Türk diLİ tariHİ Başlangıcından Yirminci Yüzyıla



Yüklə 4,22 Mb.
səhifə159/181
tarix13.10.2023
ölçüsü4,22 Mb.
#127472
1   ...   155   156   157   158   159   160   161   162   ...   181
0260-Turk Dili Tarihi-Bashlangicinda Yirminci Yuzyila(Ahmet B. Ercilasun)

Türk diline kimsene bakmazıdı, Türklere hergiz (asla) göŋül akmazıdı;
Türk dahı bilmezidi ol dilleri, İnce yolı, ol ulu menzilleri.
Bu Garibnâme anın (ondan) geldi dile, Kim bu dil ehli dahı ma 'nî bile.
Garibnâme üzerinde Zeki Kaymaz bir doktora tezi hazırlamıştır: Âşık Paşa-Garibname (Metin-Dil Özellikleri- Söz Dizini), (Malatya 1989).
Son yıllarda Garibname'nin Süleymaniye nüshasının mükemmel bir tıpkıbasımı yapılmıştır: Âşık Paşa - Garibnâme I-II, TDK, İstanbul 2000.
Tıpkıbasıma geniş bir giriş yazan Kemal Yavuz eserin transkripsiyonlu metnini ve bugünkü dile aktarımını da dört cilt hâlinde ayrıca yayımlamıştır: Âşık Paşa-Garibnâme I-IV, TDK, İstanbul 2001.
Âşık Paşa'nın Garibname'den başka Fakrnâme, Vasf-ı Hâl, Hikâye, Kimya Risalesi adlı dört küçük mesnevisi de vardır. Bu eserler Agâh Sırrı Levend tarafından tanıtılıp yayımlanmıştır (TDAY-Belleten 1953, 1954).
Sahabe devrinin savaşlarına ait bir gazavatname yazmış olan Tursun Fakih de 14. yüzyıl başlarındaki şairlerdendir. Sadettin Buluç'a göre gazavatname sahibi Tursun Fakih; Osman Gazi'nin bacanağı ve Şeyh Edebalı'nın damadı olan, 1299'da Karaca Hisar'da Osman Bey adına hutbe okuyan Tursun Fakih'tir (Buluç 1963: 19). Ancak eldeki nüshalar bir hayli geç tarihlidir.
TÜRK DİLİ TARİHİ 447
Tursun Fakih'in Gazavatname' sinin Malatya nüshası üzerinde Hatice Şahin tarafından bir doktora tezi yapılmıştır: Tursun Fakih, Gazavatname (Dil Özellikleri-Metin-Sözlük), Malatya 1989. Malatya nüshası 90 varak ve 2700 beyittir (Şahin 1989: 157).
14. yüzyılın ilk yarısındaki önemli isimlerden biri de Kul Mus'ud'dur. Aydınoğullarından Umur Bey için Kul Mes'ud, Kelile ve Dimne'yi Türkçeye çevirmiştir. Kelile ve Dimne meşhur fabl kitabıdır. Muhtemelen 3. yüzyılda Hind hükümdarlarından biri adına Sanskritçe yazılmıştır. Kelile ve Dimne, iki insanı temsil eden iki çakalın adıdır. Sanskritçedeki biçimleri Karataka ile Damanaka'dır. Süryanicede Kalilag, Damnag biçimini alan isimler Arap, Fars ve Türk literatüründe Kelile ve Dimne şeklindedir. Kul Mes'ud, Nasrullah'ın 12. yüzyıldaki Farsça Kelile ve Dimne'sini Türkçeye çevirmiştir. Eserin sunulduğu Umur Bey, 1347'de öldüğüne göre, tercüme bu tarihten öncedir (Çağatay 1963: 274-275). Eserdeki hayvan hikâyeleri aslında yöneticilerin ülkeyi adalet ve doğrulukla idare etmelerini sağlamak için söylenmiş temsilî karakterde hikâyelerdir. Eser üzerindeki tek çalışma A. Zajacskowski'ye aittir. Polonyalı Türkolog eserin bazı bölümlerini neş­retmiş ve dili üzerinde bir inceleme yapmıştır: Etudes sur la langue veielle-Osmanlie, Krakow 1934.
14. yüzyılın önemli şairlerinden biri de Hoca Mes'ud bin Ahmed'dir. E-serlerini 14. yüzyılın ortasında yazmıştır. Germiyan sahasında yetiştiği tah­min edilmektedir.
Farsçadan çevrilmiş 5568 beyitlik Süheyl ü Nevbahar mesnevisi, ro­mantik bir aşk hikâyesidir. Eser, Hoca Mes'ud'un yeğeni İzzeddin Ahmed'ce tamamlanmıştır.
Süheyl ü Nevbahar 1925'te Mordtmann tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır: Suheil und Nevbahar, Hannover 1925.
Tahsin Banguoğlu 193 8'de eserin dili üzerinde çalışmıştır: Altosmanische Sprachstudien zu Süheyl ü Nevbahar, Breslau 1938.
Son olarak eserin ilmî yayınını Cem Dilçin yapmıştır: Mes'ud bin Ahmed, Süheyl ü Nevbahar, İnceleme-Metin-Sözlük, Ankara 1991.
Hoca Mes'ud'un diğer bir eseri Ferhengnâme-i Sa'dî Tercümesidir. Bu küçük mesnevi Sadi'nin Bostan'ının tercümesidir; 1354 yılına aittir. Veled Çelebi ile Kilisli Muallim Rifat tarafından 1924'te eski harflerle yayımlan­mıştır.
* *
*
448 Ahmet B. ERCİLASUN
14. yüzyılın 2. yarısında Eski Oğuz Türkçesiyle yazılan eserler çok art­mıştır. Anadolu'nun bütün beyliklerinde ve Edirne sarayında şairler, bilim adamları, din adamları telif veya tercüme, edebî, ilmî, dinî eserler vermekte­dir. Ahmedî, Ahmed-i Daî, Şeyhî, Kaygusuz Abdal, Yûsuf-ı Meddah, Mus­tafa Darir gibi isimler bir değil birçok eser vererek devrin edebî ve ilmî literütürünü zenginleştirirler. 15. yüzyıl başlarında vefat eden Ahmedî'nin İskendername'si, Divanı, Cemşid ü Hurşid mesnevîsi, Tervîhü'l-Ervâh'ı, her biri 8-10 000 beyitlik hacimleriyle (Cemşid ü Hurşid 5 000 beyit civarında) devasa eserlerdir. 1421'de başlayan 2. Murad devrini de idrak eden Ahmed-i Daî Germiyan ve Osmanlı saraylarında bir yandan şairliği, bir yandan ilim adamlığıyla temayüz eder. Divanı ve Çengname'si en tanınmış edebî eserle­ridir. Yıldırım Bayezid'den sonra Edirne'de padişahlık eden Çelebi Süley­man'ın şen ve şakrak musiki âlemleri, Çengname'deki mısralarda gezinen çeşitli sazların tellerinden âdeta bugün de duyulur. Ahmed-i Daî bir yandan âşıkane ve âdeta bohem şiirler yazarken bir yandan da tıp, astronomi, rüya tabiri, tefsir ve inşa (yazışma) ile ilgili mensur eserler vermekteydi. Onun en az sekiz mensur eseri bugüne ulaşmıştır. Suriye ve Mısır taraflarında dolaşan Erzurumlu Mustafa Darir'in Yusuf ü Züleyha mesnevîsi, Fütuhu'ş-Şam, Siyeri Nebî gibi mensur eserleri daha çok halk için yazılmış dinî mahiyette eserlerdir. Öte yandan yine Azerbaycan'da, Doğu Anadolu'da, Suriye'de dolaşıp sofiyane şiirler söyleyen İmâdeddin Nesimî tam bir Hak âşığıdır.

Yüklə 4,22 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   155   156   157   158   159   160   161   162   ...   181




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə