Uluslararasi sempozyumu



Yüklə 26,8 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə115/307
tarix11.09.2018
ölçüsü26,8 Mb.
#67808
1   ...   111   112   113   114   115   116   117   118   ...   307

Türkmenistan’daki Teke Türkmenleri İle Türkiye’nin 

Teke Bölgesindeki Türkmenler Arasındaki Etno-Sosyal ve 

Kültürel İlişkiler

 Erdal AKSOY

1

Türkmenistan’daki Teke Türkmenleri

19. yüzyılda Mangışlak dahil Türkmenistan’da oturan belli başlı Türkmen 

boylarını; Teke, Yomut, Ersarı, Köklen/Göklen, Çovdur, Salur/Salır, Sarık vb. 

gibi sıralamak mümkündür. Çovdur boyu dışında kalan bu boyların hemen 

hepsi Salur boyundan türemişlerdir. Dolayısıyla, Türkmenistan’ın etnik olu-

şumunda rol oynamış esas Oğuz-Türkmen boyu Salurlar’dır. Türkmen boy-

larından biri olan Teke boyu mensupları, günümüzde Ahal ve Merv vilâyet-

lerinin asıl halkını meydana getirmekte ve Gızılarbat’tan Murgap ırmağının 

kıyılarına kadar geniş bir coğrafyada yaşamaktadırlar.

Türkmen boy ve uruğlarının ortaya çıkışlarını ele alan Şecere-i Terakime 

(Türkmenlerin Şeceresi) adlı eserini yazan Hive hanı Ebülgazi’nin Tekeler 

hakkında “Salur ilinde bir adam var idi. Adı: ‘Toy Tutmaz’. ‘Teke’ ve ‘Sarık’ 

halkı onun oğullarıdır.” (Ebülgazi Bahadır Han, ty:90).

Ebulgazi’nin  “Tekeler’in  Salur  ilinden  olduğu”  şeklinde  ortaya  koymuş 

olduğu bilgiye bu konuda çalışmaları olan araştırmacılar tarafından tatmin 

edici düzeyde bilgi olmadığı noktasında eleştiride bulunmuşlardır. Bu araş-

tırmacılardan biri olan G. İ. Karpov, Teke boyunun 15. yüzyılda teşekkül et-

tiğini düşünmekte ve rivayetlere dayanarak 11-12. yüzyıllarda teşkil olunma-

ya başladığını mümkün görmektedir. Yeremeyev de Karpov ile aynı görüşü 

paylaşmaktadır. Onun çalışmalarına göre, 13. yüzyılda Asya’nın çeşitli böl-

gelerinde; Anadolu’da, Harezm bölgesinde ve Sarahs civarında Teke adı al-

tında dolaşan boylar bulunmaktaydı. Asanbayev, Kırgız boyları arasında bir 

Teke boyunun mevcut olduğunu ve Kazakistan’da Teke ismini taşıyan coğrafi 

isimlerin söz konusu olduğunu hatırlatarak bir önceki araştırmacılar ile aynı 

görüşleri paylaşmaktadır (Necef ve Berdiyef 2003:237).

Anadolu,  Harezm  ve  Sarahs’ta  yaşayan Tekeler’in,  buralara  13.  yüzyıl-

da  göçmüş  olduklarını  ve  ayrıca  Kazaklar’da  ve  Kırgızlar’da  “Teke”  adlı 

uruğ-tîrelerle karşılaşıldığı göz önüne alındığında “Teke” denilen boyun ta-

rihinin çok eskilere dayandığını ifade etmek mümkündür. Çünkü Türkmen-

1  Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi




324

ler Selçukluların batıya gelişleri sırasında (11. yüzyıl) Kırgızlar’dan ayrılıp 

bugünkü  Türkmenistan  bölgesine  gelmişlerdir.  Bu  durum  Tekeler’in  uruğ 

olarak çok eski devirde, yani Türkmenlerin Kırgız sahralarında yaşadıkları 

zamanlarda ortaya çıktıklarını göstermektedir. Bunu, onların hususî adı olan 

“Teke” sözü de göstermektedir. Bilindiği gibi “totemler”den meydana gelen 

“Teke” gibi adlar, boy-uruğ adlarının en eski tabakasını meydana getirmekte-

dirler (Ataniyazov, 1999:11).

Selçukluların batıya doğru ilerlediği yıllarda, Tekeler’in büyük bir bölümü 

Mangışlak sahasına göçmüş, kalanları ise Kırgızlar’ın ve Kazaklar’ın bün-

yesine girmişlerdir. Mangışlak’a gelen Tekelerin büyük bir kısmı bu yarıma-

danın kuzeyindeki Yayık (Ural) ve Emba ırmaklarının kıyılarında yurt tut-

muşlardır. Bunu, Yayık ırmağının kıyısındaki, şimdiki Uralsk şehrinin adının 

geçmişte “Tekeli” olması da göstermektedir. Öte yandan Moğolların hüküm 

sürdükleri devirde Yayık-Emba dolayları ve Mangışlak ile Balkan civarları 

Altınordu hanlarına tabi olmuştu. Tekelerin “Utamış ve “Togtamış” denilen 

iki büyük topluluğunun Altınordu hanlarının adlarını taşıması, Tekelerin bu 

sahalarda yaşadıklarını göstermektedir (Ataniyazov, 1999:11).

18. asrın birinci yarısında Türkmen boyları, Gürgen ve Etrek yakasında 

Göklen, Nohur ve Eymur; Köpetdağ eteği bölgesinde Emreli, Alili, Garadaşlı 

vb. ile Merv vahasında Safevi İran hakimiyetindeki Horasan ve Gürgen’de 

yaşıyordu. Harezm vahasında, Hazar denizinin doğu yakasında çöl ve dağlık 

bölgede yaşayan Teke, Yomut, kısmen Çovdur boyları ve Salurlar, Hive’nin 

iktidarı altındaydı. Amuderya kıyısında Carcov’dan Kerki’ye kadar olan böl-

gede yaşayan Ersarı boyu ile Sakar, Bayat, Alam, Arabacı gibi diğer küçük 

boylar, Buhara’nın iktidarı altındaydı. Fakat Türkmen boylarının üzerindeki 

bu egemenlik hiçbir zaman kalıcı olmamıştır. Türkmenler sürekli tepki gös-

termişlerdir. Mangışlak ve Üstyurt’ta yaşayan Türkmen boyları olan Çovdur 

ve Salurlar, bu feodal beylere karşı kuvvetli bir biçimde direnmiştir (Dinç ve 

diğerleri,2012:113).

Ahal ve Etrek’in bereketli toprakları eski yerleşik Türkmen boyları ve Av-

şarların elindeydi. Burada devam eden feodal dağınıklık, sınıflar arası şid-

detli  çatışmalar, Tekeler’in  Etrek  ve Ahal’daki  toprakları  ele  geçirmelerini 

kolaylaştırmıştır.  Eski  nüfus  yerinden  edilerek  dağlara  çekilmek  zorunda 

kalmış  veya Tekeler’le  karışık  yaşamaya  başlayarak  arazi  ve  suyu  paylaş-

maya mecbur olmuştur. Tekeler’in buraya yerleşmesi sonucu arazi ve suyun 



Türkmenistan’daki Teke Türkmenleri İle Türkiye’nin Teke Bölgesindeki Türkmenler 

Arasındaki Etno-Sosyal ve Kültürel İlişkiler 


325

 Erdal AKSOY

kullanımına ilişkin “sanaşık”

2

 ve “mülk”



3

 şeklinde olmak üzere yeni bir dü-

zen oluşmuştur. Köpetdağ eteğindeki topraklar mülk yöntemiyle işleniyordu. 

Mülklerin büyük ve küçük çeşitleri vardı. Sanaşık yöntemiyle arazi ve su kul-

lanımı ise Merv vahasında yaygınlaşmıştır (Dinç ve diğerleri, 2012:116). Bu 

bölgede yaşayan boyların güçlerini birleştirip Murgap nehrini denetimde tut-

maları, sulama ağını yönetmelerini sağlamıştır. Aslında bu bölgelerde yaşa-

makta olan boyların iktisadi gelişmişlik düzeyleri ve farklı yaşam tarzları gibi 

çeşitli farklılıklardan dolayı boyların bir araya gelmeleri veyahut da birleş-

meleri mümkün değildi. Bu bölgedeki ortak su organizasyonu düşmana karşı 

birleşmeyi, birlikte hareket edebilmeyi güçlendirici bir etkide bulunmuştur.

18. yüzyılda Türkmen boylarının iktisadi faaliyetleri incelendiğinde, coğ-

rafi şartlara arazinin sulak olup olmayışına göre bir bölgede göçer yaşam tarzı 

geçerli ve geçimlerini hayvancılık yaparak kazanıyorlar iken bir başka bölge-

de yerleşik yaşam biçimine geçilmiş ve de halk tarımsal faaliyetlerde bulun-

maktadır. “Hazar kıyısındaki stepler, Üstyurt ve Mangışlak kurak ve tarıma 

elverişsizdi. Burada Türkmenler hayvancılıkla uğraşıyordu. Göçebe hayvan 

yetiştiricileri koyun, keçi, deve, at gibi hayvanları yetiştiriyordu. Hayvancı-

lıkla uğraşılan bölgelerde sürülerin, kuyuların ve otlakların feodal mülkiyeti 

ataerkil düşünceyle feodal ilişkilerin temelini oluşturmaktaydı.” (Bakasowa 

1961’den Aktaran Dinç ve diğerleri, 2012:113: 116).

Türkmen boylarının iktisadi faaliyetleri arasında hayvancılığın yanı sıra 

tarım da önemli yer tutuyordu.1726 yılında, Hazar kenarında araştırma ya-

pan Rus seyyahı Soymonov, çalışmalarında; “Türkmenlerin buğday, pirinç ve 

hatta pamuk yetiştirdiklerini yazmıştır. Nadir Şah’ın talimatı üzerine Hazar 

denizinin doğu yakasında araştırma yapan İngiliz kaptanı Vudruf, Türkmen-

lerin üzüm, kavun, salatalık, havuç, soğan vb. sebze ürünlerini yetiştirdikle-

rini belirtmiştir. Amuderya, Etrek ve Gürgen vadileri, Harezm’in bir kısmı, 

Murgap vahası ve Köpetdağ eteği bölgesi tarıma elverişliydi. Buralarda halk 

özellikle göçebe veya mera hayvancılığı ile aynı zamanda tarımla uğraşıyor-

du. Türkmenler buğday vs. bitkileri ekiyor, üzüm bağı ve diğer sebze ürünle-

2  Türkmen köylerinde her tarım senesi öncesinde bir kez (Ağustos ayında), Ahal’ın bazı 

yerlerinde senede iki kez (ilkbahar ve kış ekiminin önünde) toprağa-suya hakkı olanların 

sayımı  yapılıyordu.  Bu  sayıma  göre,  halka  toprak-su  bir  senelik  veya  altı  aylık  süreyle 

dağıtılıyordu. Süre bittiğinde, herkes eski toprağını-suyunu kaybediyordu. Yeni yılda bu olay 

yeniden  tekrarlanıyordu.  Bu  sistem  “sanaşık”  (sayım)  olarak  isimlendirilmiştir  (Yazlıyev 

1994’den Aktaran Dinç ve diğerleri, 2012:129).

3    “Mülk”  adı  verilen  arazi  ve  su  mülkiyetinin  özel  olarak  mülkiyette  bulundurulması, 

dahaçok  üretim  gücünün  kullanımına  yararlı  olmuştur  ve  “sanaşık”  sistemi  yavaş  yavaş 

ortadankaldırmıştır.” (Yazlıyev 1994’den Aktaran Dinç ve diğerleri, 2012:129).




Yüklə 26,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   111   112   113   114   115   116   117   118   ...   307




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə