T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   82

olmak üzere bütün Osmanlı devlet kurumları çağının gerisinde kalmıştı. Bu durum 
düzeltilemedikçe bırakın kaybedilen yerleri geri almayı, eldekilerin muhafazası bile 
mümkün değildi. 18. yüzyılın başlarında başlayıp sonlarına kadar süregelen Osmanlı-
Rus savaşlarının ve Osmanlı Devletinin diğer Avrupa devletleriyle olan ilişkilerinin, 
Osmanlı Ordusundaki reform hareketlerini şekillendiren en önemli etkenlerden biri 
olduğuna  şüphe yoktur. Özellikle Osmanlı ile Rusya devletleri arasındaki çıkar 
çatışmaları, Osmanlı Devletinin Avrupa ülkeleriyle oluşturduğu ittifaklarda belirleyici 
bir rol oynamıştır. Fransa, Prusya ve Avusturya gibi devletler bazen Rusların bazen de 
Osmanlıların yanında yer alarak, kendi çıkarlarına göre davranmışlardır. Bu durum 
Osmanlı devlet adamlarına diplomasinin ince oyunlarını da öğretmiş bundan sonra 
başlayıp Cumhuriyet dönemine kadar süren “Denge Politikası”nın temelleri atılmaya 
başlamıştır. 
Osmanlı-Rus savaşlarının,  İstanbul ileri gelenlerine öğrettiği  şeylerden birisi de 
Osmanlı Ordusunun harb tekniğinde diğer ülkelerin çok gerisinde kalmış olmasıdır. 
Muhtemelen 1725–30 yılları arasında İbrahim Müteferrika tarafından yazılarak 1731’de 
padişah I.Mahmut’a sunulan “Usülü’l-hikem fi nizami’l ümem” isimli eserin amacı, 
Osmanlı devlet kuruluşunun bozulmasının, Avrupa devletlerinin güçlenmelerinin 
nedenlerini araştırmak, çağdaşlaşmak için Osmanlı Devletinin neler öğrenmesi ve 
alması gerektiğini anlatmaktır. Yazar öncelikle üç ana siyasal düzen olan Monarşi, 
Aristokrasi ve Demokrasi’yi tanımladıktan sonra Avrupa’daki en ileri uluslar olan 
İngiltere ve Hollanda’nın demokrasiyle yönetildiğini anlatır. Bunların yasalarının 
Tanrıdan gelme değil akıl yoluyla bulunmuş ilkelere dayandığını söyler. İbrahim 
Müteferrika, Avrupa siyasal düzenlerinden bahsettikten sonra, bunların dayandığı 
militer kurumları ve askerlik yöntemlerini ele alır. Avrupa devletlerinin ve son olarak 
Rusya devletinin nasıl güçlendiğini, bunların karşısında Osmanlı Devletinin nasıl 
zayıfladığını ve tek çözümün bunların yöntemlerini kullanmak olduğunu anlatır. Rus 
Çarı Deli Petro’nun Avrupa’dan ders alıp, oradaki gelişmelerin en yararlılarını seçerek 
nasıl başarı kazandığını anlatan Müteferrika Osmanlı Devletinin de aynı  şeyi 
yapmaması durumunda ileride güçsüz ve yoksul kalacağını yazmıştır (Berkes, 2004:53-
55). 
 
 
56


2.2.2 Osmanlı Devleti-Almanya İlişkileri 
Karlofça Antlaşmasından sonra Osmanlı Devleti, Avrupa devletleri ile daha dostane ve 
yakın ilişkiler kurulması gerektiğini anlamıştı. III. Ahmet’in Osmanlı tahtına çıktığı 
tarihlerde, Fransa, İngiltere ve Almanya arasında 1701 yalında başlayan İspanya savaşı 
devam etmekteydi. Brandenburg dükası-Hohenzolern hanedanından Friedrich Wilhelm, 
takip ettiği başarılı siyaseti sonucunda dükalığını gittikçe yükseltmiş ve İspanya 
savaşlarından da istifade ederek Krallığını kurarak Almanya İmparatoru Leopod’e 
tasdik ettirmiştir. Böylece Prusya Krallığı kurulmuş ve dükalığın merkezi olan Berlin, 
Krallığın da merkezi olmuştur (Uzunçarşılı, 1978:239-240). 
Avrupa devletleriyle dostane ilişkiler kurmak isteyen Osmanlı Devleti, 18 Ocak 1701 
tarihinde kendini Prusya Kralı ilan eden, I.Friedrich’in krallığını kutlamak amacıyla 
Asım Said Efendi başkanlığında ve 15 kişiden teşekkül eden Osmanlı heyetini Berlin’e 
göndermiştir. Bu heyetin gidişi, iki devlet arasındaki ilişkinin de başlangıcını 
oluşturmuştur. Prusya’nın Osmanlı Devletine gönderdiği ilk devlet adamı “Ahır 
Kethüdası” sıfatını taşıyan Johannes Jorgewsky ise 1721 yılında  İstanbul’a gelmiştir. 
Prusya ordusunun ihtiyacı olan iyi cins atların Osmanlı Devletinden alınması için 
gelmiş olan Jorgowsky’de sonra 1739 yalında Johann de Jatter isimli temsilci İstanbul’a 
gelmiş olup, ilişkilerin geliştirilmesinde büyük payı olmuştur (Yılmaz, 1993:17). 
Almanya tarihinde çok önemli bir yer tutan, 1740 yılında tahta çıkan iki büyük 
hükümdar, Maria Theresia ve II. Friedrich arasında Alman âleminde kimin lider 
olacağının mücadelesi, 1866 Prusya-Avusturya harbi ile kesin bir şekilde Prusya lehine 
sonuçlanmıştır. 1756–1763 yılları arasında Avrupa’da devam eden Yedi Yıl Savaşları 
esnasında, Avusturya, Rusya ve Fransa’nın müttefik olarak Prusya’ya karşı savaşı 
sürdürmeleri, II. Friedrich’i çok zor durumda bırakmış ve yeni ittifak arayışlarına 
yöneltmiştir. 1760 yılında Rus orduları, Berlin’i işgal ettiğinde, Prusya için Osmanlı 
Devletinin yardıma koşması, kaçınılmaz derecede hayati önem kazanmıştır. II. Friedrich 
Osmanlı Devleti ile ittifak kurarak Avusturya ve Rusya’yı arka cephelerinden 
sıkıştırmak istiyordu. Bu hedefini gerçekleştirmek isteyen Prusya hükümdarı, Osmanlı 
Devletine başvurarak; Eğer Osmanlı savaşın devamını istiyorsa kendisiyle ittifak 
kurarak savaşa devam edilmesini, devletlerarasında barış kurulmasını istiyorsa da her 
iki taraf nezdinde girişimde bulunmasını istemiştir. Osmanlı Devleti Prusya ile ittifak 
 
57


teklifini derhal reddetmeyerek, Avrupa’da gerektiğinde kendi tarafını tutacak dost bir 
devleti kırmamayı uygun bulmuş ve şartların tadili ve bir antlaşma zemini bulunması 
için, Prusya’ya şimdilik bir dostluk ve ticaret antlaşmasının imzalanması teklif edilerek 
ittifak meselesinin görüşülmesi daha sonraya bırakılmıştır. Prusya devleti bu teklifi 
kabul etmiş ve iki devlet arasında 1761 yılında bir ticaret antlaşması imzalanmıştır 
(Uzunçarşılı, 1983:200-202,234). 
Prusya hükümdarı, II. Friedrich’in Avrupanın en güçlü üç devletine karşı gösterdiği 
başarılı direniş ve parlak zaferlerin, Osmanlı Devleti üzerinde olumlu tesirleri olmuştur. 
Osmanlı Devleti ile Prusya arasında oluşan yakınlaşma diğer devletleri tedirgin etmiş ve 
kuvvetlerinin bir kısmını Osmanlı  sınırında tutmaya mecbur bırakmıştır. 1762 yılına 
gelindiğinde Prusya ve Osmanlı Devleti arasındaki yakınlaşma ittifaka dönüşecekken 
Rusya’da saltanat değişikliği olmuş ve ittifak antlaşması yapılmamıştır. Çariçe 
Elizabeth’in ölmesi üzerine, Prusya hayranı III. Peter Çar olmuş ve ordularına geri 
çekilme emri vermiştir. Rusya’nın Prusya ile bir barış antlaşması yaparak savaştan 
çekilmesi üzerine, Prusya ile ittifak yaparak Rusya ile savaşı sürdürmek isteyen 
Osmanlı Devleti bu planından vazgeçmiştir. 1763 yılından sonraki gelişmeler, iki 
devletin bir ittifak içinde bulunmasalar bile ortak menfaatlerinin tanındığı ve yakın 
münasebetlerinin korunduğu bir dönem olmuştur. Lehistan meselesi yüzünden çıkacak 
olan 1768–1774 Osmanlı-Rus savaşı  sırasında Prusya’nın diplomatik yardımları ve 
barış için arabuluculuk gayretleri, Osmanlı Devletine büyük faydalar sağlamıştır 
(Uzunçarşılı,1983:202-210). 
Prusya kralı II. Friedrich 1786 yılında ölünce yerine geçen yeğeni II. Friedrich Giyyam 
da önceki hükümdar gibi Avusturya ve Rusya karşıtı bir siyaset takip ederken Osmanlı 
Devleti ile daha yakın ilişkiler kurulmasını sağlamıştır. Osmanlı Devletinin Avusturya 
ve Rusya’nın kışkırtıcı davranışları karşısında savaşa karar vermesinde İngiltere ve 
Prusya’nın da teşvikleri önemli rol oynamıştır. 1787 yılında başlayan savaşın Osmanlı 
Devleti aleyhine gelişme göstermesi üzerine Prusya Osmanlı Devletinin yanında savaşa 
dâhil olmuştur. Aslında Prusya, Avusturya ve Rusya’nın Osmanlı topraklarını ele 
geçirerek büyüyüp daha fazla kuvvetlenmelerini engellemeyi kendi menfaatlerine uygun 
bulmaktaydı. Böylece her iki devletin çıkarları kesişmiş ve Osmanlı Devleti ile Prusya 
arasında 1790 yılında müşterek düşmana karşı aynı anda harbetmeyi öngören bir ittifak 
 
58


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə