Molla Sadra’da Cebr ve İhtiyar
Problemi
105
5. Molla Sadra’nın Görüşü
Molla Sadra Hz. Ali’den nakledilen “Ne cebr ve ne de tefviz vardır.
Bilakis ikisi arası bir şeydir.”
65
sözünden esinlenerek “İlimde derinle-
şen yakın ehlinin görüşü” başlığı altında söz konusu probleme yine bir
çözüm sunmuştur. Ancak bu nazariyenin de bazı öncülleri vardır ki
bunlar aşağıda sırasıyla ve özet bir şekilde açıklanacaktır.
5.1. Varlığın Asaleti: Filozoflar mümkün her varlığın akli tahlil
aşamasında vücud ve mahiyetin terkibinden meydana geldiğini söy-
lemektedirler. Tabi nesnel âlemde bu terkip söz konusu değildir ve
sadece zihni analizlerde mevcuttur. Bu terkiplerden biri olan vücud
ispata ihtiyaç duymayan, her şeyden daha aşikar ve her şeyin kendisi
vesilesiyle aşikar olduğu hakikattir.
66
Mahiyet ise nesnel varlığın ne
olduğunu açıklayan, varlığın türünü belirleyen ve zat ile zatın mıs-
daklarını aksettiren bir kavramdır. Molla Sadra’nın ispatladığı varlığın
asaleti teorisine göre vücud; nesnel eserin kaynağı ve nesnel şeyin ha-
kikati olduğu için asildir. Mahiyet ise itibaridir ve insan aklı vesilesiyle
intiza edilmiştir.
67
Buna göre varlıkların sahip olduklar bütün kemali
sıfatlar vücuddan kaynaklanır. Mahiyet ise mümkün varlıkların sınır-
larını izah eden kavramdan başka bir şey değildir.
68
5.2. Varlığın Yoğunluk Dereceleri (Teşkiki): Molla Sadra’ya göre
varlık ortak anlamlı (müşterek-i manevi) bir kavramdır. Örneğin “İn-
san mevcuttur” ve “Ağaç mevcuttur” denildiğinde yüklem olan mevcut
(varlık) kelimesi her iki önermede de ortaktır. Farkları ve ihtilafları
özneleri olan insan ve ağaç kavramında gizlidir. Ancak mevcut (varlık)
kavramı her ne kadar bütün varlıklara aynı anlamda delalet etse de
nesnel bütün varlıklar farklı yoğunluk derecelerine sahiptirler. Örne-
ğin voltları birbirinden farklı mesela biri elli diğeri yüz volt olan iki
lamba göz önünde bulundurulduğu zaman bu iki lambanın hem ortak
yönü hem de farklılıkları bu lambalardaki aydınlık ve nurdur. Yani
bu iki lambadaki nurun şiddeti ve diğer bir ifade ile volt dereceleri
farklılıklarına neden olmuştur.
69
Buna göre varlıklar şiddet ve noksan-
lıkları bakımından birbirlerinden farklıdırlar.
70
Vacib’el-Vücud, varlık
yoğunluğu açısından varlık silsilesinin en üst mertebesinde ilk madde
olan heyula da varlık yoğunluğu açısından varlık silsilesinin en alt
mertebesinde yer alır.
71
65 Ebû Cafer Şeyh Saduk Muhammed b. Ali b. Hüseyin İbn Babeveyh,
el-İtikadat, Muesese-i
İmam Sadık, Kum 1371, s. 29
66 Sadrüddîn Muhammed b. İbrahim eş-Şîrâzî
Molla Sadra,
Kitâbü’l-Meşâ’ir, s. 118,
67 Muhammed
Hüseyin Tabatabai,
Bidayet’ul-Hikme, s. 22
68 Cafer Subhani,
Cebr ve İhtiyar, s. 430
69 Seyyid Muhammed Hamanei,
Molla Sadra ve Hikmet-i Mutealiye, çev. Sedat Baran, Denge
Yayınları, İstanbul 2006, s. 57-58
70 Sadrüddîn Muhammed b. İbrâhîm eş-Şîrâzî Molla Sadra,
el-Hikmetü’l-Müte’âliye fî
Esfâri’l-Akliyyeti’l-Erba’a
, c. 1, s. 340
71 Sedat Baran,
Elli Müslüman Düşünür (Molla Sadra Maddesi), ed.
Mustafa Tekin, s. 390
106
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
Varlığın asaleti ve yoğunluk dereceleri (teşkiki) teorilerine göre var-
lık; eser, kemal ve fiiliyat ile aynı anlamı ifade eder. Bu yüzden varlık
bir mertebede sahip olduğu eseri diğer mertebelerde de farklı şiddet
dereceleri ile sahip olmak zorundadır. Örneğin Eğer Hak Teala ilim,
kudret, hayat ve irade sahibi ise bu varlıksal eser daha zayıf bir şekil-
de imkânî varlıklarda da mevcut olacak ve bu sıfatlar gerçekten ken-
dilerine nispet verilecektir.
72
5.3. Mümkün Varlığın Muhtaç ve Bağımlı Varlık Olması: Molla
Sadra varlığı; müstakil ve bağımlı varlık olmak üzere ikiye ayırmıştır.
Müstakil varlık ihtiyaçsızlığın kendisi ve kaynağı olup varlığı kendi za-
tına kaim olan varlıktır. Kelimenin tam anlamıyla Hak Teala’nın zat-ı
mukaddesleri dışında hiçbir varlık müstakil varlığa sahip değildir.
73
Bağımlı varlık ise hem tekvinde hem de bekada bağımsız bir ma-
hiyete sahip olmayan ve hakikati ihtiyaç ve bağımlılığın kendisi olan
varlıktır. Bağımlı varlıklar önermelerde harfler misali tek başlarına ta-
savvur edilemezler. Varlıkları “İnsan vardır” önermesindeki “dır, dir”
harfleri gibi sadece özne ile yüklem arasındaki irtibatı sağlamaktır.
Özne ve yüklemin kendisi ve cüz’ü olmadıkları gibi bu ikisinin dışında
da değillerdir.
74
Bu yönüyle Hak Teala’nın zat-ı mukaddesleri dışındaki mülkten
melekûta bütün imkânî varlıklar bağımlı varlıklardır ve Hak Teala’nın
tecellilerinden birer tecellidirler.
75
Bu yüzden bağımlı varlıklar için dil-
lendirilen her vasıf ve her hüküm gerçekten ve bil-zat bağımlı var-
lıkların vasıfları ve hükümleri değildir. Bilakis o mertebede tecellide
bulunduğu için müstakil varlığın vasıfları ve hükümleridir.
76
Yukarıda zikredilen öncüllere binaen varlıklar farklı mertebe ve de-
recelere sahip olmalarına rağmen onları birbirine bağlayan ilahi bir
hakikat vardır ki o da zat-ı ilahidir. Bu zat-ı ilahi bütün mümkün var-
lıkların kendisine kaim olduğu yegâne müstakil varlıktır. Diğer var-
lıklar illete bağımlılığın kendisi olduğundan fiilleri de Hakk’a kaim ve
mensuptur. Yani eyleme döktüğümüz fiiller bir taraftan gerçekten biz-
lere mensup iken bir taraftan da Allah’a mensuptur. Zira insan ilahi
failliğin tecellilerinden bir tecellidir.
77
72 Fahrulsadat Alevi,
Pasukhay-ı Mutefavıt bı Mesele Cebr ve İhtiyar, Pejuhiş-i Endişe Nu-
vin, sy. 32, s. 10
73 Muhammed Hüseyin Tabatabai,
Nihayet’ul-Hikme, c. 1, s. 109-110
74 Seyyid
Muhammed Hamanei,
Molla Sadra ve Hikmet-i Mutealiye, s. 64
75 Sadrüddîn Muhammed b. İbrâhîm eş-Şîrâzî Molla Sadra
, el-Hikmetü’l-Müte’âliye fî
Esfâri’l-Akliyyeti’l-Erba’a
, c. 2, s. 292
76 Fahrulsadat Alevi,
Pasukhay-ı Mutefavıt bı Mesele Cebr ve İhtiyar, s. 10
77 Sadrüddîn Muhammed b. İbrâhîm eş-Şîrâzî Molla Sadra,
el-Hikmetü’l-Müte’âliye fî
Esfâri’l-Akliyyeti’l-Erba’a
, c. 6, s. 378-379