Türkün İlk Ruhaniyyat Ocağı Asif Atanın – İnam Atanın Mütləqə İnam Ocağı



Yüklə 2,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/30
tarix14.06.2018
ölçüsü2,8 Kb.
#48355
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30

89 
 
savaşın." deniyor. Oysa, dini kabul etmeyenler Müslümanlarla değil, 
Müslümanlar  onlarla  savaşıyorlardı.  Tabii,  insancıl  düşüncenin 
temsilcisi  olarak  görev  yapan  din  başkanı  "bizi  kabul  etmeyenleri 
öldürün" emriyle savaşamazdı. O yüzden "sizinle savaşanlarla siz de 
savaşın" emri verildi. Böylece işgal perdelenecekti. Yukarıda söyle-
diğim gibi, dinin (yeniliğin) kabullenmesi onyıllar, kimi zaman yüz-
yıllarca  zaman  gerektirmektedir.  İnsanları  inandırmak  ve  onların 
yaşam biçimini değiştirmek sıradan bir olay değildir. O yüzden dini 
kabul ettirirken atılan şiddet adımlarının suçunu karşı tarafın üzerine 
yıkmak  zorundalardı.  Hem  zafer  kazanmak,  hem  de  suçlamak 
insanlıkdışı bir taktiktir, bu taktiği kutsallıkla alakalandırmak kökün-
den yanlıştır. Tarihte böylesi olgular çoktur. Bunlardan bir tanesi de 
Bedir  savaşıdır.  Ebu  Süfyan`ı  soygunculukla  suçlayarak  onun 
kafilesine  savaş  açmak  bir  din  başkanının  kendi  katılımıyla 
gerçekleştirilmiştir.  Onun  ölümünden  sonra  da  Müslümanlığı  kabul 
etmeyenlere karşı zor kullanmak ve soygun eylemleri süregelmiştir. 
Babek`e  karşı  başlayan,  onun  öldürülmesi,  Azerbaycan'ı  yerlebir 
eden  Arap  seferleri;  ayrıca  Orta  Asya'da  Küteybe`nin  komutanlı-
ğında  dini  kabul  ettirmek  amacıyla  Türklere  karşı  katliam  uygulan-
ması  ve  diğer  olgular  Medine'de  başlayan  devrimci  sürecin  başka 
halklara,  toplumlara  karşı  yürüttüğü  insanlıkdışı  bir  eylem  vardı. 
Rönesans  başka  türlü  gerçekleşmedir,
 
evrensel  ilişkilerin  sosyal 
düzene dönüşmesi halidir. İnsana karşı şiddet uygulamak, hayvansal 
içgüdülerle davranmak insanlaştırma seviyesine yükseltemez insanı. 
Aslına bakılırsa yükseltemedi de. İnsanı aşağılayacaksın, tekme tokat 
döveceksin, sonra da onda sana  karşı sevgi yaratacağına inanacak-
sın, buna mantık bile dayanamaz.  
Allah  diyor  ki,  beni  sevmezseniz  sizi  ateşte  yakacağım.  Müslü-
man  da  diyor,  iyi, seni  seviyorum,  yeter  ki,  bana  merhamet  et, beni 
ateşlerde  yakma.  Bunlardan  anlaşılıyor  ki,  toplumu  kendisine  tabi 
etmek,  itirazları  ortadan  kaldırarak  dinin  yaşamasını  sağlamak  için 
"Alın yazısı" fikri kesin bir inatta saklıdır. Burada amaç insan değil, 
dindir.  Dinin  amaca  dönüştüğü  ortamda  insanlığın  zaferi  temin 
edilmeyecektir.  Çünkü  dinin  hedefi  insanlaştırmak,  kamilleştirmek 
değil, köleleştirmektir.  
İslam'da ümmetcilik fikri milletin, milliyetçiliğin temel ilkelerine 
darbe  vurdu.  Bize  göre  insanlık  tarihinde  milleti  yoketmeğe  çalışan 
üç  ideoloji  mevcuttur:  Ümmetcilik,  Komünizm  ve  Küreselleşme. 


90 
 
Ancak  gariptir  ki,  bu  ideolojileri  yaratan  şahıslar  kendi  milletlerini 
görmezden  gelmezler,  sadece  başka  milletlerin  etnik  kimliğinin, 
kendineözgü  değerlerini  hiçe  saymakla  eğemen  millet  olmağı 
hedeflerler.  Örneğin,  komünizm  yapısının  arkasında  duran  Rusların 
amacı kendi dili, kültürünü, siyasetini geliştirmekti, başka halklarsa 
taklitçi durumundaydı. Yahut küreselleşme düşüncesinin fikir babası 
İngilizlerin egemenliğini güçlendiriyor, başka halklarsa ingilizleşme 
kaderine  alışdırılıyorlar.  İslam'ın  ümmetciliğinde  de  öyle  araplaş-
tırma  süreci  yaşanmaktadır.  Aslına  bakılırsa,  Ruhsallık  milletlerin 
özelliklerini  koruyarak  Özümlü  evrensel  dünya  yaratmağı 
amaçlıyor.  Bu  zamansa  halkların  taklitçilik,  yaranma  çizgisini 
benimsemesiyle  evrensel  denge  bozulur.  Halkların  etnik  çeşitliliğini 
giderip  aynı  uluslar  yaratmak  Ruhsallığa  zıttır.  Milliyetçilik  – 
milletsizleştirme hurafesiyle savaşmaktır. Bu anlamda Milliyetçilik 
hem de Ruhsallığı milletin ruhunu, milli değerlerini korumaktır. Din 
milliyetçiliği  küfür  sayıyor,  araplaşma  politikasını  açıkça  ortaya 
koyuyor.  "(Ey  mekke  ahli)  Biz  onu  Arapça  bir  Kur'an  olarak 
indirdik  ki,  belki  (anlamına  vakıf  olasınız)  anlayasınız"  (26.  eş-
Şuarâ  Suresi,  195  ayet).  Ama  bizim,  Türk  olarak  suçumuz  nedir, 
onu  anlamadığımız  halde  zorla  bize  kabul  ettirdiler.  Camilerde,  yas 
(törenlerinde)  adreslerinde  Arapça  bilmeyen  toplumu  psikolojik 
telkinle topluyorlar vaizlerin çenesinin altına.  
İslam  öyle  bir  Allah  korkusu  yarattı  ki,  ona  karşı  eleştirel  bir 
tutum  sergileyemiyor.  Ortaya  çıkan  kişiyse  irticanın  nadanlığından 
korkuyor. İslam düşünceyi kabul etmiyor. Propaganda da bu korkuyu 
pekiştirmek  yönünde  kuruluyor.  Ruhsal  bilgiyse  düşüncesiz 
oluşamaz.  Bu  nedenle  İnsan  hayata  açıkgözle  bakma  yetisini 
kaybediyor.  Din  derin  meseleleri  düşünmemeği  yeğliyor.  Böylece 
insanlığın  ta  ilk  döneminden  süregelen  Ruhsal  ilkelliği  korumasını 
bildi. İnsan sorulara cevap veremediği zaman korku sarar hertarafını. 
Ruhlar  alemi  insanda  ölüden,  kabirden  korku  yarattı.  Herşeyde  ruh 
aramak  (taşta,  duvarda...)  -  herşeyden  korkmak  anlamına  geldi. 
Allah'ın  melekler  ordusu  ruhlar  aleminin  yeni  biçimde  tekrarıdır 
(animismin  kalıntısı).  Animismde  ruhlar  yönetiyorsa,  dinde  herşeyi 
melekler yönetir. Kabe - Allah evi, Siyah taş, şeytan taşlama vb. Puta 
tapınmanın  kalıntılarıdır.  İslam'da  Budizm'e  karşı  keskin  tutum 
sergileniyor,  Buda  peygamber  sayılmıyor.  Budizm'ı  puta  tapınma 


91 
 
olarak  tanıtarak  aşağıladıkları  halde,  kendileri  de  şeytan  taşlama 
töreni düzenliyorlar.  
Muhammed Kureyşilerin kabile Tanrısı el-illahı tüm Müslüman-
ların  (önce  tüm  kabilelerin)  Allah'ı  ilan  ettiği  için  bu  Allah'a  özgü 
yönlerden  yaka  kurtaramadı.  Ruh  anlayışıyla,  ahiret,  oruç,  kurban 
kesmek  ve  diğer  adetlerin    hepsi  Arapların  ilkel  inançlarının 
kalıntılarıdır.  
İslam dini yönetimi açısından da kabile dini etkisinden uzaklaşa-
mamış  ve  kalıtım  temelinde  hilafetin  aktarımını  sağlamıştır. 
Muhammed  Arap  toplumunun  (devletinin)  idari  (yönetim)  başkanı 
olmuştur.  
Dedik  ki,  dinde  derin  düşüncenin  yeri  bulunmuyor.  Aslında 
bundan  sonra  Ruhsal  kitabın,  Muhammed'den  sonra  peygamber 
gelmeyeceğini  iddia  etmek  de  düşüncesizliğin  belirtisidir.  Bu  iddia 
insanlığın Ruhsal arayışlarını yasaklamakla beraber, hem de tehlikeli 
eğilimin  ilkin  özelliklerini  belirlemektedir.  Bin  yılı  aşkın  sürede 
İslam'ın  olmasına  rağmen  hayatta  hiçbir  insani  ilerleme  bulunma-
maktadır.  Tam  tersi,  evrensel  gerilik  günden  güne  daha  fazla 
günyüzüne  çıkıyor.  Böylesi  durumsa  dine  tapan  toplumda  bir  fikir 
oluşturmaktadır  "galiba  Kıyamet  günü  yaklaşıyor,  dünya  yok  ola-
cak". Bu fikir zaman zaman basında da seslendirilmektedir. Böylece 
insanın yaşama umudu yerlebir oluyor. Dinin bozucu davranışlara bir 
tür ivme kazandırıyor. "Zaten dünya dağılacak, herkes - iyi de, kötü 
de ölecek. Ne vatan, ne gelecek, ne insanlık ... " 
 
 
III. İçinde hurafe besleyip gerçeğe inanmak mümkün değil 
 
Din böylesi halleri açığa çıkarıyor. Allah'ın anlaşılmazlığı düşün-
cesi  bu  ortamın  hurafeciliğini  büyütüyor  ve  herşeyi  kurallara 
dayatıyor.  Kur'an'dan  sonra  Ruhsal  kitab`ın,  Muhammed'den  sonra 
peygamber olamayacağını ileri sürmek de hurafeyle direk alakalıdır. 
Muhammed Allah'ı anlamağa izin vermiyor ve dediklerini, yaptıkla-
rını  Allah'ın  adıyla  gerçekleştiriyor.  Hiç  kuşkusuz,  Muhammed'in 
tanıtımıyla  Allah'ı  anlamak  mümkün  değildir.  Çünkü  Allah'la  ilgili 
sunulan  nitelikler  kişinin  beynindeki  düşünceleri  arapsaçına 
dönüştürüyor.  Allah  hem  doğaüstü  güç  olarak  sunuluyor,  hem  de 
konuşan,  gören,  düşünen,  öfkelenen  kişi  niteliklerinin  taşıyıcısı 


Yüklə 2,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə