48
Women image, being used to be an object of desire and
accordingly represented, constitutes a very “differ-
ent” focus with her uncanny in the 20th century art.
Visual pleasure in art, for feminist critique, has been a
substitute for men’s erotic demands and the woman as
a subject has been suppressed in this process. Having
a desire and feeling that he is an active subject, man
does not see himself in the mirror of art. For he does
not see his body as an object of desire. Mary Kelly has
consequently defined painting as a “culturally overde-
termined scopophilia”. Whereas “visual pleasure” in
the works of women artists is impelled and replaces
with less lascivious media and imagery approved by the
sovereign. Even when and if appearances referring to
visual pleasure occur in the works of women, even there
are different aspects on focus intended, negation and
connivance is perpetuated. Woman, being taught that
she is an object and behaved as a fetish in the service
of creative man, thereby believes that she sees herself
in the mirror at which she looks alone and attempts to
portray herself.
A gaze which has a subversive intent for the image and
sexuality of woman exaggerates the usual eroticism;
deconstructs; duplicates; masks; sanctifies it from the
womanly attributes. There comes an image that is not
beautiful and desirable with its whole eroticism instead.
This presentation is a proposal for an extended gaze of
this image in art history.
Sanatta Başka Bir Kadın Erotisizmi
Sanat tarihinin her döneminde görülen çıplak imgelerin
karar verilmesi güç, kafa karıştırıcı bir konumu vardır.
Başlangıçta, kadın ve erkek temsilleri arasında bir
eşitlik varken, ataerkil ideolojinin baskınlığı sonucun-
da çıplak kadınlar zamanla arzu nesneleri olarak öne
çıkarılmışlardır.
İki bin yıl boyunca çıplak beden temsilleri, güzellik, aşk,
esrime, güç ve enerjiyi görünür kılmak için kullanılmış-
tı. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren, bu imgeler dinsel,
mitolojik ve kutsallık bağlarından kurtularak dünyevî-
leşmişler; üstlerinde de yalnızca sanat ve estetik gibi
görünmeyen –ama hissedilen– modern örtüler kal-
mıştır. Bu yeni durumun mimarları, din ve soy kökenli
iktidar biçimlerine karşı mücadele eden burjuvazi ve sa-
natçılardır. Bu zaferle birlikte, giysisiz figürlere bakışta
yeni bir algı inşa edilmiştir: Soyunuk (naked) ve çıplak
(nude). Her ikisi de giysisizlik durumuna işaret etmekle
birlikte, soyunuk ve çıplak arasındaki yarılma, işte bu
süreçte ortaya çıkmıştır. İlki ahlakî anlamını korurken;
ikincisi, çıplak beden seyretme ihtiyacını gidermek
üzere, sanatsal bir kategori haline dönüştürülerek
koruma altına alınmıştır. Tüm karmaşıklığına rağmen,
çıplak figürün çalışılması uzun süre sanatçı eğitiminin
temeline yerleştirilmiştir (Gill, 1989, s. 3; Clark’tan akt.
Leppert, 2002, s. 273).
Çıplaklık ve soyunukluk arasındaki sınır nerede başlar?
Giysisiz figürlerin günlük ahlakî bağlamla ilişkisiz
olduklarına, sırf sanat niyetiyle yaratıldıklarına nasıl ve
kim tarafından karar verilecektir? Ayrıca, sipariş veren-
lerin erkek; çıplak temsillerin de çoğunluğunun kadın
olması, ‘erkek egemen’ sistemin göstergesi değil midir?
O halde, çıplak ve çekici kadın imgeleri, gerçekte sanata
mı yoksa erkek egemen kültüre mi hizmet etmekte-
dir? Genelde bilindiği üzere, sanat camiasında verilen
ilk yanıt, bu tip resimlerin elbette öncelikle estetik ve
sanata hizmet ettiğine ilişkindir. Bu yanıt yanlış değildir
kuşkusuz, ama eksiktir. Bu tip resimlerin aynı zaman-
da erotik duygularla bağlantısı olduğu; ancak çoğu
zaman bunun görmezden gelindiği ya da hoşgörüldüğü
ortadadır. Bir arzu nesnesi olarak beden –özellikle de
kadın bedeni–, öncelikle erkek olduğu varsayılan izleyici
için milyonlarca kez üretilmiş; böylece cinsellik öznel
olmaktan çıkmıştır.
Sanatçı kimliğinin inşasında özellikle kadın bedeninde
ustalaşmak belirleyici bir ölçüttü; ancak bahsedilen
‘sanatçı kimliği’, apaçık bir biçimde erkek cinsiyeti
imliyor; kadına biçilen ‘model’ rolü pekiştiriliyordu.
Kadının kendisini bu sistem içerisinde bir sanatçı olarak
varetmeye çalışırken zorluklar yaşaması, bu çatışma
yüzündendir. Doğal dünyanın ve bakışın ustası olarak
sanatçı miti yaratılırken, ustalık çıplak bir kadın bedeni
aracılığıyla gösterilmiştir (Betterton, 1996, s. 25). On
dokuzuncu yüzyılda kadınlar sonunda erkek çıplak mo-
del çalışılan sınıflara kabul edildiğindeyse, çıplak beden
eskisi kadar ciddi bir sanat meselesi olmaktan çıkmıştır
(Schor, 2007, 51). Kadının özneliği hep ataerkil söylemle
belirlenmiş; erkeğe de bir gösteren görevi verilmiştir
(Chadwick, 1998, s. 8). Berger’in ünlü yorumu, tam da
bunun üzerinedir:
“Erkekler kadınlara karşı belli bir tutum edinmeden önce
onları gözlerler. [...] Erkekler davrandıkları gibi, kadınlarsa
göründükleri gibidirler. Erkekler kadınları seyrederler.
Kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler. Bu durum, yalnızca
erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri değil, kadınların
kendileriyle ilişkilerini de belirler. Kadının içindeki göz-
lemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini
bir nesneye –özellikle görsel bir nesneye– seyirlik bir şeye
dönüştürmüş olur” (Berger, 1995, ss. 46-47).
Berger haksız sayılmaz. İktidarın cinsiyeti, öteden beri
hep erkek olmuş; seyirlik imgeler de sadece erotik,
sadece sanatsal, sadece göz zevki olmanın ötesinde,
bu ataerkil düzenin devamına yardımcı siyasal araçlar
olarak hizmet etmiştir. Ancak, yirminci yüzyılla birlikte
ortaya çıkan algı dönüşümüyle birlikte, bu siyasal araç,
kendi içine patlayan bir silaha dönüşmüştür.
Bu bildiride verilecek olan örnekler, bu betimlemenin
dışına çıkmaya çalışarak alışkanlıkları, yerleşik algıları
kırmaya ve yeni bir bakış açısı üretmeye adanmış
yapıtlardan seçildi. Fallik kültür, kadınların fallusun
üstünlüğüne laf getirecek türden bir dil elde etmelerini
engellemek için çok çalışmaktadır. Her kadının erkekli-