Thank you for your contribution



Yüklə 10,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/243
tarix16.08.2018
ölçüsü10,37 Mb.
#63316
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   243

44

Tunalı’nın düşünceleri ışığında Aristoteles’in Niko-

makhos’a Etik’in (Aristoteles, 1998) ilk cümlesini hatır-

lamanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Aristoteles’in 

deyimiyle her sanat ve her araştırmanın, aynı şekilde 

her eylem ve tercihin de bir iyiyi arzuladığı düşünülür… 

Metinden yola çıkılarak denilebilir ki, Aristoteles için 

sanat iyiden bağımsız değildir. 

Tragedya tanımı dikkate alındığında Aristoteles’in, 

katharsis’i tragedyanın var olma amacı olarak belirle-

diği açıktır. Benzer bir şekilde, bu amacın tragedyanın 

işlevini açığa çıkardığı da açıktır; ancak işlevin kendisi-

nin ahlaki bir değer taşıyıp taşımadığı ayrı bir tartışma 

konusudur. Bu noktada, katharsis kelimesinin neye işa-

ret ettiği önem kazanır ki, bu da en ihtilaflı konulardan 

birisini oluşturmaktadır. Çünkü katharsis kelimesinin 

“bilişsel mi (intellektüalist)” yoksa “psikolojik, duygusal 

bir arınma” şeklinde mi yorumlanması gerektiği hala 

tartışılmaktadır. Tunalı’da olduğu gibi, katharsis’in iyi 

olan insanları taklit etmesiyle insanda psikolojik duygu-

sal bir arınmaya neden olduğunu ileri süren düşüncede 

sanatın psikolojik bir etik olarak ele alınması olasıdır. 

Bundan başka, katharsis kavramını “psikolojik bir arın-

ma” değil de “bilişsel (intellektüalist) bir arınma” olarak 

yorumlayanlar da vardır (Golden, L. 1969 Temmuz, s. 

145). Bilişsel yorumcular, mimesis’in tanımı gereği öğ-

renme deneyimini içerdiğini, bu süreç sonucunda ortaya 

çıkan mimetik hazzın da bilişsel olduğunu iddia ederler. 

Öğrenme deneyimi de bundan duyulan trajik haz da du-

yusal ya da fiziksel olana değil, bilişsel bir sürece işaret 

eder (Golden, L. 1976 Haziran, ss. 79-81). Bu nedenle, 

mimetik etkinliğin doğası gereği bilişsel bir etkinlik ol-

duğunu ileri sürmek yanlış olmasa gerek. Bu düşünceye 

mimesis’in katharsis’in doğasını anlamada anahtar bir 

kavram olduğu eklendiğinde katharsis kavramının da 

tüm bunlarla ilintili olarak bilişsel bir arınmaya karşılık 

geldiği fikri kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Mimesis’in gerçekleştirilme sürecinde kilit rol oynayan 

deneyimler tikel olanın bilgisini verirler; fakat esas olan 

şey tikelin bilgisinden hareketle tümelin bilgisine ulaş-

maktır. Dolayısıyla deneyimin amacını oluşturan tümel-

likten başka bir şey değildir. Tümel ya da genel olanın 

(katholou) asıl amaç olduğu fikri Aristoteles’in şair ile 

tarihçi arasında yaptığı ayrıma dayandırılmaktadır. (Gol-

den, l., 1969 Temmuz, ss.145-146, 151-152). Buna göre, 

ozanın işi ‘gerçekten olan’ı, yani olasılık ya da zorunluluk 

açısından olması olanaklı şeyleri anlatmak içindir… biri 

olmuş olanları, öteki ise olabilir olanları anlatması bakı-

mından farklıdır. Bu yüzden şiir tarihten daha felsefi ve 

üstündür; çünkü şiir geneli (katholou), beriki ise tekleri 

anlatır (1451b5-10). Görüldüğü gibi, şair tarihçiden olası-

lık ya da zorunluluk ilkesine göre olabilir olanı diğer bir 

deyişle tümeli anlatması bakımından ayrılır.** Şiirin 

felsefe ile olan yakınlığı hatta tarihten üstünlüğü de bu 

sebepten ötürüdür. Felsefe de tıpkı şiir gibi tümel olanın 

peşinden koşar. Bu bağlamda denilebilir ki, şiir tek tek 

olayları ele alan tarihten daha felsefidir. Şiiri felsefe ile 

yakınlaştıran bu düşünce, Aristoteles’in şiire, edebiyata 

olarak çıkarılabilecek zorunlu tek sonuç praksis’in etik 

bir amacı olmadığıdır. Örneğin, Orestes’in annesini 

öldürmesi dramatik bir eylemdir ve ahlaki bir nitelik 

taşımaz (ss.110-124). Belfiore’nin dile getirdiği bu örnek, 

ethos’u olmayan bir tragedyanın var olabildiğini göster-

mesi bakımından önemlidir. 

Öyle görülüyor ki, tragedya ethos’tan yoksun olarak var 

olabilmektedir. Bununla birlikte, Belfiore, praksis’in 

zaman zaman ethos ile birlikte gittiğini de kabul eder 

görünür. Nitekim Aristoteles’in VI. bölümde insanların 

eylemleri aracılığıyla karakterlerini edindiğini bu an-

lamda eylemlerine göre mutlu ya da mutsuz olduğunu 

belirtmesi, praksis’in, ethos ile iş birliği yaptığını göste-

rir. Elbette burada Belfiore’nin üzerinde durduğu nokta 

daha çok, bu işbirliğinin zorunlu olmadığıdır. Bunun da 

nedeni, öncesinde de ifade edildiği gibi, Aristoteles’in 

tragedyanın ilkesi olarak eylemi merkeze alması ve 

bunun ethos’tan yani karakterlerden önce geldiğini bu 

anlamda birincil öneme sahip olduğunu dile getirmiş 

olmasıdır. Belfiore’nin bu çerçevede ulaştığı sonuç, 

Aristoteles’in tragedyasının ahlaki bir nitelik taşımadı-

ğıdır. O halde denilebilir ki, Belfiore’nin bakış açısı ile 

tragedya ahlaki bir işleve sahip değildir.

Belfiore, Aristoteles sanatının özelde ise tragedya-

nın ahlaki bir işleve sahip olmadığını ileri sürerken

praxis’in Poeitika’daki anlamından yola çıkar. Oysaki 

tragedyanın ahlaki bir temele sahip olduğunu öne süren 

İsmail Tunalı, taklit objesinden hareket eder. Tragedya 

bilindiği üzere, ortalama insanlardan daha iyi olanları 

taklit eder (1148a15-20). Dolayısıyla taklit objesi yapılan 

insan, komedyada olanın aksine ahlaki bakımdan iyi bir 

insandır. Bu düşünce hiç kuşkusuz mimetik etkinliğin 

moral bir niteliğe sahip olduğunu ortaya koymaktadır. 

Benzer bir deyişle, tragedya için ahlaki bakımdan iyi 

olanların seçilmesi, ethos’un sanatı belirlediğini, bir 

başka bakımdan ise katharsis’in, ethos ile ilgili bir şey 

olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda Tunalı, Aristo-

teles’te estetik dünyası ile ahlaki dünyanın aynılaştığını 

ve estetik anlayışın ahlaktan bağımsız olmadığını öne 

sürer; tıpkı Platon’da ve tüm Grek düşüncesinde hüküm 

sürmüş olan bir anlayışta olduğu gibi. Grek düşünce-

sinde sanatın ahlaktan bağımsız olmadığı anlayışı iyi ve 

“güzel”in ayrılmaz birliğine (kalo-kagathia) dayandırılır. 

Bu düşünce için, iyi “güzel olan, “güzel” olan da iyi olan-

dır. Öte yandan, iyi ile güzel olanın özdeşliğinin, estetiğin 

uzun bir zaman bağımsız bir disiplin haline gelememe-

sinin nedenlerinden birisi olduğu da belirtilmelidir. 

Tunalı, mimesis’in taklit objesi nedeniyle etik bir değer 

taşıdığını söylemekle birlikte, aynı zamanda bu etkinlik 

sonucunda süjede ortaya çıkan bir duygu durumu olan 

katharsis’in de moral bir nitelik taşıdığını belirtmek-

tedir. Ona göre, katharsis kelimesi sanatın amacını 

dile getirmesi bakımından etik bir kavrama işaret eder 

(Tunalı, 2008, ss.102-104, 116-119). O halde, tragedyanın 

katharisis’e ulaşmayı amaçlamakla aslında moral bir 

değere de sahip olduğunu dile getirmek mümkündür. 




Yüklə 10,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   243




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə