38
suretiyle kuşaktan kuşağa nakledilmiştir. Smriti grubuna dâhil edilen ünlü Hint
destanlarının da aynı şekilde teşekkül ettiğine inanılır. Yani bu tür kutsal kabul edilen
metinlerin de ezberlenerek, o dönemin bir takım halk şairleri ve ozanları tarafından
topluluklar önünde okunması sonucunda oluştuğu ve bu yolla zaman içerisinde
naklinin gerçekleştiği ifade edilir.
82
Hindular, çeşitli kutsal metinlerin doğaüstü
varlıklarla veya Tanrı ile ilgisi olduğuna ve Tanrı’dan kaynaklandığına inanır. Bu
hakikatleri tanrıdan vahiy yolu ile alan kimseler Rishi adı verilen din bilginleridir. Bu
tür aziz veya bilge kişiler herhangi bir insanüstü güç tarafından seçilmiş değildir.
Hakikati keşfeden fertler, İlahi varlık ile insan arasında aracılık vazifesi gören
imtiyaz sahibi kişiler olarak anlaşılmamalıdır. Bu hal “kazanılan” bir olgudur. Yani
pek çok doğum-ölüm döngüsünden geçen, oldukça yaşlı ve deneyimli, çok daha üst
seviyede olan az sayıda ruhun, Tanrı ile çeşitli şekillerde iletişime geçerek,
vahyi/gizli bilgileri/Tanrısal hakikatleri alabileceği öne sürülür.
83
Konumuzla ilgili temel kaynaklardan hareketle bu durumu biraz daha açacak
olursak, Hint kutsal kitap anlayışı ve geleneğine göre özellikle şruti grubunda yer
alan metinler, insanlar tarafından ortaya konulan bir ürün olmayıp, ebedidirler.
Bunlara alelade bir seziyle, çıkarımla veya güçlü muhakemeyle ulaşılmamıştır. Bu
kutsal ifadeler, bilge kişilerin (rishi) yaşadıkları tecrübeler esnasında sezinledikleri
bilgilerin sunumudur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ince bir nokta vardır. O
da, ilhama mazhar olmuş bilge (rishi) kişilerin, bu bilgileri kendilerinin keşfetmediği
bilakis kutsal bilgilerin kendilerine nakledildiği inancıdır. Bu yönüyle bilge
kimselerin yaşadıkları ve yansıttıkları deneyimlerin, tanrının vahyinden başka bir şey
82
Kemal Çağdaş, Eski Hint Çağ Kültür Tarihine Giriş, AÜDTCFD Yay., Ankara-1974
,
s. 12-13.
83
John Dowson, A Classical Dictionary of Hindu Mythology and Religion, s. 278; P.T.Raju, Asya
Dinleri, İnkilâp Yay., İstanbul-2002, s. 24.
39
olmadığı kabul edilir.
84
Hinduizmde kutsal metinlerin kendisine aktarıldığına inanılan bilge kişilere
(Rishi) ve onların bıraktığı mirası gelecek kuşaklara aktarmakla yükümlü olan ve bir
nevi bilge kişilerin vazifesini yüklenen öğreticilere ayrı bir değer verilir. Bu yönüyle
iyi bir öğretmenin icra ettiği iki önemli fonksiyondan söz edilir. Bunlardan biri,
öğretmenin kutsal kitap açıklayıcısı olmasıdır. Diğeri ise en az bunun kadar önemli
olan, öğretmenin beyanları ile eylemlerinin tutarlı olmasıdır. Kutsal kitap
öğreticisinin yaşantısı, gündelik hayatı, sözleri ve hatta sessizliğiyle bile örnek teşkil
etmelidir. Bununla birlikte bu kişi her haliyle bir şeyler öğretme arzusu içerisinde
bulunmalıdır. Bilgileri öğrenmeye talip olan öğrenci de sadece hizmet vermek
amacıyla hocasının yanında olmalıdır. Böylece o, derin saygı ve tevazu içerisinde
öğretmenine itaat etmek suretiyle ruhunun olgunlaşmasını hızlandırır. Çünkü
anlayışa göre kutsal kitap çalışmalarının amacı, sadece zihni bilgilendirmek değil,
bunun yanı sıra asıl hedefi olan ruhu arındırmak ve zenginleştirmektir. Bu nedenle
öğrenci ve öğretici bu düşünceler içerisinde vazifelerini hakkıyla ifa etmelidirler.
85
Hindu inanışa göre kutsal metinler herkes tarafından öğretilemez ve her
insana da açık bir biçimde aktarılamaz. Bu tür metinlerin güvenilirliği ve yeterliliği
tam olarak denenmemiş kimselerden gizli tutulmasını gerektirir. Özellikle
anlaşılması güç olan ve derin felsefi öğretiler içeren Upanishadlar’ın ancak nefsanî
duygularını aşarak bir takım vasıfları haiz olan kişilere nakledilmesi gerektiği bizzat
bu metinlerde işlenir. Vedalar’ın sonundaki (Vedanta) en yüce giz olan Upanishad’ın
sükûna ermemiş kimselere, bir oğul veya bir öğrencisi olmayanlara verilmemesi ve
84
Kurt Friedrichs, The Encyclopedia of Eastern Philosophy and Riligion, s. 291; Radhakrishnan, The
Prenciple Upanishads, Georges Allen & Unvin Ltd. London-1953, s.22.
85
Swami Prabhavananda and Prederick Manchester, The Wisdom of the Hindu Mystich The
Upanishds, USA-1975, 11.
40
öğretilmemesi gerektiği belirtilir.
86
Hinduizmin kendine münhasır dini, ahlaki ve
felsefi kaidelerinin kaynağı kutsal metinleridir . Sözü edilen dine mensup kişilerin
kutsal kabul ettikleri pek çok dini kitap bulunmaktadır. Bu yönüyle Hinduizm,
oldukça geniş bir kutsal kitap literatürüne sahip ender dinlerden biridir. Hindu kutsal
metin anlayışında, bu tür kutsal metinlerin teşekkülü, aktarımı, öğrenimi ve öğretimi
kadar tasnifi de önemlidir.
Konuyla ilgili temel kaynaklar incelendiğinde Hindu kutsal kitap anlayışının
temel olarak Şruti ve Smriti olmak üzere iki başlık altında değerlendirildiği görülür.
Bu kategorilerden ilkine dâhil olan metinlerin vahiy yoluyla bilge kişilere
aktarıldığına inanılır. Bunların başında ilk Hindu kutsal metinlerini oluşturan Vedalar
gelir. Vedalar denilince “rig, sama, yajur ve atharva” olmak üzere dört veda anlaşılır.
Bunlardan sonra Brahmanalar, Aranyakalar ve Upanishadlar Hindu kutsal metin
anlayışında şruti grubunu oluşturan diğer dini metinlerdir. Bu son üçünün bir nevi
Vedalar’ın tefsiri mahiyetinde oldukları kabul edilir. “Vedik Literatür” deyimi, daha
geniş anlamda yukarıda adı geçen bağımsız ve münferit kitapların hepsini birden
kapsar.
87
Bu eserler Hindular için son derece kutsaldır. İçerisinde çeşitli ilahi güçlere
sunulan dualar, şarkılar ve değişik deyişler bulunur. Gerçekte bu adakları sunan
rahiplerin bir kısmı bilinirken pek çoğu da bilinmemektedir. Bu eserler, rahiplerin ve
bilge kişilerin söylediği çeşitli dualardan müteşekkil bir külliyat mahiyetindedir.
Bununla birlikte söz konusu dinin inanırlarının kutsal kitap mefhumundan
anladıkları ve bunlara yükledikleri manalar değişiklik göstermektedir. Hindular,
yukarıda ifade edildiği üzere şruti metinlerindeki deyişleri rahiplerin/rishilerin vahiy
yoluyla aldıklarına inanırlar. Bu şekilde vahiy ile metin arasında doğrudan bir ilişki
86
Şvetaşvatara Upanishad, VI.22.
87
Klaus Klostermaier, A Survey of Hinduism, State University of New York Press, Albany-1989, s.
67.
Dostları ilə paylaş: |