Ebedi dönüş mitosu



Yüklə 3,73 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/51
tarix15.01.2023
ölçüsü3,73 Mb.
#98631
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   51
0963-Ebedi Donush Mitosu-Mircea Eliade-chev-Umit Altugh-1976-187s

leri Kitabı'nda
da ortasında "bulutlara değen ve her yeri gö­
rebilen yüksek kuleli ... bir tapınak”ın bulunduğu Yeni 
Kudüs'ün anısı sürdürülür.12 Ancak, göksel Yeruşalem’in en gü­
zel tasviri Vahiy kitabında bulunur (21:2 ve devamı): "Ve 
kutsal kenti, Tanrı’nın gökten gönderdiği, kocası için süslenmiş 
bir geline benzeyen Yeni Kudüs'ü gördüm."
Hindistan'da da aynı teoriyi görürüz: tüm Hint kraliyet 
kentleri, hatta modern kentleri altın çağda (in illo tempore) 
Evrenin hakimi'nin ikamet ettiği mitsel semavi kent mode­
line göre kurulmuştur. Ve, kral da tıpkı Evrenin hakimi gibi, 
altın çağı yeniden canlandırmaya, mükemmel yönetimi o anın 
gerçekliği kılmaya çabalar - bu çalışma içinde ileride tekrar 
karşılaşacağımız bir fikirdir bu. Bundan ötürü, söz gelimi Sey­
lan'daki Sigiriya saray-kalesi, göksel kent Alakamanda mo­
del alınarak kurulmuştur ve "insanlar için tırmarulması zor"- 
dur (M ahavastu, 39, 2). Platonun ideal kentinin de aynı şe­
kilde bir göksel arketipi vardır (D evlet, 592). Platon'un 
"formları" astral değildir; ama yine de mitseİ bölgeleri yer­
üstü düzlemlerde bulunur (Phaedrus, 247,250).
Demek ki bizleri çevreleyen dünyanın, insanın mevcudiyet 
ve etkisinin hissedildiği dünyanın - tırmanılan dağların, 
meskun ve işlenmiş bölgelerin, üzerinde yolculuk yapılan ne­
hirlerin, kentlerin, tapınakların - bütün bunların ister bir 
plan, ister biçim ya da isterse salt ve yalın daha yüksek bir 
kozmik düzeyde varolan bir "ikiz" olarak kavransın, birer 
dünya dışı arketipi vardır. Ama bizleri çevreleyen dünyada­
ki her şeyin arketipi bu türden değildir^ Örneğin, canavarla­
rın yaşadığı çöl bölgeleri, işlenmemiş topraklar, hiç bir deniz­
cinin üzerinde yelken açmaya cesaret edemediği bilinmeyen 
denizler Babil kenti ya da Mısır'ın yeryüzü bölümleri ile ay­
nı, farklılaşmamış prototip imtiyazını paylaşmazlar. Bunlar
23


bir mitsel modele tekabül ederler ama farklı bir niteliktedir 
bu: tüm bu yabanıl, işlenmemiş bölgeler ve benzerleri kaosla 
bir tutulur; hala Yaratılış-öncesinin farklılaşmamış, biçimsiz 
tarzını sürdürmektedirler. Bu yüzden bir bölge ele geçirildi­
ğinde -yani ondan yararlanılmaya başlandığında- Yaratılış 
eylemini simgesel olarak tekrarlayan ayinler düzenlenir: iş­
lenmemiş toprak önce "kozmoslaştırılır",. sonra oraya yerleşi­
lir. Yeni keşfedilmiş ülkelerin bu törensel sahiplenilişine bi­
razdan yine döneceği^. Şimdilik, vurgulamak istediğimiz bizi 
çevreleyen, insan eliyle medenileştirilmiş dünyanın ona mo­
del teşkil eden dünyaüstü prototip dışında hiç bir geçerliliğe 
sahip olmadığı olgusudur.tnsan bir arketipe göre inşaya gi­
rişir. Göksel modelleri olan sadece kent ve tapınak değildir; 
yerleştiği bütün bölge, orayı sulayan ırmaklar, ona yiyecek 
veren topraklar, vb. için de aynı şey geçerlidir. Babilonya'nın 
haritası kenti bir ırmak tarafından sınırlanmış muazzam bir 
dairesel alanın merkezinde göstermektedir, yani tam da Sü- 
merlilerin Cennet'i tasavvur ettikleri gibi. Kentsel kültür­
lerin bu şekilde bir arketipik modele katılm aları onlara 
gerçeklik ve geçerlilik kazandırır.
Yeni, bilinmeyen, işlenmemiş bir ülkeye yerleşmek Yara­
tılış eylemine eşdeğerdir.lskandinav koloniciler İzlanda'yı, 
Landnam a
'yı ele geçirip toprakları işlemeye başladıklarında 
bu eylemi ilk kez girişilen bir çaba ya da insani, dindışı bir iş 
olarak görmemişlerdi. Bu girişim onlar için bir ilk eylemin, 
ilahi yaratılış edimiyle kaosun kozmosa dönüştürmesinin tek­
rarından başka bir şey değildi. Bos toprağı işleyerek aslında, 
kaosa biçim verip kurallar koyarak onu düzenleyen tanrıların 
eylemini tekrarlıyorlardı.13 Dahası, bir toprak fethi ancak 
ilk baştaki Dünyanın yaratılışı eyleminin taklidinden ibaret 
olan sahiplenme ayininden sonra -daha sarih bir ifadeyle, bu 
ritüel aracılığıyla-gerçek olur. Vedalar döneminde Hindis­
tan'da Agni'ye adanmış bir sunağın dikilişi o bölgenin hukuk­
sal olarak sahiplenilmesini oluştururdu.14 " G a r h a p a ty a 'y ı 
inşa eden yerleşir (avasyab) ve ateş sunaklarını inşa edenler
24


'y e r le ş m iş '(a v a sila h ) olurlar", der S atapatha Brahm ana 
(VII, 1, 1,1-4). Ama, Agni’ye adanmış bir sunağın dikilişi Ya- 
ratılış'ın mikrokozmosdaki taklidinden başka bir şey de­
ğildir. Dahası, her kurban ediş de, Hint metinlerinin açıkça, 
ifade ettiği gibi, Yaratılış eyleminin tekrarıdır. 15İspanyol ve 
Portekizli fatihler keşif ve fethettikleri topraklara İsa Me­
sih'in adına el koyuyorlardı. Haç'ın dikilişi bir haklılaş- 
tırmaya, yeni ülkenin kutsallaşmasına, "yeni bi doğum"a eş­
değerdi ve bu şekilde vaftizi (yaratılış eylemini) tek­
rarlıyordu. İngiliz denizciler de fethedilen ülkeleri İngiltere 
Kralı, yeni Kozm ocrator (Evren-düzen yaratıcısı) adına sa­
hipleniyorlardı. 
.
Yaratılış eyleminin, her şeyin öncesinde tanrıya ait olan 
bir eylemin tekrar edilişinin anlamını tek başına ele alıp in­
celediğimizde Veda, İskandinavya ve Roma metinlerinin öne­
mi daha açık bir şekilde görülecektir. Şimdilik, bir olguyu göz 
önünde tutalım: yerleşim ya da Lebensraum olarak kullanım 
amacıyla işgal edilen her bölge ilk olarak kaostan kozmosa 
dönüştürülür; yani, ayinin etkisiyle onu gerçek kılan bir 
"biçim"e kavuşturulur. Açıktır ki, arkaik zihniyete göre ger­
çeklik, bir güç, etkenlik ve süre olarak tezahür etmektedir. 
Dolayısıyla asıl gerçeklik kutsal olandır; zira, yalnızca kut­
sal olan m utlaktır, etkindir, şeyleri yaratır ve onları 
sürdürür. Sayısız kutsallaştırma jestleri -yolların, toprak 
parçalarının, nesnelerin, insanların, vb., kutsallaştırılması- 
ilkel insanın gerçeklik takıntısını, varlık arayışını açığa vur­
maktadır.
25



Yüklə 3,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə