Türkün İlk Ruhaniyyat Ocağı Asif Atanın – İnam Atanın Mütləqə İnam Ocağı



Yüklə 2,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/30
tarix14.06.2018
ölçüsü2,8 Kb.
#48355
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30

92 
 
olarak. Onun sıfatları hem metafizik, hem de antropomorfik özellik-
lere  atfedilmektedir.  Allah  soyulaşmakta,  dolayıyla,  geçici  özellik-
lere  sahip  olmaktadır.  Muhammed  onu  Puta  tapınmanın  yarattığı 
psikolojik görüntülere uygun olarak göstermektedir. Allah'ı doğaüstü 
(doğaüstü,  Dünyaüstü)  kuvvet  olarak  anlatmak  mümkün  değildir. 
Elbette,  hayal  edilemeyen  kuvvet,  olay  düşünce  için  mantığını, 
özünü  kaybetmektedir.  Düşüncenin  mantığını  bulup  giremediği  ne 
varsa  kurgulanmaktadır.  İnsansı  özelliklerle  de  Allah'ı  anlamak, 
kavramak zordur, zira bu özelliklere canlı insanın anatomisine sahip 
olmak  mümkündür.  Bu  özelliklerle  doğaüstü  özellikleri  birleştirdi-
ğimizdeyse  anlamsız  bir  Allah  imajı  oluşmaktadır.  (Bunun 
Hürufiler`in "İnsan Allah'tır" fikriyle alakası yoktur). Kısacası, eğer 
kavram, olay fark edilemiyorsa, demek, anlamı yoktur. Eğer anlamı 
varsa,  o  mutlaka  kavranmalıdır.  Yalan  fark  edilmez,  anlaşılacağı 
zaman kavranılır.  
İnsan din aracılığıyla Yalanı kendisine yutturuyor ve imkanlarını 
sınırlıyor.  Bu  anlamda  bundan  sonra  Ruhsal  kitabın  yazılamaycağı 
da  bir  tür  telkindir.  Bu  telkinlerse  en  ilkel  yöntemler  ve  delillerle 
gerçekleştirilmektedir. Dikkat edin, deniyor ki, "İslam'dan sonra ona 
karşı yeni din olmadı. Çünkü bu din güçlüdür, Allah yenisine gerek 
görmüyor". Hâlâ Budizm'e karşı, Hıristiyanlığa karşı yeni din oluştu? 
Öncekine  karşı  çıkar  dediği  zaman  yeni  oluşan  yedek  olarak  gelir, 
öncekiyse  iptal  edilir  anlamındadır.  İslam  oluştu,  Hıristiyanlık  iptal 
olmadı ki. Asla iptal olması, tam tersi bugün Hıristiyanlığa tapanların 
sayısı  islama  tapanlardan  daha  fazladır.  Hem  Hıristiyanlık 
yoksulların sevgisi ile yayıldı, İslamsa acımasız kılıç savaşlarıyla. Bu 
savaşlar işgalle sonlanıyordu. Bununla ilgili tarihi gerçekler yeterin-
cedir.  Hatta  Kur'an'da  bilinen  "Ganimet"  suresi  de  yağma  edilmiş 
kaynakların dağılımıyla ilgilidir. İnam ve harp, savaş, işgal, şiddet - 
acayip  çelişkidir.  İnanç  büyük  anlamda  düzeni  değişiyor,  siyasetse 
genel  olarak  gidişatı.  Ancak  İnanç,  yani  din  düzeni  değil,  gidişatı 
değişti.  Aslında  siyasetin  işini  yaptı.  Muhammed  siyasi  gidişatı 
yönetmesini bildi. "Ganimet" suresinde onun sosyal-hukuksal konu-
larda kendisine uygun seçenekleri esas alması açıkça gözükmektedir. 
Kendisi  için  ayrıcalıklar  kazanarak  adalet  ilkeleri  belirlemek  sona 
kadar  gidemezdi  hiç  kuşkusuz.  Peygamber  tarafından  göreceli 
adaletin tespit edilmesi onun saflığıyla alakalı kuşkular uyandırıyor.  


93 
 
Kur'an'dan  sonra  kitabın  indirilmeyeceği  görüşünü  takviye  için 
onun  (Kur'an'ın)  Allah  kelamı  olduğu  surelerde  sıkça  vurgulanıyor. 
Tabii ki, Kur'an'ı Allah'ın kelamı olarak nitelendirmekle ona sıradan 
kitaplardan farklı tutum aşıladı Muhammed. Eğer o, bu kitabı kendi 
kitabı  olarak  sunacak  olsaydı,  ona  derin  ilgi  duyulmayacaktı. 
Kitabını puta dönüştürdü. Kitaba ilginin kutsallık düzeyine kaldırıl-
masının  aleyhine  değiliz.  Bunun  için  kitap  içeriği  itibariyle  baştan 
sona kadar kutsallık çağrıştırmalıdır. Kitabın Allah kelamı olduğunu 
demekle  insanları  korkutmak,  tehdit  etmek  kutsallığa  aykırı 
amellerdir. Kitabın böylesi tanıtımı maalesef, zaman zaman onu dua, 
büyü kaynağına dönüştürmüştür.  
Kur'an  Allah'ın  kelamıdır  demekle  ulûhiyet  içeriğine  ciddi 
zararlar  getirilmektedir.  Birincisi,  Allah'ın  kelamının  olması  ne 
demektir? Diyelim, bunun gerçek olduğunu kabullendik. Peki, Allah 
neden  bu  kadar  çelişkili  "vahiy"ler  gönderiyor?  Eğer  bu  değişiklik-
leri şartlara uygun ediyorsa, demek ki, "Allah'ın kelamı" görecelidir.  
Oysa  Muhammed  döneminin  sosyo-politik  durumunu  vaktinden 
önce değerlendiremediği için birbirini yalanlayan ayetler söylemiştir. 
Allah'ın  adından  konuşmaksa  sadece  bir  taktikti.  Kur'an'dan 
görüldüğü  üzere  ilk  dönemde  Muhammed  Arapları  kandırıcı  fikir-
lerle  (Tevhid,  kader,  ahiret  dünyası,  Kıyamet  günü)  itaat  etmeğe 
çağırıyor.  İkinci  dönemdeyse  savaşlardan  sözediyor.  Ayetlerde 
Muhammed'in savaşla ilgili emirleri yansıtılıyor.  
Putçuluk cehaletinden semavi cehalete yönlendirilen Araplar eski 
alışkanlıklarından çıkmak istemedikleri için Muhammed onlara karşı 
cephe almıştır. Aynı anda Allah'ın adından kendi buyruklarını ayetler 
haline getirmiştir.  
Müslümanlığın temel şartlarından birisi "Allah tarafından gönde-
rilen  semavi  kitaplara  (Tevrat,  İncil,  Kur'an)"  duyulan  inançtır. 
İnanmak  aslında  kabul  etmektir.  Belli  ki,  Kuran'ın  temel  düşünce-
lerinden birisi de intikamdır "Birisi gözünü çıkardı mı, ikisini çıkar, 
bir dişini mi kırdı, ikisini kır". Kılıç alan, savaşan bir  Peygamberin 
bu düşünceyi kabullenmesi olağan bir durumdu. Hatta Muhammed'in 
amcası  Ebu  Leheb  dini  kabul  etmediği  için  lanetlenmişti.  Bence 
bunlar Yahudi-Semitik düşüncesinde yerleşik psikolojik bir taleptir.  
Düşünüyoruz  ki,  İslam'ı  arabın  milli  ideolojisi  saymak  daha 
doğrudur. Ama daha fazla yalanlarla yüklenmiş milli ideoloji. İslam 
evrenselleştirme yolunu değil, araplaştırma yolunu seçti. Kitabı ilahi 


94 
 
vahiy  (gökten)  diye  nitelendirmekle  onun  yazıldığı  tarihsel  dönemi 
kavramak olmaz, araplaşmayı örtbas etmek olur. Kur'an Arap iklimi, 
kuralları,  çölleri  fonunda  yazılmıştır.  Bu  nedenle  başka  etnosların 
onu olduğu gibi kabul etmesi birçok özelliklerin ortadan kalkmasına  
ve manevi düşüşe neden olmuştur.  
 
 
V. Hurafeden hurafeye değil, hurafeden Gerçeğe 
 
İslam  dininde  cehaleti  gören,  hurafeyi  gören,  yabancılığı  gören 
bir takım insanlarımız ya ateist oluyorlar, ya Tanrıçı, ya da Totemçi. 
Ancak  bununla  onlar  hiçbir  şey  kazanmıyorlar,  bence  hiçbir  şey 
kazanamayacaklar  da.  Ateizm  genellikle  evrensel  olmayan  bir 
yanaşmadır.  Ateizmde  "Mutlak"  kavramı,  Ruhsallık,  kutsallık 
reddedilmektedir. Ateist, veya materyalist filozoflar dinin oluşumunu 
ekonomik  zorluklarla  bağlıyorlar.  Güya  ekonomik  sorunlar  ortadan 
kalkınca  din  de  ortadan  kalkacak.  Bu  yaklaşım  doğru  değil. 
Ekonomik  gelişme  insani  ihtiyaçları  ödememekte,  karşılama-
maktadır.  Ateizm  boşluktur,  insanı  boşluğun  girdabına  düşürür. 
Tanrıcılık  –  Türk  düşüncesidir,  yüce  bakıştır.  Ancak  Panteizm`in 
kalıplarıyla  yüklü  olduğundan,  Türk  onu  belli  bir  düzen  olarak 
koruyup bugüne getirmemiştir. İnanç düzeni olarak mevcut olmayan 
bir düşünce toplumun yaşam tarzını, kültürel esaslarını kendi içinde 
barındıramıyor.  Maalesef,  Tanrıcılıkla  arabın  Allahçılığını  aynı 
kefeye  koyduk  ve  birinciyi  ikinciye  kurban  verdik.  Bugün  de 
Tanrıcılıkla  Allahçılığın  aynı  olması  yönünde  propaganda 
yapılmaktadır.  Amaç  Türk'ün  kendineözgü  ne  varsa  hepsini  önle-
mektir. Bu başka bir konudur ve biz bu meseleye ayrı ayrı yazılarda 
değindik.  Sadece  ayrı  insanlarımızın  tercihleri  ile  ilgili  pozisyonu 
netleştirilmesini  çalışıyoruz.  Vurguladık  ki,  insanlarımızın  belli  bir 
milliyetçi kesimi Totemçiliğe, Bozkurtculuğa ilgi duyuyorlar. Ancak 
bu  da  kendi  başına  ilerlemek  için  hiçbir  şey  vaatemiyor.  Milli 
kimliğin uyanması için geçmişimizin simgelerini hafızalarda restore 
etmek  mümkündür,  bunu  hayatımıza  geri  getirmemizinse  hiçbir 
anlamı olmayacaktır. Bozkurtculuktan sadece bir şeyi öğrenmek olur 
-  yalnızlığın,  tekliğin  yarattığı  güçlülüğü  ve  cesareti.  Başka 
düzeydeyse  ruhsal  gelişimin  önüne  geçecektir.  Totemcilikle  milli 
yön  (kıble),  Ruhsal  düşünce  kendi  ifadesini  bulamıyor.  Semavi 


Yüklə 2,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə