EJDER OKUMUŞ
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 10 SAYI 2
142
| db
boyutunu ifade etmektedir. İnsanlar için var olmak, zamanda var
olmak ve zamanla yaşamak demektir; insan tabiatı gereği medeni
ve toplumsal bir varlık olduğuna göre, zaman da toplumsal bir ger-
çekliktir. Toplum ancak zaman içinde, zamanla birlikte anlaşılabilir;
zira zaman toplumun kurucu bir özelliğidir.
78
Zaman, bütün sosyal fenomenlerin, içinde ve birlikte meydana
geldiği bir sosyal olgudur. Gerçekten de bütün sosyal olaylar, za-
man içinde bir anda gerçeklik bulurlar. Bütün sosyal süreçler, za-
mansal olup zaman üzerinde yayılır, süreç olur. Toplumsal hayat,
zamanda yaşanır, zamanla var olur. Zaman, mekan ve uzam gibi
sosyal hayatın evrensel bir bağlamıdır. Yaşamlarımızın her boyutu-
na karışan zaman, insanî gerçekliğin ayrılmaz veya vazgeçilmez bir
boyutudur.
79
Esasen zaman, bu dünyaya ait olmaklığı ifade
eder ve bu ne-
denle dünya hayatı zamanla mümkün olur. O halde insanın dünya-
da var olmasının zamanla doğrudan ilgili olduğunu, toplumsal ha-
yatın zamanla imkana kavuştuğunu söylemek mümkündür. Bu bağ-
lamda insanın dünyada var olması, toplumsal bir varlık olarak var
olmasıyla izah edilebilir. İnsanın toplumsal bir varlık oluşu, onun
zamansallığına işaret eder. Bu anlamda “insan toplumsal bir canlı-
dır” demek, “zamansal bir varlıktır” demektir. O halde toplumsal bir
varlık olarak insan, zamansal bir varlık olarak insan anlamına gelir.
Buna göre insanın toplumsal zamanın dışında tek başına yaşaması
mümkün görünmemektedir. Birey, aileden başlayarak toplum için-
de sosyalleşme sürecine girer ve toplumsal bir aktör olarak toplum-
daki yerini alır, toplumsal ilişki ve etkileşimlere dahil olur. İnsanın
bir aile içinde doğması, büyümesi ve topluma katılması, hep zaman
içinde olur. Kişi, bütün ilişkilerini, öğrenmelerini, taklitlerini, statü
kazanımlarını, gündelik hayatını, işini zamana bağlı olarak tecrübe
eder. İnsanın ölümü de zamansallığına, zaman boyutuna açıkça
göndermede bulunur. Esasen ölüm, insanın zamansal oluşunun ve
insan hayatının anlam kazanmasının zamanla mümkün oluşunun
kanıtıdır.
78
Edward Shills, Center and Periphery, Chicago University Press, Chicago 1975, s. Xiii,
Anthony Giddens,
Sosyal Teorinin Temel Problemleri, Çev. Ümit Tatlıcan, Paradigma
Yay., İstanbul 2005, s. 380
79
Piotr Sztompka, The Sociology of Social Change, Blackwell Publishers, Oxford 2003, s.
41
ZAMAN SOSYOLOJİSİ: BİR GİRİŞ DENEMESİ
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 10 SAYI 2
db |
143
Sosyal hayat, kolektif heyecanları yeniden yaşama ve canlan-
dırma yaşamı olduğu için toplumun olduğu
yerde zaman bilinci de
vardır.
80
O halde zaman bilinci, toplumsal hayatın varoluşsal boyu-
tudur.
Hayatın bir gerçeği olarak zamanın, olayların konumlarını, ara-
lıkların sürelerini, değişimlerin hızını, olayların tarihsel durumlarını
durmaksızın devam eden bir hareket seli içinde belirleyen insanla-
rın, kendi hareketlerini tayin etmeye çalışmalarının bir ifadesi ol-
duğu
81
düşünülürse, sosyal bir olgu olduğu anlaşılır.
Zamanın toplumsal bir fenomen oluşu, onun toplumsal olarak
gerçekliği ve dolayısıyla görünür oluşu demektir; bu ise toplumsal
ilişkiler, olaylar, süreçler, kurumlar, gelenekler, normlar, değişim-
ler, gruplar, başarılar ve başarısızlıklar, güçlenmeler ve zayıflama-
lar, yakınlaşmalar ve uzaklaşmalar, yerellikler ve küresellikler de-
mektir. Zaman, olaylar arasındaki ardı ardınalık ilişkisiyle, yani
olayların sıralanmasıyla doğrudan ilgilidir.
82
Her bir sosyal olayın başka bir sosyal
olayla ilişkili olarak vuku
bulduğu düşünülürse, sosyal olayların yatay ve dikey düzlemlerde
zamansal olarak ilişki içinde oldukları, eşzamansal ve artzamansal
olarak zamanın içinde gerçekleştikleri anlaşılır.
Son derece kompleks bir olgu olan zaman, toplumsal bir ku-
rum, toplumsal bir fenomendir. Toplum, toplumsal kurum ve sis-
temler, zaman içinde ve zaman ile var olurlar. Bu anlamda zamanı
zaman olarak ortaya çıkaran toplumsal ilişkilerdir. İnsan, zamanı,
gerek bir kavram ve terim olarak, gerekse de bu kavram ve terimle
kopmaz bir birlik oluşturan bir sosyal kurum olarak çocukluğundan
başlayarak sosyalizasyon süreci boyunca öğrenir. Sosyal gerçekliğin
önemli bir veçhesi olan zamanın kavram ve kurum olarak var oldu-
ğu bir toplumda yetişen herkes, zamanı oldukça erken yaşlarda
sosyal bir kurum olarak tanır ve öğrenir. İnsan, çok geçmeden za-
manı bir dış zorlama, insana dışarıdan dayatmada bulunan ikinci
bir tabiat olarak hissetmeye başlar. Kişi, çocukluk döneminde za-
man kurumlaşmasına uygun şekilde kendini disiplin altına almayı
ve kısıtlamayı öğrenemezse, yani yetişme sürecindeki bir insan top-
lumda, olabildiğince erken bir dönemde gerek davranışlarını gerek-
80
H. Z. Ülken, Varlık ve Oluş, s. 280
81
N. Elias, Zaman Üzerine, ss. 54-55
82
H. Z. Ülken, a.g.e., s. 404