87
bu vaatler, tehditler neyin qarşılığında veriliyor? Hiç de evrensel
değerlerin açığa çıkarılması ve büyütülmesiyle alakası yoktur. Zevk,
sefahat aşkına adil, dürüst olmak kendisinde hangi mantığı taşıyor,
anlamak mümkün değil. İnsan kendi anlamına uygun bir tarzda
yaşamalıdır, ona neden ödül sözü verilsin ki? Ödül peşinden koşan
kişi kendi niteliğini anlamıyor demektir. Anlamadığındaysa o işi
gerçekleştirmek asla mümkün değildir. Aktöre para ve ödül verip
rolü bıraktırmak mümkündür, ama insan olarak yaşamaksa insana rol
olarak sunulmamaktadır.
Evrensel değerlere sahip olmak, öyle
yaşamak tertip, düzen meselesi değildir, organize edilemez.
İnsanlık bir içdüzendir, durumdur, onu açığa çıkarmak yalnız ona
ulaşmakla mümkündür.
Yoksa cehennem aracılığıyla insanı İnsanlığa yöneltmek akıl karı
bir iş değildir. Evrensel değerlere dayanan işlerin yapılması içözgür-
lükten kaynaklanıyor. Korkan, korkutulan insan içten içe kendisini
tanımayan, özgür olmayan insandır. İçten duygularla liyakatli olmak
olmuyor.
Liyakat korkudan kurtulanda başlıyor.
Bu söylenenlere eklemeliyiz ki, ahiret dünyası evrensel değerleri
açığa çıkarmıyor, tam tersi, evrensel değerlere karşı geliyor.
Müslümanlığın temel şartlarından birisi olan ahiret dünyasının temel
amacı insanı gerçek dünyaya inandırmaktır. Ancak dünyayı fani ilan
etmekle ahiret dünyasının ebedilîği dinin kendisi tarafından sorgu-
lanıyor. Öyle ki, "bir gün kıyamet kopacak, dünya ve dünyadakiler
yok olacak" – deniyor. Eğer dünya da yokolacaksa, hiçbir şey sonsuz
değilse, demek ki, cennetin de, cehennemin de sonsuz olması
düşünülemez. Cennet ve cehennem inançlı ve inançsız kişiler için
düşünülmüş özel ödül ve ceza mekanıdır. Dünya ve dünyadakiler
olmadıktan sonra bu mekanların olması da doğal olarak anlamını
kaybetmektedir. Böylesi konulardan açıkça gözükmektedir ki, din
kendi mantıksızlığının batağına saplanmıştır.
Dünya fanidirse, demek
ki, müslümanlık ta boş ve fanidir, Müslümanlığın şartlarından biri
olan cennet ve cehenneme iman da.
Ahiret dünyası Allah'a duyulan güvensizlikten kurtulmak için
düşünülmüştür. İşte dinde sunulan Allah'a güveni başka türlü haklı
bulmak olmuyor. Güzellikleri anlayıp kavrayarak ulûhiyet içeriğine
ulaşmak yerine, söz verme ve korku yöntemiyle Allah'la olan ilişkini
biçimlendirmek İnsanoğlunu kamilliğe doğru taşıyamaz.