XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 4,93 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/222
tarix15.03.2018
ölçüsü4,93 Mb.
#31889
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   222

93 

 

Stalin  tarafından  Abhazya  1931  yılında  Gürcistan’a  bağlı  özerk  bir  cumhuriyet 



konumuna  getirilmiştir.  Asimilasyon  politikaları  sonucu  bölgede  Gürcü  kökenli 

nüfusun artması nedeniyle Abhazlar 1970’li yıllarda Gürcistan’dan ayrı bağımsız 

bir ülke olma yönünde çalışmalara başlamıştır” (Mert, 2004: 52).  

Üç cilt ve otuz iki bölümden meydana gelen Çegemli Sandro romanının te-

melini anlatıcının felsefi ironisi oluştururken eserin yapısal özelliği, tipik bir giriş-

gelişme-sonuç sırasından uzaktır. Romanı oluşturan her bir bölüm zaman ve mekan 

açısından başlı başına ele alınabilir. 1989 yılında sinema filmi haline getirilen Bal-

tazar Şenlikleri ya da Stalin’le Bir Gece (Pirı Valtasara) adlı bölüm bu duruma bir 

örnek sayılabilir. Çok yönlü bir başkahraman olan Sandro Dayı eserin bazı bölüm-

lerinde bazen ikinci planda kalabilmektedir. Sanatçı bu noktada, ön plana çıkardığı 

yardımcı karakterlerle Çegemli Sandro’nun hatıralarından yararlanarak ders vermeyi 

amaçlamaktadır. Sanatçı, romanının önsözünde bu eserin ortaya çıkış sürecini oku-

yucuyla  şöyle  paylaşır:  “Kurnazlık  dolu  bu  romanı  biraz  parodileştiren  Çegemli 



Sandro’yu şaka yollu bir eser olarak yazmaya başladım. Ancak zamanla ana fikir 

biraz zorlaştı. Bir yazar ona kendini dikte ettiren ana fikre bağlı kalmalıdır. Bir ırkın 

tarihi, Çegem köyünün tarihi, Abhazya’nın tarihi ve Çegem’in  yüksek yerlerinden 

görünen tüm dünya, bu ana fikrin temelini oluşturur” (İskander, 1989a:3).  

Romanın başkahramanı Çegemli Sandro Dayı kısa ve ironi dolu bir ifadeyle 



Büyük Evin Büyük Günü (Bolşoy den bolşogo doma) adlı bölümde şöyle betimlenir: 

“Sandro  kendi  yaşam  kitabından  başka  hiçbir  zaman  hiçbir  kitap  okumadı”  (İs-

kander, 1989c:146). Sandro Dayı’nın karakteristik özellikleri ise şöyledir: yaklaşık 

seksen yaşında, birçok kez ölümle burun buruna gelmiş, başkalarının onurunu koru-

yan, çapkın, açık sözlü, hoş görünümlü bir ihtiyar, bayramları ve şölenleri yöneten 

usta bir tamada, gençken Abhazya’nın en ünlü şarkı ve dans topluluğundaki en iyi 

dansçılardan biri, kendi milli tarihinde herkese ders verecek kadar uzman, kendini 

dinleyenlere  nasihatlar  veren  bir  bilge,  bazı  toplumlardan  nefret  eden,  gelenek  ve 

göreneklerine saygılı, savaşçı, işini bilen, gerektiğinde rüşvet veren kurnaz birisidir. 

Bunun gibi birçok nitelik Sandro Dayı’nın genel karakterini oluşturur. Ancak yazar 

başkahramanının bu niteliklerini sırasıyla anlatır, romanın tamamına yayılan Abhaz 

bir bilgenin tüm bu karakteristik özelliği sanatçının vermek istediği derslerle örtüşür. 

Örneğin, Sandro Dayı Evinde (Dyadya Sandro u sebya doma) bölümünde Sandro 

Dayı tanıştığı gazetecinin redaktör olduğunu öğrenince ondan gazetesinde kendini 

zor durumda bırakan bir bürokrat için fıkra yazmasını rica eder. Kurnazlığın ve iş 

bilirliğin ön plana çıktığı bu olayda Sandro Dayı: “Fıkra, dolandırıcıları, asalakları 

ve bürokratları yermek için yazılır” der, ardından “Sana da mürekkebiyle ateş eden 

şu nesneyi vermişler” (İskander, 1989a:36) diye ekleyerek dolma kalemi işaret eder 

ve kalemin gücüne vurgu yapar.  

Romanın mekanı olan çok uluslu bir köy modeli Çegem, SSCB’nin politika-

sına uygun bir yapıdadır. SSCB’nin sosyo-politik yapısı hakkında ünlü Türk tarih 

bilimci  Kemal  Karpat  şunları  belirtir:  “Sovyetler  Birliği  içindeki  her  cumhuriyet 

kendi  içinde  etnik  olarak  hakim  millete  mensup  olmayan  gruplar  barındırıyordu. 

Çoğu zaman hakim milletin gereğinden fazla üstünlük kazanmasını engellemek için 



94 

 

belli cumhuriyetlere azınlıklar yerleştiriliyordu. (…) Söz konusu süreç devam eder-



ken Rusça, Sovyetler Birliği’ni oluşturan çok sayıdaki dilsel grup ve onların halefleri 

arasında temel iletişim haline geldi” (Karpat, 2011: 99-100).  

SSCB’de 1920’li yılların ilk yarısında ekonomide uygulanan özel girişimcilik 

politikası olan NEP eserin Kumarbaz (İgroki) bölümünde ele alınır. Kısa süre faaliyet 

gösteren bu politika yerini devletçiliğe bırakır ve ülkenin tamamında Sovhoz ve Kol-

hoz kooperatifleri oluşturulur. Çegem köyü sakinleri de bu kooperatiflerde görev alır-

lar.  Rusya  İmparatorluğu  döneminde  sıkça  eleştirilen  konulardan  birisi  olan  toprak 

köleliği de Oldenburg Prensi (Prints Oldenburgskiy) başlığı altında hicvedilir.  

Eserdeki  yardımcı  karakterler  de  başkahraman  kadar  önemlidir.  Özellikle, 

Sandro Dayı’nın babası Molla Habug Dede, eşi Katya Teyze ve güzelliğiyle herkesi 

hayran bırakan kızı Tali romanda önemli bir yere sahiptir. Bunların dışında, Rum 

asıllı tütün yetiştiricisi Kolya Zarhidi, Acem tatlıcı Alihan Dayı, haydut Naharbey, 

orman korucusu Svan Geno, avcı Tendel, tütün dizicisi Tsitsa, yarı Abhaz yarı Laz 

olan  yakışıklı  delikanlı  Bagrat,  değirmenci  Gerago,  Rum  asıllı  çoban  Harlampo, 

meyhaneci Baltazar, Kazım Çavuş, barmen Adgur, köle Hazarat gibi birçok karakter 

Sandro Dayı’nın maceralarında yer edinir.  

Farklı ırklara mensup kişilerin huzur içinde yaşadığı Çegem köyünde de her-

kes Rusça konuşmaktadır ve tüm etnik topluluklar iç içe geçmiştir. Abhazlar, Gür-

cüler, Svanlar, Ermeniler ve Ruslar bu köyde yaşayan başlıca topluluklardır. Roma-

nın Sandro Dayı, Prenses, Zengin Ermeni (Sandro iz Çegema) adlı bölümünde, güzel 

prenses Svan soyundan gelmektedir. Sanatçı bu karakteriyle Svan kadınlarının gönül 

düşkünlüğünü, güzelliğini, savaşçılığını ve her işin üstesinden gelebildikleri yete-

neklerini gösterir. Prensesin eşi ise kendi halinde, avlanmayı çok seven bir Abhaz 

prensidir. Bu bölümde gerçek tarih üzerinde özellikle durulur. Çegem’de ve yakın-

larındaki  köylerde  İç  Savaş’la  (1917-1922)  birlikte  büyük  bir  kutuplaşma  başlar. 

Sandro Dayı bir gece yaşlı ve zengin bir Ermeni tüccarın evinde konuk olmak zorun-

da kalır. Gecenin ilerleyen saatlerinde Menşevikler adamın evine zorla girer ve sak-

ladığı keçilerini alır. Sandro Dayı savaşçılığıyla onlara karşı durmak istese bile Er-

meni tüccarın desteğini alamaz ve yaşlı adam büyük bir maddi kayıp verir. Yine de 

Sandro  Dayı  sayesinde  zengin  Ermeni’nin  ve  ailesinin  hayatı  kurtulur  (İskander, 

1989a:32).  

İç Savaş, bu romanda sıkça tekrar edilen toplumsal bir gerçektir. Eserin birçok 

bölümünde kardeşin kardeşle anlamsız yere savaştığının altı çizilir. Kodor’da Çar-



pışma ya da Ağaç Zırhlı (Bitva na Kodore, …) bölümünde nehrin ayırdığı bir köyün 

iki yakasında biribiriyle savaşmak zorunda bırakılan insanların düşünceleri gözler 

önüne serilir: “Şimdi birbirine düşman olan bu insanlar yakınlarının düğünlerinde, 

kutlamalarında bulunmak gibi kutsal gelenekleri nasıl yerine getireceklerdi? Has-

talanan akrabalarının başucunda nasıl bekleyeceklerdi (…). Cenaze törenlerini say-

mıyorum bile! (…) Menşeviklere katılmayı kabul edenler silah depolarını korumaya, 

yemek  pişirmeye,  at  bakmaya  razıydılar  ama  düşmandır  diye  Bolşeviklere  ateş 

etmeye hiç razı değillerdi. Çünkü onların arasında akrabaları, kendi köylüleri vardı. 

(…) Arkalarında, yıllarca sürecek kan davası tohumları saçmaktan korkuyorlardı” 

(İskander, 1989a:140).  




Yüklə 4,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   222




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə