Almanak 2017 entropol kitap



Yüklə 5,21 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/79
tarix06.05.2018
ölçüsü5,21 Kb.
#42952
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   79

 
30 
 
olduğunu,  uzak  akrabalar  tarafından  büyütüldüğünü  ama  artık  ailesinden  kimsenin 
kalmadığını  alışkanlığa dönüşmüş  bir refleksle  anlattı.  Bu sırada  evin duvarlarını  kaplayan 
çeşitli  boy  ve  ebatlardaki  fotoğrafları  fark  etmişti.  Bazısı  çok  eski,  siyah  beyazdı;  bazısı  da 
yepyeni ve renkliydi. Kendisinin aksine, Attilalar’ın kalabalık ve köklü bir ailesi vardı. 
“Üzülme kızım, sen de kendi aileni kurarsın yakında. Artık yalnız değilsin.” 
Yaşlı kadının bu sözleri hiç beklemediği bir anda içini sevgi ve minnetle doldurmuştu. Adı 
gibi yüzü de aydınlanıp çiçek açtı Bahar’ın. 
“Peki ne iş yapıyorsunuz? Geliriniz, sigortanız var mı? Kirada mı oturuyorsunuz, kendi 
eviniz mi?” 
Soru bombardımanı karşısında, çiçek solduran bir sesle şaşkınlığını belli etti, “Efendim?!” 
Attila’yla  annesi  garip  garip  baktılar.  O  zaman  soruyu  soranın  yaşlı  kadın  değil  de, 
televizyondaki talip olduğunu anladı genç kız ve kıpkırmızı oldu. Ana oğul gülüştüler. 
“Eh madem sırası geldi, adettendir, ben de sana sorayım kızım?” 
Rahatlamış bir tebessümle cevap verdi Bahar, “Bankada çalışıyorum teyzecim.” 
“Ne güzel, ama sizinki de zor iş valla! Hele de insanlarla uğraşmak. İş arkadaşlarınla aran 
nasıl, yakın mısınız, çok görüşür müsünüz?” 
Apartmana  girerken  sevgilisinin  söylediklerini  hatırladı,  cevap  vermeden  önce  biraz 
düşündü.  Sosyal  bir  insandı;  işyerinde  doğum  günü  kutlamalarını  organize  eden,  hediye 
paralarını toplayan, pastayı eşit dilimlere ayırıp servis eden kızdı Bahar. Herkes onu severdi 
ama çok yakın olduğu kimse yoktu. Attila’dan başka. 
“İyi iyi, bu devirde kimseye güven olmuyor zaten yavrum. Hem evlenip aile kurduktan 
sonra ne gerek var, diğ mi ama?” 
Ne demek istediğini tam anlayamadan tatlı tatlı kafa salladı müstakbel kayınvalidesine.  
“Daha önce evlendin mi? Başından söz, nişan geçti mi?” 
Bir  an  yine  yanlış  anladığını  düşündü;  soruyu  televizyondaki  talip  sormuş  olmalıydı. 
Anlamak  için  kafasını  kaldırdığında  yaşlı  kadının  meraklı  gözleriyle  karşılaştı.  Yanılmıştı; 
kendisinden cevap bekleniyordu. 
“Yok, hayır.” 
“Ama sevgilin, erkek arkadaşın olmuştur, değil mi?” 
 Bunu da ekrandaki talibin sorduğunu ummuştu ama umduğunu bulamadı. Bir yardım 
eli arandı ama iki t’li ‘Attis’ hiç oralı değildi. Üstelik o ne idiği belirsiz kediler belirivermişti 
yine,  uğursuz  muhafızlar  misali  valide  hanımın  yanına  sokulmuşlardı.  Aslana  benzeyen 
sağına, leoparı andıran soluna geçerek kadının ayaklarının dibine yerleşti. Şimdi üçü birlikte 
antik  bir  heykeli  canlandırıyorlardı.  Geniş  kalçaları,  kocaman  göbeği,  sarkık  iri  göğüsleri, 
tombik kolları ve varisli kalın bacaklarıyla taş gibi karşısında oturan kişi valide sultan değil de, 
ana tanrıçaydı sanki. 


 
31 
 
“Bahar’ın şimdiye dek ciddi bir ilişkisi olmamış annecim.” 
Sevgilisinin  hayrına  mı,  yoksa  şerrine  mi  yardım  ettiğini  anlayamadan  kayınvalideden 
başka bir darbe geldi. “Kızoğlankız yani?” 
Duyduğu şey gerçekten yaşlı kadının ağzından çıkmış olamazdı. Gözü yine televizyona 
gitti. Paravan açılmıştı; kendisine hiç benzemeyen öteki Bahar Hanım, uzun boylu esmer bir 
beyefendiyle tokalaşıyordu. Bu Bahar ise ısrarla cevap bekleyen bakışlar karşısında yüzünü 
duvara çevirdi ve o sırada televizyondaki adamla duvardaki resimlerden birinde gülümseyen 
uzun boylu esmer beyefendinin birbirlerine ne kadar benzediklerini fark etti. 
“Öyle tabii anneciğim. Kusura bakma, Bahar utangaçtır biraz.” 
“Utanacak ne var ayol, biz bizeyiz. Ben senin annen sayılırım. Hatta bundan sonra bana 
Sibel Anne de, ağzın alışsın!” 
Müstakbel  kayınvalidesinden  gelen  bu  ani  kabule  sevinememişti  gelin  adayı.  Cevap 
vermedi ama sevgilisine kısa ve net bir mesaj taşıyan bakışlarla baktı. Yuvayı dişi kuş yapardı; 
Bahar da Attila’nın yuvasını yapacaktı, hem de en kısa zamanda. Şimdilik hanımkız olmanın 
sınırlarını zorlayarak yalnızca kafa salladı.  
“Evet, çiftimizi alkışlarla uğurluyoruz!” 
Programdaki çift aralarında anlaşıp bir çay içmeye karar vermişlerdi. Bunu duyan Sibel 
Anne sevinçten tombul vücudunu hoplatarak televizyona döndü. “Ayh hadi hayırlısı!” 
Deminki  tuhaf  konuşma  hiç  yaşanmamış  gibiydi.  Yaşlı  kadın  çayları  tazelemek  üzere 
ayaklandı,  kediler  de  onunla  birlikte  gitti.  Ekranda  birbirinden  elektrik  alan  çiftin  aksine, 
salonda birbirine negatif elektrik vermekte olan çifti yalnız bırakmışlardı. Bahar eş adayına 
ömürlük bir ders vermeye kararlıydı ama gözü yine şu adama takılmıştı. Bir televizyona, bir 
duvardaki fotoğrafa bakıyor; aralarında nasıl bir benzerlik olduğunu anlamaya çalışıyordu. 
Ağzını açıp soracağı sırada diğer resimler dikkatini çekti. Büyük, küçük, eski, yeni, soluk, 
renkli… Hepsinin bir ortak özelliği vardı. Her birinde değişik zamanlarda, farklı yaş ve tipteki 
erkekler poz vermişti. Ama hiç kadın yoktu. 
“Yarın dolunay var. Yarımayda nişanı yapsak, yeni aya kadar hazırlıkları tamamlarız. İlk 
hilalde de düğün!” 
Daldığı  düşüncelerden  yaşlı  kadının  şakıyan  sesiyle  irkildi.  Ne  olduğunu  bile 
anlayamamıştı. Fotoğraflardaki adamlar, ekrandaki talipler, ortalıkta dolanan kediler, put gibi 
karşısında duran Sibel Anne, yanında gülümseyen Attis, başköşedeki hilal heykeli, pencereden 
görünen hoş kokulu çamlar… Hepsi kafasında dönüp duruyordu ayın evreleri gibi.  
“Nasıl?” 
“Hayırlı iş bekletmeye gelmez Bahar kızım. Madem kimin kimsen de yok, adetlere çok 
takılmamak lazım. Bir an önce evlendirelim sizi. Hem bakarsın çifte düğün yaparız!” 
Yaşlı kadın bunu söylerken önce duvardaki uzun boylu esmer adamın resmine, sonra da 
Attila’ya  bakıp  göz  kırpmıştı  muzırca.  Ana  oğul  kahkahalara  boğulurken  Bahar  anlamadan 


Yüklə 5,21 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   79




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə