491
run olarak karşımıza çıkmaktadır. Erdener bu konu ile
ilgili düşüncelerini “İlkesel olarak tiyatro müziklerinin
bir çalıştırıcısı olmalı, besteci ancak eserin müzisyenler
ve tiyatro oyuncuları tarafından daha iyi anlaşılmasını
sağlamalı.” (T. Erdener, görüşme, 29 Mayıs 2014) şeklin-
de belirtmektedir.
5) Tiyatro müziklerini seslendirecek müzisyenlerin
sayısal ve nitelik olarak yetersizliği,
Tiyatro eserlerinin sahnelenmesi bir ekip işidir, bu
ekipte müzisyenlere düşen görev oldukça önemlidir. Bu
anlamda besteci ve yönetmen ile birlikte çalışan müzis-
yenler, müziğin yanı sıra tiyatro kültürüne de sahip olan
kişilerden oluşmalıdır. Mümkünse bu alanda çalışmalar
yapmış ve uzmanlaşmış bir müzisyen topluluğunun
var olması eserin çok daha başarılı sahnelenmesine
yardımcı olacaktır.
Besteci Can Atilla müzikli tiyatro oyunlarında görev
alması gereken müzisyen profilini şöyle tanımlamak-
tadır: “Müzikli oyunlarda görev alan müzisyenler bizim
en önemli yardımcılarımızdır. Müzisyenlerin, aynı dili
konuştuğumuz müzik bilgisi ve tiyatro kültürü gelişmiş
kişilerden oluşması oyunun başarısı için hayati önem
taşımaktadır. Biz ne yazarsak yazalım kâğıt üzerindeki
müzik seslendirilemediği zaman bir anlam kazanamaz.
Zaten müzik sanatı doğası itibari ile icracı ve seyircisi
ile anlam kazanan bir sanattır. Tiyatro müziğinde bu
durum daha ön plana çıkmaktadır.” (C. Atilla, görüşme,
30 Mayıs 2014)
Günümüzde bu ihtiyaç gerek devlete bağlı tiyatrolarda
gerekse özel tiyatrolarda hizmet alımı şeklinde gerçek-
leşmektedir. Bu sistem kısa vadede pratik bir çözüm
gibi görünse de uzun vadede müzisyen ihtiyacını karşı-
lamaktan uzaktır. Çünkü hizmet alımı yoluyla görevlen-
dirilen müzisyenler çoğu zaman müzikli tiyatro oyunları
için yeterli bilgi ve beceriye sahip olamamaktadır.
Bu konuda Faris Akarsu’nun düşünceleri son derece
aydınlatıcıdır: “Müzikli tiyatro oyunlarında görev alan
müzisyenler, çok değişik müzik türlerine hâkim olmalı
çünkü bir oyun içerisinde farklı türlere ait müziklerinin
icrası söz konusudur. Bu durumda eserin seslendi-
rilmesi oldukça profesyonellik gerektirmektedir. Söz
gelimi müzikli oyunda görev alan bir senfoni sanatçısını
düşünelim. Geçmişinde klasik müzik eğitimi almış
olmasından dolayı o kişiye Türk müziği çaldırmak çoğu
zaman güç bir iştir. Aynı şey geleneksel müzik eğitimi
almış bir müzisyen benzer özellik göstermektedir. Bu
kişide klasik ya da çok sesli bir müziğe uyum sağlama-
da problemler yaşayabilir. Dolayısıyla müzikli tiyatro
oyunlarında görev alan kişiler çok geniş bir müzik
kültürüne sahip olmalıdır. Müzikli tiyatro dediğimiz tür,
her çeşit müziği içermektedir.” (F. Akarsu, görüşme, 31
Ekim 2014)
6) Bestelenen müzikli tiyatro örneklerinin nota ve ses
kayıtları ile ilgili arşiv ve muhafaza çalışmalarının
yetersizliği,
konumumdaki besteciler bir oyun müziği hazırlarken
aynı zamanda yaşamak durumundadır. Besteciyi, mü-
ziğini yazarken yaşatacak kadar meblağı, bestelenecek
eserin süresi, sazların ve seslerin yoğunluğu doğrultu-
sunda düşünüp, bir ön ödeme yapmakta sayısız yararlar
vardır.” (Selçuk, 1997, s.55)
Besteci Turgay Erdener ise telif hakları konusunun son
zamanlarda ele alındığını şu şekilde değerlendirmekte-
dir: “Türkiye’de telif konusu çok yakın zamanlarda (son
10 yıldır) ciddi olarak düşünülür olmaya başladı. Ama
tiyatro müziği alanında henüz tatmin edici olmaktan çok
uzakta…” (T. Erdener, görüşme, 29 Mayıs 2014)
4) Müzikli tiyatro oyunlarının sahneye konulmasındaki
güçlükler;
Müzikli tiyatro oyunlarını sahnelemek oldukça maliyeti
yüksek bir iştir. Faris Akarsu’ya göre içinde bulunulan
durum şu şekildedir: “ Bu konuda maddi yetersizlikler
ve tiyatro oyunlarının sahnelendiği binaların fiziki ko-
şulları yetersizdir. Çoğu zaman müzikli oyunlar masraflı
olduğu için ya sahnelenemiyor ya da çok alt düzeyde
çalışmalar ortaya konuluyor. Binalar akustik ve sahne
düzeni gibi teknik konular dikkate alınmadan yapılıyor ya
da var olan bir bina bu işler için kullanılıyor.” (F. Akarsu ,
görüşme, 31 Ekim 2014)
Müzikli oyunların seslendirilmesinde besteci ve bu eseri
seslendiren müzisyenlerin maddi anlamda emeklerinin
karşılığını alamamaları nedeni ile çoğu zaman büyük
prodüksiyolar sahnelenememektedir. Bunun yerine var
olan ezgilerin kullanıldığı kayıtlarla müzik ihtiyacı gi-
derilmeye çalışılmaktadır. Böylece yeni eser üretimi ve
sahnelenmesi teşvik edilmemektedir. Bu konuda Devlet
Tiyatroları daha şanslı olmasına karşın özel tiyatroların
durumu daha zordur.
Bestecinin yazmış olduğu müziğin istenilen çalgı toplu-
luğu seslendirilememesi çoğu zaman karşılaşılan bir
problemdir. Devlet tiyatroları bu ihtiyacı hizmet alımı
yöntemi ile gidermeye çalışmaktadır. Maalesef hiçbir
tiyatro kurumumuzun bu konuyla ilgili istihdam ettiği bir
müzisyen topluluğu bulunmamaktadır. Unutulmamalıdır
ki tiyatro müziği, bestelemenin yanı sıra icra anlamında
da özel bir alandır. Bu alanda görev alan müzisyenlerin
tiyatro kültürüne sahip iyi yetişmiş müzisyenlerden
oluşması zorunluluk teşkil etmektedir. Bu müzisyenler
müzik icra etmenin yanı sıra bazen oyunun bir parçası
hatta oyunda rol bile alabilmektedirler.
Nedim Yıldız’a göre bu durum, “oyundaki eleman sayısı-
nı arttıracağından genellikle düşük bütçeli özel tiyatro
kurumları ses kaydı kullanmayı tercih etmektedir.
Genellikle yazılan müziği icra edecek müzisyen bulma
güçlüğü de müziklerin kayıtlı uygulanmasını zorunlu
kılabiliyor. Ama mümkünse ben canlı olarak seslendiril-
mesini tercih ederim.”
(N. Yıldız, görüşme, 28 Mayıs 2014)
Yazılmış olan müziklerin çalıştırılması da önemli bir so-