31
“Bahar’ın şimdiye dek ciddi bir ilişkisi olmamış annecim.”
Sevgilisinin hayrına mı, yoksa şerrine mi yardım ettiğini anlayamadan kayınvalideden
başka bir darbe geldi. “Kızoğlankız yani?”
Duyduğu şey gerçekten yaşlı kadının ağzından çıkmış olamazdı. Gözü yine televizyona
gitti. Paravan açılmıştı; kendisine hiç benzemeyen öteki Bahar Hanım, uzun boylu esmer bir
beyefendiyle tokalaşıyordu. Bu Bahar ise ısrarla cevap bekleyen bakışlar karşısında yüzünü
duvara çevirdi ve o sırada televizyondaki adamla duvardaki resimlerden birinde gülümseyen
uzun boylu esmer beyefendinin birbirlerine ne kadar benzediklerini fark etti.
“Öyle tabii anneciğim. Kusura bakma, Bahar utangaçtır biraz.”
“Utanacak ne var ayol, biz bizeyiz. Ben senin annen sayılırım. Hatta bundan sonra bana
Sibel Anne de, ağzın alışsın!”
Müstakbel kayınvalidesinden gelen bu ani kabule sevinememişti gelin adayı. Cevap
vermedi ama sevgilisine kısa ve net bir mesaj taşıyan bakışlarla baktı. Yuvayı dişi kuş yapardı;
Bahar da Attila’nın yuvasını yapacaktı, hem de en kısa zamanda. Şimdilik hanımkız olmanın
sınırlarını zorlayarak yalnızca kafa salladı.
“Evet, çiftimizi alkışlarla uğurluyoruz!”
Programdaki çift aralarında anlaşıp bir çay içmeye karar vermişlerdi. Bunu duyan Sibel
Anne sevinçten tombul vücudunu hoplatarak televizyona döndü. “Ayh hadi hayırlısı!”
Deminki tuhaf konuşma hiç yaşanmamış gibiydi. Yaşlı kadın çayları tazelemek üzere
ayaklandı, kediler de onunla birlikte gitti. Ekranda birbirinden elektrik alan çiftin aksine,
salonda birbirine negatif elektrik vermekte olan çifti yalnız bırakmışlardı. Bahar eş adayına
ömürlük bir ders vermeye kararlıydı ama gözü yine şu adama takılmıştı. Bir televizyona, bir
duvardaki fotoğrafa bakıyor; aralarında nasıl bir benzerlik olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Ağzını açıp soracağı sırada diğer resimler dikkatini çekti. Büyük, küçük, eski, yeni, soluk,
renkli… Hepsinin bir ortak özelliği vardı.
Her birinde değişik zamanlarda, farklı
yaş ve tipteki
erkekler poz vermişti. Ama hiç kadın yoktu.
“Yarın dolunay var. Yarımayda nişanı yapsak, yeni aya kadar hazırlıkları tamamlarız. İlk
hilalde de düğün!”
Daldığı düşüncelerden yaşlı kadının şakıyan sesiyle irkildi. Ne olduğunu bile
anlayamamıştı. Fotoğraflardaki adamlar, ekrandaki talipler, ortalıkta dolanan kediler, put gibi
karşısında duran Sibel Anne, yanında gülümseyen Attis, başköşedeki hilal heykeli, pencereden
görünen hoş kokulu çamlar… Hepsi kafasında dönüp duruyordu ayın evreleri gibi.
“Nasıl?”
“Hayırlı iş bekletmeye gelmez Bahar kızım. Madem kimin kimsen de yok, adetlere çok
takılmamak lazım. Bir an önce evlendirelim sizi. Hem bakarsın çifte düğün yaparız!”
Yaşlı kadın bunu söylerken önce duvardaki uzun boylu esmer adamın resmine, sonra da
Attila’ya bakıp göz kırpmıştı muzırca. Ana oğul kahkahalara boğulurken Bahar anlamadan