Bu eser, Gönüller Sultanı Abdurrahim Reyhan (Erzincanî)



Yüklə 1,89 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə20/89
tarix01.08.2018
ölçüsü1,89 Mb.
#60441
növüYazı
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   89

                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
80 
Bir  de  Cenabı  Hakkın  tecelli-i  surî,  tecelli-i  manevî,  tecelli-i  zâtî 
var.  Yani  tecelli-i  suri  nuru,  tecelli-i  manevi  nuru,  bir  de  tecelli-i 
zatının nuru. Bunlar talib için. 
İşte tecelli-i suri; çok tehlikeli bir şey.  
Eğer  oradan  geçiyorsa  tecelli-i  maneviye  ulaşıyor.  O  tecelli-i 
manevi  lafza-i  celaldir.  Yani  bütün  her  eşyada  lafza-i  celal 
görünüyor.  Onlar  mesela  o  yazılar  geldiği  zaman,  o  yazılar 
canlanıyor.  Böyle  işte  bütün  eşyada  o  lafza-i  celal  nur  halinde 
görünüyor. Bu tecelli-i manevi olur.  
Fakat tecelli-i zatı ise Cenabı Hakkın isimsiz, cisimsiz görünür. O 
zaman, sadece Cenabı Hakkın tecelli-i zatına mazhar olanlar, ancak 
ve  ancak  ne  oluyorlar?  İşte  cem’ü’l-cem  oluyorlar,  deryaya 
karışıyorlar. Bir nehir işte nasıl deryaya karışıp, yok oluyorsa, ama 
deryada,  bu  deryadan  dışarı  değil.  Derya  değil  ama,  deryadan  da 
hariç değil. Deryada yok oldu ve gücünü de deryadan alabiliyor. 
Sohbetimiz nerden başladı? 
Talibe terakki olması, talebine ulaşması için üç şart koşulmuş:  
Daima vudu, abdestli olması 
Lokmada ihtiyat 
Hıfz-ı nispet 
İşte  bu  hıfz-ı  nispetini  de  muhafaza  edecek.  Nelerden  muhafaza 
edecek?  Ona  verilen  bir  muhabbet  vardır  onun  kalbinde.  Bunu 
muhafaza edecek. Muhafaza edecek ki o büyüsün. Bunu muhafaza 
etmesinin  iki  yönü  vardı:  Birisi  çok  dikkat  edecek,  hali,  fiili, 
ameliyle.  Fiiliyatında  eksik  bırakmayacak.  İnsanlarda  bunun  en 
ziyade  zıttı  da  muhabbetin  sönmesinin  zıttı  da  gazaptır.  İnsan 
gazabını  yenmezse,  bu  söner.  Yani  gazaplanır,  hiddeti  gelir, 
herhangi  bir  kimseyi  kırar,  incitir,  ona  hakaret  ederse  ne  olur?  O 
muhabbet söner. Bir muma nasıl üfürürsen, sönerse, o söner. Onu 
muhafaza  ederse  o  bir  mum  ışığıysa  bile  büyür.  Bunu  neyle 
büyütecek? İşte hali, fiili, ameliyle.  


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
81 
Fiiliyatı  elinde,  ameliyesi  elinde,  hal  iradesinin  dışında.  Onu  biz 
bilemeyiz, anlayamayız.  
Yalnız bileceğimiz şu  ki; insanlarda  kabız hali var, basıt  hali  var. 
Bu hal sahibinden, rabıtadan tecelli ediyor. Müridin hali rabıtadan 
tecelli  eder.  Müridin  gönlüne  gelen  şey  haldir.  Gördükleri  şey 
haldir.  Rüya  görse  veya  bir  uyur  uyanık  ne  görse  haldir.  Bu 
rabıtadan tecelli eder. 
Ama fiiliyatı elinde, iradesinde. Ameli de elinde.  
Ameli  ne?  Ameli:  İbadeti  ve  tarikattan  almış  olduğu  hizmeti. 
Bunları yapıp işleyecek, bunlarda eksiklik bırakmayacak. 
Fiiliyatı da; hareketi, yaşantısı, sözleri, işleridir.  
Bunları  da  şeriat  terazisi  elinde,  onunla  tartacak.  Eğer  söylemiş 
olduğu söz, Kitap’a, Sünnet’e uygunsa söylesin. Düşünsün, baksın, 
sözleri  uygun  mu  değil  mi?  Uygunsa  söyler,  uygun  değilse 
söylemez.  Sözlerini  ve  işlerini  kitaba,  sünnete  tatbik  edecek. 
Oturması,  kalkması,  yemesi,  içmesi,  alması  vermesi,  giyinmesi 
bunları hep şeriata tatbik edecek. Fiiliyatı da budur.  
Hal  deyince;  iradesinin  dışında,  onun  kalbinde,  gönlünde  tecelli 
eden hallerdir.  
Müridin  bazı  zamanları  olur  ki,  çok  sıkıntılı  olur.  Kalbi  sıkılır, 
bunalır efendim. Her şeyi çok düşünür, çok vesveseli olur, vesvese 
onun gönlüne gelir. Fakat ister ki onları atsın, atamaz, ama bu işte 
cihattır, atacak. Atmaya çalışacak, bu cihattır.  
O  basıt  hali  geldiği  zamanda,  gönlünde  böyle  bir  aşk,  şevk, 
muhabbet  var.  Hiçbir  şeyi  dert  etmiyor.  Daralmıyor,  sıkılmıyor. 
Sanki dünyalar onunmuş.  
Kabız halinde de öyle zararlı çıkıyor ki, insanları kusurlu görüyor, 
insanların ayıplarını araştırıyor. Şu ayıp var, bu ayıp var. 
Ama  basıt  halinde  öyle  değil,  insanları  hoş  görüyor.  İnsanların 
sözleri,  hareketleri  onun  hoşuna  gidiyor,  nasıl  olursa  olsun,  nasıl 
söylerse  söylesinler.  Bu  ehl-i  zakire,  Ehl-i  Zikir  kim?  Zikir 
yapandır. 


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
82 
Bunlar  hep  bir  haldir.  Bunlardan  hep  geçer.  Neticede  insanlar 
eşyanın hakikatine ulaşır. Nasıl ki kelamı kibarda; 
Bilinmez âlemin sırrı nihândır  
Dört şâhın hükmüyle döner cihândır 
 
Ârif olanlara özge  seyrândır 
Kâmile her eşyâ olmuş bir evrâd  
Dikkat edin! bak “Arif olanlara”, kim bunlar?  
“Bilinmez  alemin  sırrı  nihandır”.  Yani  Cenabı  Hakk’ın  sırlarına, 
hikmetlerine, Cenabı Hakkın cilvelerine akıl yetmiyor.  
Sade bizim bildiklerimiz mi var?  
Bildiklerimizden çok bilmediklerimiz var.  
Gördüklerimizden çok görmediklerimiz var.  
Bildiklerimizde  de  var!  Bildiklerimizde  de  var  ki,  halk  etmiş 
olduğu  bir  bölükte  bir  maharet  halk  etmiş,  bir  hüner  halk  etmiş, 
onu  insanlar,  fakülte  bitiren  insanlar  yapamıyor,  işleyemiyor,  akıl 
erdiremiyor ona değil mi? Bak işte bunlar: 
 Bilinmez alemin sırrı nihandır 
 Dört şahın hükmüyle döner cihandır 
Bu cihan ne? Bu dört şah ne?  
Cihan senin cesedin.  
Senin cesedinin eğer anasır-ı zıttıyetini değiştiysen, sen ne oldun?  
Eğer  sen  varlığından  kurtuldun,  hakikat  varlığına  ulaştınsa  ne 
oldun?  
Sen  işte  büyük  bir  cihan  oldun.  Küçük  bir  cisimken,  büyük  bir 
cisim oldun.  
Bilinmez alemin sırrı nihandır 
Dört şahın hükmüyle döner cihandır 


Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə