riyorsa; Yaratılış bir merkezde oluyorsa ve dolayısıyla can
sızdan canlıya tüm varlık çeşitleri ancak esas olarak kutsal
bir alanda varoluşa kavuşabiliyorsa - bütün bunlar kutsal
kentlerin (dünyanın merkezlerinin) simgeciliğini, beldelerin
kuruluşunu belirleyen jeomantik teorileri,
inşaya eşlik eden
ayinlerin gerekçelerini açıkça gözler önüne sermektedir. Bu
inşa ayinlerini ve temelinde yatan teorileri daha önceki bir
çalışmamızda incelem iştik35 ve okuyucuya o çalışmaya baş
vurmasını salık veriyoruz. Burada yalnızca iki önemli öner
meyi vurgulayacağız:
,
1. Her yaratılış her şeyin öncesindeki kozmolojik eylemi,
Dünyanın Yaratılışı'nı tekrarlar^
2. Dolayısıyla, inşa edilen her şeyin temeli dünyanın
merkezindedir (zira, bildiğimiz gibi, Yaratılış eylemi
bir merkezde olmuştur).
Eldeki bir çok örnek arasından sadece birini, başka açı
lardan da ilginç olduğu için sunuşumuz içinde gene karşılaşa
cağımız bir örneği seçeceğiz. Hindistan'da, taş üstüne bir taş
bile koymadan önce, "Astrolog temeldeki hangi noktanın dün
yayı taşıyan yılanın kafasına denk düştüğünü bulur. Duvarcı
ustası Khadira ağacının tahtasından küçük bir kazık oyar ve
bir hindistan ceviziyle kazığı
bu noktaya, yılanın kafasını o
noktada sabitleyecek şekilde çakar. ... Eğer bu yılan kafasını
şiddetle sallayacak olursa dünya unufak olacak biçimde sar
sılacak tır."36 ^Bir temeltaşı kazığın üstüne yerleştirilir. Te-
meltaşı böylece "dünyanın tam merkezine” yerleştirilmiş olur.
Ama temel atma eylemi aynı zamanda kozmogonik eylemi
tekrarlamaktadır. Zira yılanın başını "sabitlem ek”, kazığı
ona saplamak Soma'nın ilksel jestini (
Rg-Veda, II, 12, 1) ya
da "Yılan’ı ininde öldüren" (VI, 17, 9),^"yıldırımla kafasını
koparan" (I, 52, 10) Indra'nın ilksel jestini teklit etmektir.
Yılan kaosu, biçimsizi, tezahür etmemiş olanı simgeler. Indra
bölünmemiş
(aparvan)^ j^yanm am ış (
a b u d h y a m ), uyku ha-
lind
^(abudhyamanam), derin uykuya gömülmüş (
susuparıam),
boylu boyuncu uzanıp yatm ı
ş(asayan am ) olan Vrtra'nın
32
üzerine yürür (IV, 19, 3). Yıldırımın düşmesi ve kafasının ko
parılması tezahür etmemiş olandan zahire, biçimsizden bi
çimlenmişe geçiş olan Yaratılış eyleminin eşdeğeridir. Vrtra
sulara el koymuştu ve onları dağlardaki oyuklarda tutmak
taydı jB u , ya Vrtra'nın yaratılıştan önceki tüm kaosun mutlak
efendisi -Tiamant ve diğer ilahi yılanlar
gibi- olduğu, ya da
yüce yılanın suları yalnızca kendine saklayarak bütün
dünyayı susuzluktan kasıp kavurduğu anlamına gelir. Bu el
" koyma ister Yaratılış’dan önce gerçekleşsin isterse dünyanın
kuruluşunun ertesine denk gelsin anlam aynıdır: Vrtra dünya
nın yapılmasını ya da süregitmesini "engellemektedir."37 Te
zahür etmemiş olanın, gizilin, ya da biçimsizin simgesi Vrtra,
Yaratılış’dan önce varolan kaosu temsil eder.
Efendi Manole destanına ilişkin yorumlarımızda (bkz. yu
karıda, not 35) inşa ayinlerini kozmogonik jestin bir taklidi
olarak açıklamayı denedik. Bu ayinlerin altında yatan teori
şuna denk gelmektedir: "canlandırılmadığı”, bir kurban veril
erek ona "can" bahşedilmediği
takdirde hiç bir şey süremez;
inşa ayininin prototipi dünyanın kuruluşu sırasında gerçek
leşen kurban verme eylemidir. Öyle ki, kimi arkaik kozmo
gonilerde dünya, kaosu simgeleyen bir ilk canavarın (Tiamat)
veya bir kozmik devin (Ymir, Pan-Ku, Puruşa) kurban edilme
siyle varoluş kazanmıştır. Bir inşanın gerçekliğini ve ka
lıcılığını sağlama almak için ilahi, mükemmel inşa ediminin
tekrarı söz konusudur: yani, dünyaların ve insanın Yaratı
lışı.îlk adım olarak, zeminin kutsallaştırılması, yani bir
merkeze dönüştürülmesiyle alanın "gerçekliği" sağlama alı
nır; sonra, ilahi kurban edilişin tekrarıyla inşa eylemi onay
lanır. Doğal olarak, merkezin kutsallaştırılması dindışı me
kandan nitelikçe farklı bir mekanda gerçekleşir. Ayin para
doksu aracılığıyla kutsallaştırılmış her mekan dünyanın mer
kezine, her ritüelin zamanı da mitsel "başlangıç" zamanına
denk düşer. Kozmogonik eylemin tekrarıyla inşaatın yapıl
dığı som ut zaman
in illo tempore dünyanın kuruluşunun
gerçekleştiği mitsel zamana aktarılır. Böylece, bir inşanın
33
gerçekliği ve kalıcılığı, sadece dindışı mekanın aşkın bir me
kana (merkeze)
dönüştürülmesiyle değil, aynı zamanda somut
zamanın da mitsel zamana dönüştürülmesiyle sağlama almır.
Her ayin, ne türden olursa olsun, ileride göreceğimiz gibi, sa
dece kutsallaştırılmış bir mekanla (yani, dindışı mekandan
öz olarak farklı bir mekanda) değil aynı zamanda da bir
"kutsal zaman"da, "evvel zaman içinde"
(in illo tempore, ab
origine),
yani ayinin bir tanrı, ata veya kahraman tarafından
ilk olarak icra edildiği zamanda yapılmaktadır.
34