”
453
.
Diogenes Laertios’tan günümüze ulaşan ve Aristoteles’in vasiyetnamesinden
olan kimi parçalar ilgimizi çekecek nitelikte: “...Yürütücüler, Gryllion’a ısmarlanan
heykellerin (Nikanor’un heykeli, Proksenos’un heykeli -bunu yaptırmak benim
fikrimdi- ve Nikanor’un annesinin heykeli) tamamlanıp yerlerine yerleştirilmesi
işiyle de ilgilensinler. Arimnestos’un bitmiş olan heykeli de, çocuksuz öldüğü için
ondan bir anı olarak yerine yerleştirilsin. Annemin heykeli, Nemea’da ya da nerede
uygun görülürse orada Demeter’e adansın... Nikanor sağ esen dönüp geldikten sonra
onun için adadığım adağı yerine getirsin: Stageira’da kurtarıcı Zeus’a ve kurtarıcı
Athena’ya dört dirsek uzunluğunda taş heykellerini diksin”
454
…
453
Aristoteles 1995, 27-28
454
Laertios 2003, 214
133
HELLENİSTİK ÇAĞ. SANAT ELEŞTİRİSİNİN “ŞİİRLEŞTİĞİ”
DÖNEM (İ.Ö 323-31)
a.Zenon. Ünlü Ressam Polygnotos’un Betileriyle Süslü Revakta Ders
Veren Filozof
Eski Yunan Uygarlığı’nın Hellenistik Çağ kültürü, Klasik Çağ kültüründen
oldukça farklı bir görüntü sunar. Bunun nedeni, temelde toplumsal yaşamda
meydana gelen değişimdir. Hellenistik Çağ’da, Klasik Yunan şehir devletlerini
göremeyiz. Başka bir deyişle yaşam, bu çağda artık göreli olarak küçük bir kent
ailesinde değil ama büyük bir toplumda
455
sürdürülmektedir. Toplumsal değişimin
yanında ekonominin de gittikçe kötüye gittiği ve fakirliğin arttığı böyle bir çağda
birey, içinde yaşadığı toplumda kendini yalnız duyumsar olmuştur. Bunun sonucunda
bireysellik ve bireysel mutluluk arayışları, devrin yalnız sanatında değil felsefesinde
de biçimleyici rol oynamaya başlamıştır.
Öyle ki felsefe, Hellenistik Çağ’da bir yaşama sanatı oldu. Bilimsel bilginin
takibi, filozofun tanımlayıcı ögesi olmaktan çıktı. Felsefe; daha çok, kişinin
kendisiyle yaşadığı birşey oldu. Bir filozofun işi, öğreteceği ve yaşayacağı en iyi
hayatı keşfetmekti
456
-bireyin içsel yaşantısı, tinin başlıca yeri olmuştur-
457
. Etik ya
da uygulamalı felsefe, konunun en önemli bölümüydü. Etik yükselirken, bilim
kendini felsefeden ayırdı ve profesyonellerin araştırdığı şey oldu. Ayrılık coğrafi
dağılımla da tasdik edildi. Atina, felsefenin ana merkezi olarak kalırken; bilim,
İskenderiye’de Ptolemaioslar’ın mali desteğiyle ilerledi. Felsefede farklı mezhepler
455
Copleston 1996, 8
456
Boardman, Griffin, Murray 1997, 359
457
Eucken 2003, 99
134
Dostları ilə paylaş: |