Thank you for your contribution



Yüklə 10,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/243
tarix16.08.2018
ölçüsü10,37 Mb.
#63316
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   243

43

Katharsis

Katharsis, kelime olarak arıtma, arınma, arındırma, 

saflaştırma, boşaltma temizlenme, paklanma gibi 

anlamlara gelmekle birlikte en çok arınma olarak anla-

şılmaktadır (Peters, 2004, ss. 180-181). Katharsis, tıpkı 

mimesis gibi Aristoteles’in sanat kuramının en can alıcı 

kavramlarından birisini oluşturur. Dolayısıyla bu kavra-

mın bilinmesi, tragedyanın doğası daha çok da işlevinin 

anlaşılması açısından son derece önemlidir. 

Aristoteles’in Poietika’nın I. Bölümünde yaptığı tra-

gedya tanımına göre, tragedya eyleyenleri taklit eder 

ama bunu uyandırdığı korku ve acıma aracılığıyla bu 

tür duygulanımların arınmasını (katharsis) sağlaya-

rak yapar (1449b25-30). Görünen o ki, tragedyanın asıl 

amacı korku ve acıma duygularını uyandırmak suretiyle 

ruhta psikolojik bir etki yaratmak değil, onlar aracı-

lığıyla katharsis’e ulaşmaktır. Katharsis ise en yalın 

şekliyle ruhu tutkulardan arındırmak anlamına gelir. 

Bunun gerçekleşebilmesi elbette ruhta acıma ve korku 

uyandıracak eylemlerin taklit edilmesine bağlıdır ki, o 

da mimesis’tir. Bu sayede mimetik bir etkinlik olarak 

tanımlanan tragedya katharsis ile birlikte tamamlan-

makta, objektif hale gelmekte bir başka deyişle, işlevini 

gerçekleştirmektedir. Tragedyanın sahip olduğu bu 

işlevin ya da amacın etik bir değere sahip olduğunu ileri 

sürmenin mümkün olup olmadığı ise temel problemi 

oluşturur. Bir başka açıdan söylemek gerekirse kathar-

sis kavramının sanatın temelinde yer alması, sanatın 

etik karşısında bağımsız bir alan olmadığının bir göster-

gesi olarak kabul edilebilir mi? Bu tür bir soruya yanıt 

bulma çabasındaki her girişimin katharsis’in mimesis 

etkinliğinden bağımsız olmadığı fikrini göz önünde bu-

lundurması gerekir. Çünkü katharsis yalnızca mimesis 

etkinliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Aristoteles’in tragedya kuramının etik bir erek ve değer 

taşıdığını ileri sürenler olduğu gibi, bu düşüncenin 

doğru olmadığını savunanlar da mevcuttur. Tragedya-

nın etik bir değer taşımadığını savunanlardan biri olan 

Elizabeth Belfiore, (1984) düşüncesini praksis (eylem) 

ethos (karakter) arasındaki fark üzerinden temellen-

dirmektedir. Ona göre, Poietika’da söz konusu edilen 

praksis kelimesi Etik’te olduğu gibi ahlaki bir niteliğe 

sahip değildir. Ahlaki bir eyleme işaret etseydi; o eylem 

övülür, ya da yerilirdi. Oysaki prattein kelimesinden tü-

retilen praksis kelimesi Poietika’nın hiçbir yerinde iyi ya 

da kötü ile ilişkilendirilmemektedir. Üstelik Aristoteles 

praksis ile birlikte öznelere değil, eylemlere, olaylara 

gönderimde bulunur. Bu noktada Belfiore’nin düşünce-

sini güçlendiren en önemli argümanlardan birisi şudur; 

Poietika’da Aristoteles ahlaki niteliğe sahip eylemler 

için ethos kavramını kullanır. Ethos ise açıkça bilinçli bir 

tercihe işaret etmekle, ahlaki bir nitelik kazanmaktadır. 

Ethos, praksis’ten ayrı ise eş deyişle praksis’te ethos’u 

tanımlayan niteliklerin var olduğu belirtilmediyse (prak-

sis’in tercihe dayandığını ifade eden) ve tragedyaya özgü 

olan ethos değil de, praksis ise, bu öncüllerden mantıklı 

tragedyanın, bir eylemin (praksis) taklidi olduğunu dile 

getirir; fakat bu tanım tragedyanın doğası ve işlevini 

anlamak için gerekli olan açıklamadan yoksundur. 

Öyleyse, bu eylemin ne tür bir eylem olduğu kısaca neye 

işaret ettiği üzerinde durmak kaçınılmazdır. 

Şimdi Aristoteles’in felsefesinde praksis kelimesi ras-

yonel bir varlığın yani öznenin bilinçli bir şekilde gerçek-

leştirdiği eylemi ifade eder. Yapıp etmelerle ilgili olan 

eylem, konusu itibariyle de Etik’in alanı içerisine girer. 

Kelimenin anlamından da tahmin edilebileceği gibi, 

Aristoteles’in Etik’teki vurgusu rasyonel özne üzerine-

dir. Nitekim Eudemos’a Etik’te çocuklar ve hayvanların 

eylemde bulunma yeteneğine sahip olmadığının söyle-

niyor olması, bir eylemin rasyonel bir varlığın bilinçli 

olarak yaptığı tercih ile ilgili bir şey olduğunu ortaya 

koymaktadır (Belfiore, E., 1984 Ocak, ss. 110-11). Diğer 

taraftan, Nikomakhos’a Etik ve Eudemos’a Etik’ten farklı 

olarak Aristoteles Poietika’da insanın yapıp etmelerini 

değil, yaratılarını ele alır. Poieo yapıyorum, yaratıyorum 

anlamına gelirken, Poietika da bununla ilintili bir biçim-

de şiir sanatı anlamına gelmektedir. Bu anlamlardan 

hareketle, Etik’in eylemi gerçekleştiren öznenin kendi-

sine, Poietika’nın ise yaratılmış olana yöneldiğini ileri 

sürmek mümkün görünür. Bununla birlikte, yaratılmış 

olan şeyin Aristoteles için öykünün kendisinden başka 

bir şey olmadığı da belirtilmelidir. 

Tragedya, bir eylemin taklidi olurken, eylemin taklidi 

ise öykü olmaktadır. Bu anlamda öykü (mythos) ya da 

olay, Aristoteles’in ifadesiyle tragedyanın temelidir, 

canı gibidir, karakterler ise ikinci sırada gelir (1450a35-

1450b). Burada öykünün ya da eylemin, karakter ya da 

özneye olan önceliği, eylemden bağımsız tragedyanın 

var olamamasına bir başka açıdan söylenirse, karakter-

ler olmadan tragedyanın var olabilmesine dayandırılır. 

Dolayısıyla, Aristoteles için öykü ve olaylar tragedyanın 

gerçek amacıdır ve bu bakımdan tragedyayı oluşturan 

diğer beş unsurdan (karakter, düşünce, sözel ifade, 

ezgi düzme/şarkı ve sahne düzeni ya da gösteri) çok 

daha önemlidir. Bu bağlamda denilebilir ki Poietika’da 

Aristoteles Etik’ten farklı bir biçimde karakterleri değil, 

eylemi yani öyküyü merkeze almıştır.

Özetlemek gerekirse, Aristoteles’te geçen mimesis 

prakseos ifadesi tragedyanın hakikatte insanın değil, 

eylemlerin ve yaşamın taklidi olduğunu belirtmektedir. 

Bu açıdan bakıldığında eylemi temel alan bir tragedya 

için en önemli unsurun öykü yani olay örgüsü olması 

elbette kaçınılmazdır.

Eylemin taklidi ya da mimetik etkinlik yalnızca sanatın 

ortaya çıkışındaki bir yönü yani sanatçının etkinliğini 

temsil etmektedir. Oysa sanatın ilk etkinlik ile ilişkili 

olan bir başka yönü daha vardır ki, bu da sanat eserinin 

kitlesi ile olan ilişkisinin sonucunda algılayan kişide 

ortaya çıkan duygu durumudur. Aristoteles ise buna 

kısaca katharsis adını vermektedir (Tunalı, 2008, ss.114-

115).



Yüklə 10,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   243




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə