Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 4,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə234/238
tarix14.06.2018
ölçüsü4,91 Mb.
#48762
1   ...   230   231   232   233   234   235   236   237   238

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 663


Hoca Ahmed Yesevî/Divan-ı Hikmet, Haz. Hayati Bice, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı 

Yayınları, 2015.

Isen, Mustafa, “Orta Asya Türk Edebi Dili’nin Anadolu Türk Edebi Diline Etkisi ve 

Ahmed Yesevî”, Ahmed Yesevî Sempozyumu, Taşkent, 30.10.1993.

Kanad, Halil Fikred,  Pedagoji Tarihi, Istanbul, 1963, C.I.

Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara, 1976, 3. Baskı; Gerekli 

Sadeleştirmeler Ve Bazı Notlara Ilavelerle Yayımlayan, Dr. Orhan Fuat Köprülü.

Muhammedrahim Carmuhammed-Ulı, “Hoca Ahmed Yesevî’nin Hayatı Hakkında 

Yeni Deliller Ve O’nun Bilinmeyen “Risale” Adlı Eserinin Ilmî Değeri”, Milletlerarası 

Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1991.



Yesevî’den Yunus’a “Odun Taşıma” Geleneği

(Türkistan’dan Anadolu’ya 

 Odun Taşıma Geleneği ile İlgili Efsanelerin Tahlili)

İsmail TAŞ*

Giriş

Hacı Bektaş Velî’nin “Vilayetname” adlı eserindeki ya da Yesevîlik gelene-

ği içerisinde oluşan birtakım mistik efsaneleri anlamanın yollarından biri, bu 

tür efsaneleri oluşturan toplulukların yaşam ve düşünce biçimlerini bilmek-

tir. Yesevî geleneği söz konusu olduğunda ise bu efsanelerin peyda olduğu 

toplulukların yaşam ve düşünce biçimlerinin yelpazesinin çok geniş olduğu-

nu görmekteyiz. Bu efsanelerde mevcut olan kompleks unsurların, yerleşik 

hayattan göçebeliğe kadar uzanan geniş bir alanda birbirine tedahül ettiğini 

görüyoruz. Bu nedenle bu efsaneleri üreten toplumların düşünce yapılarını ve 

yaşam biçimlerini kavramaya çalışmak önem arz etmektedir. 

Farklı bir çalışmamızda işaret etmiş olduğumuz gibi Türk dinî düşünce-

si, Türk düşüncesinin önemli karakteristiklerinden biridir. Bu anlamda dinî/

mistik  hikâyeler  kolektif  Türk  düşüncesinin  önemli  unsurlarındandır.  Bu 

hikâyelerin mitolojik bir okumaya tabi tutulması, Türk dünyasındaki din al-

gılarını  anlamak  bakımından  oldukça  önemlidir.  Zira  bu  hikâyeler  dikkatle 

incelendiğinde hakikat ile hayalin, gerçek ile mecazın, madde ile mananın, 

siyasal olan ile kamusalın, iktisadi olan ile dinî olanın birbirine tedahül ettiği 

görülecektir.

1

 

Şifahi  kültürün  önemli  taşıyıcılarından  biri  olan  hikâyeler  ve  destanlar, 



yaşam tarzı ve düşünce biçimlerinden bağımsız değillerdir. Tarihte uzun bir 

dönem, Türk halklarının yaşam tarzlarının göçebeliğe dayandığı iyi bilinen 

1

   Bk. Ismail Taş,  “Dinî /Mistik Efsaneleri Türk Din Algısı Bakımından Okumak”, Uluslararası 



Türk Dünyasında Din Anlayışları Sempozyumu 4-6 Kasım 2010 Bildiriler, Isparta 2011, ss. 

227-241.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 665


hususlardandır.  O  hâlde  bu  tür  toplulukların  iktisadi  ve  siyasi  olarak  nasıl 

örgütlendiklerini  bilmek  ayrı  bir  önem  taşır.  Barthold,  Göktürklerle  ilişkili 

olarak bu hususu şu şekilde dile getirmektedir: “Normal hayat tabii şartlar 

içinde sürdüğü sürece, göçebe kavim siyasi birliğe ihtiyaç duymuyor. Kavmin 

her  ferdi,  kendisinin  güvenliğini  sağlayacak  idareyi  aşiret  usulü  şartlarında 

görüyor.  Yani  cemiyet  oluşumunun  bu  devresinde  kamu  düzeninin  sağlan-

masını  ve  sürmesini  hedef  edinen  zor  kullanma  ve  belirli  kanunlara  sahip 

bir  hakim  kuvvetine  ihtiyaç  görmüyor  ve  belirli  bir  yönetim  tarzı  oluştur-

mayarak, antlaşmalar yapmayarak sadece aşiretler arasında geçerli olan iliş-

kilerin belirlediği örfe göre kendini yönetiyor. Devlet kuvvetinin temsilcileri 

olan hanlar, bazen imkan bulundukça bütün kavmi veyahut birkaç kavmi bir 

yönetim altında birleştirebiliyordu. Fakat bu olağanüstü şartlarda olabiliyor-

du. Böyle zamanlarda hanlar hükümeti kendiliklerinden ellerine alıyorlardı. 

Bunlar hiç kimse tarafından tayin edilmedikleri gibi hiçbir kimse tarafından 

da seçilmiyorlardı. Kavim ya da kavimler bu emri vakiyi direnmeden kabul 

ediyor  veyahut  ekseriya  uzun  müddet  karşı  çıktıktan  sonra  kabule  mecbur 

kalıyordu. Hatta hanın kendi idaresinde kendi kavminin birliği de uzun süren 

kanlı muharebeler neticesinde meydana gelebiliyordu. Halbuki hanın idaresi 

altında bu gibi kabilelerin birlikte zirai ve medeni ülkelere yaptıkları hücum-

larda daha az kan dökülüyordu. Bu hücum ve savaş neticesinde ele geçen harp 

ganimetleri, bu yeni oluşan hanlığın hakim kuvvetlerini birbiriyle ısındırmak-

ta esas oluyordu.

2

Bu  anlamda  belki  de  Göktürklerden  daha  önce  benzer  yaşam  tarzının 



varlığını Hunlardan başlatmak gerekir. Hunların da toplumsal ve siyasal ör-

gütlenmelerinin kavimler konfederasyonu şeklinde olduğu bilinmektedir. Öz 

olarak söylemek gerekirse, en büyük birlikteliklerin temelinde kabileler bu-

lunmaktadır. 

IX. yüzyıldan itibaren gerek Iran kültürünün etkisi ve gerekse Budist ya 

da  Maniheist  Türk  dinî  inançlarının  etkisiyle  olsun,  Türklerin  Islam’ı  irfa-

ni-mistik kodlar aracılığıyla tercih etmeleri, tekkelerdeki mistik din algısına 

ve hiyerarşik olarak bir pir etrafında örgütlenmelerine daha kolay bir şekil-

de  adapte  olmalarını  sağlamıştır.  Özellikle  siyasi,  iktisadi  ve  toplumsal  ba-

kımdan  tekkelerin  bir  pir  etrafında  örgütlenmeleri  ile  Islam  öncesi,  yiğitli-

ğin  timsali olan alplik  anlayışıyla, Islam mistiklerin de manevi olgunluğun 

 V. V. Barhold, Orta Asya Türk Tarihi, Çev. Hüseyin Dağ, Divan Y., Ankara 2011, S.16-17.




Yüklə 4,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   230   231   232   233   234   235   236   237   238




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə