Kur 'an ve sünnete yapişmak biD'at ve biD'at ehli 2 Konuyla İlgili Rivayetler 3



Yüklə 307 Kb.
səhifə4/11
tarix30.10.2018
ölçüsü307 Kb.
#76377
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Konu İle İlgili Rivayetler



418- Buhari ve Müslim, Ebu Abdullah Nu'man bin Beşir (r.a)'den rivayet etmişlerdir:

"Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:



"Helal açıktır. Haram da açıktır. (Yani açık olarak bildirilmiştir.) Bunların arasında bazı şüpheli meseleler vardır ki, insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüphelilerden kaçınırsa, dinini ve namusunu korumuş olur. Şüphelilerin içine düşen, haramın içine düşer. Tıpkı bir koruluğun çevresinde hayvanlarını otlatan çoban gibi, her an için hayvanlarını koruluğun içerisine düşürmesi ihti­mali vardır. Şunu bilin ki, her melikin (padişahın) bir koruluğu olur. Dikkat edin, Allah'ın koruluğu da haram kıldığı şeylerdir. Bakın bedenin içinde bir çiğnemlik et parçası vardır. O sağlıklı olduğunda , bütün beden sağlıklı olur. O bozulduğunda da bütün beden bozulur. Dikkat edin, işte o kalptir."45

Dersler Ve Öğütler

Bu hadis ortaya koyuyor ki, helaller ve haramlarla ilgili bazı meseleler şüphelidir ve insanların çoğu onu bilmezler. Öyleyse bu konulan bilenler azınlıktadır ve onlar da kitap ve sünnet nasslarını iyi kavrayabilen, bu kaynak­lardan hüküm çıkarma kabiliyetine sahip müçtehid imamlardır. Buna göre, içtihad derecesinde olduğu düşünülen ilim adamlarından biri, sübutu ve delaleti kesin yani hem sahih bir rivayetle gelmiş, hem de kasdettiği anlam, ortaya koy­duğu hüküm açık şekilde anlaşılan kitap ve sünnet nasslarından birine ters düşmeyen bir görüş ortaya koyduğunda, müslüman bu görüşe göre hareket edebilir. Bunda herhangi bir mahzur yoktur. Bu görüşe uymaktan dolayı da bid'at sahibi olmaz. Bid'at sahipleri, itikadı meselelerde ilimde derinleşmiş rusuh sahibi ilim adamlarının görüşlerine ters görüşleri tercih edenlerdir. Furuata yani ayrıntıya ait konularda da müçtehid imamların görüşlerine aykırı hareket edenler bid'at sahibi sayılırlar. Bunu helaller ve haramlarla ilgili yukarıdaki hadis-i şeriften ve şu ayet-i kerimeden anlıyoruz:



"Sana kitabı indiren O'dur. Onda kitab'ın temeli olan kesin anlamlı (muh­kem) ayetler vardır. Diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar, (müteşabih ayetlerdir) Kalplerinde eğrilik olan kimseler fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için bu ayetlerin müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa onların anlamlarını ancak Allah ve ilimde rusuh sahibi olanlar bilir, ilimde rusuh sahibi olanlar: "O'na inandık, hepsi Rabb'imizin kalındadır" derler. Bunu ancak akıl sahiplen düşü­nebilirler."46

İmam Ahmed, Hz. Aişe (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s): "Sana kitab'ı indiren O'dur. Onda kitabın temeli olan (muhkem) ayetler vardır, diğerleri ise müteşabihtirler" ayet-i kerimesini sonuna kadar okudu. Sonra şöyle buyurdu:

"Bu ayetlerle ilgili münakaşaya dalanları görürseniz bilin ki, onlar Allahu Teala'nın kasdettiği kimselerdir, onlardan sakınınız."47

Yine Buhari, Müslim ve Ebu davud, Hz. Aişe (r.a)'den şöyle bir rivayet nakletmişlerdir:

"Resulullah (a.s): "Sana kitabı indiren O'dur. Onda muhkem ayetler vardır" ayet-i kerimesini; "Bunu ancak akıl sahipleri düşürtebilirler" sözünün sonuna kadar okudu ve sonra şöyle buyurdu:

"Kur'an-ı Kerim'deki müteşabih ayetlere takılanları görürseniz bilin ki, onlarAllahu Teala'nın söz ettiği kimselerdir. Onlardan sakınınız."48

Muhkem ayeti bırakarak, müteşabihlerin peşine düşenlerin tümü bu hükme girmektedir.

Yine ilerideki bölümlerde göreceğimiz üzere, sapık fırka ve mezheplerin tümü bu hükmün içindedirler.

Müteşabih ayetleri, muhkem ayetlere göre açıklayan ve ilimde rusuh sahibi olan ehl-i sünnet ve'l cemaat alimlerinin peşinden gidenler ise, kesinlikle bid'at ehli olmaktan uzaktırlar.

Bazıları, bir takım yanlış anlamlar sonucu, bid'at konusunda çok katı bir tu­tum ortaya koymuşlardır. Bundan dolayı müçtehid imamların tamamının ya da bazılarının caiz gördükleri bir takım fiilleri, yoldan çıkarıcı bid'atler olarak görmüş ve bunları işleyenleri de sapık olarak telakki etmişlerdir. Oysa böyle id­diada bulunmaları uygun değildir. Onlar Resulullah (a.s)'ın:

"Bizim emrimiz (koyduğumuz ölçüler) üzere olmayan her şey reddedilir"49

hadis-i şerifini bu konuda yanlış değerlendirerek yanlış anlamaktadırlar. Resu­lullah (a.s)'in emri, kitab ve sünnete uygun düşendir. Kitab ve sünnetin meşru saydığı kıyas, icma, -bir metod olarak kabul edenler nazarında- istihsan, yine bir metod olarak görenler nazarında, şer’i nassın üzerinde hüküm koymadığı konularda örfe göre hüküm verilmesi, hep Resulullah (a.s)'ın emrine yani belir­lemiş olduğu meşruiyyet dairesine girmektedir. Ancak içtihad derecesine yahut fetvaya ehil imamlık derecesine ulaşmamış olanın, Resulullah (a.s)'in emrine uygun diye hüküm çıkarma yoluna gitmesi uygun değildir. Ancak içtihad ve fetva ehli olanlar, gerek itikadı konularda, gerekse ameli konularda neyin Resu­lullah (a.s)'ın ve ashabının emrine ve ölçülerine uyduğunu, neyin uymadığını belirleyebilirler. Dolayısıyla böylelerinin yahut böyle olanlardan bir kişinin, bir şeyin Resulullah (a.s)'ın emrine uygun düştüğüne dair fetvası, o fetvaya göre amel edenleri bid'at ehli olmaktan çıkarır. Bizim bu söylediğimizin doğruluğu­na sahabilerin amelleri de işaret etmektedir. Herhangi bir sahabinin, Allahu Teala'nın şariatından anladığına göre amel ettiğine yahut görüş belirttiğine ait çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Sahabiler, yaptıkları işler ve ortaya koyduk­ları görüşlerle ilgili özel bir nass olmadığı halde, diğer nasslardan çıkardıkları anlamlara göre vardıkları neticeler sonucunda amel ederlerdi. Resulullah (a.s) bir kimsenin bu tarzda, içtihad yoluyla çıkardığı hükme göre ameli kendi emir ve ölçüleri dairesine uygun düştüğünde hoşlanırdı, aksi halde düzeltir ve doğrusunun ne olduğunu beyan ederdi. İşte sahabiler, nasslardan anladıklarına göre bu şekilde hareket ediyorlardı. Resulullah (a.s) da böyle davranmalarını kabul ediyor ve hoşlanıyordu.

İşte bu durum, bizi şöyle söylemeye yöneltmektedir: Resulullah (a.s)'dan sonra yapılmış içtihadların içinde, O'nun ölçüler dairesine uygun düşenler olduğu gibi, uygun düşmeyenler de olabilir. Ancak bunlardan hangisinin uygun düşüp hangisinin uygun düşmediği konusunda hükmü kim verecektir? Şüphesiz ki, Resulullah (a.s)'ın emrine uygun düşen ile düşmeyeni ayırmaya ehil olan içtihad ve fetva ehli imamlar karar verebilirler. Bu imamlar, bir şey üzerinde icma ettikleri zaman, artık müslümanın böyle bir icmaya muhalefet etmesi söz konusu olamaz. Ama ihtilafa düştükleri zaman durum genişlik kazanmaktadır. (Yani amel ve tercih alanı genişlemektedir.) Bazen ilim adanılan arasında bir konuda tartışma çıkmakta ama daha sonra ümmet arasında belli bir konuda itti­fak sağlanarak görüş birliğine varılmaktadır. Böyle bir birliğin sağlanması ve ümmetin işinin istikrar kazanmasından sonra muhalefette bulunulması uygun değildir. Böyle bir muhalefette bulunan kimse bid'at sahibi olur.

Bazıları, özel bir durum olmaksızın, sahabilerin başlangıç itibariyle işledik­leri ve Resulullah (a.s)'ın da kabul etmiş olduğ fiillere uyabilirler. Bunların tümü bizim söylediklerimizin doğruluğuna işaret eder. Aşağıda bu konu ile ilgi­li meselelere yer vereceğiz:


419- Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmişlerdir:

"Resulullah (a.s) Bilal (r.a)'e sabah namazı sırasında şöyle buyurdu:



"Ey Bilal, senin İslamiyet'te (müslüman olduktan sonra) islemiş olduğun en çok ümit verici amelden söz et. Ben cennette senin nalinlerinin şakırtılarını duydum."

Bilal (r.a) de şöyle cevap verdi:

"Ben su amelden daha çok ümit verici bir amel işlemiş değilim. Gece ya da gündüzde herhangi zamanda temizlendi isem (gusül ya da abdest aldı isem) bu temizlenme ile benim için mukadder kılınan namazı eda ettim."

Tirmizi'nin rivayetine göre ise Resulullah (a.s) Bilal (r.a)'e şöyle buyurdu:


"Sen ne ile benden önce cennete girdin?"


Bilal (r.a) de şöyle cevap verdi:

"Her ne vakit ezan okudu isem, mutlaka iki ker'at namaz kılmışımdır. Her ne zaman abdest'ım bozuldu ise, ardından hemen abdest almışımdır ve bunun ardından Allahu Teala'nın üzerimde iki rak'at namaz hakkının olduğunu düşünmüşümdür." Bunun üzerine Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:



"İşte sen bununla o dereceye kavuştun." 50


Yüklə 307 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə