94
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
İ
nsan, hayatını sürdürürken çeşitli sınırlarla
kuşatılmıştır. Bunların kimisi fiziksel ve dış
etkenlerden kaynaklıyken bazıları da psi-
kolojik ve içsel nedenlerle oluşur. İnsan nasıl
kendi potansiyelini ketleyebilir ve kendi kendini
olumsuz sınırlarla nasıl kuşatabilir? Bunun ne
kadar bilincindedir? Kendi yarattığı veya koşul-
ların dayattığı sınırların farkında mıdır ve bun-
lara müdahale edebilir mi? Sınırlarının farkında
olmak onları ortadan kaldırmanın ilk koşuludur.
Bu bağlamda öğrenilmiş çaresizlik kuramı, ça-
resizliğin nasıl “öğrenildiğini” ve insanın haya-
tındaki temel kararları nasıl etkilediğini inceler.
Çaresizlik öğrenilebildiğine göre, ‘çaresiz olma-
mak’ da öğrenilebilir mi? Bilinçli farkındalık ile
bu nasıl başarılabilir?
İnsan davranışında öğrenme sürecinin çok
önemli bir yeri vardır. Deneyim ve pratik so-
nucu davranıştaki göreceli ve kalıcı değişmeler
olarak tanımlanan öğrenme, konuştuğumuz dili,
tutum ve inançlarımızı, gelenek ve görenekleri-
nizi, amaçlarımızı, uyumlu ve uyumsuz kişilik
özelliklerimizi ve algılarımızı etkilemektedir.
(Hulse, Egeth ve Deese, 1980, aktaran Ersever )
Öğrenilmiş çaresizlik kavramı ilk olarak, daha
sonradan Pozitif psikolojinin kurucularından ola-
cak Seligman ve arkadaşı Maier’in (1967) Pen-
nsylvania Üniversitesinde hayvanlarla yaptıkları
araştırmalarıyla tanımlanmıştır. Bu araştırma-
cılar kaçma, çaresizlik ve kontrol grubu olmak
üzere, üç grup köpek kullanmış ve köpeklere iki
İnsan Zihninin Kendi Koyduğu Sınırları Aşabilmesi:
‘Öğrenilmiş Çaresizlik’
Karşısında
‘Öğrenilmiş İyimserlik’
Derleyen:
Selin Erş
Shutterstock.com
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
95
ayrı deneysel işlem uygulamışlardır.
İlk aşamada
birinci gruptaki köpeklere
bir kutu içinde kaçabilecekleri elektrik
şoku verilmiş, kutu içindeki bir pedala
bastıklarında elektrik şoku kesilmiştir.
Bu gruptaki köpeklere şokun geleceği-
ni önceden belirten herhangi bir ayırt
edici uyarıcı verilmeksizin 64 şok ve-
rilmiş ve köpekler bir kaç tekrardan
sonra şoku pedala basarak durdurmayı
öğrenmişlerdir. Deneye katılan ikinci
gruptaki köpeklere ise birinci grup-
taki köpeklerle aynı özellik ve sayıda
şok verilmiş, ancak, deney ortamı bu
gruptaki köpeklerin elektrik şokunu
kesemeyeceği biçimde düzenlenmiştir.
Deneye katılan üçüncü grup köpeklere
deneyin birinci aşamasında hiç bir iş-
lem uygulanmamıştır. (Ersever)
Köpeklerin her biri kendi grubunda bu
deneyimi kazandıktan sonra, üç grup
da başka bir kutuya konmuştur. Bu-
rada, kutunun bir tarafını diğerinden
ayıran alçak bir engel yer almaktadır.
Böylece köpekler engelin üzerinden
atlayarak elektrik şoklarından kaçabi-
leceklerdir. Deney sonuçları incelen-
diğinde, şokları önceden denetlemeyi
öğrenen köpekler engeli aşıp kaçabi-
leceklerini çok kısa sürede fark etmiş-
lerdir. Daha önce şok verilmeyen kö-
pekler de çok kısa sürede engeli aşıp
şoktan kurtulmayı öğrenmiştir. Ancak
yaptığı hiçbir şeyin işe yaramadığını
öğrenmiş olan köpek, kutunun şoksuz
bölümüne geçmek için engelin üze-
rinden kolayca atlayabilecek olmasına
karşın, kaçmak için hiçbir çaba göster-
memiştir. Kutudan düzenli olarak şok
almasına rağmen kısa bir sürede pes
etmiş ve olduğu yerde yatmıştır. Ku-
tunun diğer tarafına atlayarak elektrik
şokundan kaçabileceğini hiç fark et-
memiştir. Köpekler, maruz kaldıkları
ve daha da önemlisi engelleyemedik-
leri bu elektrik şoku karşısında çare-
sizlik geliştirmişlerdir. (Aksoy)
Öğrenilmiş çaresizlik modeli, köpek-
lerin kendi davranışlarıyla elektrik
şokunun verilmesi arasında hiç bir
ilişkinin bulunmadığını öğrenmeleri-
ne işaret etmektedir. Yani, davranış ve
davranışın sonucu arasında bir ilişki
olmadığı konusu yaşamın çeşitli yön-
lerine genellenerek çaresizlik davranı-
şını ortaya çıkarmaktadır. (Cananoğlu,
2011)
Hiroto (1974) kontrol edilemeyen
gürültü uyarıcısı vererek insanlarda
öğrenilmiş çaresizlik gelişimini araş-
tırmıştır. Yine üçlü deney düzeneği
içinde oluşan araştırmada, deneyin
birinci aşamasında, çaresizlik ve kaç-
ma olmak üzere iki denek grubu çok
yüksek sese maruz bırakılmıştır. Ça-
resizlik grubundaki denekler hayvan
deneylerinde olduğu gibi hem kontrol
grubuna hem de kaçma grubuna göre
daha yüksek oranda çaresizlik davra-
nışında bulunmuşlar, gürültüyü kont-
rol edebilecekleri halde kontrol etme
yönünde çok az çaba göstermişlerdir.
Öğrenilmiş çaresizlik kavramı pek
çok bilim adamı tarafından değişik şe-
killerde tanımlanmıştır.
İlk defa Seligman tarafından ortaya
atılmış olan öğrenilmiş çaresizlik, kı-
saca bir davranış ile bu davranışın so-
nucu arasında bir bağlantı olmadığını
öğrenmesi sonucunda bireyin benzer
durumlarda gereken davranışı yapma-
ması olarak tanımlanabilir (Isaacowitz
ve Seligman, 2007). Seligman’a göre
davranışları ile belirli bir sonucu kont-
rol edemeyeceğini öğrenen bireyde,
güdüsel, bilişsel ve duygusal alanlar-
da olmak üzere, üç yetersizlik ortaya
çıkar. (Maier ve Seligman 1976, Akta-
ran Ersever, 1993). Güdüsel alandaki
yetersizlik kendini, davranışa gerek-
tiği kadar aktif olarak hazır olmama
şeklinde gösterir. Bilişsel yetersizlik
kendini kontrol algısının zayıflaması
ile gösterir. Olayların kontrol edilme-
si mümkün olsa bile, bireyin kontrol
edebilmek için gerekli olan davra-
nışları öğrenmesi güçleşir. Duygusal
yetersizlik otonom faaliyetlerdeki de-
ğişme ile kendini gösterir. Bireylerde-
ki kalp atışlarındaki yükselme, kaygı
gibi belirtiler buna örnektir. (Ersever.)
Abramson ve arkadaşlarına (1978)
göre iki tür çaresizlik vardır. Bunlar-
dan birisi evrensel diğeri de birey-
sel çaresizliktir. Evrensel çaresizlik,
sonucu kontrol etme yönünden tüm
bireylerin başarısız olduğu durumları
belirtmektedir. Bireysel çaresizlik ise
sonucu kontrol etme yönünden bir
bireyin başarısız diğer bireylerin ise
başarılı olduğunu gösteren durumları
ifade
etmektedir
Tadeusz, (1993)’a göre öğrenilmiş
çaresizlik olumsuz durumlardan ka-
çınmak veya başarmak gayretlerinde
çevreyi etkileyecek bir yol bulamayan
bireyin denemelerden vazgeçmesidir.
(Aktaran, Sünbül ve Gürsel, 2001).
Başka bir tanıma göre, kişinin her-
hangi bir durumda çok sayıda başa-
rısızlığa uğrayarak, bir şey yapsa da
hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayla-
rın kendi kontrolünde olmadığını, o
konuda bir daha asla başarıya ulaşa-
mayacağını düşünüp, bir daha deneme
cesaretini kaybetmesidir. Öğrenilmiş
çaresizlik, geçmişteki acı deneyim-
lerden çıkarılan negatif şartlanmaların
bugünkü davranışları belirlemesidir
(Sekman, 2006, Cananoğlu, 2011).
Atkinson ve arkadaşları (1996) öğre-
nilmiş çaresizlik yaşantısı sırasında
insanda ortaya çıkan
durumu stres du-
rumu olarak ele almaktadır. Bu çare-
sizlik yaşantısına bağlı olarak yaşanan
stres durumu sırasında insanda ortaya
psikolojik, bilişsel ya da fiziksel bo-
zukluklar çıkabilir.
Geçirdiği yaşantılarında istenilen so-
nucun ortaya çıkmasını sağlayamayan
ve davranışları ile bir sonucun ortaya
çıkışını kontrol edemeyeceğine yani
başarısız olacağına inanan bir insan,
gelecekte davranışlarıyla sonucu kont-
rol edebilecek bile olsa, sonucu kontrol
etmesini mümkün kılacak davranışları
göstermeyecektir. Yapılan araştırma-
lar, davranışlarıyla sonucu kontrol
edemeyen organizmanın başlangıçta
hareketsiz kaldığını, denemeler ilerle-
dikçe, edilgin hale geldiğini yani pasif-
leştiğini ve ilerleyen saflarda durumun
“davranış-sonuç” ilişkisi bakımından
tam bir “çaresizlik” halini aldığını or-
taya koymaktadır. (Cananoğlu, 2011)
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni