34
dünyada, örneğin bir ressam, bize sadece bakmak için bir
şey verir, o eserde tam istediğimizi görürüz, nasıl istersek
öyle görürüz... yada sadece kendimizi görürüz, dünyadan
anlık uzaklaşmalar ve iradenin hükmetmediği bir beynin
salt gerçekler gösterisinden almak istediğimiz hazzı alırız,
gördüğümüz her şey, bizim gördüğümüz şeylerin üstüne
yansıyan kendi özelliklerimizdir... bizi mutlu eden her şey
aslında beynimizin sanat eserleridir... (Sanatı Oluşturan
Öğeler, 2015)
Bu tanımlama yaklaşımında sanatın amacının olmadı-
ğına ilişkin bir düşüncenin altı çizilmiş, sanatın ne olma-
sı gerektiğine ilişkin yazar kanısı bilimsel bir tanımmış
gibi ifade edilmiştir.
Bir diğer tanımda ise söz dönüp dolaşıp sanatın, “Güzel
Sanatlar” olduğuna gelmektedir:
Günümüzde daha çok, klasik veya akademik sanatla
bağlantılı olan geleneksel görsel sanatlar anlamına gelir.
Güzel sanatlar teriminin ortaya çıkışındaki motivasyon,
resim, heykel gibi görsel sanat dallarını; tekstil, seramik
gibi zanaat ve uygulamalı sanatlardan ayırmaktı. Buradaki
“güzel”, sanat eserinin niteliğini değil, disiplinin estetikle
bağlantısını vurgulamak için kullanılmıştır. Günümüz-
de icra edilen ve sadece resim, heykel ve baskıyla kısıtlı
olmayan modern ve çağdaş sanat eserleri için açıklayıcı
ve kapsayıcı olmadığından, buna alternatif olarak görsel
sanatlar tabiri kullanılmaktadır. Güzel sanatlar insanların
en tutkun yanıdır (Ay, 2013).
Bu tanımlama anlayışı sanatı yapıldığı malzeme, teknik
ve yaklaşıma indirgeyip bunlar dışında kalanları, soyut-
layıcı, öteleyici bir yaklaşım göstermektedir.
Sanatın ortaya çıkışı ve günümüzdeki haline gelişindeki
farklı bir diğer tanımlayıcı yaklaşımda ise sanatın bir
oyun olduğu belirtilmiştir:
Bazı filozoflara göre, sanatın kaynağı eğlence ve oyundur.
İnsanlar zorunlu ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra amaçsız
olarak, hoşa giden bir takım oyun faaliyetlerinde bulunur-
lar. Bu faaliyetler, hem bedeni dinlendirir, hem de hoşa
gider. Bu tür faaliyetlerin bir sonraki adı, kendini süsleme
ve yakın çevresini hoşa gidecek, beğenilecek bir şekle
getirmedir. İşte burada da sanat ortaya çıkar, tabii ki bir
oyunun sonucu, bir oyun olarak... (Felsefe Açısından Sanat
Nedir, Felsefe Açısından Sanat Ne demek?, 2015).
Bu tanımlamanın hemen ardından her ne kadar sözü
edilen olguların tiyatro ve gösteri sanatları için düşünül-
mesi salık verilmiş olsa da, sanatın ortaya çıkışına iliş-
kin belirtilen çıkarımlar, bu bağlamda düşünüldüğünde,
sanat, farklı bir aşamaya taşınmaktadır.
Bir diğer sanat tanımı ise hayatın gerçekliğinden ve
olgusal varlıktan soyutlanıp, yüce, yüksek ve inanç kav-
ramları ile ele alınmıştır:
En genel ve en yaygın sanat tanımı, sanatın maddî bir
faydayı değil, insanlara haz vermeyi amaçlayan özel bir
faaliyet olduğudur. Haz, insan ruhunu yüceltir ve yükseltir.
Sanat, bizde en derin varlık bilinciyle en yüce duyguları ve
en asil düşünceleri uyandıran, makul ve bilinçli bir yaşamın
Günümüzde, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal
sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biri de sanattır.
İnsan duyarlığının karmaşık ürünleri olan ve daima insan
özgürlüğünün hakkını arayan sanat eserleri, bazı kalıpları
sürekli olarak zorlayıp aşar, onların nitelik olarak daha
üstün ve yoğun yeni seviyelere ulaşmasın ı sağlar (Sanat
Nedir Sorusuna Çeşitli Yaklaşımlar, 2015)
Bu tanımlama ve yaklaşım, sanatı yeni bir boyuta taşı-
maktadır. Sanatın üstün kılıcı ve yoğunlaştırıcı bir yönü
olduğunun altını çizmektedir. Bu yaklaşım sanatı alım-
layıcı bakımından hem karmaşık ve kutsal hem de sihirli
ve anlaşılmaz kılacak sonuçlar doğurabilecektir.
Bir diğer tanımda ise farklı bir tanımlama modeli ge-
liştirmiştir. Buna göre bir soruya yanıt aranmış çeşitli
düşünürler bu görüşün kaynak kişileri olarak belirtil-
miştir Yaratma, Yaratım Olarak Sanat Nedir sorusunu
şöyle yanıt verilmiştir:
Bu yaklaşıma göre sanatçı hiçbir zaman doğayı taklit
etmez, çünkü doğada mükemmellik yoktur. Mükemmelliği
arayan sanatçı, doğada var olmayan bir şeyi yaratmalıdır.
Çünkü mükemmellik, gerçekte var olmayan, fakat ideal
olan bir şeydir. Mükemmelliği ve ideali, sanatçı, hayal
gücünü ve yaratıcı yanını kullanarak (kendinden bir şeyler
katarak) oluşturur. Yani bu yaklaşıma göre, gerçek ve iyi bir
sanat eseri, sanatçının hayal gücünü kullanarak oluşturdu-
ğu eserdir (Yıldırım, 2005)
Bundan önceki tüm tanım yaklaşımları gibi burada
da başat öğe “yaratıcılık” olmasına karşın özerk bir
tanımla karşılaşacağımız düşüncesi oluşturulmaktadır.
Sanatın çağlar boyu ilhamını doğadan aldığı gerçeği
bu tanımda, kendine yer bulamamıştır. Sanatın, soyut
ve düşünsel dünyada gerçekleşen ifadesel bir araç
olduğu ve tek ve yüce kaynağın sanatçının hayal gücü ve
düşünce dünyası olduğunun altı çizilmektedir. Sanatçı-
nın yaşadığı toplumda olup bitenlerden etkilenmesi bu
bağlamda yadsınmış görünmektedir.
Farklı bir web sayfasında “Yaratım Olarak Sanat” başlı-
ğında, önceki tanımlamadan tamamen ayrılan bir tanım
yapılmıştır: “George Santayana ve John Dewey’e göre de
sanatsal yaratım, kişinin çevresiyle etkileşimi sonucu
meydana gelir. Sanatçıda bir kişilik, hayal gücü ve bilgi;
çevrede çeşitli şekiller, olaylar, sesler, malzemeler
mevcuttur. Dolayısıyla da çevre sanatçıyı besler, sanatçı
da çevreyi değiştirir.” (Felsefe Açısından Sanat nedir,
Felsefe Açısından Sanat Ne demek?, 2015). Bu tanım,
önceki tanımdan önemli ölçüden ayrılmaktadır. Sanatın
kökeninin ve asıl yaratıcı uyaranın toplum ve çevre oldu-
ğu ve sanatçının hayal gücünün bunların büyük etkisiyle
biçimlendiği belirtilmiştir.
Yine ilgi çekici bir tanımlama yaklaşımda sanata yükle-
nen bir diğer özellik ise şöyle verilmiştir:
Sanatın insan üzerinde diğer bir etkisi ise insanın kul-
lanabileceği özgür ortam yaratmasıdır, çünkü bir amacı
yoktur, herhangi bir eseri niçin sevdiğini bilmeyen yada
bir şeyi neden yaptığını bilmeyen bir sanatçı yoktur bu