70
DEĞERLENDİRME
Jan: “Türkiye ve Almanya arasında birçok
düzlemde sıkı ilişkiler var -insani, eko-
nomik, siyasi. Formel olmayan eğitim
çalışmaları düzleminde de ilgili aktörlerin
alışverişe girmesinin ne gibi getirileri
olacağını düşümenin zamanı çoktan gel-
miş. Bu alanda sayısız yöntem ve öğretim
deneyimi için büyük bir potansiyel var.
Türkiye’deki uygulama ortaklarının yük-
sek uzmanlık, katılımcılıkları ve harika
fikirleri beni çok etkiledi. Hem tarihi olay-
lar hem de güncel çevre koşulları benim
için aslen yepyeni meselelerdi.”
Böyle bir proje fikir nasıl ortaya çıktı? Amaçlar nelerdi?
EMRAH GÜRSEL (KARAKUTU)
Bizim açımızdan en önemli
amaç yüzleşme politikalarının ve siyasi eğitimin kurumsallaştığı bir
ülke olan Almanya‘daki devlet politikalarını, sivil toplumun yaptığı
çalışmaları ve kullandığı yaklaşımları ve tüm bunlar etrafındaki tar-
tışmaları görmek ve kendimize buradan sorular çıkarmaktı. Karaku-
tu‘nun ileride yapacağı çalışmalara önemli fikirler verebileceğini
düşündük. Ayrıca Türkiye‘de bu meselelerin gelişmesine katkı sağ-
layacağını düşündüğümüz bir projeye destek vermek istedik.
BAŞAK TUĞSAVUL (TOG)
Proje fikri, benim Almanya’ya
ziyaretim ve KIgA’dan Aycan’la tanışmamla birlikte iki kurumun or-
tak ne yapabileceğini düşünmemiz üzerine ortaya çıktı. Antisemitiz-
mi önleme ve Holokost eğitimi konusunda spesifik bir eğitim mo-
delimiz ve uzmanlığımız olmamakla birlikte, daha genel çerçevede
demokrasi, farklılıklarla birlikte yaşama, farklılıklara saygı ve insan
hakları temaları TOG’un temel eğitim sistemi içerisinde yer alıyor.
Ayrımcılıkla mücadele üzerine aktif çalışıyoruz, nefret söylemiyle mü-
cadele eden projeler yürütüyoruz. Her ne kadar tarihsel-siyasal eği-
tim çalışmalarımız olmasa da tarihsel olarak çatışmalı bölgelerdeki
gençleri bir araya getiriyor ve birbirleriyle tanışmalarını sağlayarak
toplumsal hafızalarındaki düşmanlıkları yenmeye çalışıyoruz. Genç-
lerin birlikte düşünüp üretecekleri alanlar yaratarak ortak diyalog
zeminleri oluşturuyoruz.
AYCAN DEMIREL (KIGA)
KIgA göçmen ağırlıklı çalışan, Al-
manya‘yı göç toplumu olarak algılayan ve bu eksende stratejiler ve
eğitim metotları üreten bir kurum. KIgA başından beri göçmenlerin
ağırlıkta olduğu özel bir proje. Bu göçmen çevrenin önemli bir kıs-
mı da Türkiye kökenli. Biz de yıllar boyu Almanya‘da bu çalışmala-
rı gerçekleştirirken bu konuların Türkiye‘deki gelişimini de takip edi-
yorduk. Şartların ne zaman oluşabileceğini ve Türkiye ile bu konu-
larda ortak çalışmalar yapabileceğimizi düşünüyorduk. Biz epeydir
bir partner arıyorduk, Türkiye‘de bu işler kimlerle yapılabilir üzerine
kafa yoruyorduk. Bir toplantıda Başak’la tanışmamız böyle bir şeyi
mümkün kıldı.
İlk olarak neleri konuştunuz?
TUĞSAVUL
Proje fikri üzerine ilk konuşmaya başladığımız-
da her iki kurumun da hedef kitlesinin yani gençlerin ortak payda
olduğunu belirttik. Yapacağımız herhangi bir çalışmanın doğrudan
ve dolaylı faydalanıcısı elbette gençler olacaktı. Bununla birlikte her
iki kurumun da hem çalışılan konular hem metodolojiler açısından
birbirine benzeyen ve farklılaşan birikimleri var. Bu nedenle proje
hem antisemitizm ve Holokost üzerine her iki ülke bağlamında çalış-
mayı hem de gençlerin öğrenme metodolojileri üzerine düşünmeyi
aynı anda kapsıyor. Tabii ki temanın bir belirleyiciliği var. Özellikle
içine girdikçe gördük ki antisemitizmle mücadele ve Holokost eğiti-
mi üzerine güncel tartışmaların da yoğun olduğu iki ayrı alan. Resmi
tarih anlatısını her iki ülke bağlamında incelemek, farklı aktörlerle
buluşmak gerekiyor.
Kurumlar birbirlerinden neler öğrendi?
TUĞSAVUL
Bu çalışmaya başlarken öngördüğümüz şey
hem konunun her iki ülke bağlamında ele alışındaki farklılıkları ince-
lemek hem de daha önce dediğim gibi gençlik çalışmaları ve eğitim
alanındaki metodolojiler üzerine karşılıklı deneyimleri öğrenmekti.
Bunu başardığımızı düşünüyorum. Her iki ülkeye yapılan çalışma
ziyaretlerinin ve katılımcı çeşitliliğinin bunu sağladığını söyleyebiliriz.
GÜRSEL
KIgA ve diğer kurumların pedagojik çalışmaların-
da kullandıkları materyaller, yürüttükleri tartışmalar ve konuları ele
alış biçimleri bizim açımızdan yeniydi. Bunlar yılların birikimine da-
yalı olduğu için de tartıştıkları meseleler oldukça değerli, yaptıkları ça-
lışmalar ise gayet bilinçli idi. Tabii tüm bu çalışmaların bizde oluştur-
duğu soru işaretleri ve eleştiri getirdiğimiz boyutlar da oldu.
DEMIREL
Türkiye’deki en önemli gençlik kuruluşlarından
biri olan TOG’un sahadaki eğitim çalışmalarını ve örgütsel yapısını
yakından görme fırsatı bulduk. Mesela eğitim alanında, TOG’un
100’ün üzerinde gençlik grubu ile başardığı gibi bölgesel veya ulu-
sal düzeyde gençlerin katılımının nasıl sürdürülebilir kılınacağına
dair ilginç fikirler edindik. Bu yaklaşımda akran eğitimi çok önemli
bir rol oynuyor. Ayrıca Almanya’da düşünemeyeceğimiz çok entere-
san kaynak geliştirme modelleri bulunuyor. Projelerini büyük ölçü-
de devlet desteği olmadan finanse ediyorlar. Buna rağmen, binlerce
gencin katıldığı çok sayıda ulusal ve uluslararası proje gerçekleşti-
rebiliyorlar. Bu Almanya’daki kaynak politikaları için de önemli bir
şey olabilir. Hükümet dışındaki kanallardan da kaynak almak daha
fazla siyasi özerklik sağlıyor. Tabii ki yöntemsel olarak birçok fikir de
edindik. Mesela Hafıza Yürüyüşü’nün en başından itibaren gençlerin
katılımıyla gerçekleştirilmesi bizde çok olumlu bir izlenim oluştur-
du. Biz de gençler için tarih turları geliştirmiş ve uygulamıştık. Ama
Hafıza Yürüyüşü bunlardan çok daha katılımcıydı.