İlkel, Köleci ve Feodal Toplum



Yüklə 0,53 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə46/63
tarix11.09.2018
ölçüsü0,53 Mb.
#67939
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   63

151
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
Feodal Üretim Tarzýnýn Niteleyici Çizgileri
Özet olarak diyebiliriz ki, feodal senyörlerin baþlýca üretim
araçlarý  olan  toprak  ve  iþ  aletleri  üzerindeki  tekelci  mülkiyetleri,
feodal üretim tarzýnýn belirleyici özelliði oldu. Bu araçlarýn, feodal
mülkiyet biçiminin niteliðinden doðan, doðrudan üreticiye teslim
edilmesi, köylülerin serfleþmesini, 
[sayfa 175]
 onlarýn ekonomik baský-
sýný ve ekonomik baðýmlýlýðýný artýrdý. Ayný zamanda, köylüler, kiþisel
olarak senyöre baðlý bulunuyorlardý. Böyle ekonomi-dýþý bir baský
olmasa, senyör, köylüyü, kendi hesabýna çalýþmaya zorlayamaya-
caktý. Bu baskýnýn biçim ve dereceleri, kölelikten köylülerin haklar-
dan yoksun oluþuna kadar giden çeþitlilikler gösterdi.
Feodal ekonominin, doðal, kapalý ve hemen hemen yalýtýlmýþ
bir niteliði vardý. Tekniðin çok düþük ve görenekçi düzeyi, feodal
ekonomi sistemini koþullandýrýyor ve ayrýca onun sonucu oluyordu.
Niteliði gereði, feodal üretim tarzý, her ne kadar köleci üre-
tim tarzý gibi çalýþan çoðunluðun egemen azýnlýk tarafýndan sömür-
ülmesine dayanýyorsa da, ondan daha ilerici oldu. Serfin, kölenin
tersine, ailesi ve kendi küçük bir ekonomisi vardý ve bunun için de
emeðinin sonucuna karþý ilgi duyuyordu; ki, bu da, feodal toplu-
mun üretici güçlerinin geliþmesinin temelini oluþturuyordu.
Burjuva Tarihçilerine Göre Feodalitenin Özü
Ortaçað toplumunun tarihinin idealist yorumu, feodalitenin
evrimi konusundaki materyalist anlayýþa ve feodalitenin dönemlere
ayrýlýþýna aykýrýdýr.
“Ortaçað” terimi, burjuva biliminde de vardýr. Bu terimi, bur-
juva bilimine, Yunan ve Roma’nýn eski uygarlýðý ile bu uygarlýðýn 15.
ve  16.  yüzyýldaki  Ýtalya  ve  baþka  Avrupa  ülkelerindeki  rönesansý
arasýndaki  geçiþ  dönemini  ayýrdetmek  için,  Ýtalyan  hümanistleri
sokmuþtur.
Daha sonra, tarihin, ilkçað, ortaçað ve modern tarih olarak
bölünmesi, burjuva yazarlarýn yapýtlarýyla da onaylandý. Ama, Batýlý
bilginlerin çoðu, bu dönemleri, þu ya da bu toplumsal ve ekonomik
süreçlere  baðlamazlar;  bu  dönemleri,  kendiliðinden  olma  þeyler
sayarlar.  Bazý  burjuva  tarihçileri,  ortaçaðýn  baþlangýcýný,  hýristiyan
takviminin ilk 
[sayfa 176]
 yýllarýna, baþkalarý 5. yüzyýla, Batý Roma impa-


152
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
ratorluðunun çöküþü çaðýna deðin uzatýrlar. Burjuva yazarlar, 14. ve
16. yüzyýllar arasýna yerleþtirdikleri ortaçaðýn bitiþ tarihi konusunda
da, görüþ birliðinde deðildirler. Burjuva tarihçiliðinin baþlýca amacý,
tarihin  antikçaðdan  ortaçaða  geçiþ  ýrasýnda,  hiçbir  devrime  tanýk
olmadýðýný göstermektedir.
Burjuva yazarlar, bu sorunu, daima kendi siyasal anlayýþlarýn-
dan hareket ederek ele aldýlar ve almaktadýrlar. Özellikle iki sorun
üzerinde duruyorlar: Eski Roma Ýmparatorluðunun topraklarý üze-
rinde beliren devletlerin sonraki tarihleri bakýmýndan Alman toplu-
luðunun (markýn) rolü ve Alman kabilelerinin akýmýnýn anlam ve
önemi. Waitz, Sohm, Brunner ve baþkalarý gibi 19. yüzyýlýn þoven
eðilimli tarihçileri, Roma imparatorluðunun düþüþünü, Alman “ulu-
sal ruh”unun daðýlýp parçalanmýþ Roma toplumu üzerindeki bir zaferi
gibi  sunmaya  çalýþýyorlardý.  Ve  bunu  yaparken,  yeni  toplumsal
iliþkilerin  kuruluþunda,  topluluðun  rolünü  gizliyorlardý.  Fransýz  ta-
rihçisi Fustel de Coulanges (19. yüzyýlýn üçüncü çeyreðinde), kýrsal
tarým topluluðunun varlýðýný bile kabul etmiyordu. Büyük mülk sahi-
pliðinin ve halk yýðýnlarýnýn aristokrasi tarafýndan sömürülüþünün
sonsuzluðunu kanýtlamak için babadan kalma (miras-irat) denilen
teoriyi övüyordu. Pek inandýrýcý olmayan bir biçimde, serbest toplu-
luðun, markýn hiçbir zaman varolmadýðýný, oysa Aþaðý Roma impa-
ratorluðundan, olduðu gibi ortaçaða geçen büyük yurtluðun (patri-
moine-babadan  kalma  miras-irat),  ortaçað  ekonomik  yaþamýnýn
temeli olduðunu kabul ediyordu.
Fustel de Coulanges, bir baþka Fransýz tarihçisi Du Bos ve
Ýngiliz  tarihçisi  Seebohom,  Roma  Ýmparatorluðunun  Cermen  ka-
bileleri tarafýndan fethini yadsýyorlardý. Onlara göre, ancak, bu ka-
bilelerin birbirlerini izleyen dalgalar halinde Roma toplumuna nüfuzu,
bu  toplumun  niteliðinde  hiçbir  þeyi  deðiþtirmeyen  nüfuzu  sözko-
nusu idi. 
[sayfa 177]
Fustel de Coulanges, komünal denen teori karþýsýna, kendi
anlayýþýný koyuyordu. Ama, bu teorinin yandaþý olan burjuva tarihçi-
leri (Alman bilgini Maurer ve baþkalarý), feodalitenin kuruluþu ve
evrimi sýrasýnda, Cermen kabilelerinin ilkel topluluk düzeninin, öze-
llikle mark düzeninin gerçek rolünü, yanlýþ bir biçimde sunuyorlar-
dý.  Maurer,  komünü  tüm  ortaçað  yaþamýnýn,  tümüyle  eski  Cer-
menlerden alýnmýþ deðiþmez temeli olarak kabul ediyordu.
Gerici tarihçi Dopsch da, ortaçaða geçiþ sýrasýnda, bir patla-


153
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
ma  olmadýðýný  kanýtlamak  çabasýndaydý.  Ona  göre,  Cermen  ka-
bileleri, Roma uygarlýðýna zarar vermek þöyle dursun, bu uygarlýðýn
mirasçýlarý ve koruyucularý olmalýydýlar, onlarýn toplumsal düzeni,
Roma toplumunun toplumsal düzeninden hiçbir bakýmdan farklý
olmamalýydý. Bütün bunlar, Dopsch’a göre, ortaçaða geçiþte, kesin
olarak bir devrim olmadýðým göstermektedir. Dopsch, her iki toplu-
mun da, öncesiz ve sonrasýz olan büyük özel mülkiyete dayanmýþ
toplumlar olmalarý gerektiðini de ileri sürüyordu. Bu bakýmdan, onun
fikirleri, modern burjuva yazarlarýnýn anlayýþlarýnda yankýlanmakta-
dýr.
Burjuva tarihçileri “feodalite” kavramýný da kullanmaktadýr-
lar; ama onlar, bu terime bizim açýkladýðýmýzdan baþka bir anlam
vermektedirler.  Bununla  birlikte,  onlarýn  görüþünde  de  belirli  bir
geliþme görülebilir.
François-Pierre Guizot, ve 19. yüzyýl ortalarýnda yaþamýþ olan
öteki tarihçiler, feodaliteyi, baþlýca belirtisi siyasal bölüme olan bir
vasallýða dayanan iliþkiler sistemi olarak ele alýyorlardý. Ýnsan toplu-
munun geliþmesi fikrini kabul etmiyorlar ve bir toplumsal ve eko-
nomik  biçimlenmenin  yerini  bir  baþkasýnýn  alýþýný  yadsýyorlardý.
Vasallýðý, eski toprak iliþkilerine ve miras-irat sisteminin egemen-
liðine baðlýyorlardý.
20. yüzyýlýn ilk yarýsýnýn en tanýnmýþ burjuva tarihçilerinden
biri olan Henri Sée de, feodaliteyi, bir siyasal bölünme 
[sayfa 178]
 ola-
rak kabul ediyordu. Sée, Roma latifundiasý ile ortaçað yurtluðu arasýn-
da  hiçbir  ayrýlýk  görmüyordu.  Sée’ye  feodal  mülkiyet,  tümüyle
sahibine  ait  olan  bir  mülktü.
Modern burjuva tarihçileri, “feodalite” teriminin bilimsel an-
lamýndan daha da uzaklaþmaktadýrlar. Örneðin, Amerikalý Strayer
ve Colburn, feodalitenin, belirli bir toplumsal iliþkiler sistemi olma-
dýðýný,  yorumu  çaðlara  göre  deðiþen,  aslýnda  saymaca  bir  terim
olduðunu kabul ediyorlar. Onlara göre, feodalite, her þeyden önce,
“bir yönetim yöntemi”dir, ekonomik ve toplumsal bir yöntem deði-
ldir, zaten durmaksýzýn da deðiþmektedir; feodalite, ancak termi-
noloji bakýmýndan feodum (fief – feodal yurtluðu) sözcüðüne bað-
lýdýr. Bu tarihçiler, feodal senyörün siyasal iktidarýný, ekonomik ve
toplumsal süreçlerle olan bütün baðýntýlarýn dýþýnda ele alýyorlardý.
Bunun içindir ki, feodaliteyi, ayný kolaylýkla MÖ 1. binyýllarda (Me-
zopotamya  ve  Eski  Mýsýr’da),  ve  MÖ  1.  binyýllarýnda  (Çin’de,


Yüklə 0,53 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   63




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə