DÜŞÜN-ü-YORUM
Felsefi,
Psikolojik, Teolojik, Antropolojik,
Sosyolojik, Politik, Ekonomik,
Sanatsal,
Mimari, Kültürel yönleriyle...
SINIR
4
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Bülten Künye
Yayın Adı Düşünüyorum •
İmtiyaz Sahibi Şeyma Bobaroğlu •
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İzzet Erş •
İdare Adresi Bayar Cad.
Papatya Apt. 22/11 Erenköy İstanbul 0216 382 81 73 •
Basım Yeri
Küçük Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. / Maltepe Mah. Davudpaşa
Cad. Emintaş Kazım Dinçol San. Sit. No:81/170 Zeytinburnu İstanbul
Türkiye Tel.: 0212 565 24 68 •
Yayın Süresi Aylık •
Dili Türkçe •
Türü İlmi, Fenni, Edebi •
Alanı Yerel
Yazı İşleri
Kurulu Ayşe Doğu, Deniz Tipigil, Elif Ersoy, Gülsüm Eren,
Gülşen Geniş, İzzet Erş, Sadık Acar, Selin Erş
E-posta
bulten@anadoluaydinlanma.org •
Web
www.anadoluaydinlanma.org
6
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
“Sınır bir kere çiğnenildi mi,
çiğnenilecek başka bir sınır kalmaz.”
-Martin Heidegger
Sonuç açıktır, insanlığını -sınırını- bir kere çiğneyen kişi,
herşeyi çiğner, çiğneyebilir. İşte bu nedenle sûfi,
sınırında/insanlığında kalarak her şeyiyle Evren’i
kendinden korur,
Fuzulî ne demek istedi?
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
7
spinoza mesela…
tanımlamak, sınırlamaktır demiş...
bir çiçeğin kırmızı olduğunu söyler-
ken onu bütün öteki renklere karşı
sınırlarız, demiş...
bi çiçeğin başka bi renk olmadığını
söylediğimiz zaman da, olumsuzluyo-
ruz; dolaysıyla sınırlıyoruz...
ve özetle ekilmiş: her varlık, bir sınırlı-
lık’la belirlenmiştir...
mutlaka doğrudur…
zira karşı çıkmaya kalkışırsanız usta
size bir ‘methiye’(!) bile düzebilir...
yakın zamanın ustalarından kant ise:
bilgiye bir sınır çeker ve bu sınırın öte-
sini hiç
bilmediğimizi ve asla bileme-
yeceğimizi söylermiş...
öyle diyor…
ve ona göre biz ancak ‘
’leri
bilebilir… ‘kendiliğinde şey’i ya da
‘
’leri asla bilemeyip, bunlar sı-
nır-kavram’lar olduğu ve bilgimiz bu
sınırda durduğu için ötesine geçemez-
mişiz.
...dermiş kant usta...
haksız da değil…
zira
’u
beş duyumuzla ta-
nımlamak gibi bir lüksümüz olmadığı
halde;
’u (
=aydın-
latmak ışımak) görmememiz mümkün
değil...
bu sefer de bu laflara olimpos’un te-
pesinden hegel baba şimşekler yağdır-
mış…mış...:
“olur mu öyle şey?… ne kadar bilim
dışı bir sav...” demiş..
“sınır’ın bilincine varmamız için, o
sınırın ötesinde ne olduğunu bilmemiz
gerekir bi kere...
bir çizginin bitimini bilmek demek, o
çizginin ötesindeki boşluğu da bilmek
demektir...
bir şeyi hiç bilmemek,
o şeyin bilincin-
de olmamaktır.
bak bu güzel işte...
bir şeyi hiç bilmemek, o şeyin bilinme-
diğini de bilmemektir.”
bu daha güzel...
demek ki neymiş...
bilginin saltık bir sınırı yokmuş, çünkü
olsaymış biz bu sınırı da bilemezmişiz.
eğer biz bu sınır’ı biliyorsaymışız
sınırın ötesine geçmişmişiz demek-
miş...
ya da bu sınır
gerçek değildir ve yok-
turmuş.
yani…
aksini ispat edebilir misiniz?!...
zor biraz…
engels, sanki gölgesinde kalmış gibi
anılsa da, ortağı kadar sıkı bir düşünür-
dür bence.
üstad demiş ki:
konumuz
aykut yazgan