Microsoft Word Brown, Dan Da Vinci Sifresi doc



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə95/116
tarix10.11.2017
ölçüsü5,01 Kb.
#9412
1   ...   91   92   93   94   95   96   97   98   ...   116

Mabet Kilisesi'nin ibadet alanına ve Robert Langdon'ın elindeki ki1it taşına bakan Rémy 
kendi kendine, o kadar yakınım ki, dedi. Eğer Langdon onu yere düşürürse, her şeyi 
kaybedecekti. 
Yüzümü gösterecek miyim? Bu, Öğretmen'in kesinlikle yasakladığı bir şeydi. Öğretmen'in 
kimliğini bilen tek kişi Rémy idi. 
Yarım saat kadar önce, kilit taşını çalma emrini aldığında Rémy Öğretmen'e, "Bu görevi 
Silas'ın yerine getirmesini istediğinizden emin misiniz?" diye sormuştu. "Ben de yapabilirim." 
Öğretmen kararlıydı. "Silas dört tarikat üyesi konusunda bize iyi hizmet verdi. Kilit taşını 
getirecektir. Senin ismin bilinmemeli. Diğerleri seni görürse, onların da öldürülmeleri gerekir 
ve bu gece yeterince cinayet işlendi. Yüzünü gösterme." 
Yüzüm değişecek, diye düşündü Rémy. Ödemeye söz verdiğin parayla bambaşka biri 
olacağım. Öğretmen, ona plastik cerrahinin parmak izlerini bile değiştirebileceğini söylemişti. 
Yakında özgür olacaktı plajda güneşlenen bir başka tanınmadık güzel yüz. Rémy, "Anlaşıldı," 
demişti "Ben Silas'a perde arkasından yardımcı olacağım." 
Öğretmen, ona, "Bilgin olsun Rémy," demişti. "Aradıkları mezar Mabet Kilisesî'nde değil. 
O yüzden korkma. Yanlış yerde arıyorlar." 
Rémy hayrete düşmüştü. "Sen mezarın yerini biliyor musun?" 
"Elbette. Sana daha sonra söylerim. Şimdi hızlı hareket etmelisin. Eğer diğerleri mezarın 
gerçek yerini keşfedip, sen kripteksi alamadan kiliseden ayrılırlarsa Kâse'yi sonsuza dek 
kaybetmiş olacağız." 
Kâse Rémy'nin umurunda bile değildi ama Öğretmen, onun payını ancak Kâse 
bulunduktan sonra ödeyeceğini söylemişti. Yakında sahip olacağı parayı her düşündüğünde 
Rémy'nin başı dönüyordu. Yirmi milyon euronun üçte biri. Sonsuza dek yok olmaya yeter de 
artar bile. Remy, güneşin altında uzanırken başkalarının bahşiş alabilmek için kendisine 
hizmet ettiği Côte d'Azur’daki sahil kasabalarının hayalini kurmuştu. 
Ama  şimdi burada Mabet Kilisesi'nde Langdon kilit taşını  kırmakla tehdit ederken, 
Remy'nin geleceği pamuk ipliğine bağlıydı. Bu kadar yaklaşıp da her şeyi kaybetmek fikrine 
katlanamayan Rémy, o cesur hamleyi yapmaya karar verdi. Elindeki silah küçük kalibreli J-
gövdeli bir Medusa idi ama yakın mesafeden gereği kadar öldürücü olacaktı. 
Gölgelerin arasından çıkan Remy, dairesel bölüme girerek, silah Teabing'in başına 
doğrulttu. "Uzun zamandır bunu yapmayı bekliyordu yaşlı adam." 
 
Rémy'nin silahı kendisine doğrulttuğunu gören Sir Leigh Teabing’in kalbi teklemişti. Ne 
yapıyor? Teabing, Remy'nin elinde tuttuğu Medusa'nın kendi güvenliği için Jaguar'ın torpido 
gözünde sakladığı silah olduğunu fark etti. 
Teabing hayretle, "Rémy?" diye titredi. "Neler oluyor?" 
Langdon ile Sophie de bir o kadar sersemlemişlerdi. 
Teabing'in arkasından dolanan Rémy, silahın namlusunu sırtının sol tarafından tam 
kalbine gelecek şekilde dayadı. 
Teabing'in omzunun üstünden Langdon'a bakan Rémy, "Bu işi çok basit halledeceğim," 
dedi. "Kilit taşını yere bırak, yoksa silahı çekerim." 
Langdon felç olmuş gibiydi. "Kilit taşının senin için bir önemi yok," dedi. "Kesinlikle 
açamazsın." 
Rémy, "Kibirli budalalar," diye öfkelendi. "Bütün gece şiirleri tartışırken sizi dinlediğimin 
farkında değil miydiniz? Duyduğum her şeyi diğerleriyle paylaştım. Sizden daha fazlasını 
bilen diğerleriyle. Doğru yeri bile aramıyorsunuz. Aradığınız mezar tamamıyla farklı bir 
yerde!" 
Teabing paniğe kapılmıştı. Neler söylüyor! 
Langdon, "Kâse'yi neden istiyorsun?" diye sordu. "Yok etmek için mi? Zamanın Sonu 
gelmeden, öyle mi?" 


Remy, keşişi çağırdı. "Silas, kilit taşını Bay Langdon'dan al." 
Keşiş ilerlerken Langdon geriye adım attı ve yere atmak için hazırlanarak kilit taşını iyice 
havaya kaldırdı. 
Langdon, "Yanlış ellere gittiğini görmektense," dedi. "Kırmayı tercih ederim." 
Şimdi Teabing dehşete kapılmıştı. Bir ömür verdiği emeğin gözlerinin önünde 
buharlaştığını görecekti. Tüm hayalleri yıkılmak üzereydi. 
Teabing, "Robert, hayır!" diye çığlık attı. "Yapma! Elinde tuttuğun Kâse! Rémy bana asla 
ateş etmez. Birbirimizi on..." 
Remy tavana nişan alarak, Medusa'yı ateşledi. Ses, bu kadar küçük bir silah için 
muazzamdı. Silah sesi taş odada gök gürültüsü gibi yankı yapmıştı. 
Herkes olduğu yerde dondu. 
Remy, "Oyun oynamıyorum," dedi. "Bundan sonraki sırtına saplana^ Kilit taşını Silas'a 
ver." 
Langdon isteksizce kripteksi uzattı. Öne adım atan Silas, kırmızı gözleri intikamın verdiği 
tatminle parlarken kripteksi aldı. Kilit taşını cüppesinin cebine yerleştiren Silas hâlâ Langdon 
ve Sophie'ye doğru tuttuğu tabancasıyla geri çekildi. 
Uşak binadan çıkarken Teabing, Rémy'nin kolunu boğazına doladığını ve kendisini 
beraberinde sürüklediğini hissetti. Silahı sırtından ayırmamıştı. 
Langdon, "Bırak onu," dedi. 
Hâlâ geri çekilmekte olan Rémy, "Bay Teabing'i gezintiye çıkarıyoruz," dedi. "Polisi 
ararsanız o ölür. Engellemeye çalışacak herhangi bir şey yaparsanız ölür. Anlaşıldı mı?" 
Sesi heyecandan çatallaşan Langdon, "Beni götür," dedi. "Leigh'i bırak." 
Remy kahkaha attı. "Sanmıyorum. Onunla öyle hoş vakit geçirdik ki. Ayrıca o hâlâ 
işimize yarayabilir." 
Şimdi de silahını Langdon ve Sophie'den ayırmayan Silas geri çekilmeye başlamıştı. 
Rémy çıkışa doğru Leigh'i sürüklerken, koltuk değnekleri arkasından yere sürtüyordu. 
Sophie kararlı bir sesle, "Kim için çalışıyorsun?" diye sordu. 
Soru, ayrılmakta olan Remy'yi güldürmüştü. "Bilseniz çok şaşırırdınız Mademoiselle 
Neveu." 


87 
 
Chateau Villette'in kabul salonundaki şömine soğuktu ama Collet Interpol'den gelen 
fakslan okurken, önünde aşağı yukarı dolanıyordu. 
Beklediği hiçbir şey yoktu. 
Resmi kayıtlara göre André Vernet örnek bir vatandaştı. Poliste hiç kaydı yoktu, park 
cezası bile almamıştı. Özel okuldan sonra Sorbonne'da eğitim görmüş ve uluslararası 
bankacılık bölümünü birincilikle bitirmişti. Interpol, zaman zaman Vernet'nin isminin 
gazetelerde yer aldığını fakat hep olumlu yönde anıldığını söylemişti. Adamın Zürih Emanet 
Bankası güvenlik sistemlerini, ultramodern elektronik dünyasında bir numaraya taşıyacak 
hale getirdiği anlaşılıyordu. Vernet'nin kredi kartı kayıtlan sanat kitaplarına, pahalı şaraba ve 
yıllar önce satın aldığı ileri teknoloji ürünü müzik setinde dinlediği klasik CD'lere çoğunlukla 
Brahms tutkunluğunu gösteriyordu. 
Sonuç sıfır, diyerek içini çekti Collet. 
Interpol'ün bu gece buldukları arasında şüphelendiği parmak izlerinin Teabing'in uşağına 
ait olduğu anlaşılıyordu. Teknik bölümün başmüfettişi odanın karşısındaki rahat bir koltukta 
raporu okuyordu. 
Collet, ona baktı. "Bir şey var mı?" 
Adam omuzlarını silkti. "Parmak izleri Rémy Legaludec'e ait. Küçük ipuçlardan aranıyor. 
Ciddi bir şey yok. Bedava konuşmak için telefon hatlarını kendine bağladığı anlaşılınca 
üniversiteden atılmış... sonra birkaç hırsızlık. Zorla içeri girme. Bir keresinde acildeki nefes 
borusu ameliyatının hastane faturasını ödemeden kaçmış." Kıkırdayarak başını kaldırdı. 
"Fıstık alerjisi." 
Collet bir restoranın mönüsündeki kırmızı biber sosunun içinde fıstık yağı olduğunu 
yazmadığı için yapılan polis soruşturmasını hatırlayarak başını salladı. Devamlı müşterilerden 
biri ilk lokmayı yuttuğunda anafilaktik
*
 şok geçirerek ölmüştü. 
"Herhalde Legaludec yakalanmamak için burada yatılı çalışıyordu.” Müfettiş  şaşırmış 
görünüyordu. "Şanslı gecesindeymiş." 
Collet içini çekti. "Pekâlâ, bu bilgiyi Yüzbaşı Fache'ye iletsen iyi olacak." 
Bir başka teknik ajan telaşla içeri girerken, müfettiş dışarı çıktı "Teğmenim! Ambarda bir 
şey bulduk." 
Ajanın yüzündeki heyecanlı ifadeden Collet'nin aklına tek bir ihtimal geliyordu. "Bir 
ceset." 
"Hayır efendim. Bu daha..." Duraksadı. "Beklenmedik." 
Collet gözlerini ovuşturarak ajanın peşinden ambara gitti. Küf kokulu, geniş alana 
girdiklerinde ajan odanın ortasındaki tahta merdiveni işaret etti. Çatı katına doğru uzanan 
merdiven, üstlerindeki samanlığın kenarına dayanmıştı. 
Collet, "Merdiven daha önce orada değildi," dedi. 
"Hayır efendim. Yerde duran merdiveni gördüğümde, Rolls Royce'un yanındaki izleri 
inceliyorduk. Basamakları  aşınmış ve küflenmiş olmasaydı üstünde durmayacaktım. Bu 
merdiven sıkça kullanılıyormuş. Samanlığın yüksekliği merdivenin boyuyla uyuşuyordu, bu 
yüzden kaldırıp, bakmak için yukarı çıktım." 
Collet gözleriyle merdiveni takip ederek samanlığa baktı. Birisi oraya düzenli olarak mı 
çıkıyor? Bulunduğu yerden samanlık boş bir alana benziyordu ama itiraf etmek gerekirse 
büyük kısmı arkada kaldığından görünmüyordu. 
                                                 
*
 Yabancı bir proteine karşı aşırı duyarlılık hali. Ölümle sonuçlanabilir. 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   91   92   93   94   95   96   97   98   ...   116




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə