Bankacılık Sisteminde Mali Bünye Sorunları ve Yeniden Yapılandırmada Ülke Uygulamaları Aydan Aydın Alpan İnan Burçak Tulay Pelin Ataman (*)


Banka Yönetiminin İyileştirilmesi



Yüklə 351,62 Kb.
səhifə7/10
tarix06.05.2018
ölçüsü351,62 Kb.
#43277
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

Banka Yönetiminin İyileştirilmesi


Önceden kredi karar süreçleriyle ilgili olarak banka başkanı ve şube yöneticilerine verilen insiyatif hakkı kaldırılarak, pek çok bankada kredi kullandırmadan önceki süreçte büyük kredilerle ilgili olarak, olası borçluların durumunu tespit edecek kredi karar komiteleri kurulmuştur.

Şirket yönetimini geliştirmek üzere artık büyük çoğunluğu dışarıdan üyelerden oluşan Yönetim Kurulu’nun yetkileri artırılarak bankanın stratejisi ve risk yönetiminde tek karar verici organ olarak çalışmasına olanak tanınmıştır.



Finansal Yeniden Yapılanma İçin Mali Destek

Hükümet finansal sektörde meydana gelen bir krizin tüm ekonomiyi etkilemesine engel olmak üzere daha önce finansal kurumlara kamu fonlarından destek sağlamak zorunda kalmış, bu uygulamadan doğabilecek ahlaki sorunları engelleyecek ve uygulamanın etkinliğini artıracak tedbirler almıştır. Bankalardan verimlilik ve karlılıklarını artırmak üzere çalışan ve şube işlem sayısında azalmaya gitmeleri istenmiş, bankalar kendilerini kurtarmak için yurtdışından sermaye girişi sağlayacak adımlar atmışlar, yönetim kaynaklı sorunlar sonucu meydana gelen kapanmalarda zararların ortaklar ve yöneticiler arasında sermayenin azaltılması, yönetimin değiştirilmesi gibi yollarla paylaşılması için gerekli kararlar alınmıştır.

Hükümet fonlar -Takipteki Aktifler Yönetim Fonu ve Mevduat Sigorta Fonu- tarafından bono çıkarılması yoluyla elde edilecek kaynağın belli bir kısmını yeniden yapılanmaya, bir kısmını da takibe düşmüş kredilerin satın alınmasına ayırmıştır.

Takipteki Kredilerin Satın Alınması

Finansal kurumların ellerindeki takibe düşmüş yüksek miktardaki kredi sorununu çözmek üzere hükümet, Kasım 1998’de Takipteki Aktifler Yönetim Fonu’nu kurmuştur. Fon, birleşme ya da kendi kendini rehabilitasyon planlayan kurumlardan takipteki kredilerini satın almaktadır. Satın alırken teminatlı kredilerin değerlerinin yüzde 45’ini, teminatsız olanların ise yüzde 3’ünü ödemektedir.

Sermaye Artırımında Destek ve Zarar Telafi Edilmesi


Zor duruma düşmüş bankayı birleşme sonucu olarak bünyesine alan bankanın da sıkıntıya girmesini önleyebilmek için el değiştiren bankanın varlıklarıyla yükümlülükleri arasındaki farkın devlet tarafından ödenmesi gerekmektedir. Devlet, ayrıca birleşme sonucu ortaya çıkan yeni bankanın sermaye yeterlik oranının yüzde 10’un altına düşmemesi için de bankaya sermaye aktarmaktadır.

Tamamlanması Gereken İşler

Şirket Yeniden Yapılandırmasının Hızlandırılması


Kore’de bankacılık sektörüne yönelik olarak yapılan iyileştirmeler, eğer şirketler kesiminin iyileştirilmesine hız verilmezse takipteki kredilerde meydana gelebilecek artışlarla zarara uğrayacaktır. Bu bağlamda birbirleriyle bağlantılı beş büyük iş grubunun -chaebol- yeniden yapılandırılmasına hükümet tarafından büyük destek verilmiştir.

En büyük beş chaebol’un yeniden yapılandırılması için verimli olmayan iştiraklerin kapatılması, faaliyetlerin uzmanlık alanlarında yeniden yoğunlaştırılması, her bir chaebol içindeki firmaların birbirlerine kontrgaranti vermelerinin engellenmesi ve sermaye yapısının iyileştirilmesi konularında hükümetle karşılıklı anlaşmışlardır.


Finansal Kurumlarda Yönetim Güvenilirliğinin Güçlendirilmesi


Finansal kurum yönetiminin iyileştirilmesine yönelik çabaların bir parçası olarak bir bankanın sahip olabileceği hisse senetlerinin üst sınırının yükseltilmesi ya da sınırın tamamen kaldırılması yönünde tartışmalar mevcuttur.

Bir başka önemli konu ise, piyasa ile ilgili mevduat sahipleri, ortaklar gibi tarafların piyasa yaklaşımlarının güçlendirilmesi için bankanın finansal durumu ve yönetimiyle ilgili doğru bilgiye, zamanında ulaşabilmelerinin sağlanmasıdır. Finansal Gözetim Komisyonu bilgi yayımlama sıklığını artırmış, doğru olmayan bilgi yayımlanmasına karşı yaptırımlar hazırlamış, yayımladığı bilgiler içine Uluslararası Muhasebe Standartlarına göre dahil edilmesi istenen bütün kalemler dahil edilmiştir.

Ayrıca, finansal kurumların kredi açma kararlarını firmaların yatırım projelerinin karlılık analizlerine dayandırmaları gerektiğinden, ileride meydana gelebilecek ödenmeme durumlarında karar verme sürecinin şeffaflığı, sorumluluğun kime ait olduğunun belirlenmesinde de yararlı olacaktır.

Değerlendirme

Ekonomik gelişmenin tamamlanmaya çalışıldığı 1960’lardan itibaren finansal sektör sadece reel sektörü destekleyen bir araç olarak görüldüğünden temel fonksiyonları göz ardı edilmiştir. Bu da ülkede son yıllarda meydana gelen krizin önemli sebeplerinden olmuştur.

Uzun bir dönem boyunca etkin yönetim gereklerini ihmal eden ve yüksek getirili, aynı zaman da yüksek riskli olan araçlara yatırım yapan Kore finansal kuruluşlarının bu davranışlarının ardındaki, batmalarına izin verilmeyeceği inancı da son krizle beraber değişmiştir.

Finansal yeniden yapılanmayla beraber şirket yeniden yapılanması da başarıyla tamamlandığında uluslararası yatırımcılar nezdinde ülkeye olan güvenin tazeleneceği, ülkede yeniden istikrarlı bir büyümeye dönemine geçileceği beklenmektedir.


5. Brezilya


Krizin Nedenleri

Brezilya’da bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması 1995 ortalarından 1998 yılına kadar olan 2,5 yıllık sürede yavaş, fakat devamlı bir süreç olarak gerçekleşmiştir.

1994 yılında uygulanmaya başlanan Real Plan’dan önce Brezilya’da hiperenflasyon yaşanmaktaydı ve bu hiperenflasyon ortamında nispeten düşük kalmış olan reel mevduat faiz oranları çok şubeli bir bankacılık yapısını teşvik etmiştir. 1994 yılında Real Plan uygulamaya konulduğunda döviz kuru sabitlenmiş ve hiperenflasyon hızla bu duruma uyum sağlamış, enflasyondaki gerileme bankacılık sisteminin enflasyon bazlı gelirlerini kaybetmesi sonucunu doğurmuştur. Bu gelirlerin 1990-1993 yılları arasında ortalama büyüklüğü milli gelirin yüzde 4’ü ve bankacılık kesimi katma değerinin yüzde 40’ı civarındadır. Real Plan uyarınca gerileyen enflasyon sürecinde bankacılık kesiminin mevduat hacminde reel olarak ciddi miktarda artış kaydedilmiş ve bu durum bankalar üzerinde kaynakların plase edilmesi yönünde ciddi bir baskı yaratmıştır. Hızla yükselen kredi hacmi bankaların enflasyon gelirlerinin kaybından uğradıkları zararı kısa vadede dengelemişse de bankacılık sisteminin uyum sağlama çabalarını geciktirmiştir. Ayrıca 1995 ortalarından itibaren ekonomide başgösteren durgunluk bu kredilerin önemli bir kısmının batık kredi haline gelmesine neden olmuştur.

Bankacılık kesimi bu gelişmelerden olumsuz etkilenmiş ve finansal sistemde yeniden yapılandırma çabaları zorunlu olmuştur.



Yeniden Yapılandırma

Brezilya’da finansal sistemin yeniden yapılandırılması üç aşamada gerçekleşmiştir.

Bu aşamalar sırasıyla,


  1. Kamu müdahalesi ve likidasyon yolu ile sorunlu banka sayısının azaltılması,

  2. PROER (Ulusal finans sisteminin yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi için teşvik programı) ve PROES (Kamu bankaları için) programları ve

  3. Yabancı bankaların sisteme girişini içermektedir.

  1. Likidasyon Aşaması

Bu aşamada kilit bir rol oynayan Brezilya Merkez Bankası’na herhangi bir ilave hukuki dayanağa ihtiyaç duymadan sorunlu bankaların yönetimine el koyma ve onları likide etme yetkisi verilmiştir. Merkez Bankası çok sayıda bankaya el koyarak likide etmiştir. Likidasyon sırasında sorunlu bankaların başına geçici yöneticiler atanmıştır.

Özel rejim olarak da adlandırılan bankaların yönetiminin Merkez Bankası tarafından üstlenilmesi sürecinde eski yöneticiler yerlerini otomatik olarak kaybetmiş sayılmıştır. Yeni yöneticiler likidasyon, birleştirme ve bölme de dahil olmak üzere tam yetkiyle işbaşına gelmiş, eski yöneticiler ve banka ortakları bankanın batık kredilerinden ortaklaşa sorumlu tutulmuş ve bu süreç içinde kendilerine ait mallarını elden çıkarmalarına izin verilmemiştir.



  1. PROER ve PROES Programları

Bu aşamada likide edilmesine gerek görülmeyen bankalar PROER ve PROES programları uygulanarak yeniden yapılandırılmıştır. Yeniden yapılandırma sırasında iki temel nokta özellikle göz önünde tutulmuştur:

  • Mevduat sahiplerinin haklarının korunması,

  • Sorunlu bankaların hisselerinin devralınması yolu ile yönetimlerine el konması.

Mevduat sahiplerinin haklarının korunması ve sorunlu bankaların yönetimine el konulması konularından taviz verilmemesi; ödemeler sisteminin aksamadan devam etmesi, olası bir sisteme güven kaybı sonucu bankalara hücumun önlenmesi ve ahlaki risk sorunlarının en alt düzeyde tutulmasında önem taşımış ve istenilen sonuçlar elde edilmiştir.

Yeniden yapılandırma aşamasında küçük ve büyük bankalara yönelik olarak iki ayrı model uygulanmıştır.

Büyük bankaların her biri, bir ‘iyi’, bir de ‘kötü’ banka olarak ikiye ayrılmış, iyi banka eski bankanın bütün değerli aktif ve pasiflerini almıştır. Fakat mevduatlar konusunda bir ayrım yapılmamış ve iyi banka kalitesini beğensin, beğenmesin bütün mevduatları kabul etmeye zorlanmıştır. Bu bankaya PROER programı çerçevesinde Merkez Bankası yardım etmiş, kötü banka likide edilmiş ve eski bankanın yöneticileri ile ortakları bu süreçten tüm malvarlıkları ile beraber sorumlu tutulmuştur.

Küçük bankalar için ise daha basit bir model uygulanmış, bu bankalar büyük ve sağlam bir banka tarafından doğrudan devralınmıştır. Merkez Bankası, sorunlu küçük bankayı devralan bankaya belli oranda yardım etmiş; özellikle olası mevduat çekilişlerine karşı bankanın sermayesine doğrudan ilavede bulunmuştur.

PROER ve PROES programlarında ilke olarak hiçbir farklılık söz konusu değildir; sadece PROER özel bankalar için ve PROES kamu bankaları için uygulanmıştır.

c) Yabancı Bankaların Girişi

Likidasyon ile PROER ve PROES aşamalarından sonra Brezilya finans sistemine yeni yabancı bankaların girmesi finansal sistemin yapısını ciddi ölçüde değiştirmiştir. Bu değişim banka kapama ve yapılandırma faaliyetlerinin hemen arkasından gelmiştir.

Yabancı bankaların girişinin tam yeniden yapılandırma çabalarını takiben yoğunlaşması iki nedene dayanmaktadır:


  • Finansal sistemdeki çürüklerin ayıklanması

  • Brezilya hükümetinin yapısal reform konusunda izlediği güven verici siyaset.

En az bunlar kadar önemli bir diğer etken ise yabancı banka ve diğer finans kuruluşlarına getirilen kısıtlamaların kaldırılması veya uygulanmamasıdır. Örneğin Brezilya’da mevcut yabancı bankaların yeni şube açmaları, ortaklık paylarını artırmaları veya doğrudan yeni yabancı banka girişi çok sıkı kurallara bağlı iken bunlar kaldırılmıştır. Ayrıca yabancı bankalara Brezilya bankalarının iki misli sermaye yükümlülüğü getiren kanun da iptal edilmiştir.

Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak Brezilya’da 1994 sonunda yüzde 7 olan yabancı bankaların sistem içindeki payı 1998’de yüzde 14’e yükselmiştir. Ayrıca sisteme katılan yabancı bankalar rekabeti önemli ölçüde artırarak, hizmet kalitesi ve verimliliğin artmasını sağlamıştır.



Yeniden Yapılandırmanın Boyutları

Brezilya’da 1995-1998 yılları arasında uzun bir sürede gerçekleşen yeniden yapılandırma faaliyetinin tam bir mali portresini çıkarmak son derece güçtür. Yine de eldeki rakamlar kabaca bir fikir verebilir.

Programda doğrudan likidasyon aşamasında 48, PROER çerçevesinde 51 ve PROES çerçevesinde de 33 bankaya müdahale edilmiştir. Banka dışı finans kuruluşları da dahil edildiğinde 2,5 yıllık bir süreç içinde toplam 182 kuruluş yeniden yapılandırmaya tabi tutulmuş; bu sürece hiç dahil olmayan çok sayıda banka da geniş ölçüde işten çıkarma ve şube kapatma yoluyla küçülmüştür. Sadece PROER kapsamında sağlanan destek 1996 yılı milli gelirinin yüzde 2,5’i oranındadır. Buna karşın kamu bankalarının bazı borçlarının konsolide edilerek kamu borcu haline getirildiği PROES uygulamasında ise konsolide edilen borç miktarı 1996 yılı milli gelirinin yüzde 9,3’ü oranındadır. Bunun kamuya getirdiği net yük ise bilinmemektedir.

6. Arjantin

Krizin Nedenleri

Arjantin’de 1982 ve 1989 yıllarında iki ayrı finansal kriz gerçekleşmiş ve her iki krizden sonra da finansal sistemde yeniden yapılandırma faaliyeti başlatılmıştır. Her iki krizin nedenleri ve kriz sırasında bankacılık kesiminin aldığı pozisyonlar farklı olmuştur.1982 krizinin nedenlerini makro ekonomik ve finansal nedenler olarak iki grupta toplamak mümkündür.

Kriz, kuru çıpa olarak kullanan bir dezenflasyon programının faizleri hızla düşürmesi, fakat enflasyonun uzun süre bu düşüşe uyum sağlayamaması sonucu reel faizlerin negatif değerleri almasının ardından gelen hızlı bir sermaye kaçışıyla başlamıştır. Uygulanan sabit kur politikasının dış ticaret üzerinde yarattığı etki de büyük olmuş, hızla büyüyen cari açık, özellikle ihracat kesiminden başlayarak reel kesimi ve firmalar kesiminin geri ödeme gücünü olumsuz etkilemiştir.

Krizde bankaları olumsuz etkileyen bu makro ekonomik gelişmelerin yanı sıra finansal nedenler de rol oynamıştır. Krize yol açan finansal nedenlerin başında mevduatın vade yapısının enflasyonist süreç nedeniyle giderek kısalması ve tasarrufa getirilen yüzde 100 güvencenin yatırımcıları risk-nötr davranışlara iterek, mali yapısı zayıf bankalara yatırım yapmaya teşvik etmesidir. Bunun yanında 1980 öncesi hızla artan banka ve banka dışı finansal kuruluş sayısı nedeniyle denetim ve gözetim sisteminin yetersiz kalmasının bu gelişmelerde payı vardır.


Yeniden Yapılandırma


Arjantin’de finansal sistemde yeniden yapılandırma faaliyetleri 1981 yılında başlamış ve 1990’lı yıllara kadar sürmüştür. 1981’de başlayan yeniden yapılandırmada yapılan hatalar, 1989 yılındaki finansal krize neden olmuştur.

Yeniden yapılandırma Arjantin Merkez Bankası’nın öncülüğü ve kontrolünde gerçekleşmiştir. Önce ülkedeki finansal kuruluşların tamamının yönetimine Merkez Bankası tarafından el konulmuş, ardından en kötü durumda olan bankalar likide edilmiştir. Bunun için GSYİH’nın yüzde 5’i oranında bir kaynak ayrılmıştır. Çoğu güvence altında olan mevduatların ödenmesi de para basılarak yapılmıştır. Bu önlemler banka iflaslarını önleyememiş ve 1982 yılında 83 banka ve banka dışı finansal kuruluş daha iflas etmiştir. Bunun üzerine hükümet bankaların yabancı kuruluşlara olan borcunu üstlenmiş ve bunları (çok düşük bir kurdan) pesoya6 çevirip zaman içinde ödemiştir. Ayrıca bu ödeme de para basılarak karşılanmıştır.

Alınan önlemlerin iflasları durduramaması üzerine Merkez Bankası bankaların reel sektörden alacaklarını konsolide ederek 5 yıl vadeli hale getirmiştir. (Bu sırada mevduatların ortalama vadesi üç ay civarındadır.) Kendi garantisinde bulunan mevduatları da piyasanın çok altında faiz oranlarından hesaplayarak ödemiştir. Bütün bu ‘önlem’lerden sonra yerleşikler portföy tercihlerini hızla dövize çevirmişler, ekonomide çok hızlı bir dolarizasyon süreci başlamış ve 1981-82 krizi bir süre için durmuş görünmüştür.

1989 krizinin üç temel nedeninden biri 1981-82 krizinin yukarıda anlatıldığı şekilde bir dizi hata sonucu çözümsüz kalmış olmasıdır. Diğer ikisi ise 1985 sonlarında uygulamaya geçirilen Austral Planı ile 1987’deki genel seçimlerdir. Austral Planı yine kuru çıpa olarak kullanan, fakat kamu maliyesi önlemleri ile desteklenmemiş bir plandı. Üstelik 1987 yılındaki seçimlerden önce kamu maliyesinin ciddi boyutta bozulmasıyla oluşan parasal genişleme karşılık oranlarının önemli ölçüde yükseltilmesiyle emilmeye çalışılmış, bunun sonucu olarak yatırımlar düşmüş, faizler yükselmiş ve reel sektörün geri ödeme yeteneği hızla azalmıştır.

Zorunlu karşılıkların hızla yükselmesi (1988 sonunda tüm mevduatın yüzde 65’i yada tüm aktiflerin yüzde 25’i zorunlu karşılık olarak Merkez Bankası’nda bulunmaktaydı.) ve reel kesimin zayıflaması bankaları zor duruma düşürmüştür.

1988 sonunda Merkez Bankası’nın elinde bulunan 84 kuruluşa ilave olarak 122 kuruluşa daha el konmuş ve toplam rakam 206’ya ulaşmıştır. Enflasyon hızlanmış, yerel paradan kaçış başlamıştır.



Yeniden Yapılandırmanın Boyutları

1981 yılına gelindiğinde yukarıda anlatılan finansal krizin Arjantin bankacılık sistemi üzerindeki etkisi son derece olumsuzdu. 1979-1981 arasında 25 banka ve 35 banka dışı finansal kuruluş iflas etmiş durumdaydı ve sağlam kalan bankaların da aktiflerinin yarıya yakını donuk aktiflerden oluşmaktaydı.

Merkez Bankası ülkedeki bütün finansal kuruluşların yönetimine el koyarak mevduatların ödenmesini sağlamak üzere GSYİH’nın 1981 yılı için yüzde 5’i, 1982 yılı için de yüzde 3’ü oranında kaynak ayırmak zorunda kalmıştır. Bu kaynağın para basılarak sağlanması ise bu faturanın kamuya olan maliyetini bir miktar azaltırken, ekonominin bütününe olan maliyetini ciddi oranda artırmıştır.

Bunun dışında bankaların dış borçlarının devlet garantisine alınması ve diğer maliyetler GSYİH’nın yüzde 7’sine ulaşmıştır. Ayrıca zorunlu karşılıkların görülmemiş düzeyde artması, yerel paradan kaçış, iç borç piyasasının ve kredi talebinin fiilen sıfırlanması, yüzlerce finansal kuruluşun (yeniden yapılandırılanlar hariç) iflas etmesi gibi ek ekonomik maliyetler de söz konusu olmuştur.



7. Şili

Krizin Nedenleri


Şili’de bankacılık sisteminde yeniden yapılandırma 1980-1981 yıllarındaki krizi takiben başlamıştır. Dolayısıyla krizin, yeniden yapılandırma çabaları üzerinde önemli oranda biçimlendirici etkisi olmuştur.

Krizin makro ekonomik ve finansal nedenleri vardır. Belli başlı makro ekonomik nedenler aşırı değerli kur politikası, aşağıya doğru ücret katılıkları, çok hızlı bir liberasyon süreci ve gümrüklerin sanayi henüz buna hazır değilken indirilmesi ve gerekli diğer adımlar atılmadan sermaye hareketlerinin serbestleşmesi gibi genelde reel sektörü zayıf düşüren ve bankaları dolaylı yoldan etkileyen nedenlerdir.

Bu sayılan unsurlar sanayinin rekabet gücünü azaltarak iflasları körüklemiştir. Bu durum da bankacılık sisteminin reel sektöre açtığı kredilerde soruna yol açmıştır. Bir diğer makro ekonomik neden ise 1977-1981 yılları arasındaki çok hızlı büyüme eğiliminin (reel değerler itibariyle yılda ortalama yüzde 7,9) hisse senedi ve emlak piyasasında oluşturduğu spekülatif şişkinliktir. Bu şişkinlik kriz yıllarında hisse ve emlak spekülatörlerine büyük zararlar vererek gerilemiştir.

Krizin finansal sektörden kaynaklanan en önemli nedeni ise yeterli kamu denetimi olmadan finansal serbestleşmedir. Denetimsiz finansal serbestleşmenin iki tane belli başlı sonucu olmuştur:



  • Hızla özelleştirilen bankaların kamunun rutin kontrol ve gözetim mekanizmalarına dahi aldırış etmemeye başlaması,

  • Banka dışı finans kurumlarının, (financieras) -ki bankalar kadar bile gözetim ve denetime tabi değildiler- sayısının finansal aracılık talebindeki artışa bağlı olarak çok hızlı bir şekilde artması.

Finansal sektörden kaynaklanan diğer nedenler ise; bankacılık sektöründe yoğunlaşmanın yüksek olması, yüksek faiz hadleri, yoğun dış kredi kullanımı ve azalan denetim ve gözetime bağlı olarak ‘ahlaki risk’ problemleridir.

Yeniden Yapılandırma

Şili’de yeniden yapılandırma faaliyeti 1983 yılının başlarında başlayıp 1987’ye kadar aralıklarla devam etmiştir. 1983 yılında 7 banka ve 1 aracı kuruluşa el konulmuş, bunlardan üçü likide edilmiştir. Diğer ikisi ise mali yapıları düzeltildikten sonra özelleştirilmiştir.

Müdahalenin başında yüzde 100 olan mevduat garantisi, daha sonradan yüzde 70’lere kadar düşürülmüş, buna karşın bankaların dış yükümlülüklerinin tamamı devlet tarafından üstlenilmiştir. Bu hareketle Şili’nin uluslararası piyasalardaki konumunun ve güvenilirliğinin devamı sağlanmaya çalışılmıştır.

Aslında 1980-82 yılları arasında kamu denetim ve gözetim birimleri bazı tedbirler almışlar, bankaların belli başlı risklerini sınıflandıran bir sistem kurulmuştur. Bankalar CAMEL sistemine göre düşük, orta ve yüksek riskli bankalar olarak sınıflandırılmış ve gözetim ve denetim işlevi bu kriter doğrultusunda yönlendirilmeye çalışılmıştı. Ayrıca dolaylı kredilerle bir tek kişi veya kuruluşa yönelik kredilere sınırlar getirilmiş, ancak bankalar bu yasakları aşmanın yollarını bulmuşlardı.

Merkez Bankası yeniden yapılandırmada iki tane araç kullanmıştır:

1. Umutsuz durumda olan bankaları likide etmek,

2. Sorunlu bankaların en kötü kredilerinin (özkaynak miktarı oranında) Merkez Bankası tarafından ‘letra’lar karşılığı satın alınması. (Bunlar on yıl vadeli ve faizsiz Merkez Bankası bonolarıydı. Bu bonolar bankalara mali yapılarını iyileştirmek için bir fırsat sunuyordu, çünkü letra bonoları bankalara repo şeklinde sunulmuştu ve on yıl sonra Merkez Bankası’na geri satılmak zorundaydı.)

Bunun dışında sorunlu bankaların sermaye artırmaları istenmiş, bu sermaye artışı önce halihazırdaki ortaklardan, o da olmazsa yeni katılacak olan ortaklardan sağlanmaya çalışılmıştır. Bu yolla sermaye artırımı yapılamadığı veya yetersiz kaldığı durumlarda ise Corfo (kamuya ait bir kalkınma ve yatırım bankası) banka hisselerinin yüzde 49’unu ve yönetimi devralarak, bankayı iyileştirdikten sonra 5 yıl içinde özelleştirmiştir. Bu işlemin maliyetini de Merkez Bankası üstlenmiştir.



Yeniden Yapılandırmanın Boyutları

Şili’de yeniden yapılandırmanın maliyeti büyük ölçüde Merkez Bankası tarafından üstlenilmiştir: Merkez Bankası kredileri 1981 yılında GSYİH’nın yüzde 12’si düzeyinde iken; 1985 yılında yüzde 124’üne yükselmiş, aradaki fark yeniden yapılandırma kapsamında çıkarılan letralardan kaynaklanmıştır.

1986 sonunda Merkez Bankası’nın portföyüne aldığı batık krediler toplam kredilerin yüzde 31’i, tüm bankacılık sisteminin özkaynaklarının yüzde 185’i ve GSYİH’nın yüzde 20’si düzeyinde gerçekleşmiştir.

Yeniden yapılandırmanın parasal maliyetinin yanı sıra ekonomik maliyeti de olmuş ve bu maliyet çok daha önemli boyutlarda gerçekleşmiştir. Halkın finansal sisteme olan güveni sarsılmış ve mevduatlarda azalma yaşanmıştır. Bunun dışında yürütülmekte olan sabit artışlı kur politikası, yükselen enflasyon beklentileri ve Merkez Bankası müdahalesiyle şişen para arzı sonucu tehlikeye düşmüştür.

Bütün bu olumsuzluklara karşın şu noktanın altı çizilmelidir ki; Şili’nin ödemiş olduğu maliyet ödenebilecek olan en düşük maliyetlerden biridir. Batık kredilerin nakit para ile değil, repo enstrümanlarıyla ‘emilmesi’ parasal genişlemenin etkisini azaltmış ve hem bankalara hem de reel sektöre kendini toparlaması için vakit ve fırsat sağlamıştır.

8. Meksika

Uzun süren bir büyüme ve istikrar döneminin ardından gelen 1982 borç krizinden sonra Meksika’da bankalar kamulaştırılmış ve 60 olan banka sayısı birleşme ve ele geçirmeler sonucunda 1990’lı yılların başında 18’e kadar inmiş ve 1991-92 döneminde bu bankalar özelleştirilmiştir. Yeniden girilen büyüme süreci, pek çok yeni banka ve diğer mali kuruluşların açılmasına olanak tanımıştır.

Ancak 1994 yılında Meksika para birimi pezonun devalüe edilmesi sonucunda özelleştirilen 18 bankadan sadece 10’u ayakta kalabilmiştir. Ayakta kalan 10 bankanın yarısı ise banka sahiplerinin bankalarını başkalarına satması sonucu faaliyetlerini sürdürebilmişlerdir. Bu 10 bankanın toplam aktif büyüklükleri sektör toplam aktiflerinin yüzde 86’lık bir bölümünü oluşturmaktadır.

1994 Krizini Hazırlayan Faktörler

1990 yılının başından itibaren Meksika bankacılık sistemine yoğun sermaye girişi olmuş, yerli bankaların uluslararası bankalardan aldıkları krediler hızla büyümüştür. Banka kredileri de hızla artmış ve GSYİH’ya olan oranı 1987 yılındaki yüzde 20’lik seviyeden 1994 yılında iki kat artarak yüzde 40’a ulaşmıştır.

1991-92 döneminde özelleştirilen bankalar ortalama olarak defter değerlerinin 3.34 katı fiyattan alıcı bulmuşlardır (1984-87 döneminde ABD bankacılık birleşmelerinde bu oran ortalama 1.89 olmuştur). Alıcıların bir kısmı önceden banka deneyimi bulunmayan, sadece prestij kaygısı güden amatör yatırımcılar olmuştur.

Konsolide kamu sektörü dengesi 1987 yılında GSYİH’nın yüzde 8’i oranında açık verirken, 1993 yılında yüzde 1’lik fazlaya ulaşmıştır. Kamuya açılan kredi miktarı 1987 yılında GSYİH’nın yüzde 14’ü iken 1993 yılında yüzde 2’sine inmiştir. Bu oranın düşmesinde pek çok kamu kuruluşunun özelleştirilmiş olması da etkili olmuştur.

Meksika’da mali serbestleşme gerçekleştirilmesine rağmen bankacılık gözetimi ile ilgili düzenlemeler yeterince geliştirilememiştir. Yeterli analiz yapılmadan gayrimenkul teminatı karşılığı tahsis edilen yüksek miktarda krediler gayrimenkul piyasasının durgunluğa girmesi sonucu sistemi tehdit eder konuma gelmiştir.

Bankacılık sisteminin hassas yapısı 1994 devalüasyonun da etkisiyle oldukça zorlanmıştır. Merkez bankası devalüasyonun etkisinin sınırlı kalması amacıyla yabancı para yükümlülüklerin toplam yükümlülüklerin yüzde 20’si, bankaların net açık pozisyonlarını ise sermayenin yüzde 15’i ile sınırlandırmıştır. Ancak Meksika bankaları türev enstrümanlar kullanarak net açık pozisyonlarını artırabilmişlerdir. Devalüasyon sonrasında bankalar bir şekilde kur riskinden korunmayı başarmakla birlikte bu sefer yabancı para cinsinden kredi riskine maruz kalmışlardır.

Devalüasyon sonrası artan faizler ve enflasyon reel gelirin düşmesine ve takipteki kredilerin artmasına yol açmış, bunun sonucunda sistemin çökmemesi amacıyla bir dizi destek programı uygulamaya konulmuştur. Bankacılık Gözetimi Ulusal Komisyonu (CNBV) ve Meksika Merkez Bankası uyguladıkları programlarda :


  • İflası riskinin azaltılması;

  • Maksimum seviyede hanehalkı ve firmanın desteklenmesi;

  • Federal hükümet ve bankaların programın maliyetlerini paylaşmaları ile mali etkinin minimize edilerek zamana yayılması, Merkez Bankası kredilerinin sınırlandırılması;

  • Hisse senedi sahiplerinin değil kurumların desteklenmesi;

  • Yabancı bankaların kurulmasının teşvik edilerek rekabetin artırılması;

  • Belirli sektörlerin teşviki için kurulmuş olan bankaların kredi vermelerinin sağlanması amacıyla bu bankalara teşvik sağlanması amaçlarını hedeflemişlerdir.

  • Acil eylem programları çerçevesinde öncelik uluslararası borçlanmanın kesintiye uğramamasına ve bankaların sermaye oranlarının kritik seviyelere düşmemesine verilmiştir.

Yüksek dış borç stoku ve hükümetin dolara endeksli olarak çıkardığı tesobonolar uluslararası rezervlerin düşük seviyelerde olması etkeni ile de birleşince Meksika bankaları vadesi gelen borçlarını yenilemede (roll-over) oldukça zorlanmışlardır. Dış borçların ödenebilmesi amacıyla Merkez Bankası’nda dolar kredi penceresi oluşturulmuştur. ABD, IMF ve diğer ülke ve uluslararası kuruluşlar tarafından sağlanan kaynakların bir bölümü ticari bankalara kredi verme amacıyla kullanılmış, ve krizin başlamasından yaklaşık dokuz ay sonra tüm bankalar dış borçlarını faizleriyle birlikte ödeyebilmişlerdir.

Merkez Bankası’nın uygun fiyatlama yaparak açtığı dolar kredileri etkili olmuştur. Krizin başlarında yüksek seyreden faizler dokuz ay kadar sonra oldukça yüksek oranda düşmüştür. Meksika’nın en büyük bankası olan Banamex krizden altı ay kadar çok düşük bir faiz oranı ile 200 milyon dolar tutarında 3 senelik bono ihracında bulunabilmiştir.

Devalüasyonu izleyen iki ay içinde Meksika bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği oranı kritik seviye kabul edilen yüzde 8’in altına inmiştir. Bankacılık sektöründeki likidite sorunları ile ilgilenmesi amacıyla kurulmuş bulunan FOBAPROA isimli kamu kuruluşu zor durumdaki bankalara kredi vermiş ve 5 sene içinde geri ödenmediği veya sermaye yeterliğinin daha da azalması durumunda, verilmiş olan krediye eşit tutarda hisse senedine el konulacağını açıklamıştır. Destek alan altı bankadan üçüne el konulmuş, bir tanesi bir başka banka tarafından ele geçirilmiş, sadece ikisinde mülkiyet değişimi gerçekleşmemiştir.

Bankaların desteklenmesi programı çerçevesinde hükümet FOBAPROA aracılığıyla bankaların takipteki kredileri ile ilgilenilmesi ve sermayelerinin güçlendirilmesine çalışmıştır. Program şu adımlardan oluşmuştur.



  1. Bankaların takipteki kredileri piyasa değerinin üzerinde devralınmış ve hisse senedi sahiplerinin yeni sermaye aktarmaları teşvik edilmiştir. Hisse senedi sahiplerinin her bir pesoluk yeni sermayelerine karşılık olarak bankaların iki pesoluk takipteki kredileri devralınmıştır.

  2. Takipteki krediler peso cinsinden ise 3 aylık Hazine bonosu faizi, dolar cinsinden ise piyasa faiz oranının altında bir faiz oranından (LIBOR artı 400 baz puan) devralınmıştır. Bunun karşılığında on yıl vadesi olan FOBAPROA senetleri verilmiştir.

  3. Tahsil edilen takipteki kredi miktarı kadar FOBAPROA senedi iptal edilmiştir.

FOBAPROA senetlerinin vadesi geldiğinde takipteki kredilerin geri dönmeyen kısmı zarar oluşturmuştur. Bankalar zararın yüzde 20 ila 30’unu karşılamış, geri kalan kısmını ise devlet üstlenmiştir.

1995-1996 yıllarında FOBAPROA’ya bankalar tarafından toplam tutarın yüzde 30’u civarında olan 15.2 milyar dolarlık kredi devredilmiş ve 7.1 milyar dolarlık sermaye enjeksiyonu yapmışlardır.

Sermaye yeterlilik oranları kanunda öngörülen kritik seviyenin altına inmiş olan toplam 12 banka, yeniden yapılandırma döneminde toplam krediler içinde yüzde 19 gibi önemli bir paya sahip olmalarına karşın devralınmıştır. Küçük ölçekli bankalara daha erken müdahale edilmiştir. Zor durumdaki bankalar sermayeleri artırılıp, batık kredileri FOBAPROA tarafından devralındıktan sonra satışa çıkarılmışlardır. Her durumda banka yönetimi değişmiş ve kamu kaynakları aktarılmadan önce eski yönetimin elinde bulunan hisselerin elden çıkarılması sağlanmıştır. 1991-92 döneminde özelleştirilen 18 bankanın sadece 5 tanesi önceki sahiplerinin yönetimi altında faaliyetlerini sürdürmeyi başarmışlardır.

Bankacılık sisteminde yeniden sermaye artırılması konusunda iç kaynakların yetersizliği bankalarda yabancı mülkiyetinin teşvik edilmesini gündeme getirmiştir. Bazı yabancı bankalar mevcut bankalardaki azınlık haklarını satın almışlar, bazıları ise müdahale edilmiş olan bankaları ele geçirmişlerdir.

FOBAPROA’nın edinmiş olduğu takipteki kredilerin satılması amacıyla Nisan 1996’da FOBAPROA’da oluşturulan alt birim, aktifleri ortalama olarak nominal değerlerinin yüzde 50 altında bir fiyattan satabilmiştir.

Ayrıca borçluların desteklenmesi programı çerçevesinde ipotek kredileri yeniden yapılandırılmış, tarım ve balıkçılık sektörleri ile küçük ve orta ölçekli firmalar desteklenmiştir. Devlet bu sektörlerin bankalara olan tahsili gecikmiş borçlarının bir kısmını yüzde 50 üst limit olmak üzere üstlenmiş, üstlendiği tutarı bankalar tarafından açılan her yeni kredi ile doğru orantılı olarak artırmıştır. Şirketlerin sendikasyon kredilerinin yeniden yapılandırılması amacıyla bir birim oluşturulmuştur. Çeşitli yasal düzenlemeler çerçevesinde :



  • Çıkarılan yeni karşılık düzenlemesi ile hangisi daha fazla ise vadesi dolmuş kredilere yüzde 60, tüm kredi portföyü için ise yüzde 4 oranında karşılık ayrılması zorunluluğu getirilmiş;

  • Yeni sermaye girişini teşvik edici önlemler alınmış;

  • Mevduata sınırlı güvence getirilmiş;

  • Teminat Kanunu yenilenmiştir.

Destek ve Yeniden Yapılandırma Programlarının Maliyeti

Aşağıdaki tabloda banka yeniden yapılandırma programlarının tahmini maliyeti ortaya konmaktadır.



Banka ve Borçluların Desteklenme Maliyetlerinin

Milli Gelire Olan Tahmini Oranı (%)


A. Borçlu Destekleme Programları Toplam Maliyeti


3.0

a. Borcun Yeniden Yapılandırılması

2.1

- İlk Program

0.9

- İpotek Kredileri için Düzenlenen Ek Program

1.2

b. Küçük Ölçekli Borçluların Desteklenmesi

0.2

c. Sektör Bazında Destekleme Programları

0.7

- Tarım ve Balıkçılık

0.5

- Küçük ve Orta Ölçekli Firmalar

0.2

B. Banka Destekleme Programlarının Maliyeti

11.4

a. Sermaye Artırılması Amaçlı Devralınan Krediler

2.6

b. Banka Müdahaleleri

8.3

c. Batık Bankaların Yeniden Yapılandırılma Maliyeti

0.5

Toplam Maliyet

14.4

Tahminler yüzde 30 kredi iyileşme oranı ve ortalama yüzde 6.5 reel faiz oranı varsayımı altında yapılmıştır. Toplam maliyet milli gelirin yaklaşık yüzde 14.4’ü düzeyinde olmuş ve maliyetin yarısından fazlası yüzde 8.6 ile müdahale operasyonlarından kaynaklanmıştır. En maliyetli ikinci program ise sermaye artırılması amaçlı devralınan kredi programı olmuştur.

Banka yeniden yapılanma sürecindeki bazı önemli gelişmeler şöyle gibi sıralanabilir:



  • Promex bankası Union bankasının şube ağını ele geçirdikten sonra Bancomer tarafından ele geçirilmiş, Bancomer hisselerinin yüzde 16’sı ise Bank Montreal’e satılmıştır.

  • Atlantico bankası Interestatal bankasının, Bital bankası ise Sureste bankasının şube ağını ele geçirdikten sonra Atlantico ile Bital bankaları Bital çatısı altında birleşmiş, Bital bankasının ise yüzde 20’sini Central Hispano ele geçirmiştir.

  • Yabancı bankaların sektördeki payı kriz öncesi yüzde 4 iken kriz sonrası yüzde 20’ye ulaşmıştır.

  • El konulan bankalara bazı istisnalar dışında kamu desteği sağlanmamıştır.

  • Pek çok küçük bankanın yönetimine müdahalede bulunulmuştur.

  • Yasal prosedürün uygulanmasındaki maliyetinin yüksek olması nedeniyle müdahale edilen bankaların hiçbiri iflas ettirilmemiştir.

Meksika’da uygulanan banka yeniden yapılandırma programları bankacılık sisteminin halihazırda pek çok problemi olmasına karşın başarı ile sonuçlanmış, yatırımcıların sisteme olan güvenleri yeniden kazanılmıştır.

Devlet ve bankalar yeniden yapılanmanın maliyetine birlikte katlanmışlardır. Bankaların bir çoğu el değiştirmiş, bir bölümünde ise banka sahipleri karlarını sermayeye eklemek suretiyle bankalarına sahip çıkabilmişlerdir.

Bankaların yeniden yapılandırılmaları ve son üç yılda yaşanan güçlü ekonomik büyümeye karşın Meksika bankacılık sistemi halen zayıf konumunu sürdürmektedir. Bankaların ekonomik iyileşmede fazla katkıları olmamış, firmalar özkaynakları ve yurtdışından kendi imkanları ile sağladıkları krediler ile, hanehalkları ise üretici firmaların kendilerine sağladıkları kolaylıklar ile yatırım ve harcamalarını finanse edebilmişlerdir. Bankaların kredilerini daraltmaları, CNBV’nin olumsuz kredi performansı sergilemiş olan firmalara açılan krediler için yüzde 100 karşılık ayrılması zorunluluğunu getirmesi gibi etkenlerden ötürü özel sektöre açılan krediler kriz öncesi seviyelerin oldukça altındadır.

Bankaların sermayelerini yüzde 12’den daha yukarı seviyeye çıkarma ihtiyacı bulunmaktadır. Takipteki krediler için yüzde 100 karşılık ayrılması henüz gerçekleştirilmemiştir. Ayrıca FOBAPROA ile yapılan anlaşma gereği bankalar geri dönmeyen kredilerden doğan zararları devlet ile birlikte paylaşacaklardır.

Son olarak sermaye kalitesinin iyileştirilmesi hedeflenmektedir. Meksika 2000 yılı içinde aşırı borçlu kalkınma bankalarının durumunu düzeltmek amacıyla sermaye karlılığı, kredi riskine karşı korunma, kapitalizasyon endeksi ve borçlar endeksi gibi kavramları ortaya koyan yeni kanunlar çıkaracağını açıklamıştır. Kısaca Meksika bankacılık sektörü kriz dönemine göre daha iyi konumda olmasına karşın mutlak anlamda atılması gereken pekçok adım daha vardır.


Yüklə 351,62 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə