154
Ýlkel, Köleci
ve
Feodal Toplum
Arabistanda, Batý Avrupada ve Doðu Avrupada) buluyorlar. Strayer
ve Colburna göre, Hindistan ve Rusya feodaliteden sakýnabilmiþ
olsalar gerekti.
Strayer ve Colburnnun anlayýþlarý, toplum tarihinin dönem-
ler halinde bilimsel bölünmesini kabul etmeyen, geçmiþin ve için-
de bulunduðumuz zamanýn gerçek olgularýný, eðer bunlar kendi
siyasal anlayýþlarýna aykýrý ise görmezlikten
gelen burjuva tarihçiler-
inin bu kesiminin tipik anlayýþlarýdýr.
[sayfa 179]
155
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
ÝKÝNCÝ BÖLÜM
FEODALÝTENÝN AÇILIP GELÝÞME ÇAÐI
1. ZANAATÇILIÐIN VE TÝCARETÝN ÝLERLEMESÝ
Kesin olarak kurulmuþ feodalitenin niteleyici bir yönü, kent-
lerin zanaat ve ticaret yýðýnaklarý, ticarî üretim merkezleri olarak
hýzla ilerleyiþidir. Ýlkel zamanlarda baþlayýp kölelikte derinleþen zan-
aat ile tarým arasýndaki ayrýlýk, duraksamýþ bulunuyordu.
Köleci im-
paratorluklarýn daðýlýp parçalanmasý, ekonomik durgunluða sýký
sýkýya baðlýydý. Birkaç Asya ve Kuzey Afrika sitesi bir yana, kentler,
ticaret ve zanaat merkezi olmaktan çýktýlar.
Feodalite koþullarý içinde, zanaatçýlýkla tarýmýn birbirlerinden
ayrýlmalarýnýn yeni aþamasý, birdenbire gelmedi. Feodal toplumda,
üretici güçlerdeki ilerlemenin dürtüp hýzlandýrdýðý karmaþýk
bir süre-
cin sonucu oldu.
[sayfa 180]
156
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
Zanaatlarda Uzmanlaþma
Uzmanlaþma, Batý Avrupada, özellikle bu ayrýlmanýn en be-
lirgin olduðu Fransada oldu. Birçok köylü, senyöre rantý, yalnýz ta-
rým ürünü olarak deðil, ayný zamanda zanaat eþyasý olarak, en çok
da dokuma (çuha ve yünlü kumaþlar) olarak ödüyorlardý. Tarým
aletleri zamanla yetkinleþiyordu: özellikle demirli saban çok yay-
gýnlaþtý. Bitki örtüsü yakýlan alanlar ve meralar üzerindeki tarýmýn
yerini, kesinlikle, iki ya da üç yýllýk almaþýk ekim alýyordu; baðlar,
meyve bahçeleri, sebze ekimi yaygýndý. Artýk köylü ailesi, zanaat
imalâtýna daha fazla zaman ayýrabilirdi. Aile üyelerinin bazýsý ise,
zamanlarýný tümüyle tek bir tarým-dýþý uðraþa ayýrmaya baþladýlar.
Ýlkin demircilik ve çömlekçilik dallarý oluþtu. Yapý tekniði iler-
liyordu. Su deðirmenlerinin yayýlmasý,
üretimin gelinmesinde önemli
bir rol oynadý. Ýnsanlar, zaman zaman büyük taþ yapýlar yapmaya
giriþtiler. Egemen sýnýfýn temsilcileri, artýk, yünlü kumaþlarý, keten
kumaþa üstün tutuyorlardý; böylece yünlü kumaþlarýn üretimi arttý.
Her gün daha çok sayýda köylü, uzman zanaatçý haline geliyordu.
Bazý köylüler rantýn tümünü, senyörlere, zanaat eþyasý ola-
rak ödüyorlardý. Zaten çoðu kez, kendi köylerinin bütün gereksin-
mesini saðlýyorlardý, bu da, onlara, bir miktar para biriktirmek olanaðý
veriyordu. Kendileri gene köylü olarak kalýyorlardý; ama artýk tarým,
onlar için tek geçim aracý deðildi.
Zanaatçý Ýle Pazar Arasýnda Ýliþkilerin Kurulmasý
Uðraþlar, zanaatçý ile pazar arasýnda iliþkilerin kurulmasý ile
yeni bir aþamaya girmiþtir. Feodalitenin oluþumu çaðýndan beri yar-
dýmcý bir uðraþa da sahip olan
köylüler, senyörlerinin izni ile, yaptý-
klarý eþyayý satmak üzere, bayram günlerinde, büyük þatolarýn ve
manastýrlarýn duvarý dibinde
[sayfa 181]
kurulan en yakýn panayýra gi-
debiliyorlardý. Ama bu ticaret, sürekli bir niteliðe sahip deðildi ve
zanaatçýlýk ile tarým arasýnda, tüm toplum ölçüsünde bir kopma
meydana getirmiyordu: zanaat eþyasý, ancak raslantý sonucu meta
haline geliyordu.
Baþlangýçta, zanaatçýlar ile çiftçiler arasýndaki ayrýlma, yurt-
luðun dar çerçevesi içinde gerçekleþti. Ama uzmanlaþmanýn ilerle-
mesiyle, zanaatçý, gittikçe daha sýk olarak ürününü sürmek ve
157
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
gereksinmesi olan her þeyi satýnalmak üzere pazara gitmeye baþladý.
Zanaatçý, meta üreticisi haline geliyordu.
Kent ile Kýr Arasýnda Toplumsal Ýþbölümü
Usta zanaatçý, köyde yeterli bir pazar bulamýyordu. Üstelik
feodal sömürü, ona aðýr geliyordu. Köylü-zanaatçý1ar, yurtluktan
ayrýlmak, ürettiði eþyayý daha rahatlýkla satýþa sunabileceði
ve senyör-
lük boyunduruðundan kurtulabileceði yerlere gitmek eðilimindey-
diler.
Bazýlarý, bunu, gizlice kaçarak yapýyorlardý; baþkalarý, senyö-
re, bir miktar para ödemeyi kabul ederek,
senyörün izni ile köyden
ayrýlýyorlardý. Her zaman paraya gereksinmesi olan senyörler, serf-
lerinin bu koþulla köyden ayrýlmasýna izin veriyorlardý. Önceleri,
köyden ayrýlma izinleri kýsa süreli idi; örneðin panayýra gitmek için
ya da kýþ süresince, yani derebeylik topraklarý üzerinde kolgücü
pek gerekli olmadýðý zaman, köyden ayrýlabiliyorlardý. Ama sonra-
dan, bu izinler, daha uzun süreli oldu.
Usta zanaatçýlarýn dýþýnda, ancak bazý fýrsatlarda, kendi özel
gereksinmelerini saðlamak için zanaatçýlýk yapan basit çiftçiler de
köyden ayrýlýyorlardý. Demek ki, bu olgu, giderek yurtluðun ve ko-
münün sýnýrlarýný aþtý, toplumun bütününü kapsadý. Bu toplumsal
iþbölümü, daha sonra kent ile köy arasýndaki çeliþkileri doðuracak-
týr.
[sayfa 182]
Kasabalarýn Kuruluþu
Köylerden kaçan ya da senyörlerinin izni ile ayrýlan köylüler,
zanaat eþyasýnýn daha kolay satýlabildiði, hammadde kaynaklarýna
yakýn, ayný zamanda, kendilerine güvenlik saðlayan yerler arýyorlar-
dý. Bu yerleri, krallarýn, preslerin ve piskoposlarýn konutlarýnýn du-
varlarý altýnda, büyük yönetsel merkezlerin yakýnlarýnda buluyorlardý.
Kaçak serfler, gönüllü olarak, çoðunlukla berkitilmiþ olan büyük
manastýrlarýn ve abbeliklerin yakýnlarýnda da yerleþiyorlardý.
Köylerden ayrýlýp giden köylüler, kervanlarýn mola verdikleri
yerlerde, kara yollarý ya da nehir yollarý kavþaklarýnda, ürünlerin sýk
sýk trampa edildiði yerlerde yerleþmeye çalýþýyorlardý; öte yandan,
zanaatçýlar da, kendi ürettikleri metalarý, buralarda, kolaylýkla satýþa