EJDER OKUMUŞ
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 10 SAYI 2
148
| db
dan düşünce yoluyla sentez yapma yeteneği taşıyan insanların, ardıl
olaylara eşzamanlıymış gibi bir bütün olarak bakabilmelerini gerek-
tirir. Zamanı doğru anlayabilmek, doğru okuyabilmek için, tabiat ve
insan gibi iki ayrı noktadan değil de tabiatın içindeki insan nokta-
sından, daha doğrusu böyle bir insan anlayışından hareket etmek
bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Elias'a göre böyle bir
anlayışla hareket edilmesi durumunda zamanın ne olduğunu anla-
ma çabası kolaylaşmakla kalmaz, ayrıca tabii bilimlerin araştırma
alanı olan tabiat ile sosyal bilimlerin veya insan bilimlerinin araş-
tırma alanı olan insan toplumları biçiminde dünyayı ikiye ayıran
yanıltıcı yaklaşım da ortadan kalkabilir
92
ve söz konusu bilimler
arasında yakın diyalog ve işbirlikleri doğabilir.
Zamanın toplumsal boyutları bağlamında zaman algılarının,
sosyal pratik amaç ve örflerle sınırlandığı söylenebilir. Zaten sosyal
zaman denilen zaman da bu anlamda zamanın topluma göre anlam
kazanan boyutlarını kapsamaktadır. Bu çerçevede örnek vermek
gerekirse Afrika ve Orta Amerika'nın bazı bölgelerinde beş günlük
haftalar kullanılmaktadır. İnkalar'ın bir haftası sekiz gündü.
Yaruba'nın haftası ise onaltı günden oluşuyordu. Endonezya'nın
doğu kesiminde bir günden on güne kadar süren on çeşit hafta ge-
çerlidir. Burada her bir günün ayrı bir adı vardır ve bu on çeşit haf-
ta aynı anda yürürlüktedir.
93
Buna benzer bir biçimde, zamanın bazen fazla olarak algılan-
ması, bazen az algınlanması, bazı insanlar için zaman geçmezken
bazı insanlar için zamanın uçup gitmesi, bazen dakikalar saatler
kadar uzun sürerken bazen saatlerin saniyeler gibi çarçabuk geçme-
si gibi durumlar da sosyal zamanın önemli yönlerini ortaya koy-
maktadır.
Toplumsal zaman, zamanın tarihsel ve toplumsal olaylara göre
belirlenmesini; başka bir ifadeyle toplumsal ve tarihsel olayların
zaman olarak varlık kazanmasını da ifade eder. Meselâ Araplarda
fil yılı dendiği zaman, Kur’an’da Fil sûresinde ele alınan Fil olayının
olduğu zaman dilimi kastedilir. Yine örneğin Bursalı annelerin “Oğ-
lum, Orhaniye veya Muradiye’nin yapıldığı sene doğdu” sözleri,
94
zamanın olaylarla ifade edildiğini gösterir. Bu sözde, çocukların
92
A. e., s. 21
93
Jacqualine Atkinson, Zamanı Yönetme Sanatı, Çev. Cem S. İslâm, Nehir Yay., İstanbul
1997, s. 20
94
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, 18. bs., Dergâh Yayınları, İstanbul 2004, s. 111
ZAMAN SOSYOLOJİSİ: BİR GİRİŞ DENEMESİ
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 10 SAYI 2
db |
149
doğumlarının Orhaniye ve Muradiye Camilerinin yapılışıyla eşza-
manlı oldukları belirtilerek çocukların doğum zamanlarının ne ka-
dar önemli bir zaman olduğu ifade edilmektedir. Bu çerçevede Ka-
be’nin inşa yılı, izin senesi, emir senesi, hicret senesi, veda senesi
gibi tarih ve zaman belirlemeleri de zikre değerdir. Esasen rakam-
larla tarih verildiğinde de insanın aklından geçen ve kastettiği şey,
yine bir olay veya olaylar olmaktadır.
Sosyal zamanın önemli bir yönü de, onun tabiatı gereği çeşitli-
lik arz etmesidir. Sosyal zamanlar heterojendirler ve devamsız ol-
dukları gibi devamlıdırlar. Toplumsal devreler için de aynı şeyi söy-
lemek mümkündür. Talcott Parsons'un teorisine göre sosyal za-
mandaki çeşitlilik, daha ziyade modern sosyal sistemlerin daha
genel bir farklılaşımıyla bağlantılıdır.
95
Zaman, toplumsal gerçekliğin varoluşsal boyutudur. Toplumsal
gerçeklik, zamana bağlıdır, zamansallıkla kendini gösterir, zamanla
anlam bulur. Bu demektir ki, sosyal gerçeklikten bahsediyorsak,
zamandan da bahsediyoruz demektir veya zamandan da bahsetmek
zorundayız. Zamanın varlığın dünyasallaşması olduğu düşünülürse,
toplumsal gerçekliğin dünyada var olması, zamanla ilgilidir. Bu
demektir ki, toplumsal gerçekliğin en önemli boyutu olan sınırlılık,
zamanla belirlenir. O halde zamanın kendisi de burada toplumsal
gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnanılan mutlak varlığın zamansız varlık olduğu düşünülürse,
bütün izafî varlıkların zamanlı oldukları, zamana bağlı oldukları ve
zamanın da zamansız varlığa bağlı olduğu kabul edilir. Öyleyse
zaman, sonsuzluğun içinde bir kesit, sonsuzluğa göre sonluluğun
değişim ölçüsüdür.
96
O halde zaman, değişimden bağımsız değildir.
Değişimin olmadığı bir dünya,
bir insan, bir madde vs. düşünmek
mümkün gözükmemektedir. Değişim, kâinatın aslî bir özelliği ola-
rak karşımıza çıkmaktadır. O halde insanı zamandan ayrı düşün-
mek olası olmasa gerektir. Değişim, toplumun önemli bir boyutu
olduğuna göre zamanın toplumsal değişim ve dolayısıyla toplumun
aslî boyutlarından biri olduğu söylenebilir. Son çözümlemede za-
man, değişimden ayrı düşünülebilecek bir şey değildir. Nitekim bazı
antik Yunan filozofları zaman konusunu değişimle ilişkisi açısından
ele almışlar; nesne, insan ve tarih için değişimi kaçınılmaz görmüş-
lerdir.
95
G. Pronovost, a.g.e., s. 37
96
H. Z. Ülken, a.g.e., ss. 401-402