492
•
Eserlerin kaybolmamasına,
•
Eserlerin kütüphaneler, kitapevleri ve sanal ortam-
larda temin edilebilmesine,
•
Besteci ve eserlerinin uluslararası alanda temsili-
ne kolaylık sağlamasına,
•
Eser teliflerinin hak sahiplerine ulaşmasına,
•
Eserlerin ve bestecilerin tanıtımına,
•
Yazılan eserlerin icra edilebilir olmasına,
•
Bestecilerin yeni eserler üretip maddi anlamda
getiri elde etmesine katkıları vardır.
Besteci Tolga Çebi bu konuyu, “tiyatro müziklerinin
notalarının basımı ve arşivlenmesi bestecilerin bu
alandaki işini oldukça zorlaştıran bir iştir. ” (T. Çebi,
görüşme, 26 Ekim 2014) şeklinde değerlendirmektedir.
Besteciler kendi eserlerinin kalıcı olup daha sonra-
ki nesillere aktarımı için bu alanda Kültür Bakanlığı
bünyesinde kurulacak ve sadece nota basımı ile ilgili bir
birimin kurulması gerektiğini belirtmektedirler.
Babur Tongur’a göre “nota yayıncılığı, Amerika ve
Avrupa ülkelerinde bu iş son derece gelişmiş bir sektör
halini almıştır. Ticari açıdan da hem besteciye hem de
yayınlayan firmalara ciddi gelir sağlamaktadır. Yurtdı-
şında nota basımı ve çoğaltılması konusunda nota bası-
mevleri oldukça duyarlı, başarılı olan müzikaller dâhil
her türlü eser mutlaka nota olarak da basılmaktadır.”
(B. Tongur, görüşme, 14 Ağustos 2014)
Cem İdiz bu konuyu şu şekilde değerlendirmektedir. “
Benim yazmış olduğun eserlerimin hemen hepsini son
zamanlarda kendi çabalarım doğrultusunda arşivle-
meye çalışıyorum ama bu başka bir uzmanlık alanı,
ileriki dönemde bu eserlerime ne olur bilemiyorum.
Zira bizden önceki kuşak besteciler bu konuda oldukça
şanssızlar, eserleri ya kaybolmuş ya da yasal varisleri
tarafından muhafaza edilememiştir. Bu konunun ayrın-
tılı bir şekilde ele alınıp değerlendirilmesinde çok fayda
görüyorum. Zira Türk tiyatrosu bu anlamda birçok mü-
zikli tiyatro eserini notaları olmadığı için icra edemiyor
veya aynı oyuna yeni müzikler yazma yoluna gidiliyor.”
(C. İdiz, görüşme, 5 Ağustos 2014)
Sonuç
Müzikli tiyatro oyunları Türk tiyatrosu kapsamında çok
geniş ve önemli bir yer tutmaktadır. Tanzimat ve batılı-
laşma hareketleriyle birlikte müzik ve dolayısıyla sahne
sanatlarımızda da batılı formlarda eserler verilmeye
başlanmıştır. Başlangıçta Avrupa’dan gelen topluluklar
ve azınlıkların sergilediği eserler, zaman içerisinde Türk
toplumu ve bestecileri tarafından da benimsenmiştir.
Tanzimat dönemi bestecileri olarak karşımıza çıkan
Çuhacıyan ve Kemani Haydar Bey, müzikli tiyatronun
ilk örneklerini vermişler. Daha sonraki dönemlerde de
Türkiye’de tiyatro müziği alanında arşiv çalışmalarının
son derece yetersiz ve eksik olduğu bir başka önemli
problemdir. Araştırmamız esnasında geçmişte yazılmış
olan oyun müzikleri ile ilgili sağlıklı bir arşiv çalışması-
nın yapılmadığını görmekteyiz. Geçmişte yazılmış olan
müzikli oyunların nota ve ses kayıtlarına ulaşmak bu
alanda çalışan ya da araştırma yapan kişilerin karşılaş-
tığı önemli bir güçlüktür. Bazı eserlerle ilgili hiç arşiv
çalışması yapılmamış bazıları ise tam olarak muhafaza
edilememiştir. Bunun için Tanzimat ve Meşrutiyet tiyat-
rolarına kadar uzanan bir süreç değerlendirilmiş ama
Cumhuriyet Dönemi’nde dahi eserlerin muhafaza edil-
mediği gözlemlenmiştir. Eserlerin büyük bir çoğunluğu
bestecilerin kendilerinde bile mevcut değildir. Kendi
arşivi olan Devlet Tiyatroları müzikli oyunlar açısından
zengin bir repertuvara sahip olmasına rağmen, oyun
müziklerinin notalarının orada dahi sağlıklı muhafaza
edilmediği görülmüştür.
Yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda besteci-
lerin müzikli tiyatro eserlerinin her hangi bir stüdyo
ortamında ses kayıtlarının yapılmamış olduğu gözlem-
lenmiştir. Besteci Tolga Çebi bu konuyu şöyle değerlen-
dirmektedir:” Eserlerin profesyonel stüdyolarda kayıt
altına alınması çok önemlidir. Ben kendi çabalarımla
bu zamana kadar yapmış olduğum tiyatro müziklerini 2
CD’lik albüm olarak çıkardım. Ayrıca Haluk Bilginer’in-
de rol aldığı ve İngiltere dâhil yurt içinde de sahnelenen
7 Şekspir müzikalinin DVD kaydını yaptık. Bu anlamda
gerekli maddi imkân ve donanıma sahip olduğum için
kendimi daha şanslı görüyorum. Ne yazık ki genel ola-
rak tiyatro müziklerinin ya amatör kayıtları yapılıyor ya
da hiç se kaydı yapılmıyor.” (T. Çebi, görüşme, 26 Ekim
2014)
7) Türkiye’de müzik anlamında nota basımı konusunda
kurumsallaşmanın eksikliği,
Nota basımının eksikliği Cumhuriyet döneminin ilk
zamanlarından beri önemsenmemiş bir konudur. Türk
bestecilerinin önde gelen sıkıntılarından biri eserlerin
telif ve basımı konularıdır. Notalarının basılmaması ne-
deni ile bestelenen birçok eser ya tamamen kaybolmuş
ya da eksik günümüze ulaşabilmiştir. Belli girişimler
olsa dahi Türk bestecilerinin miras bıraktıkları eserle-
rinin büyük bir çoğunluğunu basamamışlar ve teliflerini
alamamışlardır. Çoğu eserimiz ulusal ve uluslararası
kütüphanelerde yer alamamış ve seslendirilememiştir.
Birçok eser el yazmasından kopya edilerek ve oldukça
zarar görerek günümüze ulaşmıştır. İcracılar Türk
bestecilerinin eserlerini edinmekte zorluk çekmiş ve
bulunamayan eserlerin seslendirilmesi ve kayıt altına
alınmasını imkânsız kılmıştır. Sadece tiyatro müziği
alanında değil, üretilen her türlü bestenin çoğaltılması
anlamında karşılaşılan bir problemdir. Oysaki eserlerin
basımı ve çoğaltılmasının sağladığı birçok fayda vardır.
Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: