Demokratik Modernite



Yüklə 26,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə63/89
tarix21.06.2018
ölçüsü26,73 Kb.
#50576
növüYazı
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   89

128
Öyle ki 1993 yılına gelindiğinde devlet içindeki 
neredeyse tüm çözüm yanlıları tasfiye edilerek, 
Kürt Halkı ve Özgürlük Hareketi üzerinde ta-
rihin gördüğü en büyük tasfiye hareketlerin-
den biri yürütülmüştür. Milyonlarca Kürt ana 
yurdundan kopartılmış, sürülmüş; binlerce köy 
boşaltılmış, Kürdistan insansızlaştırılarak soy-
kırım politikaları bir sonuca götürülmek isten-
miştir. Bu topyekûn saldırı konsepti hem Özgür-
lük Hareketi’ne, hem Kürt halkına hem de devlet 
içinde sorunun çözümünden yana olan tüm 
çevrelere karşı amansız bir şekilde sürdürülme-
ye devam etmiştir ve edeceğe de benzemektedir. 
İçerde bunlar yapılırken dışarıda da daha 
1985 yılından itibaren Almanya merkezli NATO 
Gladyosu devreye sokulur. Nitekim Almanya 
Kürt Halkı’nın hem kültürel hem de fiziki var-
lığını sağlayan Özgürlük Hareketi’ni emperya-
listlerin planlarını bozduğu ve yola gelmediği 
için “terörist” ilan eden ilk devlet olarak tarihe 
geçer. Almanya, Özgürlük Hareketi’ne karşı ge-
liştirilen tüm saldırılar için Avrupa’da oluştu-
rulan merkez üs gibi hareket etmiş ve hareke-
tin tasfiyesi için elinden gelen her şeyi yapmış 
ve yapmaya devam etmektedir. Bu terörist ilan 
etme yarışı 1990’lı yıllardan itibaren daha da ya-
yılacak ve Avrupa devletleri birer birer Özgürlük 
Hareketi’ni terör listelerine dahil edeceklerdir.  
Sıcak savaşta yapılan desteklerin de dışında 
tasfiyesi gerçekleşmeyen Kürt Özgürlük Hare-
keti’nin etkisizleşmesi için daha farklı yöntem-
ler de etkili ve sürekli bir şekilde devrede tutula 
gelmiştir. 
Özgürlük Hareketi’ne karşı “kamçı” kulla-
nan bu güçler, O’nu tasfiye etmek için kullana-
bilecekleri alternatif oluşumlar yaratmak için 
de “şeker” politikası uygulamışlardır. Böylelik-
le kendi Kürtlerini de yaratarak Özgür Kürt’ü 
tasfiye etmek için kullanmak istemişlerdir. O 
nedenle de Özgürlük Hareketi’ne çıkardıkları 
engellerin tersine bunlara olanak sunmuşlardır. 
Özellikle de Kürtleri yeniden dirilten ön-
derlik gerçeğini temsil eden ve günümüzde de 
Kürtlerin Halk Önderi olarak kabul ettikleri 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı toplum 
nezdinde itibarsızlaştırmak, etkisini azaltmak 
için her türden kara propagandayı ellerindeki 
tüm olanakları devreye koyarak geliştirmişler-
dir. Öyle ki bunda “PKK’ye evet, APO’ya hayır!” 
deme noktasına getirmişlerdir. 
Bununla da yetinmeyerek, esas olarak da 
KDP gibi Güneyli oluşumlar üzerinden her 
zaman için Özgürlük Hareketi’nin sisteme en-
tegre olması için kapıyı da açık tutmuşlardır. 
Bunu gerçekleştirmek için her zaman Özgürlük 
Hareketi’nin içiyle meşgul olmuşlar, hareketin 
içinden etkiledikleri insanlar üzerinden hare-
keti tasfiye etmeye, güçsüz düşürmeye ve eğer 
mümkünse kendi çizgilerine getirmeye çalış-
mışlardır. Bu çerçevede Özgürlük Hareketi’nin 
içinden çıkan her türden tasfiyeci eğilimin ar-
kasında bu güçlerin olduğu her geçen gün daha 
iyi anlaşılmaktadır.
Kısacası 1985’ten sonra her ne kadar savaş 
Türk Devleti ile Özgürlük Hareketi arasında 
gibi gözükse de gerçekte NATO Gladyosu ile 
Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi arasında geç-
miştir. Ve bu savaş, gerçek anlamda topyekûn 
bir savaş olmuştur. Hala çözülmeyi bekleyen bu 
sorunun pek çok tarafının olduğunu söylerken 
böylesi bir gerçek kast edilmektedir.
Topyekûn Savaşa Karşı 
Özgür İnsan Direnişi 
Nitekim her türden sınırın dışında olan ve 
kırımdan başka bir şey düşünmeyen bu politika-
ların götürdüğü yer, Kürtlerin tarihinde “Kara 
Gün” olarak tanımlanan 15 Şubat 1999 komp-
losu olmuştur. Otuzun üzerinde devletin bizzat 
katıldığı ve Öcalan’ın esaretiyle sonuçlanan bu 
komplo tüm bu politikaların bir zirvesi ve en 
sistemli hali olmuştur. Bununla amaçlanan yine 
Özgürlük Hareketi’ni tasfiye ederek kendi plan-
lamaları önündeki engelleri aşmaktır. Ama bu 
komplo da dahil, tüm yapılanlar bu güçler açı-
sından çok da istenilen sonuçları doğurmamış-
tır. Etkisizleştirmek istedikleri Sayın Abdullah 
Öcalan tarihinin en güçlü dönemini yaşamakta, 
sistemle sorun yaşayan tüm toplumun önderi 
olma yolunda büyük mesafe almış durumdadır. 
Altı ay gibi bir ömür biçilen Özgürlük Hareketi 
yine tarihinin en güçlü dönemini yaşarken aynı 
“Beyaz Kürt” olarak tasarlan-
mış ve Kürdistan’da öz güce 
dayalı tüm Kürdistani oluşum-
ları tasfiyede kullanılan KDP, 
bu dönemde bizzat kontrgerilla 
gücü olarak kullanılmıştır


129
zamanda sadece Kürdistan değil bölgesel dev-
rimi gerçekleştirmenin eşiğine gelmiş bulun-
maktadır. İşte böylesi bir Öncülük ve Önderlik 
gerçeği ile hakkında soykırım kararı verilmiş 
olan neolitik halkı Kürtler, yeniden tarihlerine 
yaraşır bir biçimde demokratik, ekolojik, kadın 
özgürlükçü toplum paradigmasıyla hiyerarşik 
devletçi sistemin dışında, toplumsal doğaya uy-
gun yeni bir toplumsallaşma inşa etme eşiğin-
dedir. Bu eşiği birlikte geçmeye kararlı olan bu 
üçlüyü (Özgürlük hareketi, Kürtler ve Bunla-
rın Önderliği) etkisizleştirmeyi, tasfiye etmeyi, 
bunlar olmuyorsa da en azından birbirinden 
uzaklaştırmayı amaçlayan komplocu güçlerin 
planlamaları Kürt toplumsallığı karşısında ezil-
miştir. Tam da bu noktada merak edilen husus 
ise en karşıtlarını bile kendisine benzeten bu 
sistem Kürtler, Özgürlük Hareketi ve Kürt Halk 
Önderi söz konusu olduğunda neden başarılı 
olamıyor? Bu sorunun tek bir yanıtı vardır. O da 
Kürt Halk Önderinin kişiliğinden ve buna bağlı 
olarak geliştirdiği mücadele tarzıdır.
Tüm yaşamını verili olana karşı mücade-
le etmek, alternatifi arayıp bulmak ve özgür 
duruşu esas almak şeklinde geçiren Öcalan’ın 
tüm bu politikaların boşa çıkartılmasındaki 
ve Kürtlerin her türden saldırıya karşın bugün 
bölgede ve dünyada halkların parlayan yıldızı 
haline gelmesindeki rolü temel yaratıcı unsur 
pozisyonundadır. Bu nedenle de “O” etkileyen, 
hatta belirleyen değil, bizzat yaratan pozisyon-
dadır. Tamamen kendisinin üretimi olan Öz-
gürlük Hareketi, bir önderliksel hareket olarak 
kurucusunun tüm özelliklerini taşımaktadır. 
Bundan dolayı da Özgürlük Hareketi’nin ye-
nilmemesi, kaynağını yenilmeyen önderlik ger-
çeğinden alıyor denilebilir. Şimdi soykırımın 
eşiğinden dönmüş olan Kürt Halkı, tarihine 
yaraşır bir duruşa önderi olarak kabul ettiği 
Abdullah Öcalan şahsında kavuşuyor. Kendi-
sini Kürtlükle özdeşleştiren Öcalan’ın duruşu, 
Özgür Kürt’ün de duruşunu belirlemiş oluyor. 
Bunların birer abartı değil de günlük yaşamda 
her açıdan kendisini ispatlayan bir hakikat ol-
duğu rahatlıkla görülebilir.  
Çünkü, “Beni öldürmeyen şey, beni güçlen-
dirir” felsefesini esas alan, sorunlardan kaçma-
yan, olanaklara dayanmayan, tersine olanak 
yaratan, kendisini evrendeki her şeye karşı so-
rumlu gören, sorumluluğunun gereklerini de 
an’da pratikleşerek yerine getiren bir Önderlik 
gerçekleşmesiyle karşı karşıyayız. 
Zorlandığı her dönemde çok büyük gelişme-
ler yaratan, iradeli ve özgüce dayalı duruşunu 
bütün bir halka yayan, hareketini tümden buna 
göre tasarlayan bir önderlik gerçekleşmesiyle 
karşı karşıyayız.
Çünkü “O” egemenlerin “sürü” olarak gör-
düklerini “evrenin en mükemmel varlığı” ola-
rak görmektedir.
Egemenlerin nesneleştirdiği, aşağıladığı ka-
dını, o ontolojik bir yaklaşımla yaşamın merke-
zine yerleştirmektedir. 
Bu özellikleriyle Öcalan, insanın ve toplu-
mun gücünü görerek, onlara dil, yürek ve beyin 
vererek insanı ve toplumu egemenlerin karşı-
sına dikmektedir. Rojava örneğinde görüldüğü 
gibi felsefesiyle tüm dünyaya kapitalist moder-
nist güçlere ve bu sistemin her türden uzantısı-
na karşı insanın neler başarabileceğini göster-
mektedir. Bu yönüyle bir insanın aynı zamanda 
kendisine kadarki tüm direniş tarihini de tem-
sil edebileceğini herkese göstermektedir. Öyle 
ki bu özelliklerden tüm insanlık için şu sonuç 
çıkmaktadır; kendisini doğru örgütlemiş, içteki 
potansiyelini açığa çıkarmış insanın yapamaya-
cağı şey yoktur. 
Dolayısıyla Kürt halkının yaşadığı değişim-
lerin, Özgürlük Hareketi’nin benzerlerine göre 
dezavantajlı olduğu halde bugün tüm dünyada 
toplumsal güçler adına iddialı bir konuma gel-
mesinin nasıl mümkün olduğunu anlamak is-
teyenlerin bakması gereken tek yer Kürt Halk 
Önderinin yaşam felsefesi ve bununla uyumlu 
olan yaşam duruşudur. Tüm saldırılara karşı 
direnen, dik duran, alternatifi üreten, çözüm 
gücü olan bu duruştur. Bu duruşun kendisini 
örgüte kavuşturmasıdır.
1985’ten sonra her ne kadar sa-
vaş Türk Devleti ile Özgürlük 
Hareketi arasında gibi gözükse 
de gerçekte NATO Gladyosu ile 
Kürt halkı ve Özgürlük Hare-
keti arasında geçmiştir


Yüklə 26,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə