Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 4,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/238
tarix14.06.2018
ölçüsü4,91 Mb.
#48762
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   238

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 37


gesi Tokat-Çorum-Amasya üçgeninde, Baba Ishak’ın ön ayak olduğu Babailer 

isyanının merkezi olmuştur. Bu bölge, isyanın bastırılmasından sonra da bu 

özelliğini uzun yıllar koruyacaktır. Rumeli ve Balkanlardaki yeni uç bölgeleri 

de bu karaktere daha yakın bir durumda olmuştur. Bunlar içerisinde Anado-

lu’yu dolduran Türkmen babalarından pek farklı olmayan Sarı Saltuk üzerinde 

durulması gereken bir şahsiyettir.

17

 Aşağıda bu konuya ayrıca eğileceğiz.



Türk tasavvuf tarihi bakımından büyük bir öneme sahip olan Kalenderilik ve 

Haydarilik de Anadolu’ya Cengiz istilası sonrasında gelmiş gayr-i Sünni karak-

terli tarikatlar olarak Anadolu’nun dini tarihinde derin izler bırakmışlardır.

18

 

Köklerinde Yesevîlik ve Horasan Melamiliği bulunan bu tarikatlar, Alp züm-



releri gibi daha çok kırsal kesimde göçebeler arasında yayılmıştır. Babailik’in 

uzantısı olan bu abdallar, birbiri içine geçmiş müfrit Alevi inançlar taşıyan, 

eski şamanlara benzeyen Türk dervişlerdi. Onların yaşantıları ve dünya gö-

rüşleri Anadolu’daki beylerin anlayışına daha yakın geldiği için kolayca kök-

leşmişlerdir. Selçuklu sultanlarından, Anadolu’da beyliklerine ve ilk Osmanlı 

hükümdarlarına kadar bu abdallar yüksek derecede itibar görmüşlerdir. Sınır 

boylarındaki yaşam biçimine uygun dünya görüşünü yayan, buralardaki köylü 

ve göçebe Türkmenlerin dini hayatı üzerinde belirleyici etkiye sahip olan bu 

dervişler, Hıristiyan halkın ihtidasında da başat rolü oynamaktaydılar. Bunlar 

14-16. yüzyıllarda Bektaşilik şalı altında eriyeceklerdir.

19

Anadolu  Selçuklu  devleti,  resmi  dini  siyaseti  hususunda,  Abbasi  meş-



ruiyetine  yaslanan  Büyük  Selçuklu  geleneğinin  mirasçısı  olarak  Sünniliğe, 

özellikle de Hanefiliğe dayanıyordu. Sarayda, mahkemelerde, medreselerde, 

bu anlayış hâkim olurken 13. yüzyılda sayıları giderek artan şehir merkezle-

rindeki  tarikatlar  da  bu  eğilimde  oldular.  Ancak  merkezden  uzak  bölgeler-

de yaşayan çoğunluk eski hüviyetini korumuştur. Bu şekilde halk ile devlet 

arasında dini anlayış bakımından bir ikilik meydana gelmiş oluyordu. Ancak 

başlangıçta daha az olan bu ayrışma, zaman içerisinde giderek büyüyecektir. 

Bu şekilde merkezden taşraya doğru ilerleyen resmi anlayış yönündeki zorla-

yıcı evrim, Anadolu’daki daha sonraki hükümetlerin de dini siyaseti olacak-

tır.  Bu  dönemde  Sünni  tarikat  olarak  Halvetilik,  Mevlelik  ve  Rifa’ilik  kendini 

Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2010, s. 15.

17

  Osman Turan, a.g.e., s. 425



18

  Bkz.  Ahmet  Yaşar  Ocak,  Osmanlı  İmparatorluğu’nda  Marjinal  Sûfîlik:  Kalenderîler  (XIV-XVII 



Yüzyıllar), Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2009.

19

  Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, s. 160-171; İlk Mutasavvıflar, s. 48-55.




38  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

göstermektedir. Bu ayrışmaya karşın çoğu kere Alevilik ve Sünnilik sınırları 

kaybolmaktaydı.  Ibn  Battuta,  Deşt-i  Kıpçak’ta  Kuma  ırmağı  boyunda  bulu-

nan Macar şehrinde Rifa’î zaviyesine de rastlamış ve burada konaklamıştır. 

Ahmed Rifa’î’nin halifesi olan Iraklı Şeyh Muhammed Batâihî’nin idare ettiği 

bu zaviyede sayıları yetmişi bulan Türk, Arap, Iranlı ve Rum asıllılardan olu-

şan karışık bir derviş topluluğu ile karşılaşmıştır. Herkesin büyük bir tazimle 

bağlı olduğu bu zaviye halkın olduğu kadar hanın ve hatunlarının yardımları 

ile ayakta durmaktaydı.

20

2- Altın Orda ve Türk Tasavvufu

Cengiz imparatorluğunun ki içlerinde önemli oranda putperest Türk ka-

bilelerini de barındırıyordu, Islamlaşması süreci, 13. yüzyıl ortalarından 14. 

yüzyıl  başlarına  kadar  yarım  asır  kadar  bir  zaman  içerisinde  Türk  tasavvu-

funun muvaffakiyeti olarak gerçekleşmiştir. Ilhanlı sahasında da Islamlaşma 

konusunda yine Türk mutasavvıflarının etkin bir rol oynadığını biliyoruz. Bu 

mutasavvıfların da heteredoks (gayr-i sünni) inanışlara sahip oldukları bilin-

mektedir.

21

Cengiz ulusları içerisinde en batıda yer alan Altın Orda hanlığının daha 



kurulduğu  dönemden  itibaren  devlet  içerisinde  gücünü  giderek  artıran  bir 

Müslüman fırkasının varlığından söz edebiliriz. Batu zamanından başlayarak 

Müslümanlar  büyük  saygı  ve  himaye  görmüşlerdir.

22

  Müslümanlar  Cengiz 



imparatorluğunun kalan kısmında daha güçlü olan Hıristiyan fırkası ile bu 

sahada daha çetin bir rekabet hâlinde idiler. Berke ve Sartak arasındaki iktidar 

savaşı bir anlamda Müslüman fırkası ile Hıristiyan fırkası arasında yaşanmış-

tır.  Bu  rekabet  hızla  Müslümanların  lehine  gelişecek,  Berke’den  başlayarak 

Cengiz ulusları içerisinde en erken Islamlaşan Cuci Ulusu olacaktır.

Döneme tanıklık eden Cûzcanî, Batu’nun kardeşi Berke’nin her ne kadar 

bizzat babası Cuci’nin tercihi ile Müslümanlık üzere yetiştirildiğini

23

 söylese 



de bu pek mümkün görülmüyor. Ancak onun dayandığı unsurlar ve tâbiiye-

tine düşen kavimlerin söz konusu Müslüman fırkası ile yakın olduğu söyle-

20

  İbn Battûta, s. 316-317.



21

  Bkz. Mustafa Uyara.g.m., s. 214 vd.

22

  A. Yu. Yakubovskiy, Altın Orda ve Çöküşü, Çev. H. Eren, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 



1992, s. 32- 33.

23

  Minhâc-ı Sirâc el- Cûzcânî, Tabakât-I Nâsırî (Moğol İstilasına Dair Kayıtlar), Çeviri ve Notlar: 



Mustafa Uyar, Ötüken Yayınları, Istanbul, 2016, s. 181- 182. 


Yüklə 4,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   238




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə